Başbakan Erdoğan'ın Ziyaret Sonrası

İsmet Kotak

Onursal Üye
Katılım
13 Nis 2009
Mesajlar
318
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Başbakan Erdoğan'ın Ziyaret Sonrası

Türkiye Başbakanı R.T.Erdoğan profesyonel bir ekibin eseri olan ziyaret programını uyguladı,kalıcı,etkili açıklamalar yaptı ve başarılı bir ziyareti Ercan’da tamamladı ve adadan ayrıldı.Bu ziyaret birçok ders içerdiği için nerede ise bir sonuç bildirisi hâlinde yazmak istedim.Çünkü Başbakan Erdoğan ve Kıbrıs politikasında söz sahibi yetkililer,bu ziyaretten sonra Kıbrıs konusunda ortaya konacak formülün tam olarak destekleneceğine emin oldular.Unutulmasın ki bu Annan Plânında da böyle olmuştu.

Birçok dost,basın mensubu,politikacı,TMT mensubu eski asker telefon ederek izlenimlerimi sordu.20 Temmuz Zafer Bayramı dolayısıyla Radyo ve Televizyonların yarısının davetini yerine getirebildim.Ve de orada,canlı yayınlarda söylediklerimi, telefonla izlenim ve sonuç sunmamı isteyen dostlara da aynını aktardım.

Ziyareti madde madde değerlendireceğim.

1.Başbakan Erdoğan’ın ziyareti profesyonel ellerden çıkmış bir programdı.Öyle hazırlandı ve de aynen uygulandı.Nerede ne yapılacağı,ne söyleneceği önceden hesaplandı,hazırlandı ve sunuldu. Duvara yapıştırılacak afişten,konuşma platforumuna, kimin ne zaman,nerede neyi yapacağına ve söyleyeceğine kadar…Bu ziyaret,Kıbrıs’ta bugün politikanın kaptan köşkünde olanları düşündürmelidir.Hele Hükümetteki Bakanlar ve Meclisteki Milletvekilleri,halka neyin,nasıl sunulacağını öğrenmek istiyorlarsa “Başbakan Erdoğan’ın bu ziyaretini” tahlil etsinler.

Bunu gördükten sonra AK Partinin son seçimi kazandığına ve hatta bu denli başarı sağladığına şaşmamak gerekir.

2.Belli oldu ki Erdoğan Hükümeti AB ile ipleri gererek bir sonuç almaya çaba harcamaktadır.Çünkü Türkiye’nin AB üyeliğini tıkayanlardan biri olarak “Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti” görülse de küçücük Cumhuriyetin arkasında Almanya ve Fransa’nın olduğu kesin.Erdoğan,bu iki ülkenin elindeki önemli kozu hedefledi.1 Temmuz 2012’de AB Dönem Başkanlığı “Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’ne verilmemelidir.Çünkü AB ana kurallarına durum uymamaktadır.O hâlde AB bu tarihe kadar dönüp “Kıbrıs sorununu çöz de gel” demelidir.Bu Türkiye’nin Kıbrıs üstünden ortaya konan yeni Kıbrıs Politikasıdır.

Başbakan Erdoğan, “Kıbrıs sorunu çözülmeden Rum tarafının 2012'de AB Dönem Başkanlığını üstlenmesi halinde, açık net söylüyorum; Türkiye'nin AB ile ilişkileri tamamen donacaktır. 6 aylık Güney Kıbrıs Rum yönetiminin dönem başkanlığında bizim AB ile herhangi bir görüşme yapmamız söz konusu olmayacaktır. AB Dönem Başkanı da olsa Rum tarafıyla aynı masaya oturmamızı hiç kimse bizden beklemesin” dedi.

Mesaj hem AB’ye hem de Yunanistan’a ulaşmıştır.Bunun BM’deki yansımaları da başlamıştır.BM Temsilcisi Downer’in homurdanması anlam ifade etmez.Çünkü Downer şamar oğlanı olduğunu,Rumun ilk tokatında pes ettiğini daha önce göstermişti.

Kıbrıs Türk tarafıyla, ortak milli dava etrafında tam bir fikir ve gönül birliği içinde ve samimiyetle çözüm için çaba sarf ettiklerini vurgulayan Erdoğan, bu dayanışmadan kuvvet alarak, tüm ezberleri bozduklarını belirtti.Bu Ankara-Lefkoşa arasında saptanacak bir çözümün halka kabul ettirileceği anlamını da taşır. Erdoğan, artık ortada tüm dünya kamuoyunun kabul etmesi gereken bir gerçek olduğunu şu sözlerle işaret etti:

“Kıbrıs meselesi, tam yarım asırdır BM Teşkilatının gündemindedir. Bu süreçte sorunun çözümüne ilişkin parametreler ortaya çıkmış ve yerleşmiştir. Kıbrıs sorununda geçmişte de günümüzde de güçlü çözüm iradesi gösteren taraf, Kıbrıs Türk halkı ve garantör Türkiye'dir. Nitekim, Kıbrıs Türk halkı, tüm güçlükleri göze alarak ve fedakarlıkla 2004 yılında yapılması istenen referandumda barış ve uzlaşmaya yüzde 65’le ‘evet’ demiştir. Güney Kıbrıs yüzde 75’le ‘hayır’ demiştir.

Uzlaşmaya ve barışa yüzde 75 ile ‘hayır’ diyen Güney Kıbrıs ödüllendirilmiş, ‘evet’ diyen Türk halkı cezalandırılmıştır ve hala bu süreç devam etmektedir. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Onun için bugün biz daha güçlüyüz. Kıbrıs Türküne hiçbir meşru temeli olmadan maruz kaldığı kısıtlamaların ortadan kaldırılacağı sözü verilmiş, ancak bu sözler tutulmamıştır. Bütün bu haksızlıklara, adaletsizliklere rağmen Kıbrıs Türkü barış ve çözüm için çaba göstermeye devam etmiştir”.

Hazırlık dönemiyle beraber üç yılı aşan mevcut görüşme sürecinde nihai aşamaya gelindiğini belirten Başbakan Erdoğan, görüşmelerden netice alınması beklentisi içinde olduklarını ifade ederek, çözüm yolunda tüm tarafların sorumluluğu bulunduğuna işaret etti. BM parametreleri çerçevesindeki çözümün, mevcut müzakere sürecinde liderlerin ortak açıklamalarındaki mutabakatlarına uygun biçimde bulunacağını ifade eden Erdoğan, “Bu çerçevede yeni ortaklık, iki kesimli, iki toplumlu ve ilgili Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı şekliyle siyasi eşitlik temelinde bir federasyon olacak, bu ortaklığın, tek uluslararası kimliğe sahip bir Federal Hükümetinin yanı sıra, eşit statüye sahip bir Kıbrıs Türk Kurucu Devleti ve bir Kıbrıs Rum Kurucu Devleti bulunacaktır”.

3.Erdoğan 20 Temmuz Zafer Bayramını vesile ederek hem Kıbrıs Türk Halkına güvence verdi hem de sıcak yaklaşım gösterdi.İşte o sözcükler:

“Bize kanlarıyla, canlarıyla emanet bıraktıkları bu vatan toprağını sonuna kadar korumak, burada sadece Kıbrıs Türklerinin değil aynı zamanda insanlığın onurunu ve izzetini sonuna kadar savunmak boynumuza borç olsun. Bir kez daha bütün dünya bilsin ki, Kıbrıs Türkleriyle ebedi kardeşliğimiz ve dayanışma ruhumuz ilk günkü kadar taze ve diridir. Sonsuza kadar da böyle devam edecektir”.

“Herkes emin olsun ki, gönül birliğimizi, dayanışma ruhumuzu ve bu asil milli davaya olan inancımızı muhafaza ettiğimiz sürece aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Türkiye nasıl ki gücünü birleştirerek, omuz omuza vererek yüzyılın en büyük refah ve kalkınma hamlesini, başardıysa Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin vatandaşları da tarih sahnesindeki izzetli yerini alacaktır”.

4.Ziyaret,mali ve ekonomik konularda da açıklamalara fırsat sağladı.Türkiye’den KKTC’ye borularla su taşınması,KKTC’nin yeni yatırımlarla refah ülkesi haline dönüştürülmesi,marjinal grupların tutum ve davranışlarının bunları engellememesi gereği genel olarak ortaya konan söylemlerdi.

5.Bu ziyaret,KKTC’de dümende olanların ev ödevlerine ciddi bir şekilde sahip olmalarını gerektirmektedir.Değilse ne Başbakan Erdoğan’ın, ne de kadrosunun hızına yetişme olanağı bulamayacaklardır.

Muhalefet ortaya Polisin ve KKTC Merkez Bankasının sivil yönetime bağlanması gerektiğini ileri sürdü.Türkiye’den gelen yatırımcıya arazi ve kredi verildiği,Kıbrıslı yatırımcının bu olanağa sahip olmadığı,ihalelerin KKTC’de açılması ve KKTC’li yatırımcıya şans tanınması istekler arasındadır. Ancak belli ki Türkiye’de Anayasa yapılırken yine KKTC’de de yeni Anayasa çalışmasına geçilecektir.Başkanlık yapılanması, Yurttaşlık,yerleşim hakkı,seçme ve seçilme hakkı,ayrımcılığın kaldırılması bunu zorunlu kılmaktadır.
 
Üst