Batılaşma, Modernleşme ya da Çağdaşlık..

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0

Batılaşma, Modernleşme ya da Çağdaşlık..


"Kıtaları ipek bir kumaş gibi keser biçerdik.
Kelleler damlardı kılıçlarımızdan.
Bir biz vardık cihanda bir de küffar...’’


Zafer sabahlarını kovalayan bozgun akşamları.
İhtiyar dev mazideki ihtişamından utanır oldu.
Sonra utangaç, unutkanlığa bıraktı yerini, ‘ben Avrupalıyım’ demeye başladı, ‘Asya bir cüzzamlılar diyarıdır’...’’

(C.Meriç, bu ülke,sh.26)



Bu topraklarda ‘’Batılılaşma serüveni’’ aşağılık bir kompleksin utanç verici tarihinden ibarettir.

Dişlerimi sıkmaktan yoruldum.

Bunca yanlışı nasıl düzelteceğiz...

Sen bizlere güç kuvvet ihsan eyle Allah’ım...



‘’Batılılaşma’’, idraki ifsat eden, şuuru felce uğratan zehir...

Habis bir tümör, bağımlılık yaratan, müptelası olanı süründüren bir afyon, bir uyuşturucu...

Tedavisi imkansız bir illet.

II. Mahmut tan beri kovaladığımız, yaklaştıkça uzaklaşan bir ufuk hattı...

Çöldeki serap...

Bir ütopya.



Devir değiştikçe, insanımız ‘’batılılaşmanın anlamını’’ kavradıkça, intelijansiyamız tarafından taze makyajla servis edilen sözde bakire...

Bir palavralar manzumesi...

Dönem dönem ‘’modernleşme’’ olarak çıkar karşımıza..



Şimdilerde, ‘’çağdaşlaşmadır’’ adı...

Jakoben seçkinler ve sözde elitler tarafından yutturulmaya çalışılır...

Tuttukları köşe başlarından akıtıp dururlar zehirlerini...

Ülkemizde bu seçkin elitlerden (!) mebzul miktarda mevcuttur.

Kimi zaman bir üniversite kürsüsünde çıkarlar karşınıza,

Kimi zaman bir TV ekranında...

Bazen bir gazetenin köşesinden seslenir, 5.kadeh şarabını atarken...

Bazen ‘’sivil görünümlü’’ darbeci bir toplum örgütünün başından...



İki yüzlüdürler...

İslam’dan ve Müslümanlardan nefret eder, itiraf edemezler...

Milli ve dini olana yabancıdırlar...

Militarist ve darbecidirler...

Demokrasiye inanmazlar, istedikleri gibi kullanırlar...

Laik değil, laikperest ya da laikçidirler...

Hiçbir kavramın, ‘’evrensel ölçülerde ve objektif kriterler dahilinde’’ tanımlanmasını istemezler.

Statükocudurlar ve değişime asla geçit vermezler...

Seçkin ve elittirler...

İmtiyaz beklerler...



Skolastik felsefenin dar kalıplarına sıkışıp kalmışlardır...

1930 lu yıllara özlem duyarlar...

Ülkenin ekonomik gelişmesinden endişe ederler...

Beyaz Türklerdir onlar, bu vatanın gerçek sahipleridirler...

Halk cahildir...

Halka güvenilmez...

Mümkün olsa ‘’çağdaşlık adına’’ halkın oy verme yetkisini iptal ederler...

İtirazınız biraz yüksek sesle yaparsanız; ‘’folklorik kültür unsuru’’ muamelesi çeker ihsan buyururlar!.

Direk saldırmak yerine dolaylı yollardan, bıkmadan usanmadan didinip dururlar.



‘’Çağdaş’’, yani kendilerinden olmayana ‘’çağdışı’’ derler...

Yaftayı yapıştırırlar...

Oysa ‘’çağ dışılık’’ iddiası, iftiraların en alçakça sı, en şerefsizce sidir.



Kervan Yürüyor...



Kendi medeniyet değerlerini bir tarafa bırakıp, tarih boyunca mensubu bulunduğumuz medeniyet mensupları ile boğaz boğaza mücadele etmiş, kökeninde antik Yunan ve Romanın pagan unsurlarını barındıran bir medeniyete neden yamanmaya çalışalım.



Bu toprakları hala, ‘’kutsal İncil ülkesi’’ olarak gören...

Bu coğrafyanın bin yıllık sakinleri olan Müslüman kavimleri bu vatandan söküp atmak isteyen medeniyete, neden ram olalım ?



Biz daha adil, daha doğru, daha faydalı bir medeniyetin evlatlarıyız.

Daha asildi atalarımız...

Daha adildi Sultanlarımız...

Kılıcımız bile daha şefkatli idi, kelle keserken...



Ortadoğu’ya bir bakın göreceksiniz farkı...

Filistin’e, Kudüs’e bir göz atın...

Tarihi bir inceleyin...

Bizim hakim olduğumuz dönemlerde bin bir din, bin bir kavim bir arada huzur ve güven içinde yaşayıp dururdu..

Sonra...?

Sonrası malum.

Dünya coğrafyasının neresinde huzur ve barış var ki, Filistin de ve Kudüs’te olsun...

Bu gün dünyaya hakim paradigmanın ‘’barış ve huzur’’ diye bir derdi yok...

Yer yüzünde bozgunculuk çıkarıp kan dökerler.

‘’Daha çok insanı, daha kısa sürede, daha az maliyetle nasıl öldürürüz’’ diye ‘’insan aklına ziyan’’ silah üretmekle meşguller.

Görevlerini yapıyorlar...

Bizler ‘’Islah medeniyeti’’ mensupları olarak, ‘’ifsat medeniyetini’’ temsil eden küresel bütün güçlerle top yekun bir mücadelenin içerisinde olduğumuzun asla unutmayacağız!



Reel politik’in de konjöktür’ün de farkındayız, esiri değiliz...

Hiçbir zaman da olmayacağız...

‘’Medeniyetimizin ve tezlerimizin batı medeniyeti ve tezleri karşısında kaybettiği’’ düşüncesini asla kabul etmiyoruz.

Birileri unutsa da biz ; ‘’ Devirleri aranızda çevirip dururuz..’’ ilahi kelamının sırrını daima aklımızda tutacağız...

Yenilgi psikolojisini en yüksek rakımlardan dillendirenlere inat, İbrahimler gibi mücadelemizi sürdüreceğiz.



Allah’ın gücü, kuvveti ve kudreti karşısında, hiçbir güç ve kuvveti tanımayacağız...

Yer yüzünün bütün coğrafyalarında ve zamanın bütün demlerinde ‘’ifsat edicilere’’ karşı mücadeleyi sürdüreceğiz...

İnanan bir tek insan var olduğu sürece yenilgiyi asla kabul etmeyeceğiz...

Ama bu gün, ama yarın, ama 100 yıl sonra, muhakkak ve mutlaka kazanan biz olacağız!

Toprak altında da olsa bu gidişatı değiştireceğiz.

Bin yıl sonra bu topraklarda bizim şarkılarımız söylenecek..







İlhan Boz
 

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Batılaşma, Modernleşme ya da Çağdaşlık..

Salgın hastalıkları incelediğimizde de garip bir tablo ile karşılaşıyoruz.

Türkler arasında salgın hastalık batılılar ile karşılaştırıldığında yok denecek kadar az.

Mesela anadolu coğrafyasında roma ve bizans dönemlerinde nüfusun yarısını kıracak şiddette salgın hastalıklar tarihe geçmişken, Türklerin anadoluya hakimiyetinden sonra bu derecede salgın hastalığa rastlamıyoruz.

Türk usulü yaşam biçimi bunda etkili olabilir mi?
 
Üst