Ben Derim Hanımım, Sen Duy Gelinim

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
BEN DERİM HANIMIM, SEN DUY GELİNİM...

KKTC ve aslında bütünüyle Türk Milleti’nin üzerinde oynanmakta olan oyunlar, bu son zamanlarda o kadar hız almış, o kadar karmaşaya sokulmuştur ki; kimin ne dediği... Kimin şikayet ederken, kime mesaj verdiği, neyi hedeflediği, akılları karıştırmakta. Ancak, 28 Ocak mitinginin, sadece AKEL ve buradaki işbirlikçilerinin değil; başka kimlerin ‘de’ parmağıyla başlatılmış veya göz ardı edilerek yürütülmesine sesiz kalınmış olabileceğini de, çok dikkatlice ölçüp tartmak, ve derinlemesine değerlendirmek gerekir... Çünkü bir lider değil; Rum’dan Rum bir sendika ağasının öncülüğünde yürütülen bu miting, bir yandan Hristofyas’ın elini güçlendirmek maksatlıyken, diğer yandan da Anadolu kardeşlerimizi bize kırdırmak; ve tabii CTP’nin, UBP’yi karalama yolunda çeşitli malzeme üreterek tekrar halkın gözüne girmesini sağlamaktı. Ayrıca, geçmişte de yaşandığı gibi, “Kıbrıslı Türkler bizi istemiyor” vs hikayesi de göz ardı edilmemeli... Nitekim, “Kuzey Kıbrıs’ta, son günlerde provokatif eylemler var. Güney’le BERABER yapıyorlar!”, “Bize “defol” diyorlar.” gibi sözler, bu provokatörlerin KİM oldukları ve ne yapmaya çalıştıkları apaçık ortada iken, bu çok önemli gerçeğe değinmeden; bir avuç AKEL yanlısının maksatlı eylemini; ezici çoğunluğu Anavatan ve Mehmetçik sevdalısı... Anadolu kardeşlerine gönülden, göbekten bağlı... KKTC’nin yaşatılmasından yana olan Kıbrıs Türklerine mal etmek; - Burada demokratik haklarıma ve düşünce özgürlüğüme dayanıyorum, vebali de boynuma -; evet, “Bize ‘defol’ diyorLAR!” demek, geçmişte de, bize ‘Evet’ dedirtene kadar şantaja ve tehdide kadar gitmişken, “Kıbrıs Türkleri ‘Evet’ demekle devletten vaz geçtiler; bizi istemiyorlar’ demek kadar, hatta daha da vahim ve maksatlıydı bence... Erdoğan aslında, provokatörlere darılmıyor; bütün olarak Kıbrıs Türkü’nü kardeşlerine kötüleme yoluna giriyor, ‘Ver Kurtul’ politikasına kılıf hazırlıyordu...

Evet. KKTC’nin tasfiyesi için yıllardan beri, bize sunulmakta olan sinsi planlar, tuzak öneriler; sözde müzakere ve çözüm çabaları, Rumların kasıtlı engellemelerine rağmen sürdürülmekte. Ve hedef, bizi laf kalabalığı arasında tuzağa düşürmektir. AB tuzağı veya, yeşil hat tüzüğü... AB yardımı, A Planı, B Planı, Timbaktu örneği veya ‘bir limana bir liman’ ve benzeri oyunlar derken; Emperyalistlerin ve Rum’un vb hedefledikleri gibi, bu keşmekeş içinde, oyuna getirilip bir sabah ezan değil, çan sesleriyle uyanmak korkusu, eminim ki bir çoğumuzda vardır... Çünkü, Rum’un ENOSİS’ten vaz geçmeyeceği gün gibi ortada. Ve Hristofyas, Federasyon’u, Türk Askeri’ni adadan çıkaracak tek çare olarak kabul ettiğini ve bizi OSMOSİS yoluyla eriteceğini de açıkça söylüyor!Yani adamın gizlisi saklısı yok! Ancak, bütün bu gerçeklere rağmen, ABD’si olsun, BM’si, İngiliz’i veya AB’si olsun; adada ortak paydaları olan bu sahtekarların da, bizi bir punduna getirene kadar, o masaya çakılı tutacakları da aşikar. Yoksa niyetleri İKİ DEVLETİ – kabul etseler de etmeseler de bu bir gerçektir – kendilerinin de pek ala bildikleri Kıbrıs gerçeklerini göz önünde bulundurarak, adilce ve demokratik ve kalıcı bir çözümle barıştırmak olsaydı, bu iş konfederasyonla çoktan hallolunurdu. Adamlar, böyle bir niyetleri olmadığını, zaten bize soykırım uygulanırken belli etmemişler miydi? Üstelik tüketilmediğimiz için bize, “Bari açlıktan geberiniz” der gibi; hiç bir BM ve AB kararına dayanmayan ambargolar uygularlar, ve uygulamaya da devam ederler miydi? Kısacası, ortada adil ve kalıcı bir anlaşma diye bir şey yok! Sadece bizi Rum’a azınlık yapabilme oyunları var! İşte bu sebeple, kim ne derse desin; biz o masadan, DERHAL KALKMALIYIZ!!!
 
Üst