Bir Garip Demokrasi !

Ayla Berkin

Onursal Üye
Katılım
13 Haz 2008
Mesajlar
386
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
Konum
Gazimagosa
Web sitesi
www.aylaberkin.com
BİR GARİP DEMOKRASİ !

Sevgili okurlar bir müddet yazı yazmaya ara vermek zorunda kalmıştım. Sizlerden ayrı kaldığım zaman süresince aile içinde çok büyük mutluluklar yaşadım. Torunum ve yavrularımla kucaklaştım. Anlayacağınız güzel bir tatil geçirdim. Fakat yine bu arada Yurdum da ve Türkiye’mizde de bir takım olaylar gelişti ve ben bunları da takip etmeden duramadım.

Bunların Türkiye ayağında gelişenleri hem çok üzücüydü, hem de çok düşündürücüydü.

Bu ay mübarek bir ay olmasına rağmen, sözde bağımsızlık adına, sözde demokrasi adına gerek Türkiye’mizde, gerekse İslam ülkelerinde kardeşkanı akıtılmaya devam edildi.

Eli kanlı teröristler, Mehmetçiğimize gece gündüz saldırılarını devam ettirirken, onları şehit ederken, bu eli kanlı teröristlerin şehir uzantıları, TBMM’ye girmeyi başaran siyasetçileri de, Kürt Halkının haklarını koruyor görüntüsü altında, PKK’yı destekleyerek özerkliklerini ilan etti. Ne yazık ki ne bu kanlı olaylar, ne de Kürdistan’ın ilanı olan bu özerkliğin resmen ilan edilmesi Türkiye kamuoyunda ve hatta Hükümet nezdinde gereken hassasiyeti yaratmadı. Maalesef bunu da kanıksanan ve normal görülen diğer önemli olaylar gibi sineye çekti Türkiye. Bu kanıksanan olaylar neydi? Şöyle bir hatırlayalım. Gazetecilerin, bilim adamlarının sorgusuz sualsiz, sabaha karşı evlerinden alınıp, tutuklanmalarıyla başlayan bir sürecin, demokrasinin gelişmesi olarak görülmesiydi. Terörizmin, başı ile devlet nezdinde görüşmeler yapılmasına ses çıkarılmayarak olağan karşılanmasıydı. Teröristi dağdan davul zurna ile indirip, ayaklarına Türkiye Cumhuriyetinin mahkemesinin, Avukatının, Cumhuriyet Savcısının, yargıcının götürülmesiydi. Tüm bunların da Demokrasi adına yapıldığının sanılmasıydı.

Ergenekon çerçevesinde Askeri tutuklamalar devam etti. Hasdal Ceza ve tutukevinde ki Tutuklu Personel sayısı Genelkurmay Başkanlığında ki personel sayısını geçti. Genel Kurmay Başkanı ve kuvvet komutanları istifa etti. Bu istifaları bir kesim demokrasinin olgunlaşması olarak yorumlarken, bir kesim de bir şeylerin yanlış gittiğinin ve buna bir tepki olduğunun altını çizdi.

Eğer tüm bu gelişmeler, istenmeyen, ya da istenildiği savunulan olaylar gerçekten de demokrasi adına yapılıyorsa. Tutuklanan o insanların bu demokraside yerleri nerede. Onların insan hakları yok mu? Birçoğunun sağlığı bu tutukluluk altındayken bozuldu. Hatta canını kaybedenler bile oldu. Demokrasi insan haklarına aile birliğine ve vatandaşlık haklarına saygılı olmayı gerektiren bir kavramsa bu noktada o insanlar bu haklardan hangisine sahipler demokrasi adına.

Türkiye de olduğu gibi Arap Ülkelerinde de, aynı kanunsuzluklar, aynı haksızlıklar demokrasi adına, kardeşi kardeşe silah çekmeye zorlamaktadır. Kan dökülmektedir. BOP’i temelinde bu değişiklikler yapılıyor ve ABD eski Dışişleri Bakanının da dediği gibi “Ortadoğuda tüm dengeler değişecektir. 22, 23 ülkenin sınırları değişecektir. Bu ülkelerin içinde Türkiye’de vardır!” sözünü hatırlayınca, bu demokrasinin bir garip demokrasi olduğunu düşünüyorum. Acaba bu garip demokrasi adına bu kadar taviz vermeye değer mi diye de düşünmekten kendimi alamıyorum. Kan dökerek, bölerek, parçalayarak gelen demokrasi nasıl bir demokrasidir diye düşünüyorum!

Yurdum ayağında olanlar ise daha da ürkütücü. Rumların açgözlülükleri, saldırgan tavırları işleri daha da bir çıkmaza doğru götürmektedir.

Kıbrıs Adasının sakinleri bir türlü aralarında anlaşmaya varamıyorlar, hatta bu sakinlerden Rum tarafı suları daha da bulandırmaya devam ediyor. Müzakerelerin neredeyse bir takvime bağlandığı, anlaşma koşullarının BM ve AB’nin de Türk tarafının isteklerini de göz önüne almaya başladığı bir ortamda Rum tarafı Akdeniz’de petrol arama sevdasını doruk noktasına çıkartarak gerek Türkiye’yi, gerekse KKTC’yi adeta yeni bir saldırı zeminine çekmek istercesine bir gayretkeşlik içine girmiştir.

Ne gariptir ki Rum tarafı da bu gayretkeşliğini, demokratik haklarının kullanımı olarak görmektedir. Akdeniz’de yer altı kaynaklarının tamamının kendisine ait olduğunu iddia eden ve bu iddiası doğrultusunda sondaj çalışmalarını yapmayı kendi hakkı görmesini sağlayan nasıl bir demokrasidir? Paylaşımcılık ilkesine ters düşen, bir milletin diğer bir millet üzerinde hakimiyet oluşturmasını sağlayan bir demokrasi olabilir mi? Demokrasilerde çareler tükenmez derler. Evet, çareleri tükenmeyen bir demokrasi iyidir. Fakat bu çareler bir tarafın diğer taraf üzerinde baskı uygulamasını sağlayacaksa, onun tüm haklarını gasp edecekse bunun adı demokrasi değildir. Bunun adı diktatörlüktür. Despotizmdir. Buna da ne Türkiye, ne de KKTC göz yummayacaktır.


Ayla Berkin
26.08.2011

 
Üst