Bir İhanetin Anatomisi,Tüm Konuları İle Fetullah Gülen Dosyası

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
28 Şubat’a “yorumsuz” bir yorum
AÇIK İSTİHBARAT
M.Emin Koç



Diyalogcu nurcular ve kimi aydın müsveddesi “alt kimlik”li demokratlarımız, güya 28 Şubat üstüne kalem oynatıyorlar. Kendi mevkutelerinde çıkan bilgileri hatırlatarak, bir de bu pencereden baksınlar bakalım, kimler çıkacak karşılarına... 28 Şubat’ın en önemli isimlerinden biri Org. Çevik Bir’di hatırlarsanız. “Bir eksen” etrafında dönen 28 Şubat aynasına, bakınız kimlerin “yorumsuz gölge”si düşmüş.
“Emekli Orgeneral Çevik Bir’e, merkezi Washington’da bulunan Musevi Ulusal Güvenlik Enstitüsü (JİNSA) adlı kuruluş tarafından ‘uluslararası liderlik’ ödülü verildi. Emekli Orgeneral Bir’e bu ödül, Türk–Amerikan ve Türk–israil ilişkilerine yaptığı katkıdan dolayı verildi.

Aynı törende, Amerikan Temsilciler Meclisi üyeleri Curt Weldon ve Ike Skelton’a da JİNSA’nin üstün hizmet ödülleri verildi.” (Hürriyet, Çevik Bir’e ‘Uluslararası Liderlik’ Ödülü, 26 Ekim 1999) “R. T. Erdoğan 16 Temmuz 2000 tarihinde, ABD’ye gitti. Amerikan Jewish Commite’nin davetlisi olarak orada bulunuyordu. Ayrıca burada JINSA (Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) yetkilileriyle de görüşmeler yaptı. Bu gezide kendisine KİPTAŞ eski Genel Müdürü Erdoğan Bayraktar ve Münci İnci de yer alıyordu.” (Nasuhi Güngör–Yenişafak eski Ankara Temsilcisi, Yenilikçi Hareket, 92)
“Başbakan Tayyip Erdoğan ABD gezisinde çeşitli Musevi kuruluşlarıyla ilgilendi, bazılarının dâvetine katıldı, birinden ödül aldı. Tayyip Erdoğan’a ‘cesaret ödülü’ veren kuruluşun adı ‘American Jewish Congress’ (AJC)... World Jewish Congress, Theodore Herzl tarafından 19. yüzyıl sonunda kurulmuştu ve birkaç yıl önce 100. yıldönümü kutlandı. Dünya Musevilerini bir ‘ulusal yurda’ kavuşturma amaçlı kurulmuş ve İsrail ile amacını gerçekleştirmiş örgütün bir türevi Amerika’daki...
Daha önce AJC tarafından 10 kadar kişi ödüle lâyık görülmüş; bunlar arasında İsrailli veya Musevi olmayan tek kişi Tayyip Erdoğan. Listede İsrail’in önemli bütün başbakanları yer alıyor, Golda Meir bile... Türkiye, Başbakan’ına böyle bir ödülün verilmesi bayağı anlamlı. Ödülün verildiği mekân da öyle: HSBC bankasının New York merkezi... İstanbul’daki terörist saldırılara hedef olanlardan Musevilerin ABD’deki temsilcisi olan örgüt ödül veriyor, diğer hedef HSBC ise ödül törenine salonunu tahsis ediyor...” (Yeni Şafak, Taha Kıvanç kod adlı F. Koru, 5 Şubat 2004).

3 gündür Türkiye’de bulunan Yahudi Liderler Heyeti, Başbakan Yılmaz, Orgeneral Çevik Bir, TBMM Başkanı Çetin ve Dışişleri Bakanı Cem’den sonra Fethullah Gülen ile görüştü... Görüşmede; Gülen’in, ABD’nin en etkili Yahudi Lobisi olan ADL’nin (Anti–Defamation League) teklifiyle hazırladığı “hoşgörü ve diyalogla ilgili kitap” da gündeme geldi.

Gülen, İngilizce olarak hazırlanan kitap üzerindeki çalışmalarının tamamlanmak üzere olduğunu söyledi. Kitap, ADL tarafından basılarak dünyanın dört bir yanında dağıtılacak...” (Zaman, Selçuk Gültaşlı, Diyalog çabaları devam ediyor, 10 Mart 1998).
Musevî cemaati lideri ve JİNSA’nın gözdelerinde Bensiyon Pinto, Zaman’daki röportajında Gülen ve Erdoğan’a övgüler yağdırıyor:


“Yıllardan beri cemaatimize mensup din adamları ve dinler arasındaki diyaloğa önem veren cemaat mensuplarımız, muhtelif faaliyet, toplantı ve TV programlarında karşılaştıkları, diyaloğa girdikleri özellikle Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı üyeleri tarafından davet edildi.

Cemaat yönetimimiz bu taleplere karşılık verdi ve sayın Fethullah Gülen ile de ilk temaslar bu şekilde sağlandı. Dinlerarası diyaloğun gelişmesinde önemli rol oynayan Sayın Fethullah Gülen ile yapılan bazı temaslar sonrasında cemaat yetkililerimiz ile birçok din adamımız iftar yemeklerine ve muhtelif toplantılara davet edildi. Bu görüşmeler farklı dinden olan kişilerin birbirlerini daha yakından tanımalarını sağladı, daha önce ulaşılması zor ayrı çevrelerin fertlerinin diyalog kurabilmelerini temin etti...

Sayın Tayyip Erdoğan, Jewish lobiye partisinin programını anlatmıştır. Onlar da onu dinlemiştir. İslam’ın dünyada çok mühim bir rol oynadığına inanıyorum. Buna bütün dünya inanıyor. Eğer bu misyonu Sayın Tayyip Erdoğan yükleniyorsa ve bunu yapacaksa böyle söylemleri hakikaten dünyanın desteklemesinde fayda var. Ama bu sözlerim, cemaatim o görüşü destekliyor diye anlaşılmasın.” (Zaman, Nuriye Akman, 16–17 Şubat 2002)

“Washington–Ankara arası trafik çok yoğun. Bayramın ilk günü E.General Çevik Bir burada idi, İsrail devletinin desteğindeki Musevi Güvenlik Enstitüsü JINSA’da basına kapalı konuşma yaptı (!) Ardından da basına açık Washington’un önemli think–tank’ı CSIS’te konuştu, özetle ‘’Amerika ile artık komşu olacağımızı’’ söyledi...
Derken, çarşamba günü Dışişleri Bakanımız Yaşar Yakış ile Ekonomi Bakanımız Ali Babacan son pazarlıklar için Washington’a geldiler.” (Akşam, Güler Kömürcü, Bizi zehirleyecekler, 14 Şubat 2003).

“Bakın şimdi ne oluyor? Ali Babacan, İsrail’e Çevik Bir ile beraber gidiyor. Abdullah Gül, ABD’ye gittiğinde vaktinin önemli bir kısmını başta JİNSA olmak üzere 28 Şubat destekçileri ile geçiriyor. Kabinenin bir çok bakanı Çevik Bir ile irtibat halinde; Çevik Bir konuşmalarında bu irtibatı saklamıyor.

Ve, AK Parti ile 28 Şubat’ın yakınlaşmasını taçlandıracak son hadise: Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Başbakanı olarak önümüzdeki günlerde ABD ziyaretinde JİNSA’dan ödül alacak. Hatırlarsanız JİNSA Çevik Bir’e ödül verirken ortaya, Çevik Bir’in Cumhurbaşkanlığı fikrini de ortaya atmıştı. Kim bilir hangi sebepten verileceğini bilmediğimiz bu ödül töreninde JİNSA’cılar Recep Tayyip Erdoğan’ın müstakbel cumhurbaşkanlığını da desteklediklerini açıklarlar...” (Emin Şirin– 28 Şubat bitti mi başlıyor mu, HaberX, 24 Ocak 2004).
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
FETULLAH GÜLEN İHBARCI MI, İSTİHBARATÇI MI?
Kan Seylaplarını önlemek için:
Fetullah Gülen, üst seviyede görev yapmış bir insanın: "Türkiye'de yeniden kan gövdeyi götürecek. Falan tür simalar bu dönemde Türkiye'de bulunmasa iyi olur" dediğini kaydetti. Devletin ülkeyi kargaşaya sürükleyebilecek hadiseler karşısında, kendi hassasiyetini göstermesi gerektiğini belirten Gülen, "istihbarat, emniyet teşkilatı, JİTEM iyi çalışırsa, bence bu kana susamış vampirlerin önümüzdeki günlerde yeniden Türkiye'yi kan gölüne çevirmeleri önlenebilir. Harici güçlerin emellerine hizmet eden bir kısım Cemiyet-ı sırrıye'nin (gizli cemiyet ve cephelerin) çok iyi takibe alınması gerekir" diye konuşmuş...
Şimdi Soralım:
1- Türkiye'de çok üst seviyede görevlerde bulunmuş, anlaşılan MİT ve JİTEM'le içli dışlı olmuş bir adam, niye ülkemizle ilgili endişelerini Fetullah Gülen'e aktarıyor? Fetullah Gülen, siyaset adamı değil, yetkili bir bürokrat değil, gazeteci değil, üstelik Türkiye'de değil...
2- Fetullah Gülen "MİT, emniyet, JİTEM" gibi geçmişte ve günümüzde, CIA ve MOSSAD gibi Siyonist teşkilatlarla ilişkisi ve işbirliği zaten bilinen ve pek çok ihtilal ve iç savaş senaryolarında maalesef gayrı milli bir tavır sergileyen kurumları kendilerinden saydığına ve göreve çağırdığına göre...
Ve yine gizli ve kirli mason locaları ve misyonerlik ocakları zaten kardeş kuruluşları ve diyalog dostları olduğuna göre; acaba Fetullah Gülen'in "çok tehlikeli ve etkili" dediği bu "gizli oluşumlar hangileridir?
3- Erbakan Hoca'nın başkanlığında, bir yılda harikalar başaran; ekonomiyi düze çıkaran, denk bütçe yapan, D-8'leri kuran Refah-Yol iktidarına karşı, Siyonist merkezlerin tahrikiyle post modern darbeler yapanları alkışlayan Fetullah Gülen'in, şimdiki telaş ve tedirginliğinin sebebi nedir?
4- Ve hele, AKP iktidarıyla ülkemizde, acaba hangi çarpıklıklar düzeltilmiştir ve hangi işler iyiye gitmektedir? Ekonomi IMF'ye, dış politika ABD'ye havale edilmiştir. Türkiye; Amerika ve İsrail'in işgaline ve vahşetlerine taşeron haline getirilmiştir. Başörtüsü, İmam-Hatip ve Kuran Kursu gibi zulümler hala sürmektedir.
5- Yoksa bütün bunlar; Arz-ı mev'ud hayaline, ortadoğuyu yutmak ve Türkiye'yi yıkmak isteyen güçlerin hükümete taşıdığı ve AB hevesiyle ülkemizin altının oyulmasında taşeron olarak çalıştırdığı AKP iktidarına, masonik mihraklara, sömürücü sermaye baronlarına, hıyanet odaklarına, diyalogcu münafıklara karşı yapılacak milli ve haysiyetli bir hareketin... Yeni bir Kuvayı Milliye devriminin telaşı ve tedirginliğimidir?
6- Fetullah Gülen hayranı Nazlı Ilıcak'ın 18 Kasım tarihli, baklayı ağzından kaçırdığı yazısında "Türkiye'de gerçek demokrasinin yerleşebilmesi büyük ölçüde askerin tavrına bağlı. Bu hususta Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök bize umut veriyor..." diyor. Böylece, Kuvayı Milliye ruhuna sahip etkili ve kesretli komutan ve kurmayların da umutlarını kararttığını ve işbirlikçi teslimiyetçileri korkuttuğunu, dolaylı biçimde dile getiriyor ve kendisini ele veriyordu...
New York Times'in Türkiye şefliğini yapan Stefen Kinzer'in "Demokrasinin en büyük başarısı, askeri gücü sivil denetimin altına alınmasıdır. Ama dünyada bu düşünceye en ters düşen ülke Türkiye'dir" sözlerini de aktaran Nazlı Hanım, acaba demokrasi aşkına:
Kıbrıs'ın Yunana, Güneydoğunun Kürdistana, egemenliğimizin Avrupa'ya, ordumuzun ise İslamı düşman seçen NATO'ya devrine ses çıkarmayacak, Süleymaniye'de subaylarımızın başına çuval geçirilirken, Kuzey Irak'ta bütün kırmızı çizgilerimiz çiğnenirken susacak, Ama başörtüsü ve laiklik konusunda sert uyarılarda bulunacak kafaların azlığından nı dert mi yanıyordu?
Moonların maşası, masonların sırdaşı, diyalogcuların Hocası Fetullah Gülen'in AKP'nin akıbetiyle ilgili endişelerini dile getirmesi:
•· Siyonist merkezlerin Türkiye'ye müdahale ve milletimizi manipüle etme gücünü artık yitirdiğini
•· Dış güçlerin ve Siyonist merkezlerin kontrolü dışında oluşan, yerli ve güçlü bir Milli Cephe'nin ciddi bir eyleme ve değişime girişeceğini
•· Fetullah gibi figüranlar kullanılarak, bu milli ve haysiyetli girişim ve gelişmelerin kötülenmek, körletilmek ve kösteklenmek istendiğini, ortaya koyması bakımından da sevindirici ve ümit vericidir.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
"İBRAHİM YOLU" MU, "ABRAHAM OYUNU" MU?
Milli Çözüm Dergisi
Orhan YILAN



Kur'ani ve tarihi gerçekler kesinlikle ortaya koymuştur ki: Hz. İbrahim (as) başka, Yahudi Abraham başkadır. Kabalist ve Siyonist hevesler ve şeytani hedefler doğrultusunda, Tevrat'ı tahrif edip bozan, Hz. Musa'nın Hak dinini yozlaştıran ve tamamen yoldan çıkan, sinsi Yahudilerin "Abraham"ı; İslam Milletinin timsali ve nice peygamberin atası Hz. İbrahim'le, ismen ve resmen aynı sanılsa da, hakikatte ve özde tamamen ayrıdır.
Hz. İbrahim'in: Gerçek imanın, örnek İslam'ın, yüksek ahlakın, ilmi ve akli araştırmanın, insani ve vicdani yaklaşımın rehberi ve peygamberi olmasına karşılık;

Siyonist Yahudilerin Abraham'ı: Siyonist hizmetçiliğinin; emperyalist düşüncenin; hile, hıyanet ve bencilliğin, din istimrarcısı bir faşizmin simgesi konumundadır.
Şimdi, Fetullahcıların, ılımlı İslamcıların, kısaca Amerikan amigosu istismarcı Müslümanların da, hararetle sahip çıktıkları "Üç Dinin Kucaklaşması ve medeniyetler İttifakı" safsatasının devamı ve yeni bir adımı olan, Urfa Harran'dan başlayıp Kudüs'te son bulacak "İbrahim Yolu" projesi de, yine çok gizli ve kirli amaçlar taşımaktadır.
Önce Hz. İbrahim'in yolu Kudüs'te değil, Mekke'de ve Kabe'de son bulmaktadır.
İkincisi, bu proje "İbrahim yolu" jelatinli bir "Abraham" oyunudur!..
Bu girişime; Hz. Peygamberimizin kafirlerinin, Kur'anın lanetlediklerinin ve işte Irak'ta, Afganistan'da, Lübnan'da, Bosna'da gece gündüz Müslüman katillerinin destek çıkması, şeytani bir şarlatanlık olduğunun en açık ispatıdır.
Bu oyunun Türkiye piyonları şöyle diyor:
"Üç büyük din olan Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam; tarihte herkesin bildiği bir anın ertesinde doğdu; Tanrı Demir Çağı'nda adına İbrahim denilen bir şeyhe göründü ve onu sonsuza kadar sürecek bir yükümlülükle bağladı. İbrahim ki, bütün inananların babası, bu üç toplumda Tanrı'ya ibadet edenlerin inancının ve ilahiyatın özü oldu."
Arka planını "üç dinin eşitliği" anlayışının oluşturduğu girişimin yeni bir adımı ile karşı karşıyayız. İtiraz ettiğinizde "barış düşmanı", "iyi niyet celladı", "şiddet ve terör yanlısı" olarak yaftalanmanız işten değil. Zira "birlik", "inanç" ve "misafirperverlik" sloganları eşliğinde amaçlarını "Ortadoğu'da bir yol açmak, Peygamberin ayak izlerini takip etmek (ve) saygıyı adım adım yaymak" olarak deklare ediyorlar. Güzergâh Harran'dan başlıyor, Suriye ve Ürdün üzerinden Filistin'deki el-Halil'de sona eriyor. Projenin getirilerini de şöyle izah ediyorlar: Dinî/kültürel bakımdan kutsal yerlerin onarılması, ekonomik bakımdan binlerce iş alanı oluşturulması, çevresel bakımdan yol boyunca doğanın korunması... Benzer girişimler daha önce Avrupa'da da olmuş ve hayli "olumlu" sonuçlar vermiş. "İbrahim Yolu Projesi"ne de onlar ilham kaynağı olmuş...
Yazının başında verdiğim paragraf, "Neden Hz. İbrahim?" sorusuna, girişimi başlatanların verdiği cevabı yansıtıyor. Kur'an'ın ve Efendimiz (s.a.v)'in Hz. İbrahim (a.s)'a, diğer dinlere, o dinlerin kendilerini Hz. İbrahim (a.s)'a nisbet etmelerine ne dediğini sormaya gerek var mı? Esasında karşı karşıya bulunduğumuz durumun vehameti dolayısıyla ne kadar tekrar edilse yeridir, ancak bu noktaları bu yazıda tekrar etmeyeceğim.
Bu paragrafın İslam'dan onay alıp alamayacağı yahut Projenin Harvard Üniversitesi Küresel Müzakere Birimi tarafından ortaya atılmış olması ve finansörleri arasında Rockefeller Vakfı'nın bulunması üzerinde de durmayacağım.
Dikkat çekmek istediğim problem, İslam ile diğerleri arasında "ortak noktalar" tesbit etmeye dayanan yöntem. Yani bu ve benzeri girişimleri -ki üst başlık "Dinlerarası diyalog" veya "Medeniyetler buluşması"dır-mümkün kılan "bilinç kayması" durumu. Bir Müslüman, "Hz. İbrahim (a.s), Ümmet-i Muhammed'in, Yahudiler'in ve Hıristiyanlar'ın ortak atasıdır" diye düşünmeye başladığı anda o "arzu edilen" bilinç kayması durumunu yaşamaya başlamış demektir. Daha önemlisi ise, bunun bir adım sonrasında, "Ben Müslüman'ım" diyenlerin, İslam ile diğerleri arasındaki en temel teolojik/itikadî farklılıkların sıfırlanmasından hiçbir farkı olmayan "empati" sürecine girmesidir. İşte o zaman mesele gelip şu sorunun cevabına dayanıyor: Bir Müslüman itikadî zeminde kendisini bir Yahudi veya Hıristiyan'ın yerine koyabilir mi? Eğer eşyanın bir tabiatı varsa -ki Kelâm kitaplarımız "Eşyanın hakikati sabittir" der-bu soruya olumlu cevap vermek işte o tabiata aykırıdır. Belki suyu yukarıya akıtabilirsiniz, ama bu soruya "evet" demeniz kendinizi inkâr olacağından, mümkün değildir!
Dinlerarası diyalog sürecinin böyle bir bilinç kayması durumu ile başladığını söylemek birilerince "çok abartılı" bir tesbit olarak ifade edilebilir. Ancak sürecin, kitleler nezdinde böyle bir bilinç kaymasına yol açmayacağını, hatta açmadığını kim iddia edebilir?
Birileri bizi nasıl görmek istiyorsa kendimizi öyle tarif etmek üstümüze bir "ahir zaman bid'ati" olarak yapıştı sanki."
ABD'nin yeni planları!
Demokratlar ve Cumhuriyetçiler'in ortak planı gereğince; ABD yakında yeni bir Ortadoğu stratejisi açıklayacak. Önümüzdeki aylarda uygulanacak bu strateji gereğince Amerikan ordusu yoğun olarak Kuzey Irak'a yerleşecek.
Şiiler ve Sünniler arasında ABD kara gücünün yer almayacağı çok keskin bir mezhep savaşı başlayacak. Kuzey Irak'ta yoğun olarak sınır bölgelerine yerleşecek iç savaşın seyrine göre yapılacak plana göre müdahaleye hazır bekleyecek. ABD sadece hava gücüyle çatışmalara müdahale edecek. Ancak yerine göre kara birlikleriyle de Sünni bölgeleri Şiilere karşı savunacak.
İç savaş Bush yönetiminin Irak başarısızlığını büyük oranda örtecek.
İran, Şii gruplar üzerinden Irak'ta olacak. Tahran savaşın içine çekilecek ve İran'a yönelik ABD stratejisi devreye girecek. ABD Sünnileri destekleyerek, İran-Irak savaşında olduğu gibi Tahran yönetimini ekonomik açıdan zayıflatacak ve rejimi yorgun düşürecek.
İran, ABD ile işbirliğini reddederse olacaklar bu. Ancak bir başka aşama daha var. Irak'ın parçalanmasının resmileşmesi ve Kürdistan Devleti'nin bağımsızlığının kabul ettirilmesi.
Kürdistan'ın bağımsızlığı karşısında Türkiye AB üyeliği ile yumuşatılacak.
Ve ardından Domino Etkisi devreye girecek. İran etnik olarak parçalanacak. Huzistan ve Güney Azerbaycan kopacak. Tahran işte o zaman kutsal değerler üzerinden savaşı bütün bölgeye yayacak.
Bazıları da böyle düşünüyor. Bakalım hangisi doğru çıkar. Ama kesin bir şey var: O da Ortadoğu'da haritaların böyle değiştirildiği gerçeği.
Yahudi milletvekilleri kazandı!..
ABD'deki son seçimde daha fazla Musevi asıllı politikacı başarılı olmuş... Temsilciler Meclisi'nde 26 Musevi asıllı üye yer alıyormuş daha önce, bu sayı son seçimde 30'a yükselmiş; Senato'da 11 Musevi senatör varmış, Musevi senatör sayısı şimdi 13'e çıkmış... İsrail gazetesi Haaretz, "Buna rağmen, ABD, Musevi yasama üyesi sayısı bakımından İsrail ile İngiltere'yi geçemiyor" diyor... Haaretz'e göre, İngiltere'deki Museviler sayıca ABD'den 20 defa daha azmış; buna rağmen İngiliz Parlamentosu'nda tam 59 Musevi asıllı üye bulunuyormuş; bunların 18'i milletvekili, geri kalanı (41) da Lordlar Kamarası üyesiymiş... İngiltere'deki Musevi Cemaati'nin şemsiye örgütü, Lordlar Kamarası'nda üye olan Musevi asıllıların sayısının daha fazla -en az 46- olduğu iddiasındaymış... İsrail gazetesi, parlamento üyeleri arasında Musevi asıllıların bulunduğu ülkeleri sıralamış: Fransa ve Ukrayna'da 18'er, Rusya'da 13, Kanada ve Macaristan'da 10'ar... Meclis'inde Musevi milletvekili bulunan tek Arap ülkesi ise Tunus'muş... Bu konunun sahibi olan ve 1988'den buyana faaliyet gösteren ICJP örgütü, İsrail dışarıda bırakıldığı taktirde, bütün dünyada, bugün, 246 Musevi'nin değişik ülkelerin parlamentosunda yasama görevi yaptığını bildiriyor. 2005 yılında bu rakam 208 imiş; 2006'da yüzde 18 artış gerçekleşmiş... Peki de, böyle bir haber Haaretz'de neden yayımlanmış olabilir?
Ne yapsalar, boş...
Donald Rumsfeld'in altın tepsi içindeki kellesi, ABD'nin Irak stratejisinin çöktüğünü resmen ilan etmiş oldu...
Pentagon'un Rummy'si, Irak Batağı'nın baş mimarıydı: 11 Eylül'den hemen sonra paşaya kelle yetiştirir gibi saldırının sorumlusunun Saddam Hüseyin olduğunu öne süren bilgi notunu Bush'un önüne koymuştu... Rumsfeld, Başkan ve Adamları Camp David'de 11 Eylül için ilk toplantıyı yaptıklarında -Wolfowitz'le birlikte Irak'a saldırmayı öneren iki kişiden biriydi...
Neo-Con'ların senaryosunu 1992'de yazdıkları küresel planı hayata geçirmek için artık en elverişli zaman dilimine gelinmişti. Bu nedenle "Gerçeğin iyi bir öyküyü bozmasına izin verme!" kuralı Bush ve Şahinler'in lokomotifi olmuştu.
Rummy, "Kaleminden Ebu Garib Damlayan" bir Kâbusyazar olarak tarihin en karanlık sayfalarından birinde mahpus yatacak...
Değil bir istifa, altı yüz elli beş bin istifa ile bile sıyrılması mümkün değil, bu kâbustan: Ebu Garib'in Laneti, asla peşini bırakmayacak...
İşte, "Savaş Suçu Davası" da geliverdi, gecikmeksizin: Çeşitli ülkelerden bir grup avukat Almanya'da ilk hukuk kurşununu attı. Rumsfeld, işkence emrini vermekle suçlandı!..
Kartlar, İran ve Suriye'nin eline geçmiş durumda: Irak'ta gardı düşen/nakavt edilme yolunda hızla ilerleyen taraf, ABD!

"İran'ın nükleer silahları tehdit unsuru" numarasını da özellikle bu saatten sonra hiç kimseye yediremez, Sam Amca... İran/Suriye ikilisi, ABD'nin kendilerine saldırmaması konusunda garanti alamadığı müddetçe Irak işgalcisine kapıyı gösterecektir... ABD, sadece Irak'ta değil, bütün Ortadoğu'da kaybetti...
Giderek daha saman tadı vermeye başlayan Fetullahçı-Amerikancı Zaman Gazetesinin Washington'dan yazarı Ali H. Aslan, hala AKP'nin ve Türkiye'nin kurtuluşunun, ABD'ye uyumluluk ve uşaklıktan geçtiğini tavsiye ediyordu:
"Demokratların iktidar partisi Cumhuriyetçileri yapılan ara seçimde devirerek Kongre'yi ele geçirmesiyle Washington'da siyasi tablo değişti. Amerika'da yeni bir dönem başlıyor. Başkan Bush'un neden yenilgiye uğradığı, farklı bir analiz konusu. Peki mevcut tablodan Türkiye nasıl etkilenecek?
Ankara, Cumhuriyetçi Bush yönetimiyle Irak savaşı sürecinde ciddi oranda yıpranan ilişkilerini onarmaya çalışıyordu. Ancak iktidarla ilişkileri öncülleme kolaycılığı, Demokrat muhalefetle gerektiği gibi iletişim kurulmasına imkan vermedi. 12 yıldır Kongre'ye hakim olan Cumhuriyetçilerin eski liderlerinden Bob Livingston'un lobicilik firmasının yardımıyla şimdiye kadar işin büyük kısmı halledilebiliyordu. Ama artık Kongre Demokratların...
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Türkiye 'eski kral öldü, yaşasın yeni kral' havasına mı girmeli? Bence hayır. Çünkü Cumhuriyetçiler çoğunluğu kaybetmiş olabilir; ama Kongre'nin yarıya yakın kısmı ve Beyaz Saray hâlâ ellerinde. Dolayısıyla zayıflamış olsalar da Washington'da hâlâ azımsanmayacak güçleri var. Diğer yandan, Ankara'nın Demokratlara açılma esnekliğini göstermemesi için bir sebep yok. Biraz geç kalınmış olsa da tren hâlâ tamamen kaçırılmış değil...
Kongre'de dış politikada kilit pozisyonları tutacak Demokrat liderlerin çoğunun farklı sebeplerle Ankara'yla sorunları var. Müstakbel Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Senato Başkanı Harry Reid, Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Joe Biden ve Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Tom Lantos bu cümleden sayılabilir. Kilit Demokrat liderlerle soğuklukları gidermek önemli. Başbakan Erdoğan, Washington ziyaretini, Kongre'nin tatile girdiği seçim kampanyası dönemi yerine, taşların yerine oturacağı Ocak 2007'den sonra gerçekleştirseydi ve Demokratlarla da görüşülebilseydi çok daha verimli olabilirdi...
Türk-Amerikan ilişkilerinde yakın dönemde kriz potansiyeli taşıyan sözde Ermeni soykırım tasarıları ve Irak konularında Demokratların genel çizgisi Türkiye'den biraz uzak.
Ermeni tasarısı bu nisanda Kongre'den geçerse, Irak'ta Türkiye'nin kaygılarını derinleştirici adımlar atılırsa ve PKK varlığına karşı gözle görülür tedbirler alınamamış olursa, baharda kendimizi pekala yeni bir Türk-Amerikan krizi içinde bulabiliriz. Sırf sözde Ermeni soykırımı meselesi bile Türk-Amerikan ilişkilerini zehirlemeye yeter. Böyle bir gelişmenin Washington'a karşı zaten bayağı tepkili olan Türk kamuoyu ve idari erkanınca nasıl karşılanacağını tasavvur edin. Ülkenin doğusunun Ermeni ve Kürtler arasında bölüştürüleceği korkuları iyice ayyuka çıkar. ABD'nin artık Türkiye'nin dostu olmadığı kanaati pekişir. Seçim havasına giren Ankara'da ilişkilere sahip çıkacak babayiğit de kolay kolay bulunamaz. Ve iki ülke arasında pekiştirilmeye çalışılan ortak stratejik vizyon ciddi zarar görebilir.
Amerika'da siyasi tablonun değişmesi, dış politikasında taktiksel varyasyonlara yol açabilir; ama genel stratejik duruş pek değişmez. Türkiye gibi önemli bir bölgesel gücü küstürmemek, ABD için stratejik zorunluluk. Türkiye eskisi gibi çantada keklik değil. Türkiye küserse, ABD ve İsrail'in Ortadoğu'daki vahim konumunu düzeltmeye yeterince katkıda bulunamaz ve teröre karşı mücadelede radikallerin eli güçlenir. Türk-Amerikan stratejik ilişkileri, her iki ülkedeki iç siyasi kaygılara kurban edilmemeli. Muhtemel tren kazalarını önlemek, yoğun diyalogdan geçiyor."
TÜSİAD'ın Tasası, AKP'nin yasası:
Bu kökten ve körden Batıcı kalantorlar, esasında kendi işletmelerinin lehine olan bir eğitim düzenlemesini bile tamamen ilkel, ideolojik şartlanma ile hatta biraz da İslam korkusu ile reddetmektedirler.
Milli Eğitim Şurası'nda üniversitelere girişte meslek okullarına sıfır katsayı uygulanması ve genel lise konumuna sokulmaları yolunda önerilerin yer alması Türkiye'nin önde gelen kalantorlarının örgütü TÜSİAD'ı öfkelendirmiş:
- Heeyt, sakın Şura'yı siyasete alet etmeyin! Emriniz olur!..
Bir toplumda meslek okullarının cazip hale gelmesi her şeyden önce sanayici ve işadamlarının, yani en kalantorları TÜSİAD denen örgüt çatısı altında kümeleşen kesimin lehinedir. Zira bu okullar cazip hale geldikleri takdirde, ülkemizde ara kademeler için nitelikli eleman bulabilmek kolaylaşacaktır. Lakin gelin görün ki, imam hatip lafını duydukları zaman nevirleri dönen bütün yükseltilmiş değer zebanileri, laiklik bağnazları, İslam karşıtları, gizli Haçlı işbirlikçileri gibi, kalantor sermayedarlarımızın da asap -ayrıca belki de nesep- damarları çatlıyor.
- Milli Eğitim Şurası'na siyaset karışmasın.
Neymiş, imam hatipliler de öteki meslek liseleri gibi sıfır katsayı hakkına kavuşacak, genel liselere benzeyecekler... Aman ne felaket! Peki ama bir işin yapılması siyasettir de, yapılmaması neden siyaset değildir? İmam hatiplilere sıfır katsayı uygulaması siyaset oluyor da, eksi katsayı uygulamak neden siyaset olmuyor? Bu ülkenin kalantorları adına ahkam kesen bir kurumun, temel terimleri kullanabilmek ve fikir ifade edebilmek bakımından ilkokul düzeyinde seyretmesi gerçekten çok acı ve utanç vericidir."
Diyen Sn. yazar, ya TÜSİAD'ın AKP'nin işini kolaylaştırmak ve tabanına ve topluma karşı bu iktidara mazeret kazandırmak için böyle davrandığını fark edemiyor... Veya, aynı danışıklı dövüşte üzerine düşen rolü oynuyor..
Çünkü aynı TÜSİAD'ın yan ve paravan kuruluşu TESEV'in, AKP'yi aklayan ama orduyu haklayan raporuna arka çıkmışlardı...
Ama, o fırsat buldukça, demokrasi kılıcıyla saldırdıkları ordumuz, Fransa'nın Ermeni yanlısı tasarıyı kanunlaştırmasına karşılık, susan ve pusan AKP iktidarına rağmen, ilk ve ilkeli tepkiyi koyarak Milli ve haysiyetli bir tavır takınmıştı.
M.S. bakanı da, artık utanma pazarına, bu onurlu çıkışın ardından bazı kararlar almak durumunda kalmıştı.
TSK, Fransa'yla neleri askıya aldı?
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ, Fransa meclisinin Ermeni soykırımını tanıyan karar almasından sonra, bu ülkeyle askeri ilişkileri askıya aldıklarını açıkladı. TSK neleri askıya aldı?
Türkiye'nin durdurduğu faaliyetler arasında iki ülkenin akademik nitelikli askeri çalışmaları bulunuyor. Karşılıklı askeri heyet ziyaretlerine ilişkin programlar da durduruldu. Karşılılık esasıyla 2007'de Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert'in Fransa'yı ziyareti planlanmıştı. Ermeni kararından sonra komutanın ziyareti 2007 programıyla birlikte iptal edildi. Ayrıca Fransa'nın onur nişanı verdiği generaller de kendi istekleriyle bu nişanları iade ettiler. TSK'nın ihtiyaçlarını karşılamak için Savunma Sanayii Müsteşarlığı'nca açılan ihalelere katılma konusunda da Fransa şansını yitirmiş görünüyor. Tank ve helikopter ihaleleri gibi önemli satın almalarda Fransız şirketlerinin ihalelere katılmaları artık olanaksız denilecek kadar zor.
Türkiye ile Fransa arasındaki askeri ilişkiler tam anlamıyla donmuş durumda. Askerlerin aldığı bu karar ve gösterdikleri tepki, sivil alandaki ekonomik ilişkilere de yansıyacak boyutta görülüyor. Fransa, Ermeni soykırımı iddiasını kabul eden kararın yasalaşarak yürürlüğe girmesini engellemeden; bu konudaki tutumunu değiştirmeden, askeri ilişkilerin normale dönmesi de beklenmiyor.
AKP'nin başörtüsünden sonra katsayı diye bir probleminin olmadığı ortaya çıktı
Milli Eğitim Bakanlığı, akşamüstü yapılan son dakika operasyonuyla, büyük beklenti içinde olan meslek lisesi ve imam hatip lisesi öğrencilerini ve mezunlarını bir kez daha üzdü. 17. Milli Eğitim Şûrası'nda ‘tüm lise mezunlarının eşit şartlarda ve eşit puanda sınava girebilme' imkânı getiren komisyon raporundaki açılım, Bakanlık bürokratlarının verdiği önerge ile sınırlandırıldı. Genel kurulda meslek lisesi ve imam hatip liselerinin katsayı mağduriyetini ortadan kaldıracak ağırlıklı temayüle rağmen ‘alan dışında tercih yapmayı yine kısıtlayan' son dakika değişikliği, ‘bakanlığın medya ve birkaç laikçi çevrenin baskısına boyun eğerek geri adım atması' olarak değerlendirildi.
Şûra'da temayül de vardı
Genel kurula sunulan komisyon raporunda, meslek liselerinin üniversiteye girişte karşılaştığı katsayı engelinin kaldırılması önerisi de yer alıyordu. Bazı çevreleri rahatsız eden bu öneri, raporda şu şekilde yer alıyordu: "Tüm ortaöğretim öğrencilerinin ayrım yapılmaksızın eşit şartlarda sınava girebilmeleri ve eşit şartlarda puanlamaya tabi tutularak tüm üniversitelere girebilmeleri benimsenmiştir". Ancak Şûranın dördüncü günü akşamüstü verilen bir önerge ile katsayı sorununu tamamen ortadan kaldıran bu öneriden geri adım atıldı. Sınava eşit şartlarda ve eşit puanlarda girilmesi yerine, ‘liselerin sayısal, sözel ve eşit ağırlık alanlarına göre eşit olacağı' kararı alındı. Buna göre, ağırlık olarak sözel bölümde olan İmam Hatip Liseleri sadece sözel alandaki üniversitelere liselerle eşit şartlarda sınava girecek. Ancak sözel ve sayısal alanlarda bir tercih yaparsa, puanı yine düşük hesaplanacak.
Bürokratlarının da katıldığı 3 maddelik önergeyle ‘kendi alanlarında üniversiteye gidenlere ek puan verilmesi' uygulamasını birçok şura üyesi anlamakta zorlandı. Meslek lisesi ve İmam Hatiplerin mağduriyetini yakından tanık olan birçok üye, getirilen yeni öneriyi sorunu çözmekten çok uzak olarak değerlendirdi. Önergede, "tüm orta öğretim kurumlarında ders ağırlığına göre, alan belirlemesinin yapılması aynı alanlardan mezun olan her türlü ortaöğretim mezunlarının eşit olarak yarışması benimsenmiştir" şeklinde ifade edilen yeni öneri, İmam Hatip ve meslek liselerine yine birçok yükseköğretim programını sınırlandıracak.
Sağlam: İlk karara göre geri adım
Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK Başkanlığı yapan Prof. Dr. Mehmet Sağlam, genel kurula sunulan ilk kararın liseler arasındaki katsayı farkını tamamen ortadan kaldırdığına işaret ederek, son değişikliğin bir geri adım niteliği taşıdığını söyledi. Şûra kararlarının tavsiye niteliğinde olduğu belirten Sağlam, hükümetin bu kararı uygulayıp uygulayamayacağına ilişkin olarak ise, "YÖK orada bulunduğu müddetçe, yükseköğretime girişle ilgili kararların uygulama şansı olduğu kanaatinde değilim" dedi.
Sağlam,"Son alınan kararla, şu ortaya çıkıyor: İmam hatip, öğretmen liseleri ve Mesleki teknik eğitimdeki çocuklardan eğer sözel bölümleri tercih edenler varsa, bunlar sözel bölümde lise mezunları ile eşit muamele görecekler. Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunları ise, eşit ağırlıklı bölümde bu alandaki liselerle eşit muamele görecekler. Ve eşit ağırlıkla öğrenci alan üniversitelere girebilecekler. Sayısal olanlar da, sayısal alandaki liselerle eşit şekilde girecekler" dedi.
İmam Hatip ve meslek liselerinin; ya sözel ya da eşit ağırlıkta değerlendirileceğinin altını çizen Sağlam, "Bu şekilde en azından liselerdeki başarı puanlarına göre alanlarında eşitlik getirilmiş oluyor. Ancak, ilk alınan karardan bir geri adım söz konusu" dedi. Bu kararın tüm lise mezunlarının istediği bölüme eşit şekilde girmesine imkân tanımadığını vurgulayan Sağlam, ilk önerinin bu açılımı sağladığını dile getirdi.
Gündoğdu: Gönlümüzden geçen olmadı
Eşit şartlarda ve eşit puanlarda sınava girilmesi öngören kararın çıktığı komisyonda yer alan Eğitim Bir Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu ise, gönlünden geçenin katsayının tamamen kaldırılması olduğunu söyledi. İlk katsayı düzenlemesinde öğrencilerin çözebildikleri soru oranında puan alabilecekken son değişiklikle kendi alanında, başka alanlardaki öğrencelere göre avantajlı bir şekilde puan alacaklarını söyleyen Gündoğdu, "Ortaöğretim komisyonunda, delegelerin iradesi, eşit şartlarda sınav girebilme ve 1999'a dönüş şeklindeydi. Genel kurulda ek önergelerle, alan belirleme ve alana göre yükseköğretime girme temayülüne dönüştü. Bizim beklentimiz, Milli Eğitim Bakanlığının bu kararları referans olarak yürürlüğü koymasıdır" dedi.
Önder: Derinden ikaz gelince, AKP geri adım attı!.
ÖNDER Genel Başkanı Yusuf Ziyaettin Sula ise, "Son dakika operasyonu, derinden bir yerlerin ikazıyla yapılmış gibi geldi bize" diye konuştu. TÜSİAD benzeri kuruluşların açıklamalarından sonra bu değişikliğin yapıldığını hatırlatan Sula, "Lafı dolandırmanın bir anlamı yok. Neticede eşit şartlarda girilebilecek ve puan hesaplaması yapılabilecek bir imtihan bu. Bir takım formüllere hiç gerek yok. Hala bir takım kısıtlamalarla bir şey yapılmaya çalışılıyor. Tek çözüm, meslek liselerinin önündeki engelin tamamen kaldırılmasıdır" diye konuştu.

Lafı dolandırmanın anlamı var mı?
Şuurlu Öğretmenler Derneği Genel Başkanı İsmail Hakkı Akkiraz ise, geri adımı "Beklenen oldu" şeklinde değerlendirdi. Şûranın yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerin arifesine denk getirilmesi nedeniyle milletin beklentilerinin aksine radikal kararlar alınmaktan çekinildiğini vurgulayan Akkiraz, " Daha önce komisyonlarda kabul edilen kararlar, sırf bir takım çevreleri ürkütmemek için lightlaştırılmıştır. Bizim kuşkumuz millete verdiği sözlerine yerine getiremeyenlerin bu Şûra'yı, millete karşı takiyye aracı olarak kullanma temayülü idi. Ve bunun gerçekleştiğini görüyoruz. Çok değerli fikirlerin ortaya çıktığı bu şura, adeta yaklaşan seçimlere kurban edilmiştir" diye konuştu.
Ahlâk Reformu ve Millî Eğitim Şûrası
Eğitimde, Toplumsal gerginlikler ve çatışmalar değil, ilmi yaklaşımlar ve Milli uzlaşmalar aranması gerekir. "Gelenek ve değer tanımayan, her şeyi iktidar hırsının aracına dönüştüren AKP'nin, 17. Milli Eğitim Şurası'nı da politik amaçlarına alet eden ilk örnek olarak tarihe geçmiştir. 17. Milli Eğitim Şurası "sorunlara her zaman ikiyüzlü politikalarla yaklaşan iktidarın değişmez karakterine bir kez daha şahitlik etmiştir. Şuraların, milli eğitimin faaliyet ve yaklaşımlarını kapsamlı bir biçimde değerlendirme amacı taşıdığını, eğitim tüm toplumun geleceğini ilgilendiren bir kurum olduğundan eğitimde, toplumsal gerginlikler ve çatışmalar değil uzlaşmalar aranması gerekmektedir.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
"İkinci utanç verici tavrı, dört yıldır Anayasayı değiştirecek bir çoğunlukla iktidar olmasına rağmen, dördüncü yılın sonunda imam-hatiplere uygulanan haksız katsayı uygulamasını şuranın gölgesine saklanarak gündeme getirmesidir. İktidara sormalı: 2002'de iktidar oldunuz, ortada yıllardır süren bir mağduriyet var, bugüne kadar vicdanınız sızlamadı da seçimlere bir yıl kala mı adalet, hakkaniyet aklınıza geldi? Açıkça ifade ediyorum, yolunuz yönteminiz yanlış, aklınızdaki fikir yanlış, toplumsal sorunlara yaklaşımınız yanlış, sorunlarla iktidarınız arasında kurduğunuz bağ yanlış. Siz yanlış bir iktidarsınız, sizden milletin derdine bir derman olmaz.Refahyol farkı
AKP Hükümeti döneminde bütçeden yatırıma ayrılan kaynak sürekli geriliyor. Faiz dışı fazla hedefi ve faiz ödemelerinden dolayı yatırımları sürekli ikinci plana atan hükümet, ayırdığı düşük kaynağı datam olarak kullanmıyor.
Bütçeden yatırıma ayrılan kaynaklar bakımından Refahyol Hükümeti dönemi ile AKP Hükümeti dönemleri karşılaştırıldığında arada büyük bir farkın olduğu ortaya çıkıyor. 2007 bütçesinden yatırımlara ayrılan ödeneğin (12.1 milyar YTL) toplam giderlere oranı yüzde 5,9'da kalırken, bu rakam Refahyol Hükümeti dönemin de ise yüzde 8 seviyesindeydi. Son dört yıllık sürede yatırıma ayrılan kaynakların tamamı kullanılmadığı düşünülürse 2007'de bu rakam yüzde 5'lerin de altına da düşecek. Oysa Refahyol döneminde yüzde 8'in tamamı yatırımlarda kullanılmıştı.
Öte yandan Refahyol döneminde KİT'ler tarafından yapılan yatırımlar, destekli bütçe yatırım ödenekleri içerisinde yer alınıyordu. KİT'ler tarafından gerçekleştirilen yatırımlar da dikkate alındığında Refahyol iktidarında gerçekleştirilen yatırımların bütçenin yüzde 20'sine kadar çıktığı görülüyor. AKP ise KİT'lerin önemli bir kısmını özelleştirme adı altında sattığı için ve geri kalanlara da yatırım yaptırmadığından dolayı, gerçekleşen yatırımlar bütçe ile sınırlı kaldı. Bütün bunlar incelendiğinde Refahyol Hükümeti'nin 1 yılda yaptığı yatırımların, AKP'nin 4 yılda yaptığı yatırımlardan daha fazla olduğu ortaya çıkıyor.
AKP Hükümeti'nin ‘yatırım karnesi' incelendiğinde ortaya acı bir tablo çıkıyor. 3 Kasım 2002 tarihinden Eylül 2006 tarihine kadar olan zaman zarfında, toplam 30.9 milyar YTL kamu yatırım harcaması gerçekleştirildi. Aynı dönemde faiz ödemelerine ise 200 milyar YTL ödendi. Yani söz konusu dönemde, gerçekleşen yatırımların faiz giderlerinin 7 de bir'i kadar olduğu izleniyor. Bu da hükümetin, 72 milyona harcadığının 7 katını bir avuç rantiyeciye harcadığı gösteriyor. 2007 yılında kamu yatırım harcamaları için 12.1 milyar YTL ödenek öngörülüyor. Yatırım harcamalarının bütçe içindeki payı öngörülen ödeneğin tamamı harcansa bile yüzde 5,9'a inmiş durumda. Bu rakamın GSMH'ya oranı ise yüzde 1,9 seviyesinde. 2007 için hedeflenen bu rakamın da gerçekleşmesi mümkün görünmüyor. Çünkü AKP iktidarı boyunca yatırım gerçekleşme rakamları daima bütçeye konulan yatırım ödeneklerinin altında kaldı.
Nitekim 2006 yılı bütçesine yatırım harcamaları için 12,4 milyar YTL ödenek konulduğu halde Eylül ayı sonu itibariyle yatırım giderleri gerçekleşmesi 6 milyar YTL' de kalmış ve yıl sonuna kadar en fazla 10.8 milyar YTL harcama gerçekleştirilebileceği öngörülüyor. Aradaki bu 1,6 milyar YTL ise geçmiş yıllarda olduğu gibi yine faiz ödemelerinde kullanılacak. Böyle olunca, 2007'de de 12.1 milyar YTL hedeflenirken, gerçekleşen rakamın 10 milyar YTL seviyesinde kalacağı tahmin ediliyor.



FETHULLAH ŞEBEKESİNİN BAĞLANTILARI
AÇIK İSTİHBARAT


Fethullah Gulen'in ABD ile kurdugu kopru hep islektir. Gulen, yukselisindeki buyuk basamaklari Amerikanci liderlere borcludur.

Orgutun kurulusuna harc koyan, 1960'li yillarda donemin uzun sure basbakanlik yapan Suleyman Demirel'dir.
Gulen, uluslararis olcekte faaliyetini, ABD'nin Turkiye'de en guclu oldugu yilda, 1980'de baslatmistir. Devletin icindeki kaynaklari o kadar saglamdir ki, askeri mudahale yapildigi 12 Eylul'den bir gun sonra 13 Eylul 1980'de, hakkindaki operasyon emrini ogrenip kacabilmistir. 12 Eylul yonetimi, bir yandan araniyor iken onu Canakkale Merkez Vaizligi'ne atamistir. 12 Eylul doneminde orgutlenme faaliyetleri katlanarak devam etmistir. Gulen orgutune sicramayi yaptiran, 1986'da yakalanmisken onu Izmir Sikiyonetim Komutanligi kuvvetlerinin elinden alan donemin basbakani Turgut Ozal'dir. Gulen, en buyuk gelismeyi, ABD vatandasligi ve CIA gorevliligi Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nce sorusturulan Tansu Ciller'in basbakan oldugu 1993-1997 yillari arasinda yapti.
(washingtonhaber)


Gulen, Ciller iktidarinda Turk Silahli Kuvvetleri'nin terfi ve tayinlerine bile mudahale edecek guce ulasmisti. Fethullah Gulen, bir orgeneralin kuvvet komutani olarak atanmamasi icin hangi girisimlerde bulundugunu bizzat kendisi 10 Ekim 1995'te basin toplantisinda aciklamisti.


Reagan'in Demokrasi Projesi ve Ulusal Demokrasi Vakfi

Fethullah Gulen orgutunun sicrama yapmasiyla, ABD'nin dunyadaki etkinliginin artmasi arasinda bir paralellik bulunuyor.

Gulen orgutu, ABD'de Reagan iktidarinda, Sovyetler'i cozmek amaciyla yurutulen ve 1981'de resmilesen "Demokrasi" projesinin bir urunu olarak serpiliyor. Demokrasi projesi, 1970'li yillarda, ABD Ulusal Guvenlik Konseyi'nin belirledigi Yesil Kusak politikasinin bir ust asamaya cikarilmis hali.
ABD'nin Celik Cekirdegi, bir yandan en kati Amerikanci askeri diktatorlukleri ayakta tutarken, bir yandan da orgutledigi CIA muhalefetine "insan haklari ve demokrasi" ihraci gorevi veriyordu. "Insan haklari"ndan kasit, tabii ki etnik, dinsel ve kulturel haklardi. Dunyanin her yanini saran din ve mezhep savaslari, mikro miliyetciligin kiskirtilmasiyla milyonlarin canina mal olan milli bogazlasmalar, bu projenin eseridir. Bu projeyi yurutmek icin bir de orgut kuruldu. National Endowment for Democracy. Yani Demokrasi Vakfi. Kisa adiyla NED diye anilan vakfin, CIA'dan daha etkin bir orgut oldugu Newsweek dergisi tarafindan teslim ediliyor.
ABD'nin "Project Democracy" si Islam ulkelerinde "ilimli Islam"in gelistirilmesi olarak piyasaya suruldu. Ilimli Islam ideolojisiyle, hem "dinlerarasi diyalog" icin zemin olusturuluyordu, hem de ABD'nin laiklik zemininde yukselen ulusal devletleri tahrip etmesinin araci olarak islev goruyordu. Ilimli sozcugu, Islam fundemantalizminde bir ilimlilik degildi. Seriatin koyu iktidari icin mucadele eden Ilimli Islamci orgutler, ABD yonetimine ve politikalarina karsi "ilimli" olmaliydi.
Pentagon tarafindan Islam cografyasinda "ilimli Islam" hareketinin onderi olarak sayilan Gulen, kendi cemaatine ait Zaman gazetesinin 4 Eylul 1997 tarihli sayisinda yayimlanan aciklamalarinda, Bati ile iliskiler hakkinda su degerlendirmeleri yapti:

"Inanmis bir insanin Bati karsisinda, Bati'yla entegrasyon karsisinda, Amerika'yla entegrasyon karsisinda olmasi katiyyen dusunulemez."
(Zaman gazetesi, 4 Eylul 1997)

Gladyo'nun Rolu

Gulen orgutu, 12 Eylul Amerikanci askeri darbesinin "Turk Islam sentezi"ni resmi kultur politikasi olarak benimsedigi, tarikatlarin "sivil toplum orgutu" olarak kutsandigi, yesil sermayenin onunun dizginsiz acildigi kosullarda gelisti.
Gulen orgutunun gelismesi, sadece bu iklimin dolaysiz sonucu degil. Devlet icinde orgutlenen Amerikanci paralel devletin dogrudan bir mudahalesi var. Gulen'in Ege Ordu ve Sikiyonetim Komutanligi'nca yakalanmasina karsin ayni gun serbest birakilmasiyla, cezaevindeki ulkucu genclerin gruplar halinde Fethullah Gulen orgutune intisap etmeleri ayni doneme rastliyor. Gulen'in, Gladyo'nun tetikcileri Abdullah Catli ve Haluk Kirci'larla iliskisi de 1980'li yillarin sonunda oruluyor. 1980 oncesinde MHP'ye bagli Ulku Ocaklari Dernegi'nin Genel Baskan Yardimcisi Abdullah Catli'nin 1996 yilinda Turkiye'de buyuk yankilara yol acan bir trafik kazasinda ust duzey bir emniyet mensubuyla birlikte olmesiyle, Ozel Harp Dairesi'nin yetistirdigi Gladyo tetikcilerini kamuoyu onune cikarmisti.
Gulen, bu yillarda cezaevinde magdur durumdaki sahipsiz ulkuculere buyuk maddi yardimlarda bulunuyor. Komunizmle Mucadele Dernegi'yle Fethullah Gulen'in ikinci kucaklasmasi bu doneme denk dusuyor. MHP'nin ikiye bolunmesi, Muhsin Yazicioglu'nun Buyuk Birlik Partisi'ni kurmasinda da Fethullah Gulen'in belirleyici rolu saptaniyor.
Buyuk Birlik Partisi'nin militanlari 1990 sinrasindaki butun uluslararasi etnik terror eylamlerinde rol aliyor: Bosna'da, Cecenistan'da, Gurcistan'da, Azerbaycan'da, Kesmir'de ve Sincian'daki seriatci terror militanlarinin kaynagi Buyuk Birlik Partisi oluyor.


Moon Tarikati ve Fethullah Gulen

Fethullah Gulen'in CIA ile iliskilerini surdurmede en onemli ortulerinden biri, Dinlerarasi Diyalog oldu. Bu ortu de bir ABD imalati. 1950'lerden itibaren dunyanin efendiligine soyunan ABD, kitalararasi imparatorlugunu surdurmek icin, her kitasal din icinde kendisine bagli bir tarikat orgutledi. Bu tarikatlarin hepsinin soylemi ayni: Dinlerarasi diyalog.
CIA denetiminde yurutulen bu faaliyetin ilk basarili ornegi Moon tarikati. 1951'de Kore'yi isgal eden ABD, Guney Kore'yi somurgelestirirken bir de Hiristiyan tarikati kurdu. Ve Guney Kore nufusunun yuzde 40'i, Budistlikten vazgecip Hiristiyan oldu. Bu basaridaki en onemli pay, bilinen adiyla Moon tarikatinin. Resmi adiyla anarsak; Birlestirme Kilisesi.
CIA'nin kurdugu Kore CIA'nin Washington temsilcisi Albay Bo Hi Pak da, Moon tarikatinin en guclu ismi. CIA, Moon tarikatini kullanarak Dunya Anti Komunist Ligi'ni orgutledi. Turkiye'de kurulan Komunizmle Mucadele Dernekleri de, Dunya Anti Komunist Ligi'nin uzantilari. Moon tarikati, 1978'de, ABD'de bir Kongre sorusturmasina ugradiysa da etkisini yitirmedi. Reagan doneminde Irangate skandalinda boy gosterdigini goruyoruz. George W. Bush iktidarinda Moon tarikatinin sahibi oldugu Washington Timas gazetesi, neoconservatism ve ABD saldirganliginin baslica araclarindan biri oldu.
Fethullah Gulen'in Turkiye'de yayinlanan Zaman gazetesi ile Washington Times arasinda siki isbirligi artarak suruyor.

Israil ile Iliskinin Ayirt Ediciligi

Moon tarikatinin, Latin Amerika'daki askeri diktatorluklerle, Israil uzerinden kurdugu uyusturucu ve teror bagi dikkat cekici. Fethullah Gulen'in Israil ile yakin iliskisi de onun en ayirt edici ozelligi. Korfez Savasi'nda, Irak yonetiminin Israil'e attigi Scud fuzesi uzerine Istanbul'da verdigi vaaz ve doktugu goz yaslari ve ettigi beddualarin kaseti, Islamcilar tarafindan elden ele dolastiriliyor.
Israil ile iliski, ABD acisindan kilit oneme sahip. Graham Fuller'in Islamci hareketi konu alan Kusatilanlar kitabinda, Islamci hareketlerin Bati ile entegrasyon icin yapmasi gerekenlerin basinda Israil ile iyi iliski geliyor.
(Graham Fuller, I. O. Lesser, Kusatilanlar, Sabah Kitaplari, Istanbul, 1996, s.126.)

Gulen'in Islamci kitleleri kendisinden sogutma tehlikesine karsin, Kudus Bashahami ile yakin iliskisi ve Fethullahcilarin isadamlari dernegi ISHAD'in Israil'le baglari, bu politikanin geregi olarak kuruluyor.

"Abramowitz'le Beni Kasim Gulek Tanistirdi"

Moon tarikati ile Fethullah Orgutu arasindaki bag, hedef benzerliginden ibaret degil. Organik iliski var. Moon tarikatinin Turkiye halifesi, Cumhuriyet Halk Partisi eski Genel Sekreterlerinden Kasim Gulek ile Fethullah Gulen'in dostlugu artik saklanmiyor
Gulen'in reklamini degisik yayin organlarinda yapan yazar Hulusi Turgut, 21 Ocak 1998 tarihli Yeni Yuzyil'da bu iliskiyi soyle anlatiyor:

"Kasim Gulek, Fethullah Gulen'le cok iyi dostluk iliskileri icinde bulundu. Gulen, Kasim Gulek'le sik sik gorusurdu. Vefati uzerine bu eski dostunun cenaze namazini kildirmisti. Fethullah Gulen'e sorduk: 'Amerika, sizlerle ilgili referansi merhum Kasim Gulek'ten mi aldi?' Gulen bu konuda sunlari soyledi: 'Kasim Gulek beyin baldizi Amerika'daydi. Yani Pentagon'la irtibatlari vardi. Eger kendisine degisik patformlardan, Beyaz Saray'dan sormuslarsa 'Bunlar nedir?' diye, o da 'Endise edilecek bir sey yoktur' demistir, referans vermistir."
(Yeni Yuzyil gazetesi, 21 Ocak 1998)

Gulen, 1 Eylul 1997 tarihli Zaman gazetesinde bu iliskiyi soyle acikliyor:

"ABD'de gorustugum insanlardan biri Abramowitz'di. O, Turkiye'de bir zaman elci olarak kalmisti. Musterek dostumuz Kasim Gulek Bey vardi. Onun vasitasiyla giyaben onu taniyorduk… Turkiye, simdiye kadar cok olum-kalim krizlerine maruz kalmistir. Bunu isterseniz bir kriz sayin ama bu millet bunu asar dedim. Hatta bu ses, imkâni varsa Beyaz Saray'a kadar, Kongre'ye kadar, Pentagon'a kadar goturulmeli dedim."
(Zaman gazetesi, 1 Eylul 1997)

Gulen, 1992 yilinda ABD'ye gittiginde, Kasim Gulek'in, Pentagon'da albay olarak gorev yapan, sonra supheli bir sekilde olen baldizi araciligiyla Pentagon ve CIA yonetimi ile iliskiye gectigini de anlatiyor.
Moon tarikati ile Fethullah Gulen'i birlestiren bir diger isim; Gladyo'nun tetikcisi Abdullah Catli. Catli, 1981 yilinda Dunya Anti Komunist Ligi'nin toplantisina katiliyor. 1992'de Gulen'i ABD'de havaalaninda karsilayan da, Abdullah Catli.

Falun-Gong, Scientology, Moon ve Gulen Birlikteligi

Hizla yayilan ve buyuk mali olanaklara sahip CIA baglantili bir baska tarikat da, Scientology adini tasiyor. Scientology'nin, gerek ABD'de gerek Avrupa'da en siki iliski icinde oldugu guc, Fethullah Gulen orgutu. Scientology, ayni zamanda Moon tarikati ile cok siki iliski icinde. CIA'nin denetimindeki bir diger tarikat da Cin'de faaliyet yurutuyor: Falun-Gong.
Her dort tarikatin da teorisi, dini yorumlayislari, calisma tarzlari ve hedefleri arasinda olaganustu uyum var. Kuskusuz bunun nedeni, komuta merkezinin ayni olmasi. Hepsi, CIA'nin ortulu faaliyetleri icin kullaniliyor ve yonlendiriliyor.

Hiristiyan Misyonerlerinin Yolunu Izledi?

Turkiye'de diger tarikatlar Kur'an kursu ve imam hatip liseleri gibi dogrudan dini egitim kurumlarina onem verirken, Fethullah Gulen cemaati, Turgut Ozal doneminde, yurticinde ozel Anadolu liseleri ve kolejler acmaya basladi. Fethullah Gulen, bu okullarda, Hristiyan misyonerlerinin taktigini izleyerek, temel bilimler alaninda egitime agirlik verdi.
Osmanli Imparatorlugu'nda orgutlenmek isteyen Hiristiyan Misyonerleri de, once teoloji alaninda egitim veren okullar kurmak istemis, basarili olamayinca, temel bilimler alaninda egitim veren kolejler kurmustu. 1915 yilinda Osmanli cografyasinda, Hiristiyan Misyonerleri'nin Amerika'daki en buyuk orgutu American Board'a bagli 600'den fazla okulu vardi. Amerikan kolejleri, Osmanli Imparatorlugu'nun parcalanmasinda cok onemli roller oynadi. Ataturk, Cumhuriyet'le birlikte bu okullari kapatti. Turkiye, NATO'ya girdikten sonra bu okullar yeniden acildi.
Misyoner kolejlerinde Hiristiyanlik egitimi gizli yapiliyordu. Fethullah okullarinda tarikat egitimi ise yurtlarda ve ogrencilerin barindirildigi "Isik evi" denen apartman dairelerinde yapiliyor. Universiteye girmenin cok zor hale getirildigi Turkiye'de Fethullah Gulen'in kurdugu okullarda, devlet okullarindan daha iyi egitim veriliyor, bu nedenle aileler cocuklarini getirip Fethullah'a teslim ediyorlar. Ancak bu liselerden yetisen cocuklarin tamama yakini, Turkiye Cumhuriyeti'ne, Ataturk'e dusman hale getiriliyor, ABD hayrani yapiliyor.

Uluslararasi Okullar Nasil Kuruldu?

Sovyetler Birligi'nin cozulmesi uzerine Gulen orgutu uluslararasi okullar atagina gecti. Gulen'in oncelik verdigi ulkeler de dikkat cekici: Orta Asya, Kafkaslar, Balkanlar.
1992'den itibaren, oncelikle Orta Asya Turk cumhuriyetleri olmak uzere Kafkas ve Balkan cumhuriyetlerinde, "Fethullahci" diye bilinen vakif ve sirketler, art arda kolejler actilar. Ardindan Asya ve Afrika ulkeleri geldi.
Su anda 5 kitada, 52 degisik ulkede 21 ogrenci yurdu, 6 universiteye hazirlik kursu, 257 lise, 21 dil okulu ve 6 universiteleri bulunuyor. Okullar icin bir yilda harcanan paranin toplami, Gulen tarafindan 1 milyar 205 milyon dolar olarak belirtiliyor.
ABD'nin Soguk Savas doneminde, Sovyetler Birligi'ni iceriden cokertmek icin orgutledigi ve buyuk olanaklarla yuruttugu "CIA muhalefeti"nin, Gulen orgutunun onunu actigini saptiyoruz. Sovyet blokuna karsi yurutulen psikolojik savasin en onemli aygiti Hur Avrupa Radyosu, Fethullah Gulen'i bultenlerinin bas konusu yapiyor. Amerika'nin Sesi radyosunun degisik lehcelerdeki Turkce yayinlarinda, Gulen ve misyonu done done ovuluyor.
Osmanli Imparatorlugu topraklari icinde acilan Amerikan kolejleri kime hizmet ettiyse, Gulen'in okullari da ayni hizmeti goruyor. Bu okullar hep CIA'nin ilgi duydugu ulkelerde aciliyor. Okullara ABD'deki Yahudi lobisinin de ilgi duyduguna dikkat cekiliyor.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
CIA'nin Ilgi Alanlarinda

Okullarin ulkelere dagilimi soyle oldu: Kazakistan (28), Rusya Federasyonu'na ait cesitli bolgeler (24), Ozbekistan (18), Turkmenistan (15), Azerbaycan (14), Kirgizistan (11). Bunlari Arnavutluk ve Mogolistan (4'er); Afganistan, Irak, Gurcistan, Ukrayna ve Romanya (5'er); Moldova (2); Pakistan, Banglades, Makedonya, Macaristan, Fas, Guney Afrika, Sudan, Endonezya, Tayland ve Tayvan birer okulla izliyor.
Dunyadaki uyusturucu merkezlerinden Tayland'in sinirindaki Cenday kentine gidip okul ve yurt acmanin Turkiye acisindan bir anlami bulunmuyor, ama CIA acisindan cok anlamli.

Okullari Acan Sirketler

Bes kitaya yayilan okullar icin Turkiye'de sirketler kuruldu. Bu sirketler, yurtdisinda acacaklari okullar icin Turk Milli Egitimi'ne basvurup, izin aldi. Ardindan, gorev alacak egitim ordusu belirlendi. Sayilari 4 binin uzerinde olan ogretmenlerin yaslari 22-35 arasindaydi. Hepsi, cok iyi Ingilizce ogrenmisti. Fethullah Gulen'in tavsiye ve tesviklerine uyarak okullari acmak icin su sirketleri kurdular: Cag Ogretim Isletmeleri AS, Feza Gazetecilik AS, Selale AS, Eflak AS, Kazak Turk Liseleri Genel Mudurlugu, Sebat AS, Silm AS, Taskent Egitim Sirketi, Serhat Egitim Ogretim ve Saglik Hizmetleri AS, Tolerans Vakfi, Ufuk Egitim Vakfi, Toros Egitim Hizmetleri Turizm ve Ticaret AS, Ertugrul Gazi Egitim Ogretim AS, Karacay Cerkes Toros Egitim Hiz. Tur. ve Tic. AS, Palandoken Egitim Ogretim Hiz. AS, Dunae 94 Sti., Ozel Burg AS, Dostluk Yurdu Dernegi, International Hope Ltd. Company, Fezalar Egitim Ogretim Ticaret Limited Sirketi, Caglar Egitim Mal. Ltd. Sti, Balkanlar Egitim ve Kultur Vakfi, S.C. Lumina SA Sirketi, Gulistan Egitim Yayin ve Ticaret Ltd. Sti., Sema Egitim Ogretim Isletmeleri AS, Samanyolu AS, Turkiye Saglik ve Tedavi Vakfi, Yayasan Yenbu Indonesia Vakfi.

Okullari ABD'nin Destegiyle Aciyoruz Itirafi!

1998 yilinda Fethullah Gulen hakkinda, Turkiye Cumhuriyeti'nin laiklik ilkesini degistirmek icin teror orgutu kurdugu saviyla tutuklama karari cikartildi. Gulen, ABD'ye kacti. 6 yildir ABD'nin Pensyllvania eyaletinde yasiyor. Gulen, ABD'de uluslararasi okullarin, ABD4nin istegi vedestegiyle kurulmdugunu itiraf etti.

"Amerikalilar istemezlerse kimseye dunyanin degisik yerlerinde hicbir is yaptirmazlar. Simdi bazi gonullu kuruluslar dunya ile entegrasyon adina gidip dunyanin degisik yerlerinde okullar aciyorlarsa, Amerika ile catistiginiz surece bu projelerin gerceklestirilmesi mumkun olmaz." 7
(Nevval Sevindi, Fethullah Gulen ile New York Sohbeti, Sabah Kitaplari, 4. basim, Istanbul, Aralik 1997, s.39.)

Gulen, gucunu ABD yonetiminden aldigini da saklamiyor:

"Amerika su andaki konum ve gucuyle butun dunyaya kumanda edebilir. Butun dunyada yapilacak isler buradan idare edilebilir. Amerika hâlâ bu dunya gemisinin dumeninde oturan bir milletin adidir. Amerika daha uzun zaman dunyanin kaderinde cok onemli rol oynayacaktir. Bu realite kabul edilmeli. Amerika gozardi edilerek surada burada bir is yapilmaya kalkilmamali "
(Nevval Sevindi, Fethullah Gulen ile New York Sohbeti, Sabah Kitaplari, 4. basim, Istanbul, Aralik 1997, s.39.)

ABD Buyukelcisi Mark Parris'in Rolu

ABD ile bagi, onun Turkiye Cumhurbaskani'nin korumasina girmesine yol acabilecek kadar gucluydu.
Fethullah Gulen'e bagli Gazeteciler ve Yazarlar Vakfi'nin, 25 Aralik l997 gunu duzenledigi "Ulusal uzlasma, hosgoru ve diyalog" odul toreninde, Cumhurbaskani Demirel'e de "sukran plaketi" verilmisti.
Oysa o tarihte Fethullah Gulen'in okullari basiliyor, Turkiye Cumhuriyeti karsi faaliyetleri nedeniyle hakkinda adli sorusturma yurutuluyordu.
Cumhurbaskani Demirel, irticaya karsi mucadelede devlet kurum ve kuvvetlerinin butunlugunu bozan bu konuma neden geldigi onemliydi.
Demirel'i Fethullah'in odulunu almaya ABD Ankara Buyukelcisi Mark Parris ikna etti.
Mark Parris, Iran'da 8-11 Aralik l997 tarihleri arasinda yapilan Islam Konferansi Orgutu'nun Tahran zirvesinden donusunde Demirel'i ziyaret etti. Demirel, IKO'nun Turkiye'ye karsi tutumunu protesto ederek, zirveyi bir gun once terk etmisti. Parris, Aralik ayinin ikinci haftasinda yapilan gorusmede, Turkiye'nin Ortadogu ve Orta Asya'da "Ilimli Islam"dan yana tavir almasini savundu. Fethullah Gulen'i ovdu.
Turkiye'ye gelir gelmez Demirel ile "on gun icinde uc kez gorustugunu" soyleyen Mark Parris, ABD'nin Celik Cekirdegi'nin has adamlarindan. Beyaz Saray'dan Ankara'ya geldi. Bill Clinton'un yakin ekibi icindeydi. Ulusal Guvenlik Konseyi'nin, Turkiye'yi de kapsayan Yakindogu ve Guney Asya sorumlusu iken Turkiye'ye atandi.
Mark Parris'in Fethullah Gulen'e ilgisi, Ankara'ya geldikten sonra baslamiyor. Gulen'in, ABD'de devlet ricali tarafindan kabul gormesini saglayan da, Mark Parris'in basinda oldugu Yakindogu ve Guney Asya Bolumu'ydu. Fethullah Gulen'in, Beyaz Saray'in yol vermesiyle, ABD'de 14 onemli temasta bulundugu belirtiliyor.
Demirel'e odul toreni icin Gazeteciler ve Yazarlar Vakfi'nin davetiyesini goturen kisinin, ABD'nin eski Buyukelcisi Abramowitz'in mesajini da ilettigi ifade ediliyor.

Fethullah'in Okullarinda CIA Ajani Ogretmenler

Fethullah Gulen cemaati tarafindan yurtdisinda, ozellikle de Turk Cumhuriyetlerinde acilan okullarda, diplomatik pasaportlu Amerikali CIA ajanlari, "Ingilizce ogretmeni" diye barindiriliyor. Bu isbirligi, Turkiye'de yapilan ust duzey resmi bir toplantida, bizzat Fethullahci okul yoneticisi tarafindan itiraf edildi. Durum, devletin resmi olarak yayimladigi kitapla da belgelendi.
Tarih, 3 Mart 1997. Yer, Ankara'daki Baskent Ogretmenevi. Onemli bir toplanti yapilmaktadir. Ev sahibi, Milli Egitim Bakanligi Yurtdisi Egitim Ogretim Genel Mudurlugu. Konu, yurtdisinda acilan Turk okullarinin sorunlari. Toplantiya, basta Milli Egitim Bakani Mehmet Saglam olmak uzere bakanligin butun ust duzey burokratlari katiliyor. Dahasi; Basbakanlik'tan, MIT'ten, Disisleri Bakanligi'ndan temsilciler de katilimcilar listesinde. Ve elbet, yurtdisinda okul acmis vakif ve ozel sirket yetkilileri de hazir.
Sira, Ozbekistan'daki 18 okulun sahibi gozuken Silm A.S.'nin yetkilisi Mehmet Mesut Ata'ya gelir. Bu okullar da, "Fethullahcilara ait" diye bilinmektedir. Ata, bircok talebini dile getirir. Sozlerini Amerika'nin Ozbekistan'daki bir uygulamasini ornekleyerek baglar. MEB'in yayimladigi Yurtdisinda Acilan Ozel Ogretim Kurumlari Temsilcileri-Ikinci Toplantisi adli kitabin 63-64. sayfalarindan okuyalim:

"Amerika Birlesik Devletleri, dostluk koprusu adi altinda getirdikleri 70 ogretmene diplomatik statu kazandirmislardir. Biz de, eger devletimiz, buyukelciligimiz, bu konuda diplomatik statu konusunda bize yardimci olursa Turk ogretmenlerinin, Turk egitim elemanlarinin itibarlarinin biraz daha artacagini zannediyoruz."
(Yurtdisinda Acilan Ozel Ogretim Kurumlari Temsilcileri-Ikinci Toplantisi, sayfa: 63-64. MEB Yayinlari)

CIA'cilar Fethullah Okullarinda

Ama ABD, CIA ajanlarini kamufle etme ihtiyaci bile duymamis, hepsinin cebineb diplomatik pasaport koymustu.
Ozbekistan'da diplomatik pasaportla bulunan ABD'li "ogretmen"lerin cogu, Fethullah Gulen cemaatinin okullarinda calismaktaydilar. Ingilizce dil "ogretmeni" olarak gosterilmislerdi.
Kirgizistan'da da 50-60 kadar Amerikali "ogretmen" vardi. Bunlar da diplomatik pasaportluydu. Ve Kirgizistan'da "Fethullahci" diye bilinen okullarda "ogretmenlik" yapiyorlardi.
Fethullah Gulen'in okullari, egitim dili olarak da Turkceyi degil, Ingilizceyi kullanmaktadir. Ozellikle hazirlik siniflarinda haftalik ortalama 24 saati bulan Ingilizce derslerine, cogu okulda ABD'li ve Ingiliz "ogretmenler" giriyor.

CIA, Fethullah'in Ogretmenlerine Resmi Pasaport Veriyor

Olayin ABD cephesi ise, 1 Mart 1998 tarihli Aydinlik'ta Dogan Duyar'in haberiyle irdelendi. Nur tarikatinin basi Fethullah Gulen'in yurtdisindaki okullarinda calisan bine yakin ABD'li ogretmende, yalnizca devlet gorevlilerine verilen ABD resmi pasaportu var. Cogunlugu Turk Cumhuriyetleri'nde faaliyet yuruten okullardaki ABD'li ogretmenler, Ingilizce adiyla "official passeport" sahibiler. Amerikan Egitim Bakanligi personeli olmayan ABD'li ogretmenlerin, normal olarak turist pasaportu sahibi olmalari gerekiyor. Ancak, Amerikan devleti, Gulen'in okullarinda calisanlari resmi gorevli sayiyor. Bu nedenle diplomatik pasaportla esdegerdeki resmi pasaport veriyor. Turkiye'deki karsiligi "yesil pasaport" olan "official passeport", ABD'li ogretmenlere diplomatik dokunulmazlik sagliyor.
Amerikali kaynaklar, bu pasaportlarin CIA'nin talimatiyla duzenlendigine isaret ediyorlar.

Prosedur Nasil Isliyor?

Gulen'in okullarinda gorev yapan ABD'li ogretmenler, bu pasaportlari ozel bir islem sonucu elde ediyorlar. ABD'de, Turkiye'den farkli olarak, ozel kesimden bir kisi, belli bir sure icin devlet memurluguna getirilebiliyor. Bu statunun kazanilmasi icin, ilgili bakanlikta bir komisyon olusturuluyor. Komisyon, kisiyi sorguladiktan sonra, gorev icin uygun olup olmadigina karar veriyor ve atamasini yapiyor. ABD'de buyukelcilik gorevine bile, ayni yontemle ozel kesimden kisiler atanabiliyor.
ABD Adalet Bakanligi'na yakin kaynaklar, ogretmenlere resmi pasaport verilmesi konusunda Aydinlik'a su bilgiyi verdiler:

"Gulen'in okullarinda gorevli Amerikali ogretmenlerin buyuk bir kismi Egitim Bakanligi personeli olmadigi halde memur pasaportu tasiyor. Eger bu ogretmenler ozel kesimden alinip gorevlendirildiyse, normal prosedure gore bir komisyonda dinlenmeleri (hearing) gerekirdi. Oysa bu ogretmenlerin atama oncesi sorgulari yapilmamis. Bu normal olmayan bir durum."
Amerikan burokrasisinde normal olmayan durumlara sikca rastlanabiliyor. Ancak bu tur olaganustu uygulamalar, devreye gizli servislerin girmesiyle mumkun oluyor. Gulen'in okullarinda gorevlendirilen ogretmenlerin, ABD Egitim Bakanligi'nin ilgili komisyonunda dinlenmeden resmi pasaport almalari icin, CIA'nin devreye girdigi belirleniyor. 10
(Aydinlik, Dogan Duyar, 1 Mart 1998)

Alman Dergisi: Fethullah'in Sermayesi Amerika'dan

Alman "Yeni Sag"inin en onemli yayin organi sayilan, Almanya'nin Berlin kentinde yayimlanan Junge Freiheit (Genc Ozgurluk) dergisinin 26 Haziran 1998 tarihli sayisinda, Fethullah Gulen'le ilgili bir makale yer aldi. Orhan Candar imzasiyla yayimlanan yazinin basligi soyle: "Karanlik bir Kesis. Turkiye'de Amerikan menfaatleri: Fethullah Gulen ve 'Ilimli Islam.'"
Fethullah Gulen tarikatinin, ABD'nin bolgedeki "Sivil Toplum Kurulusu" oldugu belirtiliyor.
Dergi, Gulen'i yerine oturtuyor:

"Ne var ki Gulen, askerleri ve politikayla ilgilenen Turkleri, gozyaslariyla dolu vaazlari veya dort bir yone gonderdigi tolerans mesajlarindan dolayi rahatsiz etmiyor. Onlari rahatsiz eden, Hoca'nin politik hedefleri. Daha dogrusu: O'nun 'Allah'in bereketiyle' akan sermayesinin gercek kaynagi olan bir yabanci gucun varligi. Genelkurmay bunyesinde Islamci faaliyetleri izlemek uzere kurulan Bati Calisma Grubu'nun bir raporuna gore, Hoca'nin coktan iflas bildiriminde bulunmasi gerekirdi. Zira, onun sadece yurtdisi okullarinin masrafi, taraftarlarinin bagislarindan her yil on milyonlarca dolar daha fazla. Bundan baska, bir dizi hayli tuhaf olay var. Ornegin, birtakim gizli raporlara gore Hoca'nin okullarinda bir kurus maas almaksizin calisan yuzlerce Amerikali Ingilizce ogretmeni veya Orta Asya Turk cumhuriyetlerinde bircok yeni binanin karsiliksiz olarak Amerikan misyon teskilatlarinca Fethullahcilar'in emrine verilmesi."

"Yahudi Lobisi, Hocaefendi'nin Kitaplarini Bedava Basiyor"

"Boylesine comert bir yardimin, 'dinler arasi diyalog' cercevesinde verildigi, Turk makamlarina inandirici gelmiyor. Ayni sekilde Bnai-Brith'in (ABD'de faaliyet gosteren Yahudi lobisine bagli bir kurulus. Dunya capinda, basin yayin organlarinda Musevilere karsi faaliyet gosteren ve yayin yapan kuruluslari rapor ediyor) Hocaefendi'nin tum eserlerini (bedava!) Ingilizce olarak yayimlama karari almasi da, uzmanlari hayrete dusuruyor. Cunku Gulen, vaazlarinda 'Dunya Museviligi' hakkinda pek yenilir yutulur seyler soylemiyor. Ozellikle Orta Asya'da faaliyet gosteren Gulen teskilatinin mazhar oldugu bu yabanci destek, buyuk bir ihtimalle Siilige ve her zaman guvenilir olmayan Vahabi Islamina karsi, bu dinin 'Ilimli' bir turunu piyasaya surmeyi hedefleyen Amerikan planiyla yakindan ilintili. Oysa, ABD'ye siki sikiya bagli, son derece guclu, sozde dinsel bir NGO'dan, Turkiye'nin bekleyebilecegi bir menfaat olamaz. Kaldi ki, eger bu teskilat, Turkiye'yi Kafkaslar ve Orta Asya icin bir modele donusturmek, Turkiye'yi bir laboratuvar gibi kullanmak niyetindeyse…"11
(Junge Freiheit, 26 Haziran 1998)
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Irak'in Kuzeyinde Fethullah Okulu

Fethullah Gulen, dunyanin dort bir yaninda okullar aciyor. Okullarin acildigi ulkeler, ayni zamanda ABD'nin nufuz alani yaratmaya calistigi ulkeler. Bu okullardan biri de, Kuzey Irak'ta. Gulen, Gulcin Tahiroglu ile yaptigi ve Aktuel dergisinin 19-25 Eylul 1996 tarihli sayisinda yayimlanan roportajinda, Erbil'deki okulun MIT destegiyle kuruldugunu acikliyor:

"Erbil'de Turkmenler icin okul actigimiz zaman orada Barzani ile Talabani hakimdi. Ben Sayin Cumhurbaskani'na sordum o meseleyi. Devletin burada okul acmasini zaruri goruyorum, aksi halde, oradaki Turkmenleri Kurtler eritir dedim. Eger siz yapmayacaksaniz bilin ki biz yapacagiz dedim. Onlar da 'Nasil istiyorsaniz oyle yapin' dediler. Onun icin MIT de, oradaki istihbarat orgutleri de bu isin hep yaninda oldular. Ve Erbil bombalandigi halde bizim okula bir sey yapmadilar. Irak da yapmadi, Barzani de... Orada egitim devam ediyor. Hatta ikincisi, ucuncusu acilmasi bahis mevzuu."
(Aktuel dergisi, 19-25 Eylul 1996)

Fethullahcilarin, Kuzey Irak'ta Erbil kentinde uc egitim kurumu bulunuyor. Bu okullar, CIA'nin istegi uzerine aciliyor. Okullarin parasi da, CIA'nin kontrolundeki Ulusal Demokrasi Vakfi (NED)'den alindi. Para, Fethullahcilarin ABD'deki vakiflarindan biri uzerinden Kuzey Irak'a aktarildi. Fezalar Egitim ve Ogretim Ticaret Limited Sirketi'ne kayitli olan bu kuruluslardan Ozel Isik Koleji ile Ozel Nilufer Koleji, Anadolu Lisesi statusunde. Isik Turk Dil Merkezi ise kayitlarda "dil kursu" olarak gorunuyor.
1994 yilinda faaliyete gecen Ozel Isik Koleji'nin 140 ogrencisi, 16 personeli bulunuyor. 1995 yilinda kurulan Isik Turk Dil Merkezi'nde iki kisi calisiyor. Ozel Nilufer Koleji ise 1996 yilinda faaliyete gecti. 44 ogrencisi, 8 personeli bulunuyor.


PKK'ya 15 Bin dolar Verdi

Fethullahcilar Ozel Isik Koleji'ni acacaklari donemde, Erbil, Talabani liderligindeki Kurdistan Yurtseverler Birligi (KYB)'nin denetimi altindaydi. Fethullahcilar, okulun ozgurce faaliyet gostermesi ve bir mudahale ile karsilasmamasi icin PKK ile anlastilar. Isik Koleji'ni temsil eden kisilerle PKK arasindaki iliski, Erbil kalesinin hemen altinda bulunan Taurus Oteli'nde kuruldu. PKK'ye 15 bin dolar para yardimi yapildi.
PKK'nin okula mudahalede bulunmama kosulu, Fethullahcilar'in Turkiye Cumhuriyeti devletinin sivil ve askeri istihbarat personelini okula sokmamasiydi. Fethullahcilar'la PKK, Turkiye'ye karsi bir ittifak olusturmuslardi. Nitekim CIA, okulu us olarak kullandi. PKK'nin de buna bir itirazi olmadi. Bunun karsiliginda okul, faaliyete basladi. Okulun ogrencileri, Turkmen ve Kurt asiretlerinin zengin kesiminin cocuklarindan olustu.
Fethullahcilarin PKK'ye yardimi, butun ayrintilariyla Genelkurmay istihbarati tarafindan saptandi.
Aydinlik, 14 Eylul 1997

Asya Finans: Para Aklamada Yeni Istasyon

Fethullah Gulen'in, ABD'den Malezya'ya 200'e yakin okulu var. Okullarin yogunlastigi alan; Dogu Avrupa ulkeleri, Rusya ve Turk cumhuriyetleri. Okullar, Ortadogu ve Kuzey Afrika'ya da uzaniyor.
Okullarin bir baska kullanimi var ki, hic bilinmiyor. Fethullahcilar, okullar araciligiyla kara para akliyor ve yasadisi para transferi yapiyorlar.
Baslangici soyle, Rusya ve Dogu Bloku ulkelerinden yabanci doviz cikartilamiyordu. Doviz kitti. Orta asya ulkelerinin parasiyla ticaret yaparsaniz da zarar ediyorsunuz. Cunku o paralar surekli ve cok hizli deger kaybediyor.
Fethullahci okul yoneticileri, isadamlarina "komisyon karsiliginda" ticaretten kazandigi dolarlari Rusya'dan cikariyorlar. Sistem soyle calisiyor: Yabanci ulkelerdeki okullar, kâr amaci gutmeyen vakiflar tarafindan kuruluyor. Bu ulkelerin cogunda, bu tur vakiflar mali denetimin disinda. Turkiye'den goturulen ogretmenlere, 12-15 bin dolar arasinda maas odeniyormus gibi gosteriliyor. Bu para, Turkiye'ye transfer ediliyor. Turkiye'de de ogretmenlerin hesabina 500-600 dolar yatiriliyor. Geriye kalan, ilgili yerlere aktariliyor.
Fethullahcilar, Asya Finans'i kurmadan once yurtdisindaki islerini Faysal Finans araciligiyla yurutuyorlardi. Son donemde, Faysal Finans'la sorunlar ciktigi ve bu yuzden Asya Finans'in kurulmasina karar verildigi belirtiliyor. Gulen, Para dergisinden Gulcin Tahiroglu'na Asya Finans'in kurulus gerekcesini soyle acikliyor:

"Dunyanin degisik yerlerinde okullar, muesseseler acilinca para transferi gibi, teminat mektubu gibi bir seye ihtiyac duyuluyor. Asya Finans'in guclu bir finans olacagi kanaatini tasiyorum. Dista yapilan isleri daha rahat goturmek icin finans kaynagi olsun, teminat mektuplari saglansin, dista bankalardan kredi almak kolaylassin…"
Asya Finans'in kurulus karari verilince, kisa surede 2 trilyon toplaniyor. Ilk toplantilara Fethullah Gulen de katilmis. Katilisini, "Arkadaslarimiz bunu bir ugur saydilar" diye acikliyor.
(Para dergisi 22 Eylul 1996)

Fethullahcilar Turk Cumhuriyetlerinde daha cok petrol ve madencilige el atmislar. Once okullara giriyorlar. Medya sektorune de agirlik veriyorlar. Zaman gazetesini bir orgutlenme araci olarak kullaniyorlar. Ticari baglanti yaptiklari Turk Cumhuriyetlerinin cogunda Zaman basiliyor.

Rusya, Fethullah okullarini kapatiyor

Rusya yonetimi, 2002'den baslayarak Fethullah okullarina karsi operasyon yapilor, Rusya Devlet Baskani Putin'in emriyle 2004 yili sonunda ulke icindeki Fethullah Gulen okullarini kapatmak icin harekete gecti. Gulen'e bagli cesitli sirketleri yakin takip altina alan Rus yonetimi, okullari "Amerikan ve Ingiliz casusu yetistirme merkezi" olarak goruyor. Rusya yerel yoneticileri arasinda bu okullarda okumus bazi gorevlilerin de isine son verilmesi icin hazirliklar yapiliyor.
Bircok bolgede, yerel yoneticilerin cocuklarini Ingilizce egitim vermesi nedeniyle bu okullara gonderdigine dikkat cekilerek, Fethullah Gulen okullarindan yetismis ve bazi yerel devlet dairelerinde calisan kadrolarin da onemli bir tehlike olarak goruldugu belirtiliyor.
Moskova'da yayimlanan Nezavisimaya gazetesi, Haziran 2000'de Fethullah Gulen'in Rusya'daki taraftarlarinin iktidar organlarina sizdigini yazdi.
Soz konusu okullarin once Rusya'nin Turkce konusan bolgelerinde kuruldugunu bildiren Nezavisimaya, Tataristan'da 8, Baskirdistan'da 4, Karacay-Cerkez, Cuvasya ve Yakut-Saha'da da birer okul bulundugunu yazdi.
Astrahan ve Dagistan'da da lise ve kolejler bulundugunu yazan Nezavisimaya, bu okullarin Nurcular, Serhat, Toros, Palandoken, Feza ve Cag Ogretim International gibi degisik adlardaki Turk sirketleri tarafindan finanse edildigini bildirdi.
Gazetedeki yazida, okullarda "radikal Islam ve tek Islam devleti kurulmasi propagandasi" yapildigi belirtilerek, bu kuruluslarin denetlenmesini istendi.

FSB: Casusluk Yapiyorlar

Rusya Ic Guvenlik Orgutu FSB Baskani Nikolay Patrusev, 17 Aralik 2002'de Turk basininda yer alan aciklamasinda, gerceklestirdikleri en basarili etkinlikler arasinda Turk casuslarin desifre edilmesini de saydi. FSB Baskani 2002 yili etkinlik raporunda Fethullah Gulen okullarinda calisan ogretmenlerin casusluk faaliyetlerinin desifre edildigini belirtti. FSB Baskani, aciklamasinda, okullarin sahibi konumundaki Tolerans, Serhat ve Ufuk vakiflarinin isimlerini verdi.
Rusya'nin Baskirdistan Ozerk Cumhuriyeti'nde Fethullah Gulen okullarindaki 10 ogretmen Haziran 2003'te sinirdisi edildi. Ayrica Baskirdistan Milli Egitim Bakanligi'nin sinirdisi edilen ogretmenlerin gorev yaptigi okulu kuran 'Serhat' vakfi ile tum anlasmalarini iptal ettigi de belirtildi. Bu olaydan sonra, Buryatya Cumhuriyeti'nde de, Fetullah Gulen okulu hakkinda sorusturma baslatildi.
Milliyet gazetesi Moskova muhabiri Cenk Baslamis, 7 Eylul 2003 tarihli haberinde, Rusya'da Fethullah Gulen okullarinin temsilcisi konumundaki Tolerans Vakfi Baskani Mustafa Kemal Sirin'in sinirdisi edildigini duyurdu. Tolerans Vakfi Baskani Sirin, Rusya'nin Turk okullariyla baglantili olarak simdiye kadar sinirdisi ettigi en ust duzeydeki temsilci."
Yine ayni haberde Rusya Federal Guvenlik Servisi FSB'nin Baskani Nikolay Patrusev'in yaptigi aciklamanin ardindan, Rusya Egitim Bakanligi'nin Fethullah Gulen okullarina karsi kapsamli bir sorusturma baslattigi belirtiliyor. Bu cercevede Rusya'nin degisik bolgelerinde 10'a yakin okul kapatilirken, 50'den fazla Turk vatandasi sinirdisi edildi.
(Aydinlik, 5 Eylul 2004)

AKP Hukumetiyle Gelen Sicrama

Fethullah Gulen, Ciller iktidarinda gucunu artirdi. Ancak 28 Subat 1997'deki askeri mudahale ile ektkinligi agir darbe yedi. Fethullah Gulen, Turkiye'yi terkedip ABD'ye kacmak zorunda kaldi. ABD yonetimi Turkiye'nin iade istegini kabul etmedi.
AKP hukumetinin olusturulmasinda Fethullah Gulen, CIA'nin basyardimcisi idi. Tayyip Erdogan'in parti kurmasinda ve Erdogan'in TUSIAD ile baglanti kurmasina araci oldu. Fethullahcilar secimlerde AKP icin olaganustu caba gosterdi, buyuk paralar aktardi. Tayyip Erdogan Naksibendi muridi olmasina karsin, kabinesini bir tarikatlar koalisyonu olarak kurdu. Hukumete, Fethullah tarikatina bagli dort bakan aldi:
Devlet Bakani Mehmet Aydin,
Turizm Bakani Erkan Mumcu,
Milli Egitim Bakani Huseyin Celik
Ekonomi Bakani Ali Babacan.
Disisleri Bakani ve Basbakan Yardimcisi Abdullah Gul de, Fethullah tarikatiyla yakin bagini her donem surdurdu. Gul'un bakanligindan sonar Fethullahci kadrolar Disisleri Bakanligi'nda yukseltildiler.
Ekonomi Bakani Ali Babacan, Fethullah Gulen'in isadamlari orgutu ISHAD ile yakin bagi bulunuyor. Disisleri Bakani Abdullah Gul 7 Nisan 2004 gunu, Ekonomiden Sorumlu devlet Bakani Ali Babacan ise 21 Eylul 2004 gunu ISHAD uyeleriyle yemekli toplantida bulustu.
Fethullah Gulen'e bagli isadamlari AKP hukumeti tarafindan kayiriliyor. Banka kredileri, ve devlet tesviklerinden oncelikli olarak yararlandiriliyorlar. Erdogan'in yurtdisi gezilerine katiliyorlar.
AKP iktidarinda oncelikle Icisleri, Milli Egitim, Maliye, Disisleri bakanliklari burokrasisi Fethullah Gulen tarikatinin egemenligine sokuldu.

Poliste Fethullah Orgutu Egemen

Icisleri Bakani Abdulkadir Aksu da Naksi olmasina karsin, Fethullahcilarin Emniyet Genel Mudurlugu'ndeki orgutlenmesini takviye etti. Icisleri Bakanligi'nin butun kritik mevkilerine Fethullahcilar egemen oldu. Fethullah Gulen, AKP'nin Fethullah tarikatina mensup Eskisehir Milletvekili Muharrem Tozcoken'in basinda bulundugu bir ozel orgutlenme ile Emniyet'e hukmediyor. Tozcoken, milletvekili olmadan once Emniyet Genel Mudur Yardimcisi idi.
AKP hukumetinin Adalet Bakani Cemil Cicek de, davalari devam etmesine, hakkinda giyabi tutuklama karari olmasina karsin Fethullah Gulen'in Turkiye'ye gelmesinin onunde bir engel bulunmadigini soyledi.

Surgunde Dogu TurkistanHukumeti bir CIA-Fethullah-AKP yapimi

ABD'nin Wisconsin Eyaleti’nde, 14 Eylul'de kuruldugu ilan edilen “Surgunde Dogu Turkistan Hukumeti”nin kurulmasinda Fethullah Gulen tarikatinin ve AKP hukumetinin tayin edici rolu var. Kukla Hukumetin Basbakan ve Disisleri Bakani E nver Yusuf Turani, Fetullah Gulen Tarikati mensubu.
1962 dogumlu Enver Yusuf, Cin'den Suudi Arabistan'a kacti. 1983-1985 yillarinda Turkiye'de ikamet etti. Turani soyadini Turkiye'de iken kullanmaya basladi. Istanbul'da dil ogrenmek icin kaydoldugu Ingiliz Kultur kanaliyla ABD'ye gonderildi. 1998 yilinda ABD vatandasi oldu.
Turkiye'ye getirildiginden bu yana Fethullah Gulen orgutuyle icice. Enver Yusuf, ABD'de "Dogu Turkistan Ozgurluk Merkezi"ni kurdugunda Fetullah Gulen tarikatinin yayimladigi Zaman gazetesi 25 Kasim 1996'da tam sayfa roportaj yayimladi ve Enver Yusuf'u Uygurlarin ABD'deki lideri gosterdi.

Enver Yusuf, 11 Eylul 2001 tarihine kadar Mclean'de cok luks bir villada yasiyordu. Suudi Arabistan'dan duzenli para aliyordu. Son uc yilda Fethullah Gulen tarikatinda etkin.
Uygur orgutleri arasinda fazla agirligi bulunmayan Enver Yusuf'un "basbakan" atanmasinda. Fethullah Gulen tarikati ile baginin kilit onemi var.
Enver Yusuf, Fethullah Gulen'in Papa ile bulusmasinda on ayak olan ve gorusmede cevirmen olarak bulunan Rustu Kalyoncu ile ortak. Rustu Kalyoncu, 1931 Izmir dogumlu Hukuk Fakultesi mezunu. Izmir'de ticaret yapan agabeyi Fethullah'in en onemli maddi destekcilerinden biri. Rustu Kalyoncu, uzun yillardir ABD'de bulunuyor. Bir donem Amerikan Adalet Bakanligi'nda calisti. Fethullah Gulen'in CIA ve Pentagon'la baglantilarini surduruyor.
Kukla hukumet tezgahinin her boyutunda Fethullahcilar devrede. Fethullah'in Virginia'da kurdugu Amerikan Turk Dostluk Dernegi de (American Turkish Friendship Association) kukla hukumetin ilk toplantisinin duzenlendigi Fairfax Kutuphanesi'nin kiralanmasinda rol aldi
Kukla hukumetin Turkiye Cumhuriyeti vatandasi uyeleri Ismail Cengiz, Abdulveli Can, Hizirbek Gayretullah'in da Fethullah teskilati ile yakin bagi var.
Kukla Hukumetin "Basin Sozcusu" ve "Turizm Bakani" Ismail Cengiz, Dogu Turkistan Gocmen Dernekleri binasinda basin toplantisi yapti. Aydinlik'in, “AKP hukumetiyle gorusuldu mu? sorusuna, Cengiz su cevabi verdi. “Sahsi dostlarim var. Onlarla konustum. Avrasya’yi; Cin’i, Rusya’yi iyi taniyan hocalar var, arastirma merkezleri var onlara danistim.”
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Diyalog cabalari devam ediyor
SELCUK GULTASLI
ISTANBUL (Zaman)- Fethullah Gulen'in baslattigi diyalog cabalari suruyor. Gulen, dun Istanbul'da Amerikan Yahudi Orgutleri Baskanlari Konferansi (AYOBK) Heyeti'ni kabul etti. 3 gunluk bir ziyaret icin Turkiye'de bulunan Yahudi Liderler Heyeti, Ankara'da en ust duzeyde kabul gormus ve Basbakan Mesut Yilmaz, Genelkurmay II. Baskani Orgeneral Cevik Bir, TBMM Baskani Hikmet Cetin, Disisleri Bakani Ismail Cem tarafindan kabul edilmisti. Heyetin, Cumhurbaskani ile gorusmesi ise Demirel'in Ispanya'da olmasi dolayisiyla gerceklestirilemedi.
AYOBK Heyeti'ni temsilen Fethullah Gulen'i ziyaret eden 3 kisilik grup, dunyada ve ozellikle ABD'de Islam'in imajinin teror ve siddetle bareber anilir hale gelmesinden buyuk uzuntu duyduklarini belirttiler. Gulen'in Islam'in 'hosgoru' dini, Kur'an-i Kerim'in de 'hosgoru' kitabi oldugu temelindeki goruslerine buyuk onem atfettiklerini belirten Heyet Baskani Leon Levy, "Hocaefendi'nin cabalarindan cok etkileniyoruz. Semavi bir din olan Islam'in terore ve siddete prim vermedigini biliyoruz. Ancak ABD'de boyle yaygin ama yanlis bir imaj var. Hocaefendi'nin bu yanlis imaji silmeye yonelik cabalarini takdir ediyoruz ve devaminin gelmesini diliyoruz." dedi.
Fethullah Gulen ise, Islam'in uzlastirici ve hosgorulu bir din oldugunu vurgulayarak, "Biz her gittigimiz yerde, Islam'in bu temellerini anlatarak ise basliyoruz, hosgoru ve uzlasmayi. Istikbalin medeniyetinin semavi dinler arasinda boyle bir uzlasmanin saglanmasi ile gerceklesecegine inaniyoruz." diye konustu.
ABD'nin en etkin lobisine sahip 55 Yahudi orgutunu temsilen Turkiye'de bulunan 59 kisilik AYOBK Heyeti, Fethullah Gulen'in Turkiye'deki ve yurtdisindaki cabalarini onumuzdeki yuzyilin 'baris' asri olmasi acisindan onemsediklerini ve soz konusu projeye buyuk ilgi duyduklarini belirttiler.
Fethullah Gulen ise ulkeler arasinda sinirlarin kalktigi bir donemde semavi dinlerin temsilcilerine buyuk gorev dustugunu ve uzlasi hosgoru temellerinde onumuzdeki gunlerin baris icerisinde gececegine inandigini soyledi.
Jacob Stein, Kenneth Jacobson ve Leon Levy'den olusan heyet daha sonra Fethullah Gulen'e kutsal topraklarda bulunmus 2000 yillik bir testi hediye etti.
 

osman batur

Dost Üyeler
Katılım
24 Şub 2008
Mesajlar
213
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Almanya
Gercekten cok güzel bir calisma olmus,emek ve birikiminize,ve konua olan ilginize tesekkürler,zaman zaman masonlarin gercekten dünyayi yönettigine olan inancimi tekrarlamak isterim,cok yakindan tanidigimiz bir zamanlarin ünlü isadami halit narini de iyi arastirmak lazim,bir konuya dikkatinizi cekmek isterim ,emekli olan generaller,emniyet müdürleri ve üst konumdaki emekli bürokratlar neden hep emekli olduktan sonra holdinglere yönetim kurulu üyesi olurlar
sizinde yazinizin bir bölümünde suikast yapilarak öldürülen hiram abbasin(gercekte ölüp ölmediginden emin degilim) mit müstesarligindan ayrildiktan sonra halit narinin yaninda ise basladigi bilinen bir gercektir,ve her ne hikmetse fi tarihinde ankarada egitim gören filistinli ögrencileri bir gece operasyonuyla gözaltina alip iskence ettigi ve dönemin basbakani ecevitle filistin kurtulus örgütü yaser arafati,daha dogrusu Türkiyeyle Filistini karsi karsiya getirmis ve yaser arafatin Türkiyenin neden böyle bir tavir icerisinde oldugunu,dönemin basbakani Ecevite mektup yazarak zerzeniste bulunmustur.
sonuc itibariyla hiramda israile calisiyordu ve Türkiyenin MIT müstesariydi. NE KOMIK DEGILMI,AGLAMAMIZ GEREKIRKEN
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Rica ederim.

Sizin bu konuya eğiliğ ilgilenmeniz,beni daha çok sevindirmiştir.

Aslında Bay Pipo bir masondur,fakat bir çok insan bu ülkeye çok hizmet ettiğini söylemektedir.

Aslında filistin konusuna gelince ise yaser israile çalışan bir adamdı.

filistin ne kadar mücadele verdiysede kudüsü kurtaramadı ben onların yerinde olsam ölmeyi yeğlerdim.

Zengin filistinlilerin hiçbiri bu işlere bulaşmıyor,tanıdığım çok filistinli var orda burda gezip ülkelerine dahi gitmiyorlar sorun var diye.

Bir elin beş parmağı bir değil,güzide ordumuzda da başka yerlerde de bazıları olacaktır.
 
Üst