Bu İşte Bir Terslik Yok Mu ?

Ahmet Ötüken

Onursal Üye
Katılım
17 Nis 2012
Mesajlar
35
Tepkime puanı
0
Puanları
0
BU İŞTE BİR TERSLİK YOK MU ?

Dün 1 Mayıstı..

Dünya işçilerinin, “birlik, mücadele ve dayanışma” günü..

Gelin görün ki; 1Mayıs’ın dünyasal boyutlarda emekçilerin mücadele günü olarak kabul edildiği “2. Enternasyonal”in üzerinden çok yıllar geçti.

1 Mayıs’ların kutlanma biçimleri ve hedeflerinde de sapmalar oluştu.

Amacı aşan eylemler hep 1 Mayıs maskesi altında yapılır hale geldi.

Kimi gelişmiş ülkelerde; işçiler ve emekçiler üretim süreçlerinin ciddi paydaşları haline geldiğinden bu gibi ülkelerde 1 Mayıslar adeta nostalji olarak kutlanır oldu.

Ancak öyle görülüyor ki; dünyada yaşanan ekonomik krizin faturası emekçilere çıkarıldığı için liberal sisteme karşı itirazların dozu 1 Mayıslarda yeniden alevlenmeye başlayacaktır.

Özellikle batılı ülkelerde yaşanan krizin yol açtığı refah geriliği ve işsizlik oranlarındaki artışlarla, milli gelirin paylaşımdaki çarpıklıklar, sistemin sorgulanmasını da beraberinde getirecek ve bu gelişme sol anlayışın yeniden yükselmesi sonucunu doğuracaktır.

İlginç olan şudur ki; Sosyalizmin öncülüğünü yapan liderlerin yetiştiği ülkeler; bu gün hala demokrasi ve işçi hakları açısından liberal batı ülkelerinden çok gerilerde bulunmaktadır.

Bunu sosyalist düşünce sahipleri nasıl izah ederler bilemiyorum!

Gelişmeler ve gidişat öyle gösteriyor ki dünyada; ekonomik ve sosyal model olarak yeni çözümler ve yollar bulunacaktır.

Çünkü teknolojinin ve iletişimin baş döndürücü bir hızla geliştiği bir çağda haksızlık ve adaletsizliğe dayanan, baskıcı ve totaliter sistemlerin daha çok ayakta kalma şansları bulunmamaktadır.

Gelelim; ülkemizdeki 1 Mayıs’a

Dün biliyorsunuz; Güneydeki özürlü gasp yönetimi; batılıların kendi çıkarları doğrultusundaki planlamaları sonucu Birliğe üye yapıldığı günün yıl dönümüydü aynı zamanda.

O günlerde Rum Yönetimi’nin başı olan EOKACI ve hakimiyetçi Papadopulos; ki Hristofyas’ın Partisi Akel’in desteği ile o makama oturmuştu şöyle diyordu “stratejik hedefimiz olan AB’ye ulusal kimliğimizi koruyarak girmeyi başardık!”

Yine o günlerde Kömünist Akel’in başında bulunan sözde “çözümcü ve barışcı” Hristofyas ise söyle diyordu. “ideolojik olarak AB’ye karşıyız. Ancak AB’ye üye olmak ulusal davamızın ve stratejik hedeflerimizin gereğidir.”

Peki Hristofyas ve Partisi için “ulusal dava” nedir?

Akel’in ve siyasi liderlerinin “ulusal dava”dan neyi kasdettiklerini bilenler bilir, bilmeyenler ise Enosis mücadelesi ile dolu olan Akel’in siyasi tarihini araştırıp öğrenebilirler.

Ha ülkemizde; hala Akel’le “içli dışlı sarımsak başlı” olan kesimlerin Akel’in gerçek yüzünü görmek istemeyip bu partinin kuyruğunda “maşrapa” olmayı içlerine sindirebilirler!

Nitekim sindiriyorlar da!

Dün 1 Mayıs’tı..

Bu satırların yazıldığı saatlerde; ülkemizde düzenleneceği önceden açıklanan yürüyüş ve mitingdeki manzaraları tahmin etmek hiç de güç değil.

Yürüyecek ve meydanda toplanacak olanlar belli!

Ana Muhalefet Partisi CTP ile DTP’nin ve diğer kusurat sözde “sol” partilerin militan düzeyindeki kadroları!

Eylemi organize eden “sendikal platform”a üye sendikaların yönetici düzeyindeki militanları!

Kapitalist batının çeşitli fonlarından beslenerek hayatiyetlerini sürdüren “sivil toplum ağı” aktivistleri!

Çevreciler ve feminist atölye mensupları!

Baraka ve barikat gibi radikal örgütler!

Bir de hiç şaşmayın; Türkiye’deki bölücü örgütün KKTC üniversitelerindeki uzantıları!

Ve eylemin onur misafirleri; Enosis’ten sabıkalı Akel’in yan işçi örgütü PEO ile EOKA’cıların toplandığı DİSİ’nin yan işci örgütü SEK’in temsilcileri!

Kendi kendime sormadan edemiyorum!

Bu ülkenin işçileri, emekçileri ve topyekün halkı; Rum’un insanlık dışı ambargoları altında ezilirken; buna sessiz kalan hatta bu insanlık ayıbına destek veren Rum sendikaların; bizdeki sendikalarla işbirliğinde bir terslik ve bir tuhaflık yok mu dersiniz?
 
Üst