Cehaletin bedeli çok ağır olacak

Salim Doğan

Onursal Üye
Katılım
7 Nis 2012
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cehaletin Bedeli Çok Ağır Olacak

CEHALETİN BEDELİ ÇOK AĞIR OLACAK

Devletleri yönetenler her ne pahasına olursa olsun yurttaşlarını kalkınmış ulusların seviyesine çıkarma gayreti göstermek zorundadırlar. Her ulus uygarlaşma ve çağdaşlaşma adına bir istendik toplumsal davranışı da benimseyecektir. Bu devingen durumun sonucunda uluslar daha bayındır olacak insanlarda gönenç içerisinde yaşayacaklardır. Diyalektiğin gereği de budur. O nedenledir ki halklar kendilerini yönetecek olan kişileri içersinden özenle seçerek iş başına getirmek durumundadır. Demokrasi ile idare edilen ülkelerde başkanlar sıklıkla değişmek zorundadır. Eğer ki bir iktidar üst üste üç defa seçim kazanıyorsa bunun iki nedeni olabilir. Ya bu iktidar halkın taleplerine tam olarak cevap vermektedir ya da işin içinde başka oluşular vardır.


Arap ülkeleri ve Afrika ülkelerinde dikta yönetimler iş başındadır. Krallar, şeyhler, ya da bir zümreyi temsil eden otokrasi ve totaliter yönetimler halkın uygarlaşmasının, çağdaşlaşmasının, demokratikleşmesinin önünde en büyük engeldir. Bu yönetimlerin varlıkların yegâne nedeni cehalettir. Biat kültürüyle yaşamlarını devam ettiren toplumlar çağın gerisinde kalmaya mahkûmdur. Böyle toplumlar her ne kadar isyan etseler de istedikleri sonuca ulaşamazlar. Çünkü özgün bir fikre sahip değillerdir bilgi edinme doğru karar verme analiz yapabilme yetenekleri yoktur. Onlar adına düşünen birileri vardır verdikleri karar ne pahasına olursa olsun doğru olarak kabul edilir ve uyulur. İş böyle olunca da başkaları tarafından kullanılmaya mahkûmdurlar. Sözde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki devrim ateşi bir saman alevi gibi sönmüştür.


Emperyalizm alacağını almıştır. Değişen tek şey vardır bu halklar isyan ederek emperyalist ülkelerin kendilerini daha nitelikli sömürmesini onaylamışlardır. Burada halkların anlamını bilmediği demokratik ve çağdaş yaşam tarzını kabullenmeyecektir. Marjinal siyasetin gereği yönetmek değil yönetilmek isteyecektir. İşte o nedenledir ki Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Soros kaynaklı turuncu Arap Baharı aslında Amerikan emperyalizmi için bahardır. Daha önce kısmen de olsa var olan toplumsal hareket mekanizması böylece kontrol altına alınarak uzun yıllar sömürülerini devam ettireceklerdir.


Terörle mücadele eden ülkelerden birisi olarak Türkiye ulusal çıkarlarını değil de emperyalizmin taleplerini yerine getirme konusunda oldukça başarılıdır. En son değişik adıyla sözde kardeşlik projesi Türkiye’yi parçalama aşamasının eşiğine getirmiştir. Amerikan emperyalizmi ikiz kulelerini yıkarak yarattığı sanal Usame Bin Laden sendromuyla girmek istediği ülkelere girerek kolayca işgal etmiştir. Onlar sanal teröristlerle böylesine bir mücadele verirken bizim yurdumuzda bu olayları doğru analiz edemeyen bilinçli olarak cahil bırakılan halkı kolayca yönlendirebilmektedir. Onlar suçlularını kolayca idam ederken bizim suçlularımız devlet kurmaya ve yönetmeye çalışmaktadır. Kimileri halkın karşısına geçerek terörü destekleyen iç ve dış mihraklara sözde ateş püskürürken perde arkasında onlarla iş birliği yapması düşündürücüdür. Cehaletin bedeli ağırdır. Çünkü kimin dost, kimin düşman olduğu bilinmemektedir. Ülkede büyük bir dezenformasyon yaşanmaktadır.

Hemen her kesim potansiyel düşman gibi görülmekte. Eğer kendileri gibi düşünmüyorsan, onların istediği gibi yaşamıyorsan, çağdışı fikirlerini ve ideolojilerini benimsemiyorsan bu ülkede yaşama imkanın yok demektir. Demokratik bir davranış olan hak aramanın suç olduğu başka bir ülke tanımıyorum. Halklar yurttaşlık görevlerini yerine getirirken devleti yönetenlerin üstüne düşen görev Devletin gelirlerinden eşit şekilde yararlanmalarını sağlamak olmalıdır. Eğer on yıl içinde Gayri Safi Milli Hasıla on puanın üstünde artmışsa bunun halka yansıması gerekmez mi? İşte bu amaçla sokaklara çıkan yurttaşların bir suçlu muamelesi görmesi, tartaklanması, biber gazı sıkılması herhalde ileri demokrasinin gereği olsa gerek.

“Gerçek kurtuluş ancak cehaletin kaldırılmasıyla olur, cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir. Yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir. Mustafa Kemal Atatürk” Ulusların geri kalmışlığı yönetenlerin suçudur. Hele bir de bu geri kalmışlıktan yararlanarak onları yönetmeye devam etmekse bir insanlık ayıbıdır. Aydınların halkları uyandırması yaşanan olumsuzluklara karşı mücadelede rehber olması gerekmektedir. Bu yolda suçlanan ve tutuklanarak içeri atılan aydınların halkla teması kesilmektedir. Erki elinde bulunduranlarsa halkın cahilliğini kendileri için bir kurtuluş olarak görmektedir. O nedenle metafizik felsefe ve dogma düşünceleri bir yaşam biçimi olarak halka sunmakta bunun için kanun, tüzük ve yönetmelik değişikliklerine gitmektedir. Bir milletin geleceğini etkileyecek geri dönülmesi uzun zaman alacak toplumsal düzenlemeler belli bir uzlaşma sağlanarak yapılabilir. Aldatılmış belli bir güruhun taleplerini topluma dayatmak kayıtsız ve şartsız insanlık suçudur ve bedeli ağırdır.


Tarihler boyu devletler kurmuş, birçok halkı birlikte yönetmiş, uygarlığı, demokrasiyi, eşitlikçi laik yaşam biçimini benimsemiş, bilimi ve teknolojiyi kullanmış bir millet olarak Türkler birçok engellemelerle karşı karşıya kalmıştır. Arap kültür emperyalizmi Türk ulusunun yücelmesinde, çağdaşlaşmasında, uygarlaşmasında, kalkınmasında laik yaşam tarzında en büyük engel olarak durmaktadır. Bu bir emperyalist dayatmadır. Bu dayatmayı Mustafa Kemal Atatürk Emperyalizme karşı verdiği savaşta yerle bir etmiş ve bir dizi devrimler başlatmıştır. Ey Türk gençliği varlığının en büyük nedeni bu devrimleri yaşatmak olmalıdır. Bu senin insan olarak, yurttaş olarak en büyük vazifendir. Ya devrimlere sahip çıkar uygar dünyada yerini alırsın ya da tarihin karanlık sayfalarında unutulur yok olursun.
 
Son düzenleme:

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Cevap: Cehaletin bedeli çok ağır olacak

Toplumumuzda genellikle cahil sözcüğü yanlış öğretilerden dolayı “bilgisiz, eğitimsiz, okuma yazması olmayan” kişileri tanımlamak üzere kullanılmaktadır. İşte en büyük yanılgı ve algı bu anlayıştadır! Çünkü cahil, bilgisiz ve eğitimsiz değildir. Bilakis okuma yazması olup bildikleri ve inandıklarını, gerçek doğrular karşısında bile inatla ve kinle savunanlardır… Eğer Suriyedeki gibi halklar dahiler ve cahiller diye ayrılıyorsa....
Yazınız için teşekkürler...
 
Üst