Çok Değil,
Bundan Altı Yıl Önceydi!..
‘’ Tarihe mal olan gerçekler geleceğimize yön veren en önemli yol gösterenlerdir..Yeter ki ders almasını bilelim!..’
2002 Yılının Aralık ayında Kopenhang’da yapılan AB zirvesi ve Güney Kıbrıs’ın AB’ye yeni üye yapılması bu yıla damgasını vuruyordu!..
2003 yılının ilk günü ise AKP lideri Erdoğan,’’ Kıbrıs’ta 30-40 yıldır sürdürülen siyasetin devamından yana değilim. Kıbrıs Sn. Denktaş’ın kişisel olayı değildir. Halkı bir kenara itemezsiniz..’’ diyerek kamuoyunda yeni bir tartışmanın başlamasına neden oluyordu..Bu arada Denktaş karşıtları Lefkoşa’da düzenledikleri mitingde ‘’ Kurtar Bizi Annan ‘’ pankartları taşıyorlardı!.7.Mart.2003 tarihinde yapılan Egemenlik ve Varoluş mitingine katılan 40 bin kişi ‘’ Kıbrıs’ı Girit Yaptırmayacağız ‘’ pankartları taşıyorlardı!..Bir Tarafta yenilikçiler, diğer tarafta ise milli duruşu savunanlar!..TC ve KKTC kamuoyları bu iki ayrı görüşün etrafında toplanarak ne yazık ki iki cepheye ayrılmıştı!..Rum’un istediği de bu değil miydi zaten?..
20 Temmuz 2003 tarihinde Kıbrıs Barış Harekatının 29’uncu yıl dönümü kutlamalarına katılan Cumhurbaşkanı Sn. Denktaş’a Anavatan Türkiye’den Hükümet ve Devletin her kademesinden destek ve kutlama mesajları gönderiliyordu. Sn Denktaş!ın Tören alanında yapmış olduğu konuşmasının en çarpıcı bölümü ise şöyleydi: ‘’ Annan Planını imzalamış olsaydım, bugün burada bulunan 2 kişiden biri evini ve toprağını kaybetmiş olacaktı. Bu devleti yaşatmak, ona dokundurtmamak hepimiz için namus borcu ve haysiyet meselesi olmuştur.’’
29 Temmuz 2003 tarihinde KKTC’de ki muhalefet lideri Mehmet Ali Talat, basına vermiş olduğu beyanatında; iktidara gelince, Annan planı çerçevesinde görüşme çağrısı yapacaklarını söyledi. Ayrıca 14 Aralık 2003 tarihinde yapılacak olan seçimleri kazandıkları taktirde ‘’ Biz seçim sonrası Denktaş’la yürüyemeyiz. Bu yüzden üst düzey bir temsilci veya en büyük partinin lideri Kıbrıs Türk toplumunun temsilcisi olarak Kıbrıs Rum lideri Papadopulos’un karşısına çıkarılacaktır.’’mesajını veriyordu!..( Bu yıl 19 Nisan da KKTC de yapılacak olan milletvekili erken seçimleri öncesinde iktidara gelmesine kesin gözü ile bakılan Sn. Eroğlu’nun benzeri bir uygulamayı yürürlüğe koymak istemesine görüşmeci sıfatını taşıyan Sn. Talat nasıl bir yanıt verecektir?.. Merak konusudur!..)
4 Eylül 2003’de BDH, CTP ve ÇABP partileri Sn Denktaş’a karşı işbirliği protokolü imzalayarak; seçim sonrasında ilk işlerinin Cumhurbaşkanı Sn. Denktaş’ın görüşmecilik görevine son vererek yeni bir görüşmeci heyetinin atanacağını ve Kıbrıs sorununa Annan planı temelinde çözüm bulunacağını açıkladılar!..
Görünen oydu ki 40 yıldır savunulan Kıbrıs Milli Politikamızın vazgeçilmezlerini oluşturan iki kesimlilik, iki ayrı egemenlik, TC’nin garantörlüğü ve Türk Askerinin adadaki varlığı tartışmaya açılmıştı!..Bu durum gerek Rum’lar ve gerekse Yunanistan için kaçırılmaz bir fırsattı!..Hele AB ve ABD için bundan daha güzel bir ortam bir daha ele geçirilemezdi!..Artık her şey 14 Aralık 2003 Tarihinde yapılacak olan seçimlere kalmıştı!..
Sn Denktaş 14 Aralıkta yapılacak olan seçimleri değerlendirirken şu hususların altını çiziyordu!..’’ Seçimler BM planını savunanlar ile karşı olanlar arasında geçecektir. Annan planı Enosis’tir. Biz adayı Yunan yapmayacağız diye yemin ettik.Türkiye olmadan Avrupa Birliğine girmeyeceğiz. Ver kurtul diyorlar!..Verecekse Türkiye versin!.. Ben vermem..’’
Altları çizilen bu söylemler gerçekte devletinin ulusal çıkarlarına bir ömür adamış olan liderin, bu topraklarda yaşadığı çok çarpıcı olayların, acıların onca yıl çekilen mezalimin ve baskılar sonucunda oluşmuş haklı tepkileri idi. Son 40 yıldır verilen mücadele sonucunda elde edilen Özgürlüğün ve Devlet olma statüsünün parçalanmaya yüz tutması, halkın ikiye bölünmesi Denktaş’a inanılmaz bir acı vermekteydi!..
Seçimler öncesinde KKTC de yaşananlar, partilerin seçim çalışmaları, seçim ortamına müdahil olan dış güçler, yazılı ve görsel basını süsleyen seçim slagonları ve seçim filmleri inanılmaz bir yarış!..Sanki 50 kişiden oluşan bir meclisin üyeleri değil de ABD nin başkanlık seçimi yapılıyordu!..Bu seçimlere damgasını vuran en önemli husus ise paranın gücü idi!..Özellikle Avrupa ve ABD’den bir çok vakıf AB kriterlerinin açılımı adı altında sanki gökten para yağdırıyorlardı!..Tüm bunlara ilaveten AB yolunda ilerlemenin planlarını yapan Türkiye’nin iktidardaki partisinin temsilcilerinin, Annan planını savunan muhalefet partileri lehine vermiş oldukları desteği de unutmamak gerekir!...
14 Aralık 2003 tarihinde KKTC de serin bir gün sıcak gelişmelere gebe olmanın hareketliliği ile başladı.. Yenilikçilerin tabiriyle!..’’ Tanınmayan Bir Devletin Tanınmayan Halkı..’’Çok çekişmeli geçen bir seçim hazırlığından sonra özgür iradeleriyle oy kullanmak için sandık başına gideceklerdi..Tüm dünya kamuoyu özellikle AB ve ABD yönetimi bu sandığa kilitlenmiş buradan çıkacak sonucu bekliyorlardı!..Sadece onlar mı?..
Sonuçta olaysız geçen bir seçim gününün ardından Annan planını destekleyen muhalefet partileri % 4’lük bir oy fazlası çıkarmışlardı.. Ama milletvekili sayısı 25-25 eşit çıkmıştı!..Seçimlerin demokratik bir ortamda gerçekleştiğini vurgulayan beyanların, kutlamaların havada uçuştuğu, mesajların toz duman ettiği ortam biraz durulduğunda ortaya çıkan durum aynen şöyleydi!..
Bundan sonra ne olacaktı?.. Bir tarafta içeriğinde ne olduğunu bilmeseler de Annan planını kurtarıcı olarak görenler!.. Çünkü bu planın kabulü Kıbrıs Türk Halkı için tüm izalasyonların kalkacağı ve AB’ye girişlerinin anahtarı olacaktı!..Diğer tarafta ise kanları ve canları pahasına yıllarca direnerek bir devlet oluşturan, Vatan belledikleri bu topraklarda 30 yıldır özgürce ve barış içerisinde yaşayan ama Rum ile asla bir arada yaşanamayacağını savunanlar!..
Aslında kazan hiçbir taraf yoktu!.. Kazanan sadece ve sadece bu tezgahı planlayanlardı. Senaryonun bundan sonraki bölümünde Kıbrıs’ın birleşik bir şekilde AB’ye girmesini sağlamak yazıyordu!..
14 Aralık 2003 seçimlerinin ardından M. Ali Talat KKTC’de Başbakanlık koltuğuna oturdu. Artık AB ve yandaşlarının işleri kolaylaşmıştı!..24 Nisan 2004 tarihinde yapılacak olan referanduma kadar geçen süreçte yaşanlar, gerçekler, türlü ayak oyunları, siyasi çekişmeler, verilen ödünler, sözler, yalanlar!..Bu olayları tarih sayfaları değerlendirirken; o kargaşa içerisinde kaybettiğimiz ulusal değerlerin neler olduğu daha iyi anlaşılacaktır..
Ve nihayet o gün gelmişti!..24. Nisan. 2004 tarihinde inandıkları davanın ellerinden çekilip alındığını, özgürlükleri, bağımsızlıkları uğruna kan ve can bedeli ödeyerek kurdukları devletin ortadan kaldırılabileceği tehlikesini dahi görmezden gelerek, çok kısa bir süre sonra içi boş olduğu anlaşılacak AB’ye giriş vaatleri ile aldatılan Kıbrıs Türk Halkı ‘’ Annan ‘’ ismi verilen tuzak planı oylamak için sandık başına gidiyordu!..
Referandum sonuçlanmış ve yine Rum’lar yapacağını yapmıştı!..Zira hem planı reddetmişler ve hem de AB’ye üye alınmışlardı..Kıbrıs Türk’ü Plana evet dediği halde kendisine verilen sözlerin hiçbirisi tutulmuyor, hak ve hukukunu savunmakla yükümlü olanlar ise plan reddedilmiş olmasına rağmen; hala çözümü bu plan zemininde bulacaklarının hesabını yapıyorlardı!..AB ve ABD’nin iki yüzlülüğünün sahneye koyduğu bu yeni oyun, Rum’un ve Yunanistan’ın bilinen Bizans tertibi ile başarıya ulaşmıştı!..
20. Şubat. 2005 tarihinde tekrarı yapılan milletvekili seçiminin ardından.. Kıbrıs Türk Halkının ve Türk’lük dünyasının son lideri ve Kıbrıs Milli Davamızın yılmaz Bayraktarı, Mücahit Gazi, K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Denktaş; kurmuş olduğu devleti, ettiği dava ve devlet yeminine sadık kalarak, 17. Nisan. 2005 de yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından yeni seçilen Mehmet Ali Talat’a devrediyordu..
Bu tarihten sonra Kıbrıs Milli Davamızda elde etmiş olduğumuz tarihsel kazanımlarımızın birer, birer feda edilebileceğinde hiçbir sakıncanın görülmediği bir siyasi süreci hep birlikte yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz!.
Sevgili Kıbrıs Türk’ü Kardeşlerim,
İşte size yakın tarihimizde Kıbrıs Türk Halkı için çok önemli dönüm noktalarını barındıran tarihi gerçeklerin kısa bir özetini yaptım. Bu tarihi süreç içerisinde bana göre en önemli olanı Sn. Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılışıdır..Çünkü ondan sonraki dönemde, Kıbrıs Milli Davamız Bayraktarsız kalmıştır!..
O günden beri kaleme aldığım her yazımda, hatırlattığım ve vurguladığım en önemli husus; Özgürlük ve Bağımsızlığınızın hiçbir neden uğruna feda edilemeyeceği gerçeğini, göndere çekilen Ay Yıldızlı Bayraklarımızın onur ve gururunun paylaşılmasını anlatıyordu..Sizlere anlattığım her konunun cümlelere dökülüşü yüreğimde ve vicdanımda kopan fırtınaların, isyanın ta kendisiydi!..Çünkü herkes her şeyi söyleyebiliyor!.. Pervasızca yapabiliyordu!.. Ama onların sesi duyulmuyordu!..Onlar için birilerinin bir şeyler söylemesi gerekiyordu..
‘’ Şehitlerimizden ‘’ aziz kanları ile o toprakları sulayarak ‘’Vatan’’ yapan kahramanlardan bahsediyorum..Ölüme meydan okuyarak Beşparmak Dağlarını Allah, Allah sesleri ile inleten O cesur Yürekli Mehmetçik ve Mücahitlerden bahsediyorum..Kıbrıs’taki Şehitliklerden yükselen o sessiz çığlıkları, o aziz ruhların seslerini en iyi bizler, ölüme birlikte gidenler duyduk!..
Ama artık sizde duymalısınız!..Onlara borcumuz var unutmayınız!..Onlara hür ve özgürce yaşamımızın borcu var!.. Onlara bize emanet ettikleri bu vatan toprakları için borcumuz var!..Onlara bizleri Rum’un elinden kurtardıkları, göndere çekilin Ay Yıldızlı Bayraklarımız ve Minarelerden eksilmeyen ezan sesleri için borcumuz var!..Onlara evlatlarınızın geleceği için borcumuz var!..
Bu borcun ödenme tarihi 19. Nisan. 2009 dur. Unutmayınız!..
Atilla ÇİLİNGİR.