“ÇÖZÜM SİYASETİ” BAŞARILI OLDU MU?..
Cumhurbaşkanı Talat ile Başbakan Soyer’in iddialarına göre izledikleri siyaset oldukca başarılı olmuş. Kimi köşe yazarları da zaman zaman yazılarında bu görüşe destek veriyorlar. Peki, bu görüş ne kadar doğru ve ne kadar gerçekci. İsterseniz konuyu birazcık geçmişten sözederek irdeleyelim.
Biliyorum, geçmişden konu açılınca, hemen aynı çevreler ‘geçmişe takılıp kalmayalım’ diye lafı ağzınıza tıkmaya kalkıyorlar. Ama olsun, ortada ‘tutarlılık’ ve ‘isabetli öngörü’ gibi kavramlar sözkonusu ise ‘geçmişe’ birazcık da olsa takılmak gerek..
Daha üç-beş yıl kadar önce Sn. Denktaş’ı uzlaşmazlıkla suçlayanlar; Onun, Kıbrıs Türkü’nün çıkarlarını değil, Türkiye’nin çıkarlarını savunduğunu söyleyenler ne yapıyorlardı biliyormusunuz? Yaptıkları her eylemde, yüzlerini Kuzey’e çevirip, sol yumruklarını sıkarlar ve ‘Kıbrıs’ta barış engellenemez’, ‘Hemen şimdi barış’ diye naraları atarlardı.. ‘Yoldaş’ dedikleri Hristofyas da bizdekilerin bu hallerinden mest olur, amacına biraz daha ulaşmanın keyfiyle adeta kendinden geçerdi.
İşte, bu çevrelerin; ‘Annan Planı’nın referanduma sunulacağı günlerde iddiaları şuydu. “Mr. NO” diye ABD ve AB ağzıyla suçladıkları Denktaş gidecek ‘barış’ın önündeki engeller kalkacaktı. “Kıbrıs Türkü’nün Plan’a ‘evet’ demesi sayesinde Dünya ile kucaklaşılacak, Ambargolar kalkacak, Rumlar uluslararası arenada izole edilecekti..”
Peki ‘evet’ dendi de ne oldu? Batılı siyasilerin vadettikleri gibi “Kıbrıs Türkleri ayazda, soğukta kalmaktan, terkedilmekten kurtarıldılar” mı? Dünyayla kucaklaşabildik mi? Ambargolar kaltı mı? Doğrudan Ticaret Tüzüğü yürürlüğe girdimi?
Devletimiz tanındı mı diye sormuyorum! Siyasi eşitliğimiz kabul edildi mi? Kıbrıs’a gelen yabancı ülke temsilcileri Ercandan giriş yapıyorlar mı? Rum liderlere, Kıbrıs Türk Halkını temsil etmedikleri söyleniyor mu?
Dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın, hazırladığı ancak Güvenlik Konseyi’ne dahi sunma başarısını gösteremediği Raporunda “artık, Kıbrıs Türkleri yıllardır ileriye götürmeğe çalıştıkları ayrı devlet ve egemenlik haklarından vazgeçtiler. Bu nedenle, kendilerine uygulanan ambargoların gereği kalmadı, kaldırılmalıdır” diye yazdı da ne oldu? Olan şu: Talat ve Hristofyas’ın müthiş bir uyum içinde olduğunu iddia eden şimdiki Genel Sekreter Ban Ki-Moon; bu halkla alay edercesine ambargolar konusunun bir ‘yanılsama’ olduğunu söyleyebiliyor.
‘çözüm siyaseti’nin başarılı olduğunu söyleyenler, BM Genel Sekreteri’nin bu tutumunu neyle izah edecekler? AB organları, Türkiye’ye karşı tutumlarını her geçen gün sertleştiriyorlar. Türkiye’nin Güneydeki korsan yönetimi tanımasını, bu yönetimle ilişkileri normalleştirmesini ve Gümrük Briliği Ek Protokolü’nü derhal uygulamaya koymasını dayatıyorlar. Hani ‘evet’ denirse; Türkiye’nin Avrupa yolundaki önü açılmış olacaktı. Söyleyin beyler; ‘evet’in getirdiği başarı bunu neresinde?
İzlediğiniz politika sayesinde Rum Başkanlık koltuğuna oturduğunu söylediğiniz, ‘yoldaş’ Hristofyas; dünyayı gezip peş peşe milli Rum tezlerini destekleyen anlaşmalar yapıyor..Sizi, “Ankara’nın kucağında oturmak” ve “ayrılıkcı” siyaset gütmekle suçluyor. Yetmedi, içimizdeki yeni işbirlikcileri vasıtası ile de aynen Sizlerin geçmişte Denktaş’ı suçladığınız gibi “çözümü engelleyen taraf”olarak itham ediliyorsunuz.
Ve Siz Sn. Talat ve Soyer! Bütün bu olumsuzluklara rağmen Sizler hala “çözüm siyasetimiz takdir görüyor”, “Brüksel’de tezlerimiz genel anlamda olumlu karşılanıyor” deyip duruyorsunuz. Kim inanır size bırakın allahaşkına!