Cevap: Cumhurbaşkanı Talat’a Açık Mektup
ŞEYTANIN BARINDIĞI DİMAĞ
Sayın Ersoy! İhtar mahiyetli Talat’a mektubunuzu okudum. Yaptığınız her yurtseverin alkışlayacağı ve benimseyeceği bir onurlu davranış sizin yaptığınız, kutlarım. Aşağıdaki yazımı ucunun dokunduğu kişilere göre yazıyorum. Malum ya bu oto sansür beni öldürecek nerdeyse.
Neyse;
Ahlak kirlenmesi yıkamakla temizlenmez; hele milli ahlakı kirlenmişse!
Seçkin ahlak değerleri yüksek zümreler, seçkin ahlaklı yarınların dürüst soyunu yetiştirme de öncülük en mükemmel insani görevdir. Başkalarının vicdanına sığınıp yurt kurdurmak, hatta kan ve gözyaşıyla kurulmuş yurdu başkaları “aferin” desinler deyi, peşkeş çekmek ahlak ölçüleriyle ölçülmez.
Bakın! Bir milletin direncini savaşmadan kırmak için taktik strateji, iyi bilgi sızdıran casuslar ve en ölümcül silahsa propagandadır... Yunanlılar ve Rumlar bunu yapıyor. Girit konusunda Yunanlılar 100 yıl iyi propaganda yaptılar, verilen her tavize “hayır” dediler. “Evet” dedikleri bir şeyse Girit’in Yunanistan’a verilmesi işi için olmuştur...
Başta bir milletin gençliğine varlık nedeni unutturacaksın. Milli gençlik üzerinde oyunmuş gibi senaryolar yazacaksın. Hedef ülke gençliğinin kendi iç dinamiklerini edilgin hale getireceksin, bilmediği, tanımadığı kavramlar ortaya atarak iradesini ve hâkimiyetini kıracaksın.
Çok yönlü senaryoda as oyuncuları, hedef ülkedeki toplum nezdinde iyi güven telkin eden kişilerden seçeceksin. O senaryo da figüran oyuncu olarak basit görünümlü oyununu oynayacaksın. Ortaya anlamsız kavramlar atacaksın sonra geri çekileceksin. Anlamsız, anlamadıkları kavramları kavga-dövüş tartışır hale getireceksin. Sonra çığ gibi büyür. Çığ gibi büyütülmüş anlamsız tartışmalarla başını kaşıyacak zaman bulamayan hedef ülke gençliğini böylece milliyetsizleştirilmesini sağlayacaksın. İşte düşmanın yaptığı budur...
Demem şu ki; Hedefe ulaşmak için, hedef ülke gençliği millisizleştirilerek küresel sermayenin ahtapot kollarına teslim edilmesi kolaylaşacaktır. Öte yandan milli olan dağlar, ovalar, hatta mayın tarlaları, bankalar, fabrikalar, bütün sanayi kolları tek-tek milletin elinden sessizce alınarak mülksüzleştireceksin; kul-köle yapacaksın... Kendi ülkesinde, çok uluslu küresel sermayenin salt gösterileni yapan işçisi haline getireceksin...
Hedef ülkenin milli sermayesine el atacaksın, elinde olan bankalar ve stratejik arazi ve fabrikalarını çalıştığın karanlık ülke adına satılmasını sağlayacaksın. Varsın milli
ordularla savunularak kurulmuş olsun. O şuuru anlamsızlaştırıp unutturacaksın ki, Topla, tüfekle alamadığın toprakların tapusunu koynuna katması kolay olsun...
Hedef ülkedeki iyi olan her şeyleri gözden geçireceksin, sonra gözden düşürecek propagandalar yapacaksın. İyi eğitilmiş casuslarınızı her yere sızdırınız... Asla açık verip hasmınızı kuşkulandırmayın, sizi kendilerinden sanmaya devam ettirin...
Şehitlik, gazilik gibi şeyleri ve “bu toprakları vatan yapanlar” edebiyatıyla iştigal edenleri gülünç duruma düşüreceksin. (Yabancı Damat dizisinde gazilerin gülünç durumları gibi) Öve; öve bitiremediğin “Yabancı Damat” hayranlığı aşılayacaksın hedef ülke kızlarına. Hedef ülke kızlarını yabancılarla evlendirmeye özendireceksin...
Sonra ne mi olur? Önüne dayatırlar: Azınlık Hakları, Kültürel Haklar, İnsan Hakları. Öyle bir güç oluştururlar ki, dünya üzerinde bıraktıkları kirli travmalar yüzünden kendilerinden kimseler hesap soramazken, (Irak’ta olduğu gibi) onlar hedef ülkeleri kendilerine hesap veren ülkeler durumuna sokarlar...
Sonra ise, etnik ve dini haklar gelir önüne, şaşkına dönersin. “Dost” görünümlü arkeologlar, etnologlar, Misyonerler çıkarırlar ortalığa. Salarlar hedef bölgelere. Mezarlardaki kemikleri incelerler, kazılarda buldukları tarihi eşyaları gözden geçirirler: “Kaybolmuş Hıristiyanlar” derler. Bölge insanlarından kan alırlar; genetik yapılarını araştırırlar. Sonra misyonerler gelir sesiz sedasız sinsice. Bölgede yaşamayı sürdüren nesillerin beyinlerine bir yafta kazırlar “Bölgenin kaybolan Hıristiyanlarsınız” derler. Hedef amaç; hem etnik, hem de din dalında bir taşla iki kuş vururlar...