Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

Rauf DENKTAŞ

Admin
Admin
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
108
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Konum
K.K.T.C
Web sitesi
www.kibris1974.com
DENENMİŞİ DENEMEK (1)
Rauf R. DENKTAŞ

1960 Antlaşmasında Kıbrıs’ın bağımsızlığında ve egemenliğinde eşit ortaklık hakkımız vardı. Kıbrıs Türklerine verilmiş olan özel hak ve yetkilerle donatılmıştık. Bu hak ve yetkiler, Garanti Anlaşması ile birlikte bizi azınlık, Kıbrıs’ı da Yunan toprağı olarak gören Rum tarafını rahatsız ediyordu. Üç yıl içinde ortaklığı yıktılar. İçteki eşitliği ve Türk-Yunan dengesini yok ederek Kıbrıs’ın Yunan toprağı olması için ellerinden geleni yaptılar. Bize 1963-1974 yıllarını yaşattılar.

Talat-Hristofyas görüşmeleri bize aynı tecrübeyi yaşatacaktır. Bunu halkımızın ve özellikle gençlerimizin anlayabilmeleri için rahmetli liderimiz Dr. Küçük’ün bir yıllık deneyden sonra 12 Eylül 1961’de Makarios’a yazdığı mektuba bakmakta yarar vardır. Anayasada ne yazarsa yazsın, Rum tarafı bunları, zaman içinde eritip, işlemez hale getirebilir ve bizim buna karşı alabileceğimiz tedbir yoktur. Devletsiz, egemenlikten yoksun, tek halk, tek egemenlik esası üzerinden devam eden görüşmeler bizi ancak yıkıma, yok oluşa götürecektir.

Bir yıllık deneyden sonra Dr. Küçük şunları yazmıştı:

Cumhuriyetimiz henüz birinci yılını doldurmuşken, geçen sürede durumu sabırla izledim ve herhangi bir engelleme olmadan Cumhuriyete ilk adımlarını atabilmesi için şans vermek arzusuyla, bazen aşağılama ve itaatsizliğe maruz kalmama rağmen şikayet etmedim. Bu mektubun amacı beni oldukça huzursuz eden ve endişelendiren önemli olayları kaydetmek ve benzer olayların tekrarlanmaması için Sizin yardımınızı istemektir.
Öncelikle, Rum ve Türk Bakanlar arasında, genellikle Bakanlar Kurulu toplantıları sırasında gereğinden fazla uzun süren tartışmalardan bahsetmek istiyorum. Özellikle, toplumlardan birini doğrudan veya dolaylı olarak ilgilendiren konular tartışıldığında Bakanlar Kurulunun Rum üyeler ve Türk üyeler olarak iki guruba bölündüğünü görmek çok üzücü ve cesaret kırıcıdır. Ayrıca, sözkonusu tartışmalar sırasında bazı Bakanlar tarafından benimsenen düşmanca tutum ve konuşma tarzları hiç tatmin edici olmayıp bazılarımızın hala daha anlayış ve işbirliği ruhuyla çalışmak gerektiğini farketmediğim ve takdir etmediğini göstermektedir, örneğin, 1961 Bütçesi görüşülürken, Türklerin 1961 yılında yapılacak işler listesine eklenmesini önerdiği neredeyse her projeye Rum Bakanların itiraz etmiş olması beni büyük bir hayal kırıklığına uğratmıştır. Hatta, Sizin Türk köyleri ve sakinlerinin yararına olacak herhangi bir kalkınma projesinin Bütçeye eklenmesi yönünde verdiğiniz tavsiyeye rağmen bunu kabul etmeyerek ne kadar isteksiz olduklarını göstermişlerdir. Bakanlar Kurulu toplantıları bunun gibi örneklerle doludur.

Anayasal tedbirlerle bunları önlemek olanağınız yoktur. Nasıl ki 1960-1963 arasında da olmamıştır. Hak ve yetkilerimiz ayrı devlet, ayrı egemenlik temeline yazılmamışsa, kum üzerine yazılan yazı değerinde olacaktır. Neden mi biliyorum? Bunları 1960-63 arasında yaşadığımız için biliyorum.

(Devam edecek)
 

Rauf DENKTAŞ

Admin
Admin
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
108
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Konum
K.K.T.C
Web sitesi
www.kibris1974.com
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

DENENMİŞİ DENEMEK (2)
Rauf R. DENKTAŞ

Ayrı egemenliğimizin kabul edilmediği bir ortamda yapılacak yeni bir anlaşmada başımıza gelecekleri yine Dr. Küçük’ün, Makarios’a yazdığı 12 Eylül 1961 tarihli mektuptan izlemeye devam edelim:

İkinci olarak, Bakanlar Kurulu’na sunulan konuların önce toplantıya gelen, toplantı boyunca izleyecekleri tutumu önceden kararlaştıran ve çoğunluğu oluşturan Rum Bakanlar tarafından tartışıldığı aşikardır. Böylece, Türk Bakanlara, Bakanlar Kurulu toplantılarında bulunmalarının sadece bir formaliteden ibaret olduğu izlenimi verilmektedir. Aslında, onların mevcudiyeti sadece bir amaca hizmet etmektedir; o da, anlaşmazlık konularında kendi görüşlerini dile getirme ve muhalefet oylarını kayda geçirme fırsatının kendilerine verilmiş olmasıdır.

Üçüncü olarak, belli politika meseleleri Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Türk Bakanlara danışılmadan ve hatta haber verilmeden ele alınmaktadır. Birçok kez, bizim veto hakkımız olan konularda bile kararların alındığını yerli basının haber sütunlarından öğrendim. Buna en son örnek, Belgrad Konferansı’nda Bay Rossides ve Bay Kranidiotis’in Kıbrıs Delegasyonu’na dahil edilmeleridir.

Dördüncü olarak, Kamu Hizmeti Komisyonu görevini ifa etmede başarısız olmuştur. Komisyon üyelerinin zihniyetlerini bildiğimize göre, aynı Komisyon’un 70:30 oranını Kamu Hizmetinde uygulamasını beklemek abestir. Dolayısıyla, Komisyona katkıda bulunmak yerine işlerini engelleyen üyelerin atanmasının durdurulmasının yasal olup olmadığı ciddiyetle dikkate alınması gereken bir konudur.

Beşinci olarak;

(a)Bakanlarımız, Elçilerimiz ve yetkili diğer şahıslar sürekli olarak aşağıdaki gibi açıklamalar yapmaları oldukça cesaret kırıcı ve üzücüdür:

Kıbrıs halkı, “esas amaçlarını adalet, özgürlük ve self-determinasyona hizmet etmek olarak deklere eden uluslararası organizasyonlarda sesini yükseltmektedir. Fakat, halk mücadelelerine rağmen adalet bulmamış ve sesi cevapsız kalmıştır”.

“Kıbrıs’ın tüm halkı (tek bir vücut olarak) tarafından Başpiskopos Makarios ve General Grivas önderliğinde verilen bu mücadele maalesef önceden belirlenmiş amaca ve istenilen milli hedefe ulaşmamıştır. Elverişsiz uluslararası şartlar yeni bir düzen yaratmıştır”.

“Bu başarılar tabi ki soyut değildir, ama mevcut gerçek arayış devrimizi tamamen kapatamaz”.

“Umutlarımız ve arzularımız, Zürih ve Londra Anlaşmaları çerçevesinde tamamlanmış değildir.”

“Barışçıl kampanyalar için bir kale ve başlangıç noktası elde ettik.”

“Bu kalelerden, zaferi tamamlamak için mücadelemize devam etmeliyiz.”

“Bakan olmamın nedenlerinden biri, bu pozisyondan mücahitlerin çıkarlarına daha iyi hizmet edebildiğime inanmamdır”. (“Mücahitler”, Yunanistanla birleşme hedefi doğrultusunda mücadelelerine devam etmek için kendilerini yeniden organize eden eski EOKA üyelerinin Kuruluşu anlamındadır).

Talat-Hristofyas görüşmelerinde, elde ne edersek edelim, kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur. Bu kez, AB üyesi Kıbrıs’a Türkiye’nin müdahale hakkı da olmayacaktır. Askersizleştirilmiş bir Kıbrıs’ta, gizlice silâhlanmış Rum çetelerinin hora teptikleri bir ortamda başımıza gelecekleri bilmemek mümkün değildir.

(Devam edecek)
 

Rauf DENKTAŞ

Admin
Admin
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
108
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Konum
K.K.T.C
Web sitesi
www.kibris1974.com
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

DENENMİŞİ DENEMEK (3)
Rauf R. DENKTAŞ

Başpiskopos Hrisostomos “güçlüyüz; dünyaya Enosis istediğimizi duyuralım” diyor. 1 Nisan EOKA günü “mücadeleye devam; EOKA’dan aldığımız ilhamlı ve o’nun tayin ettiği yöne doğru ileri” sloganları ile 54. yılda, yeniden kutlandı.

Biz, devletimize, egemenliğimize sahip çıkmadan Rum tarafı ile 1960 benzeri veya Annan Planı benzeri bir anlaşma yaparsak başımıza gelecekleri Dr. Küçük’ün 12 Eylül 1961 tarihli mektubunu okumaya devam ederek tahmin edelim.

(b) Zürih ve Londra Antlaşmalarını ve Anayasamızı kınayan insanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır; bu kişilerin faaliyetleri anayasal değildir, çünkü bunlar Cumhuriyetin ve anayasal düzenin korunmasından yana değildir, ama hala tutuklanmamışlardır.

(c) Kıbrıs’ta “self-determinasyon” ilkesinin güvensizlik ve iki toplum arasında düşmanlık duyguları yaratacağının ve “birleşme” ve “ayrılma” yönünde eski talepleri uyandıracağının bilinmesine rağmen, genel tartışma konusuna dönüştürülmüştür. Başka bir deyişle, “Kıbrıs’ın başka bir devletle tamamen veya kısmen birleşmesi veya ayrılıkçı bağımsızlığın” Anayasamıza aykırı olmasına rağmen, aksi faaliyetler yetkili kişiler tarafından teşvik edilmektedir;

(d) Özellikle, Hükümet çevrelerinde Anayasamızın belli hükümlerini eğer çoğunluğun çıkarına değilse hiçe sayma ve Yüksek Anayasa Mahkemesi’nin bu tür kararlarını Hükümet politikasına karşı olarak gösterip etkisiz kılma eğilimi vardır.

Son olarak, içinde bulunduğumuz yıl içerisinde bizim otoritemizi (özellikle Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı Yardımcısı’nın) bozacak bazı girişimlerin yapıldığını gösteren aşağıdaki örnekleri aktarmak benim için bir üzüntüdür.

(a)Dışişleri Bakanı, Washington ve New York’taki ayarlamalarla ilgili antlaşmamızı henüz kendine has seplerden dolayı uygulamaya koymamıştır. Ne, Sn.Rossides ve diğer Büyükelçilerden almış olduğu raporları Konsey’e ileteceği konusundaki Konsey kararına, ne de benim kendi ofisinden çıkan ve dışişleri ile ilgili yazışmaların birer kopyasını görmek istememe riayet etmiştir. Benim tekrar tekrar istememe rağmen Bakanlığında görevli Türk memurlara görev vermekten geri durmuştur. Üzülerek söylüyorum ki, Bakanlık işleri üzerinde yapılacak tarafsız bir araştırma, Türklere ve Türkçe olan herşeye karşı bir ayrımcılık yapıldığını ortaya çıkaracaktır. Üçlü Antlaşma’nın Bakanlar Komitesindeki aktiviteleri ne benim tarafımdan ne de Türk Bakanlar tarafından bilinmektedir; ki bu bakanların bir tanesi Üçlü Merkezde olup biten herşeyden haberdar olması gereken Savunma Bakanı’dır.

(b)Rum Bakanlar tarafından yönetilen diğer Bakanlıklarda da durum pek farklı değildir. Türk memurlar her ne kadar donanımlı veya tecrübeli olurlarsa olsunlar yavaş yavaş etkisiz birer memur durumuna dönüştürülüyorlar. Buna en belirgin örnek, Lefkoşa Bölgesel Mühendislik Dairesi’nde idareci konumunda çalışan Mühendisin, P.W.D. Yüksek Mühendis Merkezine transfer edilmesidir. Diğer bir çarpıcı örnek de Maliye Bakanlığındaki Ekonomik Memuru’na, Enformasyon Dairesi’ndeki Müdür Muavini’ne ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndaki idare memuruna verilen görevlerdir.

(c)Türk vatandaşların şikayetleri ve temsiliyetleri ile ilgili yazmış olduğum mektuplar uzunca bir süre cevapsız bırakılmış ve Türk vatandaşlara yapılan haksızlıkların düzeltilmesi yönünde yaptığım istekler de genellikle basmakalıp cevaplarla geri çevrilmiştir.

(d)Bazı Bakanlardan Bakanlar Kurulu’na sunmak üzere hazırlamalarını istediğim dökümanlar da hazırlanmamıştır.

(e)Kıbrıs Yayın-Kuruluşu Genel Müdürü bana Rum ve Türk Programlar arasında ayrımcılık olmaması konusunda elinden geleni yapacağına dair teminat vermeyi reddetmiştir.

Tekrar ediyorum. Yeni bir anlaşmada, egemen devletimiz yoksa, yapılacak anlaşmayı zaman içinde işlemez hale getirmek Rumlar için çocuk oyuncağı olacaktır.


(Devam edecek)
 

Rauf DENKTAŞ

Admin
Admin
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
108
Tepkime puanı
0
Puanları
16
Konum
K.K.T.C
Web sitesi
www.kibris1974.com
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

DENENMİŞİ DENEMEK (4)
Rauf R. DENKTAŞ

Ve, Dr. Küçük’ün, Makarios’a yazmış olduğu mektubun son bölümüne bakalım.

Tüm bu yukarıda saydığım ve burada bahsetmediğim birçok sebepten dolayı, bizim irademizle makamlarında bulunan Bakanların, tavsiyelerimize, isteklerimize ve talimatlarımıza uymadan tam tersi hareket etmelerine izin vererek doğru ve anayasal bir şekilde davranıp davranmadığımız konusunda tereddüt etmeye başladım. Korkarım ki, Bakanların Cumhuriyetin Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkan Yardımcısı’nın isteklerini görmezden gelme eğilimleri Anayasamızın ruhunu da bozacak. Sanırım artık talimatlarımızı ve tavsiyelerimizi dikkate almamaya devam eden bu bakanlara karşı ciddi bir tavır alma zamanımız gelmiştir. Sizin de bildiğiniz gibi yürütme görevi bizim atadığımız bakanlar aracılığı ile bize emanet edilmiştir. Hiç şüphe yoktur ki, herhangi bir zamanda herhangi bir bakanın görevine son verebiliriz, bundan dolayı yürütme görevinin talimatlarımız ve tavsiyelerimiz doğrultusunda yürütüldüğünü garanti altına alma yolumuz vardır. Bence, Bakanlar Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkan Yardımcısı’nın ortak aldıkları kararlar doğrultusunda hareket etmeleri gerektiğini bilmelidir. Tabii bu konuları Bakanlar Kurulu toplantılarında tartışma ve karara bağlama özgürlüğüne sahiptirler ama; Cumhurbaşkanının ve Cumhurbaşkan Yardımcısının bir konuda hem fikir olduğu zaman onların buna uymamaları çok yakışıksızdır. Bundan dolayı, Cumhurbaşkanının ve Cumhurbaşkan Yardımcısının otoritesini inkar etmeyi kendine alışkanlık edinen ve kurul toplantılarında onlardan oy hakları olmayan şahıslar olarak bahseden bazı bakanlardan ciddi şekilde rahatsızım.

Sizin de bildiğiniz gibi zor olanı seçmek benim istediğim değil, fakat korkarım ki Cumhuriyetimizi Anayasanın ruhuna uygun olarak yönetmek istiyorsak, katı davranmak ve Bakanlarımızın (örnek; Temsilcilerimize) talimatlarımızın aksi yönünde davranmalarına izin vermemeliyiz. Bundan dolayı, Bakanların bundan böyle derin ihtilaflı konuları tartışarak vakit kaybetmelerine izin vermemeliyiz. Bu tür konularla karşılaştığımızda ilk olarak ikimiz konuyu tartışmalı ve eğer bir anlaşmaya varırsak, o yönde ilgili Bakana talimat vererek bizim anlaştığımız doğrultuda karar almasını sağlamalıyız. Bu şekilde, daha iyi analiz edebilecek konumda olan ve hükümetin ve dolayısıyla seçmenin siyasi sorumluluğunu taşıyan bizler, içtenlikle çaba sarfederek sadece işbirliği yapamadığımız konuları Bakanlar Kurulun onayına bırakmış olacağız.

Bu mektuptaki görüşleri inceleyip siz de kendi fikrinizi oluşturduğunuz zaman benimle bu konuları görüşmek üzere zaman ayırırsanız çok memnun olacağım.


Makarios, yardımcısının bu mektubuna cevap bile vermedi. İkinci yılda işler daha da kötüleşti. 3 yılın sonunda da İçişleri Bakanı’nın Başkanlığında gizlice kurulup hazırlanmış olan Milis Kuvvetleri harekete geçti. Anayasaya göre eşit hak ve yetkilerle donanmış olan Türk tarafı 24 saat içinde kendini adanın %3’üne hapsedilmiş buldu. Çıkış yolu ancak Barış Harekatı ve Nüfus Mübadelesi ile bulundu. Ayrı idare, ayrı devlete dönüştü. 20 yıllık bir sabırdan sonra! Şimdi! Denenmiş ve kanla yıkanıp toplu mezarlara gömülen modeli yeniden uygulamak peşindeyiz! Aklımızı mı kaçırdık?
 

Mürüde Sevicer

New member
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
176
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Lefkoşa
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

K.K.T.C. halkı olarak geçmişimizi unutup halen daha Emperyalist güçlerin ve Papazın bize bir kez daha bizi kana bulamasını bekleriz. Biz halk olarak kendi kendimizi feda edecek kadar aklımızı yitirmiş görünüyoruz fakat halkın üzerindeki oynanan oyunlar bu hale getirdi ve zorla uygulamaya çalışılıyor. Bence halkımız özgür iradesine kalsa kimsenin kanla yoğrulmuş toprağını, Egemenliğini, Bayrağını teslim etmez. Halka insanlık dışı uygulayacakları teslimiyet poletikalarını uygulatmak isteyenlerin aklını başına alıp geri dönüşü olmayan yoldan vazgeçmeleri gerekir. ( GERİYE DÖNDÜKLERİ ZAMAN YAŞAYACAKLARINI DÜŞÜNSELER VİCDANLARI SIZLAYACAKTIR.) Teşekürler Sayın 1. Cumhurbaşkanım.
 

BAHAR

Dost Üyeler
Katılım
2 May 2008
Mesajlar
841
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
istanbul
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

Sevgili Cumhurbaşkanım..Öğreneceklerki Türkiye kolayca yoğrulabilen bi hamur değildir.Bir kabile devleti hiç değildir..Bizler yanınızdayız ve hep yanınızda olacağız saygılarımla...
 

dracula1085

New member
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
1
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

ne olursa olsun türkiye ve kıbrıs bir bütüntür hiç bir güç parçalayamaz bölemez
 

Bülent Baysal

Dost Üyeler
Katılım
21 Ağu 2008
Mesajlar
481
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Tanrı ve Hıra Dağlarında
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

Devlet Adamı olmak kolay değildir. Devlet Adamı hem yaşarken ve hem kaybından sonra, kişiliği, yaşadıkları, toplumuna kazandırdıkları, eserleri, toplumuna verdiği yönlendirmeler, kısaca bıraktığı manevi miraslarla tartılan, değerlendirilen ve peşinden gidilen insanlardır. Allah Vergisidir Devlet Adamlığı, herkes olamaz. Uhrevi sıradışı bir statüdür Devlet Adamlığı.

Örneklemek gerekir ise; Fatih Sultan Mehmet Han'ın ismi zikredilince yabancılar bile onun büyük bir Türk Devlet Adamı olduğunu bilir ama Üçüncü Osman deyince "O da kim" diyenler çoğunlukta olabilir. Çünkü Fatih Sultan Mehmet Devlet Adamıdır. Türk Ulusuna çok şey kazandırmış, evrende çağ açıp kapatmıştır.

Vefatından bu yana 71 yıl geçmesine rağmen, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk hala bütün sıcaklığıyla, yüreği Türk'lük için çarpanların kalplerinde, fikirleri ve Türk Ulusu'na kazandırdıkları ile de beyinlerinde yaşamaktadır. Çünkü o da Türk Ulusu'nun yetiştirdiği En Büyük Devlet Adamlarından biridir. O'nun liderliğinde o'nunla birlikte Türk Ulusu'nun beka ve bağımsızlığı için çalışan ve çarpışanların bizi çıkardığı karanlığa Ulus'umuzun tekrar gömülmesine mani olsun Allah'ımız. Amin.

İşte, Birinci Cumhurbaşkanımız, Sayın Rauf Denktaş Büyüğü'müzün yukarıdaki Denenmişi Denemek 1-4 başlıklı yazılarında bize önerdikleri ve bu önerilerin kuvvetlendirici kanıtları olarak bilgimize açtıkları, Rahmetli Büyüğümüz Sayın Dr.Fazıl Küçük Beyefendinin yaşadıklarını döktüğü birkaç mektup Türk Ulusuna yazımın girişinde açıkladığım MANEVİ MİRAS'lardır. Bu onların Devlet Adamlığının tescilidir. Yaşadıkları ve toplumuna kazandırdıkları onları toplum önünde birer idol, yani Devlet Adamı olarak yücelmelerini ve unutulmamalarını sağlamaktadır. Sayın F.Küçük'ün mücadelesi ve en azından yukarıda Sayın Denktaş'ın naklettiği mektuplar, Sayın Birinci Cumhur Başkanımızın sadece Kıbrıs için değil Türk'lük adına çok büyük özverili örneklerle dolu yaşantı ve emekleri bizler tarafından hiç bir zaman unutulmayacağı gibi, bir güncelleme yaparsak, önümüzdeki 19 Nisan 2003 seçimlerinde de Kıbrısımız için çok yönlendirici olacaktır. Biz de sonucu onların Büyük Devlet Adamlıklarının bize sağladığı kazanımlara, gösterdikleri hedeflere borçlu olduğumuzu hiç unutmayacağız.

Sayın Merhum Dr. Fazıl Küçük Büyüğümüze Tanrı'dan gani rahmet dilerken, Cumhurbaşkanımız Sayın Rauf Denktaş Büyüğümüze de sağlıklı, esenlik ve başarı dolu bir ömür diliyorum.

Şimdi isim zikretmeden bazılarının sonrasını düşünüyorum da NAKISA'dan başka anlatılacak hiç bir şeyleri yok ki; değil Devlet Adamı, ADAM olsunlar.
Anlayana sivri sinek saz.......

Haydi 19 Nisan'da Ulusal Birliğe Doğru...

Yaşasın Türk Ulusu......
 
Son düzenleme:

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

Selam size TÜRK DÜNYASININ SON BAŞBUĞU...İyiki varsınız...Sizin varlığınız bize güç veriyor.Dualarımız ve daimi desteğimiz sizinledir.Sizi çok seviyorum Sayın CUMHURBAŞKANIM:)
 

Birol

Dost Üyeler
Katılım
20 Mar 2009
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
KKTC
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ DEĞERLİ BÜYÜĞÜM SAYIN RAUF RAİF DENKTAŞ;Öncelikle değerli ve son derece bilgi verici mesajınıza teşekkür ederim.Burada üzerinde durmuş olduğunuz konu ve mektup çok önemli ve çok ilgi çekicidir.kanımca rumlar dediğiniz gibi lehimize olan her hukuki ve fiili durumu bertaraf etmekte ve en önemlisi bunu yaptıklarında birde avrupa ülkeleriden tam destek almaktadırlar.zaten böyle bir destek onların bu uzlaşmaz ve yaygaracı tavırları sergilemelerine sebep olmaktadır.bugün yapılan sayın talat ve hristofyas görüşmeleride bu sebeplerle başarıya ulaşabilmek kabiliyetinden uzak gibi görünmektedir.çünkü zaten rumlar yaptıkları herşeyde destek alacaklarını bilmekte ve bu cesaretle masaya oturmaktadırlar.bence avrupa ülkelerinin bu desteklerinin temel sebebi:RUM KARDEŞLERİNİ ÇOK SEVİYOR OLMALARI DEĞİL ABİZE AİT OLAN KIBRIS ADASINDAKİ ULUSUL ÇIKARLARI VE BU ÇIKARLARI BİZİM ENGELLİYOR OLMAMIZDIR.YANİ ASLINDA AMAÇ RUM SEVGİSİ DEĞİLDİR EVET BELKİ ELENİZMİN DÜNYA ÇAPINDAKİ HAYRANLIĞI BİR ETKİDİR ANCAK KANIMCA ASIL SEBEP KÜRESEL GÜÇLERİN ÇEKİM MERKEZİNDEKİ KÜÇÜK ADADA OYNANAN BÜYÜK OYUNLARDIR. Teşekkür ederim Lütfen en derin saygılarımı kbul ediniz. Serdar Birol.
 

Dr.Yalnızefe

Dost Üyeler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,339
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Denenmişi Denemek (1-4) Rauf R. DENKTAŞ

Sayın Cumhurbaşkanım,
"Denenmişi Denemek" adlı yazınızı ve içerdiği acı tariki gerçekleri acı ve ibretle okudum..:(
"Tarihten ders almayan insanlar ve devletler aynı hataları yapmaya mahkumdur" sözüyle yola çıkmak istiyorum...
Tarihten ders almayan insanlar ve hatta liderlerden ilginç bir örnek vermek istiyorum ( Gerçi konumuzla direk ilgili değil ancak, içerdiği dersin temeli aynıdır...).
Yıl 1939. Almanya III.Reich adı altında ilk adımı Polonya topraklarına doğru atar ve 2.Dünya savaşının ilk tohumunu atar.3 Eylül 1939'da buna tepki olarak Fransa ve İngiltere Almanya'ya karşı savaş ilan ederler. Ancak Almanya'nın Polonya'ya girdiği dönemde Sovyetler Birliği ile ortak olan savunma anlaşması neticesinde, onlarda Polonya topraklarına doğudan girerler. Sovyetler bunun akabinde Finlandiya'nın güneyine de saldırırlar. Sovyetlerin bu saldırganlığına rağmen ne İngiltere, ne de Fransa Sovyetlere karşı savaş açma cesaretini gösteremişlerdir.
1941 yılına kadar Almanya bütün cephelerde başarıdan başarıya koşarken " tarihten ders almamış liderleri "Hitler" sayesinde dev bir hata yaparlar.
22 Haziran 1941 günü kısa bir hazırlık ateşinin ardından Alman panzer birlikeri Sovyet sınırını geçerler. Bilmezler ki 1812 yılında Fransa Kralı "Napolyon" tam 450.000 kişilik dev ordusuyla aynı hatayı yapmış, hatta fazladan Moskova'ya bile girmiş ( Almanlar Moskova önüne kadar gelmişler ancak girememişlerdir), ancak yoğun kış şartları sonucunda ordusuyla birlikte çok ağır kayıplar vererek ancak Fransa'ya dönebilmiştir.
Tarih derslerle doludur. Tabii ki almak isteyene..
Milletlerin, devletlerin kaderleri tarihten alacakları dersler üzerine kuruludur. Bunu göz ardı edenlerin her zaman hüsrana uğraması da kaçınılmazdır.
Sayın Cumhurbaşkanım. Belki biraz tarih dersiyle konuyu uzatmış olabilirim. Ancak bu durum diğer üyelerimize de, sizin aracılığınızla bir mesaj vermek istememden kaynaklanmıştır.
"Denenmişi denemek= Tarihten ders almamak"
Umarım denenmişi tekrar denemek isteyenler, tarihi gerçekleri bir kez daha değerlendirir ve aynı hatayı tekrarlamazlar.
Saygılarımla..

TTK ve Y
 
Üst