Denktaş'ın Son İhtarı

İsmet Kotak

Onursal Üye
Katılım
13 Nis 2009
Mesajlar
318
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Denktaş'ın Son İhtarı

Milli Mücadele Liderimiz Rauf R.Denktaş,YDÜ Hastahanesinde boylu boyunca yatar ve hayatla mücadele ederken benim içimden başka konulara girmek gelmiyor.Başka konuları yazacak gücü kendimde bulamıyorum.Çünkü orada bir tarih; orada “Beşparmak dağları” gibi dev heybetli bir Lider yatmaktadır.Sürekli olarak sağlığını izliyor,sürekli olarak Tanrıya onu bize bağışlaması için dua ediyoruz.Etrafa bakıyoruz ve “Dava hâlâ O’nun omuzlarında” diyoruz…

Sensiz olmuyor Denktaş Bey…


& & &

Geçtiğimiz günlerde Televizyon kanallarından birinde parmağını göstererek herkesi uyarıyordu.Hele sağlık sorunlarından ötürü hastaneye yatmadan yazdığı yazıda söyledikleri kulağımıza küpe olmalı.Çünkü KKTC’de işler pek yolunda gitmiyor.İpler birbirine karışmış.İsteyen bir tarafından çekiyor.BM başka oyun oynuyor,AB para boca ederek işlerini aramızdaki bazı kısa günün kârına oynayanlara ihale etmiş durumda…

Milli Lider Denktaş “YOLUN NERESİNDEYİZ” başlıklı yazısında yine ders vermişti. İşte oradan yağtığım alıntılar:

TC Dışişleri Bakanlığı, AB’nin 3 Aralık 2002 tarihli sonuç bildirgesine atıfta bulunarak, Ankara’daki AB Büyükelçiliklerine “aşağıdaki hususları” duyurur:

Kıbrıs Rum Yönetiminin AB’ne tam üye olarak katılımı 1959 Zürih ve Londra anlaşmalarıyla 1960 Anlaşmalarını ihlal etmek anlamındadır. Bu enstrümanlar, Türkiye ile Yunanistan’ın birlikte üye bulunmadıkları uluslararası siyasi ve ekonomik birlik Kıbrıs’ın üye olmasına engel teşkil eden hükümler içermektedir. Dahası, 1960 Antlaşmaları, kısmen veya tümden Kıbrıs’ın, her nasıl olursa olsun herhangi bir devletle herhangi bir siyasi veya ekonomik birliktelik içerisine girmesine mani olan özel hükümler içermektedir. Bu Antlaşmalar aynı zamanda garantör güçler olarak Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallığa bu tür bir olasılığı önlemek üzere özel sorumluluk yüklemektedir. Türkiye kendi namına 1960 Antlaşmalarından kaynaklanan hak ve yükümlülüklerinin aynen devamını sağlamak üzere gerekeni yapmaya kararlıdır. Dahası, Kıbrıs Türk tarafının rızasını içermediğine göre bu katılım hukuken geçersiz ve hükümsüzdür. Türkiye hukuken veya siyaseten bu kararı kabul edemez


Türkiye’nin kat’i görüşüne ışık tutan bu anlamlı açıklama, AB Başkanlık sonuç bildirgesine cevap teşkil etmekteydi.

Bu bildirgede, tüm girişimlerimize rağmen; AB, Yunanistan’ın şantajına boyun eğiyor, Garantör İngiltere, tüm girişimlerimize rağmen, Garantörlüğünün gereğini yaparak, Rum’un üyelik girişimini veto edeceğine “Kıbrıs’ın üye olması İngiltere’nin leyhinedir” diyerek veto etmiyor, teşvik ediyordu.

Bildirinin 10. paragrafı şöyledir:

Yukarıdaki 3’üncü paragraf uyarınca, Kıbrıs’la katılım görüşmeleri tamamlanmış olduğundan, Kıbrıs Avrupa Birliğine yeni üye devlet olarak kabul edilecektir. Yine de, Avrupa Birliği Konseyi, Avrupa Birliğine birleşik bir Kıbrıs’ın girişini güçlü bir şekilde tercih ettiğini teyit eder. Bu bağlamda, Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin 28 Şubat 2003 tarihine kadar BM Genel Sekreterinin önerileri esasında Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm bulunması amacıyla müzakerelere devam etme taahhüdünde bulunmalarını memnuniyetle karşılar. Avrupa Birliği Konseyi bu önerilerin önümüzdeki haftalarda bir anlaşmaya varılabilmesi için önemli bir fırsat olduğuna inanır, ve Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum liderlerini bu fırsatı kullanmaya çağırır.


Kıbrıs’ta uzlaşma ümidini ortadan kaldıran bu karar karşısında Türkiye’nin ortaya koyduğu milli görüşe, bugüne kadar riayet edildi mi?

Türkiye “1960 Antlaşmaları ihlâl edilmiştir” diyor.Türk-Yunan dengesinin bozulduğuna dikkati çekiyor.

Türkiye de AB üyesi olmadan Kıbrıs üye olamaz diyor ve Türkiye Garantörlüğünün gerektiğini yapacaktır dedikten sonra bu üyelik “Kıbrıs Türk tarafının rızasını içermediğine göre bu katılım hukuken geçersiz ve hükümsüzdür.Türkiye hukuken ve siyaseten bu kararı kabul edemez” beyanı ile açıklamasını noktalıyor.

Kuşkusuz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için de durum aynidir.

Ancak, üye yaptıkları “Kıbrıs’ın, meşru hükümetinden” izin alarak “tanımayız” dedikleri; ve işgal altında addettikleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Cumhurbaşkanımız (Talat) ile bir araya gelmeyi “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni simgeleyen bayrak vs. bulunmamasına” bağlayan AB yetkililerine Kuzey’de büro açma; keyiflerince önlerine gelen ve “birleşmeden yana olduğunu söyleyen sözde kuruluşların yetkililerine avuç dolusu para yağdırma” yetkisi tanıyan bir duruma geldik.

Türkiye henüz AB üyesi olmadan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yasalarını AB’ye uyum yasası haline getirmek uğraşı başlattık, “Kıbrıs” dedikleri Rum idaresinin üyeliğine yamalanmamız için devam eden girişimlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ve garantileri ortadan kaldırmaya dönük olduğunu görmez olduk.O halde kendi kendimize soralım: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’siz ve garantisiz bir “Kıbrıs’a” gidiş yolunun neresindeyiz?Geri dönüş imkanı kalmadığında mı uyanacağız?”

Yani Milli Lider Denktaş yattığı yerden haykırıyor:UYAN KIBRIS TÜRKÜ UYAN!...

Biz de kulağına fısıldıyoruz:
DAYAN DENKTAŞ DAYAN... GÖREVİMİZ VAR!...
 
Üst