Denktaş’ın yarım asırlık mücadelesi

BAHRİYELİ

New member
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
69
Tepkime puanı
0
Puanları
0
1927′de Baf’ta doğan Rauf Denktaş, Atatürk hayranı bir babanın oğluydu.
189479.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]İlkokul sıralarındayken, Türkiye’ye gidip pilot olmayı hayal etti. Denktaş, belki tayyareci olamadı ama, Kıbrıs Türk siyaset sahnesinde büyük bölümü toplum lideri olmak üzere yaklaşık yarım asırlık bir rol üstlendi. Çocukluğu, Atatürk’e hayran bir babanın yanında, İngiliz Yönetimi’nin baskısı altında geçti.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“İngilizin aldığı tedbiriyle Türkler de cezalandırılıyor. Türk değilsiniz, Müslümansınız. Türk bayrağı yasak. Atatürk’ün resmi yasak. Milli şiirler yasak. Bu durumda ve Türk bayrağını selamlamak için her Cuma konsolosluğun önünden geçiyoruz… Ve şapka çıkarıp selamlanıyor. Ama İngiliz casuslar var etrafta. Selamlama olmadığını anlatmak için de mendille ter siliniyor. Bunları yaşadık biz.”
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]1942’de Lefkoşa İngiliz Okulu’ndan mezun olduktan sonra, Mağusa’da tercümanlık, mahkemede memuriyet, sonra da İngiliz okulunda bir yıl öğretmenlik yaptı. 18 yaşındayken, toplum sorunlarıyla ilgilenmeye ve Halkın Sesi gazetesinde yazılar yazmaya başladı. [FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]İngiltere’de hukuk eğitimi gören Denktaş, mezun olduktan sonra Ada’ya döndü.
[FONT=Times New Roman, Times]
189481.jpg
1944’te hukuk tahsili için İngiltere’ye gitti. 1947’de mezun oldu ve aynı yıl adaya dönüp avukatlığa başladı. Denktaş, kendisi 9 yaşındayken doğan ve “işte nişanlın” diye kucağına verilen Aydın hanımla, adaya döndükten hemen sonra nişanlandı. 2 yıl sonra evlendiklerinde 25 yaşındaydı.
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Denktaş, İngiltere dönüşü 25 yaşındayken Aydın Hanım’la evlendi.
189486.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Aydın Denktaş anlatıyor:
“Çok erken, çok küçük yaşta, kendimi onun eşi olarak bildim. Ben 12 yaşımdayken, (İngiltere’ye) giderken bana bir nişan yüzüğü, nişan bileziği takmıştı. Ben gelinceye kadar arkana kimse düşmesin. Kimseye söz verme. Ben gelip seninle evleneceğim, dedi. Yani, 12 yaşımda onun eşi olacağımı biliyordum.”
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Denktaş’ın Kıbrıs Türklerinin mücadelesinde ilk önemli görevi Dr. Fazıl Küçük’ün yardımcılığını üstlenmek oldu.
189487.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]ENOSİS’E KARŞI MİTİNGDE TANINDI
Ada’ya dönüşünde, genç bir avukat olarak Kıbrıslı Türklerin mücadelesine liderlik eden Doktor Fazıl Küçük’ün yanında çalıştı. Gazeteye yazılar yazmaya devam etti. Ama Kıbrıslı Türkler onu 1948’de, henüz 24 yaşındayken, Enosis’e karşı düzenlenen ilk büyük mitingte tanıdı. İlk kez halka seslendiği bu miting, yarım asrı aşan siyasi hayatının başlangıcı olacaktı.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“Miting saati geldi gitti, kıyamet; Selimiye dolmuş taşmış. Benim de halka ilk hitabım, ilk konuşmam. Güzel bir konuşma yapmışım, kıyamet koptu. O alkışlar bizi, işte bu yola itti galiba… O gün Müderrisoğlu’nu hatırlıyorum, Allah rahmet eylesin. Yani, “drahmi kadar kıymetimiz yok” diyor şimdi Rum tarafına… “Drahmi kadar kıymetimiz yok. Neyi alacaksınız siz” diyor. Bu toprak bizimdir, filan. Ateşli konuşmalar. Ve büyük bir şey başlıyor artık. Bakıyorlar ki, oluyor bu ve olacak. O günden bugüne geldik.”

[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Denktaş, TMT yıllarında iki mücahitle…
189405.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]
Aynı yıl İngiltere’nin Kıbrıs Valisi olan Lord Winster tarafından kurulan Anayasa Konseyi’nde üye olarak çalışan Denktaş, 1949’da savcılığa atandı.
Kıbrıs’ta olayların, Rumlarla Türkler arasındaki gerginliğin artması ve siyasi mücadelenin kızışmasıyla, 1958’de bu görevinden istifa etti. Artık Kıbrıslı Türklerin mücadelesinde daha aktif bir rol oynayabilecekti.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“1957’de ben istifa edip de federasyon başkanı olunca, herkeste bir sevinç. Aydın o gün ağladı. Artık hayatımın buraya adanacağının farkındaydı. ‘Bir sene için’, dedim. ‘Bir sene halkı organize edeyim… Ondan sonra işime dönerim.’ İşte o bir sene devam ediyor!”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Aydın Denktaş anlatıyor:
“Siyaseti seviyordu. Fakat benim hiçbir alakam yoktu. Ben hiç sevmiyordum. Siyasetten nefret ettim. İçinde olduktan sonra hele, daha da nefretim çoğaldı. Bana haber geldi. Rauf Denktaş federasyon başkanı oldu diye, ben ağlayarak gittim. Hatta annem dedi ki, ‘Bugün evlenme günüm kızım, niye ağlıyorsun?’ ‘Ben kocamı kaybettim bugün’ dedim.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]EOKA’YA KARŞI MÜCADELE
Kıbrıs Türk kurumları federasyonunun başkanı olarak, bir yandan siyasi mücadele verirken, diğer yandan da Rumların 1955’te Enosis, yani Ada’nın Yunanistan’a bağlanması amacıyla kurdukları ve İngilizlerin yanı sıra Türkleri de hedef alan tedhiş örgütü EOKA’ya karşı harekete geçti.
1958’de, dönemin dışişleri bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun da talebiyle, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) temeli, Ankara’da, Özel Harp Dairesi’nde atıldı. 1958 Haziranı’nda Dr. Küçük ve Denktaş Ankara’ya çağrıldı ve Yarbay Rıza Vuruşkan’la Doktor Burhan Nalbantoğlu’nun da katılımıyla Türk Mukavemet Teşkilatı’nın 4 kişilik ilk hücresi oluşturuldu. Denktaş, “Toros” kod adıyla bir numaralı TMT mücahidi olarak kaydedildi.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“1957’ye kadar ‘Volkan’ devam etti. Kasım 1957’de yeni bir teşkilat lazım diye aklımdan geçti. Çünkü ‘Volkan’ çok disiplinli değildi. Yani harekete geçeceği günde harekete geçmiyor, geçmeyeceği günde geçiyordu. TMT bu ihtiyaçtan doğdu. Türkiye’ye bağlandı ve neticede gördüğünüz gibi 1963’ten sonraki felaketi TMT’nin yetiştirdiği kahraman fedakar insanlarımız göğüsledi.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]TMT, kısa sürede çok sayıda Kıbrıslı Türkü örgütledi. Fakat ‘Esther’ adlı balıkçı gemisiyle Türkiye’den gizlice taşınan silah ve mühimmat yetersizdi.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“Beni Gönendere’ye davet ettiler. Su borusundan silah yapıyorlar. ‘Top yaptık, gel gör’ dediler. Gece bir alana gittik. Deneme atışı yapacaklar. Dedim ki, su hendeği vardı, onun içine indirin ki bir kaza olursa bize bir şey olmasın. Beni dinleyip indirdiler. Ateşlediler. Üç beş saniye sonra başımızın üzerinden sanki jet geçti. Top karşı tarafa gideceğine, başımızın üzerinden geçti. Toztoprak içinde kalktık yerden. Nedir yavrum dedim, az kaldı öldürüyordunuz bizi… ‘Efendi, sesini duymadın mı, ne güzel sesi var, değil mi, ödü kopar Rumların’ dediler.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]YASAKLI YILLAR
Gerek Ada’da giderek daha fazla kan dökülmesi, gerekse bağımsızlık hareketleri nedeniyle kolonizasyonun dünyada sona ermeye başlaması, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’ni doğurdu. 1959’daki Londra-Zürih anlaşmalarıyla, Kıbrıs Cumhuriyeti anayasasının hazırlanması çalışmalarına katılan Denktaş 1960’ta Türk Cemaat Meclisi başkanlığına seçildi. 3 yıl sonra, 1963’te cumhuriyetin yıkılması ve Rumların saldırılarının yeniden başlamasıyla Kıbrıslı Türkler, dolayısıyla Rauf Denktaş için de zor günler yeniden başladı.
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Denktaş ve Küçük ailesi bir arada.
189408.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]
20 Şubat 1964’te, BM Güvenlik Konseyi’nde Türk toplumu adına bir konuşma yaparak, Rumların ortaklık hükümetini nasıl yıktıklarına dikkat çekti. Ama Rumların da dikkatini çekmişti; Makarios yönetimi tarafından “istenmeyen adam” ilan edildi ve Ada’ya girişi yasaklandı.
1964’te eşi ve 4 çocuğunu Ankara’da bıraktı, gizlice Erenköy’e çıkarak savaşa katıldı. Erenköy’deki çatışmalarda ölüm iki kez Denktaş’a teğet geçti.

Rauf Denktaş anlatıyor:

“Sabahleyin oturdum, kahvaltı yapacağım. Mehmet Salih, servis yapıyor, tam önüme bir şey koyacak, bahçeye bir havan topu düştü. ‘Ah vuruldum’ dedi adam. Yaralandı. Allahtan kurtuldu, iyi dostumdur. Orada olmasaydı, o mermi benim alnıma girecekti. İki tane Yunan uçağı geldi üzerimizden geçti. Çocuklar Türk uçağı zannederek ayağa kalktılar. Bağırıyoruz yatın diye. Ve daha etkili olabilmek için üç beş adım yerimden kalktım, gittim. Geri döndüğümde benim yerime başka bir genç oturmuştu. Ben onun yanına oturdum. Yunan uçağı mitralyözüyle bize ateş etti. O yanımdaki çocuk şehit oldu. Kader. Bugün çocuklara onu söyledim. Yani, hayat işte bu tesadüflerle dolu. Ama niçin biri şehit olur gider, diğeri yaşar? Bir görev var demektir. Onun için yaşatılır.”
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times] LONDRA’DA SUİKAST GİRİŞİMİ
O yıllarda, Londra’da kaldıkları otelde de başka bir tehlike atlattı.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Aydın Denktaş anlatıyor:
“Churchill Otel’e yerleştik. Tam yatacaktık, telefon çaldı. Torunum, koştu. Çocuk telefonu almasın diye Rauf yakaladı Allah’tan… Yoksa eğer alo deseydi, çocuğu kurtaramazdık. Telefonun içine öyle bir şey koymuşlar ki, alo der demez o madde gırtlağına yapıştı. Ağzından doğrudan gırtlağa girdi yapıştı. İmkanı yoktu çıkarmamıza… Nihayet su içe içe, alkol alarak, viskiyi içe içe, o madde eridi herhalde, yuttu.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]ZORLU ANKARA YILLARI
Ankara yılları, eşi Aydın Denktaş ve çocukları için de zordu.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Aydın Denktaş anlatıyor:
“Rauf, Amerika’da, Londra’da. Geliyor Ankara’da bir hafta kalıyor, tekrar dönüyor. Para yok pul yok. Rauf aldığı harcırahı bana bırakıyor, bununla idare et diye. Ama nasıl idare edeceğim. Pazara gitmeye başladım. Pazardan alışveriş ediyorum. Hamal parası o zaman 25 kuruştu, o küfeyi omzuna koyup da eve taşısın. O 25 kuruş çocuklarımın ekmek parasıydı, veremezdim, kendim taşıdım”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]1967’de yine gizlice adaya çıkarken yakalandı.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“Üzerimize gelen bir arama gemisi… Biz askeri gemi gördük zannıyla karaya çıkmak zorunda kaldık. Ormana daldık. Orman bekçisi bizi gördü. Yanımıza geldi.
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Yasaklı olduğu yıllarda Kıbrıs’a gizlice giren Denktaş, Yunan askerleri tarafından yakalanıp gözaltına alınmıştı.
[FONT=Times New Roman, Times]
189489.jpg

Elinde tabanca. Arkadaşlardan Erol’u yoklamaya çalışırken, bizden gözü kaçtığı için, bende bir tabanca vardı. O zaman çektim, şimdi senin eller yukarı, deyince, adam bir tavşan gibi fırladı kaçtı, ağaçların arasından… Çavuş buradadırlar, diye bağırarak bir yere gitti. Bir süre sonra cipler dolusu asker geldi etrafımızı sardı. Yapmamız gereken mağaradan çıkmaktı. Aksi takdirde bizi vururlardı. Çıktık, buradayız diye, seslendik. Ben silahı çalılıkların içerisine saklamıştım. Halk toplanmaya başladı. Bir tanesi beni tanıdı. Tanıyınca oradaki askere ‘Ben komutanı görmek isterim’ dedim. Çünkü linç de edebilirler bizi. Aldı beni içeriye. Dedim ki; ‘Ben yanlış bir isim verdim. Çocuklarınız çok heyecanlıydı. Ben Rauf Denktaş’ım’ dedim. ‘Ne…?’ dedi. Baştan aşağı süzdü beni. ‘Emin misin’ dedi. ‘Öyleyim, Rauf Denktaş’ım’ dedim. ‘Niye geldin’ dedi. ‘Kapıdan koymadınız, pencereden gelmeye mecbur oldum’ dedim, ‘evime geldim’. 7 tane Yunan subayı, oturdu. Niçin, niçin geldin. Biri bitirdi, öteki. Biri bitirdi, öteki. Bu üç gün devam etti. Üçüncü gün Klerides’le Yorganis bizi ziyarete geldi. Meğer, sonra bana Klerides söylüyor. ‘Seni öldüreceklerinden korktuk, başımızı belaya sokacaktın. Biz, onun için hükümetin işidir diye, seni Yunanlılardan almak istiyoruz…’
Üçüncü gün istihbaratı bitirdiler. Klerides başardı, bizi hapishaneye aldılar. 10-15 gün de orada kaldık. Nümayişler oluyor, hem Kıbrıs’ta hem Türkiye’de, Denktaş’ı serbest bırakın diye. Birleşmiş Milletler araya girdi, Türkiye araya girdi. Geriye baktığımızda şimdi, zaten yola çıktığında artık bir ip kopuyor. Aileyle irtibatını zihinden kesiyorsunuz. Bunları düşünerek ileriye gidemezsiniz. Onları bıraktım, Allah’a… Eşime bir mektup bıraktım. Bir şey olursa, bunu lütfen Demirel’e götür diye… Evlatlar sana emanettir, diyerek yola çıktık, sonumuz bu oldu, kabilinden bir mektup bırakmıştım.”
[FONT=Times New Roman, Times]Aydın Denktaş anlatıyor:
“O geceyi ağlayarak uykusuz geçirdim. Ertesi gün doğru Başbakan’a Sayın Demirel’e gittim. ‘Bize haber vermeden girmeyecekti’ dedi.”

[FONT=Times New Roman, Times]Süleyman Demirel anlatıyor:
“Bir gün Denktaş kayboldu yok. Arayın bulun dedik. Bir süre sonra duyduk ki Kıbrıs’a gitmiş, paraşütle mi ne inmiş, Rum’un eline düşmüş. Nasıl telaşlandık. Çünkü herkes biliyordu ki, Denktaş’ın oynayacağı rol muhteşem olacaktır. Neyse bütün diplomasiyi çalıştırdık. Denktaş’ı onların elinden kurtardık.”

[FONT=Times New Roman, Times]Glafkos Klerides anlatıyor:
“Denktaş Kıbrıs’a geldi ve sonra tutuklandı. Onu görmeye gittim. Hilton Oteli’nin karşısında şimdi karakol olan bir yer var, orada tutuluyordu. Çok eskiden de orası akıl hastanesiydi. Onu görünce şakayla karışık ‘Burada ne işin var Rauf’ dedim. Çünkü söylediğim gibi orası eskiden akıl hastanesiydi. Rauf ise ‘Siz koydunuz buraya’ dedi.”
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Yasaklı yıllardan sonra Ada’ya yeniden dönüş…
189488.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]KLERİDES’LE GÖRÜŞMELER
1968’de yasağın kalkmasıyla döndüğü Ada’da mahşeri bir kalabalık tarafından karşılandı. 1968’de, Beyrut’ta Klerides’le bir araya geldi.

Glafkos Klerides anlatıyor:
“Denktaş’la 1950-51 yıllarında tanıştım. O savcıydı, ben de savunma avukatıydım. O dönemde birbirimizi çok yakından tanıdık. O dönemden hatırladıklarıma göre, Denktaş çok iyi bir avukattı, deneyimliydi. Mahkemedeki sorgulamalarda çok başarılıydı, savcı olarak davayı sunuşu çok iyiydi, bir noktayı kendi avantajına çevirmede çok başarılıydı. Evet çok iyi bir avukattı. Sonra tabii adanın siyasi meseleleriyle ilgilenmeye başladı. Müzakereler sırasında ilk görüşmemiz Lübnan’da oldu. Artık masaya oturup farklılıkları çözmenin zamanı geldi dedik. Kıbrıs’a döndüğümüzde ofislerimizde değil, benim ya da onun evinde buluşuyorduk.”
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Dönemin BM Genel Sekreteri Butros Gali ve Rum Yönetimi lideri Glafkos Klerides’le…
189494.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]BARIŞ HAREKATI
Müzakere sürecinde, Kıbrıslı Türklerin temsilcisi olarak başladığı göreve 1973’ten sonra toplum lideri olarak devam etti. 1973’te Kıbrıs Türk yönetim başkanlığına seçilerek, “Kıbrıs Türk toplumunun lideri” sıfatını, Doktor Fazıl Küçük’ten resmen devraldı. 1974 ise Ada’nın tarihindeki bir başka dönüm noktası oldu. Yunanistan’daki albaylar cuntasının EOKA-B aracılığıyla Makarios’a karşı yaptığı darbeyi, Türkiye “Barış Harekatı” adını verdiği askeri müdahaleyle yanıtladı.
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Denktaş, BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim ve Rum lider Makarios’la…
189495.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“Asaf bey bizim evden geçmiş. Beni sormuş. İçeride yok demişler. Akşama arayabilir demiş. Ben bundan bir şey çıkartmadım. Akşam üstü beni aradı. Gittim, küçücük bir ince kağıdın üstünden, işte beklediğin oldu dedi. Büyük heyecan, büyük sevinç, büyük olay, öpüştük… Orada bayraklar da var. Dedi ki, yarın saat 5’te gelecekler. Saat 10’dan önce kimsenin bilmemesi lazım. Sen saat 5’te açıklama yaparak, halka duyuracaksın. Ve hazırlanmaya başladık. Bende Avusturyalı irtibat subayı vardı. Bizimle kalıyordu. Çocukla, Aydın tatile gitmişlerdi, 10-15 gün önce. İki subay burada kalıyor, o gece onlara ben, çok güzel şarap verdim, hadi siz, yatın, dedim. Gittiler yattılar. Saat 4e uyandırdım. Kalk, dedim, ne var, dedi. Müdahale var, dedim. Ne müdahalesi, dedi. Türk müdahalesi, dedim. O merdivenleri o adam pantolonları giyerek indi. Hala nasıl düşüp kafasını, boynunu kırmadı, şaşarım. Telefonu çeviriyor, ses yok. Karargaha haber vereyim, diye.. Telleri kestik, dedim. Bir anons yapıldı, ses seda yok. Bir şey yok. Saat farkımız varmış. O zaman saatiyle 1 saat fark. Bir saat ecel teri döktüm. Hayatımda en korktuğun an nedir deseler o andır. Bir daha günleri yaşamak istemiyoruz. Ne Rum ölsün, ne Türk ölsün”
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger ile…
189491.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Orhan Birgit anlatıyor:
“Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nde Bayrak Radyosu’nu dinliyorduk. Nihayet Denktaş’ın sesini zayıf da olsa duyduk; saat farkı nedeniyle 50 dakika kadar erken. Oldukça heyecanlandık.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]36 YILLIK MÜZAKERE SÜRECİ [FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]
189304.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]
1968’de başlayan toplumlararası görüşmeler, 1974’ten sonra da çeşitli aralıklarla sürdü. Denktaş, 2004 yılına kadar tam 36 yıl boyunca müzakere masasında Kıbrıslı Türkleri temsil etti. Klerides’in ardından müzakere masasında karşısına, sırasıyla karşısına Makarios, Kiprianu, Vasiliu, tekrar Klerides ve Papadopulos oturdu.
5 Rum Yönetimi liderinin yanısıra, 5 Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, 6 Türk cumhurbaşkanı ve 13 başbakanıyla çalıştı.
36 yıllık müzakerecilik yaşamında, taviz vermeyen tutumunun yanısıra, hem görüşmelere renk kattı hem de zaman zaman gerginleşen ortamı yumuşattı.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“Gülünç vaka. Makarios’la konuşuyorum. Neyse arada da ihtiyaç görmek için dışarı çıktım. Geldim, Makarios’u nasıl taciz edeyim. Dedim ki, bir şey soracağım, size… Nedir? dedi. Ben 3 kere çıktım siz hiç çıkmadınız. Bu cüppenin altında mekanizma mı var. Çişinizi oraya mı yaparsınız, diye. Makarios, bozuldu. Ben senin kadar çay içmedim, dedi”
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]İyi bir fotoğrafçı olan Denktaş, müzakerelerde gerginleşen ortamı yumuşatmak için fotoğraf makinasını kullanırdı.
189500.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]
Hiçbir zaman elinden düşürmediği fotoğraf makinesini, hem müzakere sürecini belgelemek için hem de diplomasinin bir aracı olarak kullandı.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“Öyle bir ayağınıza basarlar ki bağırmak mecburiyetinde olursunuz. Ondan sonra bakarsınız ki yapmayacağım şeyi yaptırmışlar. Yumuşatmam lazım benim. Yumuşatma metodum. Derhal fotoğraf makinamı çıkarıp, senin şu vaziyette fotoğrafını çekeceğim tarihe mal edeceğim, derdim. Onun üzerine hava yumuşar.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Gençlik yıllarından beri tanıdığı Klerides’le müzakereler sırasında birbirlerine anlattıkları fıkralar ve yaptıkları şakalar, çoğu zaman masadaki diplomatların büyük şaşkınlık yaşamasına neden oldu.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Glafkos Klerides anlatıyor:
“Denktaş’ın güzel bir mizah duygusu var. Galiba benim de öyle. Ne zaman müzakerelerde ortam çok ısınsa ya o ya da ben bir espri patlatır, ortamı yumuşatırdık. Amerika’da ameliyat olduğu zamanı hatırlıyorum mesela. Ona Kıbrıs’tan telefon ettim, nasılsın dedim. ‘Ben en kötü düşmanımı aramazdım’ dedi. ‘Sağol Rauf’ dedim. ‘Beni güldürme dikişlerim var’ dedi. Aslında birbirimize anlattığımız çok fıkra var ama televizyonda anlatılmaz.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Birbirleriyle şakalaşmayı ihmal etmeyen Denktaş ve Klerides, zor anlarında da birbirlerine destek oldu.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]3 ÇOCUĞUNU KAYBETTİ
Bir yandan zorluklarla dolu bir siyasi mücadele veren Rauf Denktaş ve eşi Aydın Denktaş, tam 3 kez evlat acısı yaşadı. İkibuçuk yaşında bir kızlarını kaybettiler.
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Politik mücadeleyle geçen bir ömür içinde Denktaş ailesinin, en trajik dönemi altı çocuklarından üçünü kaybettikleri yıllar oldu.
189490.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]
7 yaşındaki oğulları Münir ise bademcik ameliyatı sırasında hayatını kaybetti. Ailenin son acısı ise, 1985’te trafik kazasında aralarından ayrılan ilk çocukları Raif oldu. Denktaş, Kıbrıs davasındaki aralıksız mücadelesi nedeniyle, çocuklarının yasını bile yaşayamamaktan yakındı.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“7 yaşındaki oğlum Münir’i, bademcik ameliyatında kaybettik. İngiliz Türkleri tutuklamıştı, ilk defa olarak, kamplara koydu. Onları kurtarmak için Fatin Rüştü beyle buluşmak üzere İstanbul’a gittim. Ama gitmeden önce, çocuk da ikide birde bademcikten yatıyor. Arkadaşımız Burhan Nalbantoğlu, kulak burun boğaz uzmanı, ameliyat yapalım, dedi. O zaman da Cumhuriyet gazetesinde 8 yaşında bir kız çocuğunun bademcik ameliyatında öldüğünü gördüm. Doktor Küçük; Nalbantoğlu, Aydın, karar verdiler, beş dakikalık iş, yapılsın diye. Çocuk ameliyatta kalıyor. Bunun haberini İstanbul’da aldım. Ben gelmeden cezanesini yaptılar. Cenazesinde bulunamadım. Döndüğümde mezarına gittim ve kendi kendime, “Sana ne kadar bakabildim ki, şimdi yasını tutacağım”, gibi kendi kendimi suçladım. Tabii bu, ikimiz için de büyük bir felaket oldu. Daha büyük felaketi Raif’le yaşadık. Ümid ederim ki, şimdi daha boş olduğumda, hakikaten ağlarım. İhtiyacım var.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]FALCININ KEHANETLERİ TUTTU
Bu zaman zarfında, 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devletini, 1983’te ise en büyük hayallerinden biri olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini kurdu. 40 yıl önce 1943’te, İngiltere’ye tahsile giderken uğradığı Mısır’da vakit geçirmek için gittiği falcı, devlet kuracağı kehanetinde bulunmuş ama buna gülüp geçmişti.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“Bekleme odasında da bir defter var. İşaretli yerini açtık ve Churchill diyor ki; Afrika’ya geçerken, buraya geldim. Bana, devlet idare edeceğimi söyledi. Şimdi 1941’de yazıyor. İşte başbakan olarak tekrar geliyorum. Başbakan olacaksın dedin oldum, şimdi başbakan olarak tekrar geliyorum ve savaşın akıbetini filan diye bir yazı orada. Tabi bizi etkiledi. İçeri girdiğimde bana 6 çocuğum olacağını, 3 çocuğumun öleceğini filan söyledi. Ve bir devlet kuracaksın dedi, çıkışta güldük. Dışarıda arkadaşlara söylediğimde kahkahalarla güldüler. Bu savaş ortamında herkese aynı şeyi söylüyor herhalde dedik.”

Ama kehanet kararlıydı ve bu kararlılığı Denktaş üstlenmişti.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]İlter Türkmen anlatıyor:
“Denktaş, bağımsızlık istiyordu. Bağımsız bir devlet kurulsun istiyordu. Bunu endişeyle karşılayanlar da vardı, nasıl bir tepki görürüz diye… Birleşmiş Milletler’nin tepkisi ne olacak. Ama düşündük taşındık, bu fikri desteklemeye karar verdik”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]İnal Batu anlatıyor:
“Büyük kararlar öncesindeki herkes gibi o da heyecanlıydı. Attığı adımın önemini biliyordu. Hepimizi yanıltan ABD ile İngiltere ikilisinin KKTC’nin tanınmaması için yaptığı baskı oldu. Sayın Denktaş’a güven mektubunu veren ilk diplomat benim. Biz Denktaş’la bir süre tecrit içinde yaşadık. Bizi ziyaret eden Batılı diplomatlar artık gelmemeye başladı.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]1983’te yeniden Güvenlik Konseyi’nde konuştu. Masaya vurarak, “Bir yandan yaşadıklarımızı görmezden gelip, bir yandan da insanlık onurundan bahsetmeyin” dedi.
Akıcı İngilizcesiyle, hitap gücüyle ve Kıbrıs konusuna hakimiyetiyle yaptığı konuşmalar çoğu kez yabancı diplomatları da etkiledi.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]İlter Türkmen anlatıyor:
“Londra’daydım. Londra’dan Genel Sekreter Perez de Cuellar’ı aradım. Cuellar, dedi ki, ‘İlter, anlatamam, sana, Dentaş ne kadar güzel konuşma yaptı. Ben iftihar ettim’. Denktaş’ı çok severdi.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]20 YIL CUMHURBAŞKANLIĞI YAPTI
KKTC kurulduktan sonra da Denktaş, önce Rum Yönetimi liderleri Kiprianu, Vasiliu, Klerides ve Papadopulos ile görüştü. 1985, 1990, 1995 ve 2000’de seçimleri de kazanan Denktaş, 20 yıl KKTC cumhurbaşkanı olarak görev yaptı. Fakat 1990’lardan itibaren, hem kurucusu olduğu merkez sağdaki Ulusal Birlik Partisi hem de sol partiler Rauf Denktaş’a yönelik eleştirilerinin dozunu artırmaya başladı.
Siyasi hayatındaki en zor yıllarını ise, 2000 yılında yeniden seçilmesinin ardından, cumhurbaşkanlığının son döneminde yaşadı. “Uzlaşmaz” olduğu yönündeki eleştirilerin arttığı bir dönemde sürpriz bir çıkış yaptı. 1977’de Makarios’a mektupla yaptığı çağrının bir benzerini tekrarladı ve Kasım 2001’de bu kez Klerides’i yüzyüze görüşmeye çağırdı.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]SAĞLIK SORUNLARI
İlk görüşmede Denktaş’ın davetini kabul eden Klerides, yaklaşık 26 yıl aradan sonra sivil otomobiliyle KKTC’ye geçti ve cumhurbaşkanlığı sarayındaki akşam yemeğine katıldı. Ardından da Denktaş, Güney Kıbrıs’a geçerek iade-i ziyarette bulundu. Ada’da yaşanan bu tarihi ziyaretler, Denktaş ve Klerides’in, 1968’de başlattıkları toplumlararası görüşmeleri bu kez sonuçlandıracakları yönünde iyimser bir havanın oluşmasına yol açtı. Hedef, Aralık 2002’den önce bir anlaşmaya varılması ve adanın bir bütün olarak Avrupa Birliği’ne girmesiydi.
Klerides’le yapılan onlarca görüşme uzlaşma sağlamaya yetmedi, ama BM’yi çözüm için girişimde bulunmaya teşvik etti. Denktaş-Klerides görüşmelerinde arabulucu olarak görev yapan BM’nin Kıbrıs özel temsilcisi Alvaro de Soto’nun da katkılarıyla, Genel Sekreter 11 Kasım’da liderlere kendi adıyla anılan planı sundu.
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]
[FONT=Times New Roman, Times]
189307.jpg
O tarihte Denktaş, New York’ta açık kalp ameliyatı olmuştu. Denktaş’ın ameliyat sonrasında iyileşmesi, kilosu ve komplikasyonlar nedeniyle uzun sürdü.
[FONT=Times New Roman, Times]Kızı Değer Denktaş anlatıyor:
“Bu ameliyat ansızın çıktı, ansızın ameliyat yapılıyor. Bir hafta içinde seni geri göndereceğiz, diyorlar ve babam da orada diyor ki, ben bu oyuna nasıl geldim, diyor… Ve Anneme yalvarıyor ‘Aydın beni evime götür, burada ölmek istemiyorum’ diyor.”

[FONT=Times New Roman, Times][FONT=Times New Roman,Times]ULUSLARARASI BASKI ARTTI
O günlerde Denktaş’a, Annan Planı’nı kabul etmesi yönünde hem Ankara’dan telkin, hem de uluslararası toplumdan baskı geliyordu. Fakat Denktaş kararlıydı.

[FONT=Times New Roman, Times]Aydın Denktaş anlatıyor:
“O zor günlerde, hastaneyi daireye çevirdiler. Bir odasını yazıhane gibi yaptılar. Adam kendine malik değil. Zorla yataktan kaldırıyorlardı. Oturtuyorlardı. İlla o Annan Planı’nı imzalasın diye. İmzalamam, dedi. İmzalamayacağım dedi”

[FONT=Times New Roman, Times]2 ay sonra adaya döndüğünde zayıf ve bitkindi. Rahatsızlığı tam olarak geçmediği için kısa bir süre sonra tedavi için bu kez Ankara’ya gitti. Aklında yine Annan Planı vardı.
[FONT=Times New Roman, Times]Kızı Ender Denktaş anlatıyor:
“Annem orada rahatsızlandı, grip oldu ve yanında odada ben kalmak zorunda kaldım. Bir gece yatıyoruz. Ve babam şahadet getiriyor. Yatıyor ve benim orada olduğumu bilmiyor. Uyur vaziyette şahadet getirdi; ‘Allahım eğer Kıbrıs Türkü yok olacaksa, bana bunu gösterme, şimdi al canımı ve kurtar beni.’ Sürünerek, o zaman çıktım, anneme koştum. Anne, dedim, babam böyle söyledi. Ve bana dedi ki, uykusunda veya bilinçaltı bunu söyler, deşarj olur, bırak sakın uyandırma.”

[FONT=Times New Roman,Times]ANNAN PLANI VE ANKARA İLE İLİŞKİLER
Aynı günlerde, Annan Planı’nın kabul edilmesini isteyen siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları, Lefkoşa’da onbinlerce kişinin katılımıyla gösteriler düzenledi. Denktaş bu gösterilerde hedef tahtasındaydı.
Onu en sert eleştirenlerden bir de Mehmet Ali Talat’tı.

[FONT=Times New Roman, Times]Mehmet Ali Talat anlatıyor:
“Bütün politikasının şekillendiği dönem, soğuk savaş dönemidir. Herşey gerginlik üzerine kurulmuştur. O nedenle halktan koptu. Denktaş’ın esas istediği bölünmeyi tamamlamak ve işi orada bitirmek. Yeni bir Hatay örneği yaşatmanın peşindeydi. Bunun olmayacağını bilmesine rağmen bu macerayı yaşadı ve Kıbrıs Türk halkına yaşattı. Papadopulos’u bütün Kıbrıs adına Avrupa Birliği’ne soktu.”
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]New York’ta yapılan Annan Planı görüşmeleri sırasında Denktaş, Papadopulos ile çetin pazarlıklar yürüttü.
189305.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Uluslararası baskılar yoğunlaştığında sert tepki vermekten kaçınmadı.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“Verheugen, Verheugen, diyorsunuz. Verheugen’in bu görüşmelerde söz söyleme hakkı yoktur. Kendisine söz söyleme hakkını kim verdi, karışma hakkını kim verdi. Hangi hakla benim insanlarımın üzerine bir Nazi generali gibi yahut çavuşu gibi yürüyor. Bar bar bağırıyor, diplomasinin neresinde var bu… Ayıptır bunlar. Ve bu kadar tarafgirlik olmaz”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak Denktaş’la çalışan Süleyman Demirel ve 1974’teki askeri harekatta başbakan olan Bülent Ecevit, Denktaş’ın sadece Kıbrıslı Türklerin değil, Türkiye’nin, hatta dünya Türklerinin simge isimlerinden bir olduğu görüşünde.
[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Bülent Ecevit anlatıyor:
“Görevini sadece Kıbrıs Türklerine yönelik değil, bütün Türklere yönelik olarak yürüttü… Yalnız KKTC için değil, bütün Türkiye için sorumluluk taşıyan bir insan.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Süleyman Demirel anlatıyor:
“Sayın Denktaş, bu hizmeti görürken sadece Kıbrıs halkı için görmüyordu. Bu hizmet görürken Türkiye’nin menfaatleri için de görüyor, Türk dünyasının bayrakları için de görüyor. Bana göre kendisi kahramandır.”

Ama 2002 Kasım seçimleriyle Türkiye’de de iktidar ve siyasi kadro değişmişti. Denktaş’ın AKP Hükümeti’yle de yıldızı bir türlü barışmadı. Denktaş, belki de ilk kez Türkiye başbakanı ve dışişleri bakanıyla medya aracılığıyla tartışmaya girdi. Mümtaz Soysal’ın danışmanlığı nedeniyle Denktaş ve AKP Hükümeti arasında başlayan görüş ayrılığı, Annan Planı konusunda iyice suyüzüne çıktı.
Nisan 2004’teki referandumda, halkın yüzde 65’inin Annan Planı’nın kabul etmesinin yanısıra, Ankara’nın da plandan yana tavır koyması, cumhurbaşkanlığını bırakma kararında etkili oldu.
[FONT=Arial, Trebuchet MS, Helvetica]Denktaş, cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan Talat’a görevi gönül rahatlığıyla devredeceğini söyledi.
189498.jpg

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“Bütün çalıştığım hükümetlerin hedefi vardı. O hedef KKTC’yi korumak, yaşatmak ve tanımaktı. Annan Planı kabul edilince, bu hedef ortadan kalktı. Ben, onun için yürüyemedim. Birine karşı kötü duygum var, yahut kırıldım bilmem ne için değil. İkazlarımın dikkate alınmaması karışsında ben bu yolu yürüyemem. Ama ikazlarıma devame derim.”

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times][FONT=Times New Roman,Times]SADECE CASTRO DAHA ESKİ
80’inci yaş gününde, dünyada sadece Küba lideri Fidel Castro’nun Denktaş’tan daha eski bir siyasi kariyere sahip olduğunu yazan Rum gazetesi Cyprus Mail, onu “çok zeki ve sempatik bir siyasetçi, hukukçu, eski milis beyni, fotoğrafçı, şair, sıradan aile babası, hayvansever ve manipülasyon ustası” olarak tanıttı.
Denktaş ise yarım asırı aşan siyaset yaşamını şu sözlerle özetledi: “Mücadele, çile, sabır, anavatana güven, bağımsızlık… Kaybetme! Kaybedersen kaybolursun!”
Denktaş, kimilerine göre günahlarıyla, kiminelerine göreyse sevaplarıyla anılacak. Ama 81 yaşında cumhurbaşkanlığından ayrılsa da dünyada, adı ülkeleriyle birlikte anılan, az sayıdaki liderler arasında yer alacak. Denktaş’ın hayatı Kıbrıs’ın yakın tarihini, Kıbrıs’ın yakın tarihi de Denktaş’ı anlatacak.

[FONT=Times New Roman, Georgia, Times]Rauf Denktaş anlatıyor:
“21 yaşındaydık. Karşılarına dikildik. 2005. EOKA yılı. 81 yaşındayım. Karşılarında duruyorum. Gençliğin de dikilmesini ve barış istiyoruz. ‘Avrupa Birliği’ne de gireceğiz ama KKTC’den vazgeçerek, egemenlikten vazgeçerek değil’ mesajını bütün dünyaya vermek için göreve devam edeceğiz.”
 

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Yazarı Rauf Denktaşımız olan "DENKTAŞ'IN HATIRALARI" kitabını okumanızı tavsiye ederim. Ayrıca Bahriyeli Beye teşekkürler. Sanırım Denktaşın hayatını anlatan kısa ve öz yazılardan birisini paylaşmış.
 

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
KIBRIS DAVASININ BAYRAKLAŞAN İSMİ SEVGİLİ CUMHURBAŞKANIM SİZİ ÇOK SEVİYORUZ...İNŞALLAH TEKRAR KIBRIS TÜRK'ÜNÜN BAŞINA GEÇMENİZ MÜMKÜN OLUR...SİZ KIBRIS TÜRK'ÜNÜN ATATÜRK'ÜSÜNÜZ...ALLAH SİZE SAĞLIKLI UZUN ÖMÜRLER VERSİN SEVGİLİ CUMHURBAŞKANIM.


Bu güzel paylaşım için, size çok teşekkür ederim kardeşim.:)
 

ARIKBUKA

Halkla İlişkiler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
920
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Akp zihniyetinin, susturulması için türlü baskılara mağruz bıraktığı büyük önder.Yolun yolumuzdur.Saygı ve sevgiyle selamlıyorum sizi.
 
Üst