Durum Analiz-1

hazaryalı

-Otağ Hanı-
Katılım
26 May 2008
Mesajlar
131
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Aşağıdaki uzun ve ilginç yazı alıntıdır. Yazının sonunda yazarın adı vardır.

DURUM ANALİZ / 16 DAKİKALIK BİR CD’NİN YIKACAĞI BİR HÜKÜMET İÇİN, DARBE HAZIRLIĞI YAPMAYA GEREK VAR MI YA DA KARTAL DA TAVUK DA KANATLI BİR KUŞTUR AMA TAVUKLAR UÇAMAZ?!

Durum Analiz?!

4 Kasım’daki ABD Başkanlık seçimleri, İsrail & İran restleşmesi ve 2008 YAŞ süreci bağlamında, 14 Temmuz 2008 tarihi ile manzara-i umumiye…
(…)
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin, terör örgütü davası açılabilmesi için Ergenekon iddianamesinin Yargı’ya havale edildiğini açıkladı. Darbe günlükleri iddianame içinde yer almıyor!
(…)
Hurşit Tolon, Şener Eruygur, Sinan Aygün vb isimler ek iddianame düzenlenecekmiş. Bu anlamda bir soru: Ergenekon 7’nci Dalga’da Ahmet Necdet Sezer, Aydın Doğan, Cem Uzan, Fatih Çekirge, Murat Çelik, Can Ataklı vb isimler, 2003-2004 tarihli sözde günlük notları üzerinden gözaltına alınabilirler mi?!
Bir başka soru:
AKP, devlet mi?!
Savcı devlet derken, AKP iktidarına karşı eylemleri mi kastetmek istedi?!
AKP iktidarı yerine yeni bir siyasi iktidar hazırlığı yapmaya çalışmak, “ek iddianamelik” bir eylem midir?!
(…)
Abdüllatif Şener, AKP’den istifa edip yeni bir parti kuracağını açıkladı. Aynı zamanda Erdoğan’la görüşüp bu kararı aldığını, AKP Genel Sekreteri İdris Naim Şahin’in de Erdoğan’ın talimatı ile kendisini kapıya kadar uğurladığını söyledi. Kamuoyu bunu anlamalı dedi. Yani AKP kapatılırsa, Gül / Erdoğan ayrışması yaşanacak, ben bu yeni partiyi Erdoğan adına kuruyorum mesajı vermiş olmadı mı?!
(…)
Medyada, Ergenekon soruşturması bağlamında Orgeneral Hurşit Tolon ile Ülkücü Ramiz Ongun arasında geçen konuşma diyalogları yayınlandı! Bu diyaloglarda Ongun, CHP gibi düşünen Tolon’a haddini bildiriyor! Fakat aynı Ramiz Ongun, neden bunca zamandır perde arkasında Erdoğan’la kolkola dolaştığını açıklamıyor! MHP içindeki ayrışmaya göre Devlet Bahçeli Gül’ü, Ramiz Ongun, Erdoğan’ı destekliyor! Tolon ise emekli olduktan sonra yaptığı ziyaret trafiği ile siyasete ısındığını ortaya koyuyor! Türk siyasi yaşamında 4 yıldızlı bir Başbakan yok ama Cumhurbaşkanımız çok, değil mi?!
(…)
İsrail’in İran saldırısı öncesinde Fransa’da mini bir zirve yapıldı! ABD Başkanı Bush’un güdümüne giren Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Filistin lideri Abbas ve İsrail Başbakanı Olmert ile medyaya el ele poz verdi. Türkiye Başbakanı Erdoğan ve Suriye Cumhurbaşkanı Esad ile de görüştü! Gündemde tek konu vardı, İsrail’in İran’a saldırısına destek vermek! Türkiye’nin İran operasyonu öncesinde Başbakan Erdoğan nezdinde temsil edildiği mini liderler zirvesinden, Erdoğan sıkıntılı ayrıldı! Çünkü, zincirdeki kilit halka o!
(…)
İsrail’in İran’ı Türkiye üzerinden vuracağı iddia edildi!
Vatan gazetesi, sayfalarında bu iddiaya şöyle yer verdi:
ABD ve İran arasında son haftalarda her geçen gün alevlenen nükleer gerilim dün doruk noktasına ulaştı. The Sunday Times gazetesi, Pentagon’dan üst düzey bir kaynağa dayanarak verdiği haberde ABD Başkanı George Bush’un İran’ı vurmak için işaret bekleyen İsrail’e “sarı ışık” yaktığını yazdı. ABD’li yetkili bu gelişmeyi, “Başkan Bush, İsrail yönetimine tüm hazırlıklarınızı yapın ve tamamlayınca bana bildirin mesajını gönderdi” şeklinde tarif etti. Buna göre, İsrail yönetimine operasyon sırasında bölgedeki 32 Amerikan üssünden herhangi birini kullanamayacakları ve Amerikan güçlerinin askeri anlamda kendilerine yardım edemeyeceği de aktarıldı. Times’a göre Pentagon’daki birçok generalin ve Bush yönetimindeki önemli isimlerin itirazlarına rağmen Bush görev süresi dolmadan, İsrail’in İran’ın nükleer tesislerini vurma planına onay vermeyi planlıyor. Ancak bu kağıt üzerinde durduğu kadar kolay görünmüyor. ABD’deki en şahin kanatta yer alan yetkililere göre bile, “İsrail, 60 yıllık tarihinin en zor operasyonuyla” karşı karşıya kalacak. Saldırının başarılı olabilmesi için operasyonun İran’ın nükleer programını en az 5 yıl geriye götürecek zararı vermesi gerekiyor. 3 büyük hedef İran’ın uranyumu gaza çevirdiği İsfahan nükleer tesisi, gazın sentifüjlerde uranyum zenginleştirmek için kullanıldığı Natanz nükleer tesisi ve plütonyum üretiminin yapıldığı Arak santrali olacak.
(…)
3 Aralık 2003 tarihli Genelkurmay’da yapıldığı ileri sürülen ve Hilmi Özkök’ün tarih doğru diye paraf ettiği, AKP Hükümeti’ne muhtıra verilmesi istemi ile komutanların kendi aralarında yaptıkları tartışma diyaloglarına gelince…
Durum analiz:
Birincisi, yayınlanan konuşmalar kahvehane sohbeti düzeyinde! Komutanlar bu esvapta bir görüşme yapmışlarsa, bu konuşmanın daha teknik ve stratejik dozunun yüksek olması gerekmez mi?!
İkincisi, bu diyalogları esas alacak olursak, komutanlar AKP’nin Türkiye’yi uçuruma sürüklediği konusunda hemfikirler! Komutanlardan sadece Hilmi Özkök, muhtıra verilmesine karşı! Bu diyaloglardan Komutanlar’ın görevlerini doğru yaptıkları, AKP’nin yanlışlarına ortak olmadıkları anlaşılıyor! Yani mevcut sızdırma diyaloglar üzerinden dönemin generallerinin, kendilerini kamuoyu önünde aklamaya çalıştıklarını söyleyebilir miyiz?!
İddia edilen şu: Asker darbe yapmak istedi, Özkök de bu darbe girişimini önledi! İyi güzel de, tüm komutanlar darbe konusunda hemfikir ise Özkök tek başına bu darbe girişimini nasıl önlemiş?! Bu noktada bir bilgi eksikliği ya da illüzyon yok mu?!
Bu anlamda AKP Medyası’na, AKP Demokratları’na bir soru:
Misal, ABD & İsrail; AKP’nin söz verdiği halde İran saldırısında yan çizmesi üzerine Eylül ortalarında, Emniyet içinde örgütlenen Fetullahçı, AKP’li Emniyet Müdürleri’nin kendi aralarında yaptıkları “muhalif sesleri kısma, korkutma, sindirme” anafikirli “toplantı diyalogları”nı medyaya sızdırmaları halinde, nasıl bir demokrasi ya da karşı darbe tablosu ortaya çıkar dersiniz?!
(…)
Emekli Oramiral Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen “Darbe Günlükleri’nin, Emniyet İstihbarat tarafından eklemeler yapılan bir “çakma”, “kolaj günlük” olduğu gün geçtikçe anlaşılıyor!
Bu arada anlaşılan bir şey daha var:
O da AKP iktidarında sponsorlarla yükseltilen Örnek ailesinin, boş yere yükseltilmediği, böylesi bir operasyonda kullanılmak için önlerinin Gülen Cemaati tarafından özellikle açık tutulduğu!
Ezcümle, hem kuru fasülye yiyeceksin hem de gaz yapmasın diyeceksin, bu mümkün mü?!
(…)
Bir soru:
Darbe tartışmaları, diyalogları ne zaman gündeme geldi?!
1 Mart Tezkeresi’nin reddedilmesinin hemen ardından!
1 Mart Tezkeresi’ne karşı olduğu öne sürülen komutanların, 1 Mart Tezkeresi’nden hemen sonra darbeci oldukları gibi bir tablo önümüze çıkıyor!
Bir şey daha var:
Dönemin komuta kademesinde adları geçen komutanlardan, Şener Eruygur, Hurşit Tolon gibi komutanların CHP’ye yakın oldukları anlaşılıyor!
Hilmi Özkök ise AKP’li olduğu iddia edilmesine rağmen, hukuk devleti kuralları içinde hem AKP’ye, hem CHP’ye hem de diğer partilere eşit mesafede durmayı başardığı ortaya çıkıyor!
Bir nokta daha var:
1960, 1971, 1980, 1997’de açığa çıkmayan darbe süreçleri, nasıl oluyor da AKP iktidarında ortaya çıkıyor?!
Bu işte bir psikolojik harekat, AKP’ye ulusalcı yapılar üzerinden küresel aksta yollanmış olan saklı bir mesaj olamaz mı?!
Vs vs vs…
(…)
Hilmi Özkök, özetle diyor ki:
“Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az!”
Deniliyor ki, Hilmi Özkök net konuşmuyor.
Atalarımız, lafın tamamı aptala söylenirmiş, derler.
Bu bağlamda Hilmi Paşa gibi küresel oyunu çok iyi bilen bir stratejist mealen şöyle diyor olmaz mı:
1 Mart Tezkeresi öncesinde; ABD & İsrail’e, yani küresel sermayeye söz verip tutmadınız, hedef olarak da TSK’yı gösterdiniz, Dünya da, Türkiye de, bölge de karıştı!
Şimdi de ABD’deki Başkanlık seçimleri öncesinde “Deliğe süpürmeyin bizi İran saldırısında kullanın” diye ricacı oldunuz! Verdiğiniz sözü tutmamanız halinde, yani partiyi kapatıp kaçma ihtimali halinde, kurgu olan gerçek olabilir.
Yani, İsrail & ABD, Türkiye’de yarım kalan 28 Şubat süreci’ni tamamlamak isteyebilir!
Bu yüzden darbe var da yok da demiyorum.
1960 benzeri bir darbe ihtimalini, küresel aksta AKP iktidarı kendi elleri ile örüyor!
Ama gerçek olan bir şey var!
O da hem dışarıda hem içerde basınç had safhada!
AKP Medyası’nın iddia ettiği gibi bu basıncın sebebi de, Ergenekon denilen sözde terör örgütü, ulusalcı yapılar vs değil!
Bilakis, söz verip tutmayan, aldığı rüşvetler, diş kiraları üzerinden Türkiye’yi ve bölgeyi büyük bir maceraya sürüklemeye hazırlanan AKP’nin ta kendisi!
Bir not daha:
Bu soruşturma Özkök, genelkurmay başkanı iken yapılmadı, belki de yapılamadı!
Yaşar Paşa zamanında yapılıyor, peki neden?!
(…)
CD’Sİ VARKEN, DARBEYE GEREK VAR MI?!
Bu anlamda bir soru:
AKP’yi devirmek, yıkmak için darbe yapmaya ihtiyaç var mı?!
Bence yok!
Neden mi?!
Anlatayım:
2003 yılının mart ortasında Can Ataklı’nın daveti ile Star Tv’de işe başladım.
Nisan ayı itibariyle star Tv Ankara Temsilcisi oldum.
1 Mart Tezkeresi reddedilmişti.
Ankara’da ortalık toz dumandı!
ABD burnundan soluyor, Irak’ta kan akıyor, terör küreyi yakmaya, yıkmaya devam ediyordu!
Mayıs gibi de Uzan Grubu operasyona uğradı!
Daha sonra aile kaçak hale geldi, getirildi.
Fatih Çekirge ve ekibinin gruptan ayrılması ile birlikte, Can Ataklı’nın isteği ile Star Medya Grubu’nun tamamının Ankara Temsilcisi oldum.
Bu süreçte, Ankara Temsilcisi olarak, yerli yabancı birçok adresten görüşme teklifi aldım.
AKP ile ilgili yazılı, görüntülü birçok belge inceledim.
Bu görüşmelerden birinde, aynen Mustafa Balbay’ın Jandarma İstihbarat içinde yaptığı görüşme benzeri, bir kayıt izlettiler laptop üzerinden bana.
Ortam kaydı!
Görüşme, ABD İstanbul Başkonsolosluk binası içinde geçiyordu.
Başkonsolos’un konukları, Zapsu ve Erdoğan’dı!
Erdoğan o görüşme sırasında, BOP operasyonu bağlamında Başbakan olması halinde neler yapacağını, kalem kalem ABD’li muhatabına anlatıyor, vaad ediyordu.
Bu CD karşılığında, benden 50 milyon dolar istiyorlardı!
Benden kastım, Uzan Grubu!
Konuyu Can Ataklı’ya aktardım, o da Cem Uzan’a!
Cem Uzan, o CD’yi para verip almayı kabul etmedi!
Bedava verirlerse, alırım dedi.
O günlerde, bu karar, grubun aldığı bir prensip karardı!
Bunu CD’ye sahip olan yabancı muhataplarıma da ilettim, onlar da pazarlığa açık olduklarını, yayınlama garantisi verin, hemen verelim dediler.
Daha sonra Uzan’ı perde arkasında AKP ile kolkola gördükleri için CD’yi vermekten vazgeçtiler.
Bu CD’nin daha sonra peşine Jandarma, Emniyet vb adresler de düştü!
Bende olmadığını söyledim, inanmadılar.
Emniyet İstihbarata bağlı bazı adamlar Ankara’da oturduğum evin bulunduğu tüm katlara girdiler, hiçbir şey çalınmadı, sadece belge araması yapıldığı anlaşıldı!
Kendi evime girmeye çalışan adamı gecenin bir vakti ben yakaladım!
Vs vs vs…
Terörle Mücadele’de gözaltındayken, Emniyet İstihbarat’ın yönlendirmesi ile CD’ler nerede sorularına muhatap oldum.
Güldüm geçtim.
O tür belgeler ağırlık yapar, taşıyanlar ise ölür!
Tüm dünyada genel kabul görmüş temel kural budur!
CD’ler günü gelince, bana nasıl gösterildi ise sizlere de halka da gösterilir, yurtdışından bir şekilde gelir, dedim.
Belki de ABD Büyükelçiliği’nden, İsrail Büyükelçiliği’nden gelir, de demeliydim.
Kim bilir?!
O ve benzeri CD’lerin, belgelerin peşine düşenlerin hiçbiri CD’yi yayınlamak için istemiyordu.
AKP’ye, Erdoğan’a şantaj yapıp, kendi sorununu çözmek ya da özel pozisyon elde etmek için o ve benzeri belgelere sahip olmak istiyorlardı.
Kaldı ki, şimdi o belgelerden fazlası ile her yerde var!
Bu arada, o görüşmenin hemen ardından Erdoğan, Beyaz Saray’da ağırlandı.
Daha o zaman Başbakan da değildi!
Bush’la yaptığı görüşmenin ardından, Edelman’ın YSK’yı ziyareti ve büyük organizasyonu, CHP’nin desteği ile “hukuken butlan” bir seçimin ardından Siirt’ten Jet Fadıl’ın yerine TBMM’ye girdi. Gül’den Başbakanlığı devraldı.
Şimdi soru şu:
O CD’yi Uzan satın almış olsaydı ve star Tv’de yayınlasaydık, bugün ortada AKP diye bir parti ve iktidar kalır mıydı?!
AKP’yi iktidara getiren güçler, 1 Mart Tezkeresi’nden dolayı AKP’ye bozuktular ve star Medyası’nın AKP’ye sert muhalefet etmesini, GP’nin de AKP’nin üzerine gitmesini istiyorlardı! Ama Uzanlar, perde arkasında AKP ile anlaşmayı tercih ettiler, bu yüzden de tüm gruplarını kaybettiler!
Öte yandan, star Medya Grubu Ankara Temsilcisi iken Ağar’ından Bahçeli’sine, Baykal’ından Yazıcıoğlu’na, Uzan’ına kadar birçok liderle görüştüm. AKP’ye karşı muhalefet etmelerini istedim. AKP Hükümeti’ni yıkmam halinde başbakanlığa hazır olup olmadıklarını sordum, sorguladım.
Hiçbiri Başbakan olmak istemedi.
Herkes jeopolitik-tsunami’nin estiği o günlerde, Erdoğan’ın arkasına saklanmayı tercih etti.
Yani sözde şikayet etseler de özde herkes AKP’den memnundu!
Zaten Erdoğan da, 2004 sonunda Gül ile Başbakanlık’ta yaptığı bir görüşmede, neden büyük bir oy oranı ile iktidara getirildiklerini, neden kimsenin başbakan olmak istemediğini anladığını belirtip, “tarihe hain olarak geçeceğiz” diye itirafta bulunuyordu!
Öncesinde de etrafındaki dalkavuklardan yakındığı o itiraf gibi sözleri geldi!
Yeni Damad Ferid vak’ası!
Sözün özü, o ve benzeri CD’lerin herhangi biri yayınlanmış olsaydı, şimdi AKP diye bir parti yoktu!
Tv’de, yaklaşık 16 dakikalık yapılacak bir görüntülü yayın sonrası imha edilebilecek bir parti için, bu kadar hazırlığa yani akıllara ziyan bir darbe sürecine gerek var mı?!
Yok!
Sanmam!
Mümkün değil!
Ezcümle, bıçak neden çift taraflı kesiyor, şimdi anlaşıldı mı?!
AKP de, sözde AKP’ye muhalefet edenler de, 1 Mart Tezkeresi sonrasında aynı safta yer aldılar!
Yani küresel aksta, AKP’nin günahlarına ortak oldular, yerel aksta da ihanete!
O yüzden hem AKP yıprandı, hem de AKP ile perde arkasında iş tutan herkes!
İçinizde, sen neden CD’yi bir şekilde yayınlayıp, hükümeti yıkmadın diye safça soranlarınız olabilir!
Elcevap, Başbakan olmak gibi bir ihtirasa hiçbir zaman sahip olmadım!
Ben mesleğimden memnunum!
AKP iktidarında özellikle işsiz bıraktırılmış olsam da!
Hülasa; demokratik sistem içinde görevini yapması gerekenler, kaçak dövüşürse olacağı budur!
Şimdi Ergenekon soruşturması üzerinden büyük beklenti içine girenler, işin nereye doğru sürüklenmekte olduğunu daha net anlamışlardır sanırım.
Vs vs vs…
(…)
Ve…
Son olarak…
Anlamayanlar için son bir tekrar daha…
Hilmi Paşa diyor ki:
1 Mart Tezkeresi öncesinde; ABD & İsrail’e, yani küresel sermayeye söz verip tutmadınız, hedef olarak da TSK’yı gösterdiniz!
Dünya da, Türkiye de, bölge de karıştı!
Şimdi de ABD’deki Başkanlık seçimleri öncesinde “Deliğe süpürmeyin bizi İran saldırısında kullanın” diye ricacı oldunuz!
Verdiğiniz sözü tutmamanız halinde, yani partiyi kapatıp kaçma ihtimali halinde, kurgu olan gerçek olabilir!
Yani, İsrail & ABD, Türkiye’de yarım kalan 28 Şubat Süreci’ni tamamlamak isteyebilir!
Bu anlamda zaten bazı beyanlar, mesajlar var!
Bu yüzden “var da yok da” demiyorum diyor!
Sadece, 1960 benzeri bir darbe sürecini, küresel aksta AKP iktidarı kendi elleri ile örüyor, diyorum.
Hülasa, 4 Kasım’daki ABD Başkanlık seçimleri, İsrail & İran restleşmesi ve 2008 YAŞ süreci bağlamında, kaotik bir sürecin içinden geçiyoruz.
Ezcümle, AKP İran / İsrail makasına girmiş durumda! Neticeyi hep birlikte yaşayarak göreceğiz!
Sonsöz; uçmayı bilmeden, beceremeden, yüksek siyaset liginde ibnelik yapmaya çalışanlara küçük bir uyarı:
Tavuk da Kartal gibi kanatlı bir kuştur ama uçamaz!
Hepsi ve daha ötesi budur!

Sevgiler
14 Temmuz 2008
Hayrullah Mahmud ÖZGÜR
 
Üst