Egemenliğin Vazgeçilmezliği

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
EGEMENLİĞİN VAZGEÇİLMEZLİĞİ

Kimilerine göre egemenlik “modası geçmiş bir konuya takılıp kalmaktır” dahası “egemenlik uğruna ölünecek bir Leyla değildir!” Bu görüş saçma olduğu kadar, kendi halkının bu topraklarda başı dik ve özgür insanlar olarak yaşaması adına canlarını bile vermekten çekinmeyen nice insanımızın hangi değerler adına ölmeyi göze aldıklarını bilmemek anlamını taşımıyor mu?


Rumların Kıbrıs’ın bir Helen adası olmasına engel olmak için Kıbrıs Türkü olarak verilen bunca mücadelenin anlamı, kendi vatan toprakları üzerinde kurduğu devlet çatısı altında özgür ve egemen bir halk olarak yaşamak için değil midir?


1960 da kurulan iki ortaklı ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ neden Rumlar tarafından kabullenilemeyerek ancak üç yıl yaşayabildi?


Kıbrıs Türk Halkı, ortağı olduğu devletten neden zorla ve kanla dışlandı?


Türk ve Rum tarafı arasında 40 yılı aşkın devam eden müzakereler niye iki tarafın kabullenebileceği sürdürülebilir bir çözüm antlaşmasına ulaşamıyor?


Rumların tüm adaya egemen olma arzularından değil midir?


Rum liderlerin tümü Başpiskopos Makarios’un ‘uzun vadeli mücadele’ hedefinden neden her hangi bir sapma göstermiyorlar?


Kıbrıs’a egemen olma ülküsünde, Rum Ortodoks Kilisesi başta olmak üzere sağdan sola tüm siyasi parti, kurum kuruluş, sendika ve sivil toplum örgütleri olarak kayıtsız şartsız hem fikir değiller mi? Tek bir yumruk tek bir sesle aynı hedefe kilitlenmiş ve kenetlenmiş değiller mi?


Peki ya biz?


Tarihin başlangıcından itibaren hür ve bağımsız yaşamış bir milletin uzantısı olarak; Egemenliğin; kayıtsız şartsız ülke halkının olduğunu, hiçbir şart altında devredilemeyeceği gerçeğini bilmiyor muyuz?


Kıbrıs Türk Halkı olarak bizim de kendi egemenliğimiz, hak ve çıkarlarımız, mutlu ve huzurlu geleceğimiz için aynı hedefe; egemenliğin vazgeçilmezliği hedefine kilitlenmemiz gerekmiyor mu?


Gelin görün ki bizdeki siyasi manzara hiçte iç açıcı değil.


Ülkede her hükümet döneminde yaşanılan sorunlar ‘pireyi deve yaparak’ muhalefet partilerince ayyuka çıkarılıyor. Halkımıza ‘bittik yok oluyoruz’ denilerek hal ve geleceklerinden memnun olmamaları telkin ediliyor. İllaki toplumun bütün katmanlarının direnişe geçmesi ülkedeki iç huzur ve barışın bozulması arzulanıyor.


Peki, hali hazırdaki hükümetin dört dörtlük bir icraat gerçekleştirdiğini söyleme olasılığı var mı? Olmadığı ortada. Lakin biryandan, günlerin getirdiği gereksinmelerdeki zorunlu artış, diğer yandan ana muhalefetin, sendikalar ve sivil toplum örgütlerini kendi emellerine ulaşmak için kullanma gayretleri Hükümetin bazı yaşamsal kararları alma konusunda bocalamasına, ikileme düşmesine neden olmaktadır. Dolayısıyla gerekli kararlar gerektiği zamanda ve yöntemde alınmadığı için sorunlara yenileri eklenmektedir.


İç sorunları bahane eden ana muhalefetin, eski tutkusu olan devlet ve egemenlik karşıtlığı tavan yapmaktadır. Rum’un bize, AB’nin bize ve diğer emperyal güç odaklarının bize uygun gördüğü bir çözüm modeline illaki mahkûm ve mecbur olduğumuz telkin ve teşvikini alenen yapmaktadırlar.


Açıkçası devletimizden ve hatta egemenliğimizden, vazgeçmemiz halin de Rumlarla çözümün gerçekleşeceğini dillendirmekteler. Adını koymamış olsalar da azınlık hakları benzeri bir yaşam biçimiyle, Rum egemen Devleti konumundaki sözde ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ idaresin de ‘ Avrupalı ve dünyalı insanlar’(!) olarak eriyip yok olmamızı Kıbrıs Türk Halkına reva görmekteler. Zaten Makarios’tan itibaren tüm Rum Liderlerinin Müzakere masasında gerçekleştirmek istedikleri de bu değil midir?


Uzun soluklu ölüm kalım mücadelesi sonunda ulaştığı egemen devletinin değerini bilen halkımızın; bu gaflet, dalalet ve ihanete asla fırsat vermeyeceği ve merhum kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş’ın ısrarla altını çizdiği “Kendi kurduğu devleti yok etme bahtsızlığının yaşatılmasına razı olmayacağını’ ısrarla vurgulamak isteriz.


Bugün Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramı. Yüce önder Mustafa Kemal’in Ulusal egemenliği, Türk milletinin geleceği olan çocuklarına bir bayram olarak armağan ettiği gün. Bu bayram ve “bu şenlik çocuklarımızın olduğu kadar yetişkinler içinde bir şenliktir” değerlendirmesi yaptı; Türkiye Cumhuriyeti ‘nin Lefkoşa Büyükelçisi Sn.Halil İbrahim AKÇA.


Gerçektende öyle değil mi? Ulusal egemenliği olmayan halkların, çocuklarının, yetişkinlerinin, genç ve yaşlılarının mutlu, huzurlu olmaları, bayram sevinci ve şenliğini yaşamaları mümkün olabilir mi?


Yüce Yaradan’ın inayeti ve bizlerin azim ve kararlılığı ile her nefesimizi 23 Nisan bayramı ‘şenliği’ içinde solumak; Egemenliğin vazgeçilmezliğine inanmakla mümkün olacaktır diye düşünmekteyim.


Ulusumuzun ve Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyeti çocuklarının ve halkının, sonsuza kadar egemenlik sevincini yüreklerinde yaşatma iradesinin süreceğine inanmaktayım. Mutlu ve huzurlu Bayramlar dileklerimle…
 
Üst