Enver Paşa Trablusgarp'ta Adına Para Bastırmış

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
ENVER PAŞA TRABLUSGARP’TA
ADINA PARA BASTIRMIŞ



Enver Paşa ve Mustafa Kemal Paşa Trablus’ta



Gerekli olan erzak, cephane gibi malzemeyi satın alabilmek için para bulunmadığından Enver Paşa, halifenin damadı olması hasebiyle kazandığı nüfuzu kullanarak adına burada kâğıt para bastırdı ve tedavüle çıkardı.

İtalya’nın Ekim 1911’de Trablusgarp’a saldırısının ardından bölgeye asker ve silah sevkiyatı yapmak neredeyse imkânsızdı gibiydi. Bu sebeple Osmanlı hükümeti eldeki mevcut imkânlarla işgale karşı konulmasına karar verdi. Tüm olumsuz şartlara rağmen Afrika’daki son Osmanlı vilayetini savunmak için resmiyette Harbiye Nezareti’nin bilgisi dışında, Osmanlı ordusunun vatansever genç subayları Mısır ve Tunus yoluyla Trablusgarp’a gelmeye başladılar.


Trablusgarp Savaşı’nın başlamasıyla birlikte mücadelenin maddi ve manevi olarak finansmanı için de faaliyetlere girişilmişti. Bu faaliyetler arasında en büyük pay hiç şüphesiz Trablusgarp’ın yerli halkından sonra Mısırlılara aitti. Mısırlılar, muharebeler sırasında cepheye gönüllü, cephane ve para göndererek destek oldular. Birçok Arap ülkesinde okunan Mısır gazeteleri de mücadele lehinde yayınlar yaparak halkı bilinçlendirmede önemli bir rol üstlendiler. Trablusgarp Komutanlığı’na çekilen telgraflarda da bu duruma değiniliyor: “Mısır’da Trablusgarp için müdafaa-i vataniye cemiyetlerinin kurulduğu, bu cemiyetlerin Trablusgarp’a gönüllü ve erzak gönderecekleri, Mısır fevkalade komiserinin de onlara yardımcı olacağı belirtiliyor. Ayrıca Mısır’da toplanan bir miktar paranın yollandığını ve Paris ataşe militeri Fethi Bey tarafından da Tunus yolundan erzak vs. gönderme çarelerinin arandığı da ifade ediliyordu.”
Gönüllü Osmanlı subayları oradaki mevcut kuvvetleri bir araya getirerek ve Osmanlı’ya sadık yerli kabilelerden faydalanarak muharip güçler oluşturdular. Özellikle Ekim ayı sonlarında Enver Bey’in(Paşa’nın) Bingazi’ye gelişinin ardından subaylarımızın olağanüstü bir gayret ve çalışması neticesinde 500-600 kişiyi bulmayan direniş güçleri kısa sürede 20.000 kişiye ulaştı. Bu durumda hiç şüphesiz Enver Paşa’nın “Halife” olan Osmanlı padişahının damadı olması büyük rol oynadı. Çünkü Enver Paşa, Sultan Reşad’ın yeğeni Naciye Sultan ile evliydi. Bunu öğrenen buradaki Müslüman Araplar kendisine büyük bir saygı ve itaatle bağlanmışlardı. Enver Paşa da bu durumu şu sözlerle açıklıyor: “Burada kolaylıkla valiler atayabilmeme ben de şaşırıyorum. Fakat ne de olsa padişahın elçisi, halifenin damadıyım. Padişah ailesiyle olan akrabalığım çok işime yarıyor. Araplar, hürriyet bayraktarı Enver’i tanımıyorlar. Hele Kurmay Binbaşı Enver’i hiç tanımıyorlar. Onların bende saygı duydukları taraf öncelikle padişahın damadı olmam. Onu burada temsil etmem… Onlar bana halifenin damadı sıfatıyla hürmet ve tazim ediyorlar, bende bu sıfatla hadsiz itaat ve inkiyada intizar edebilirim.” Diyordu.
Arapçanın tüm lehçelerini anadili gibi konuşan, Teşkilat-ı Mahsusa’dan Kuşçubaşı Eşref’le birlikte Arap kabilelerini dolaşan Enver Paşa, “Türkler bizi İtalyanlara sattı” propagandasına kanmamalarını, büyük halifenin kendilerini düşmandan kurtarmak için kendisini buraya gönderdiğini, birlik olunması gerektiğini, İsteyenlere silah vereceğini 15 güne kadar gelmeyenleri İtalya hükümetine boyun eğmiş addedeceğini ifade ederek ona göre davranacağını” bildiriyordu.
[FONT=Arial, sans-serif]
Bu faaliyetlerin meyvesi ise kısa sürede alındı. Mücadeleyi desteklemek üzere Trablusgarp ve Afrika içlerinden bile savaşmak için gönüller gelmeye başladı. Halifeye ve Osmanlı Devleti’ne sadık olan bu mücahitlerle İtalyanlara karşı takdire şayan bir mücadele başladı. Osmanlı Devleti, savaşın sürdürülebilmesi için gereken lojistik desteği sağlamak, silah, cephane ve para gönderebilmek için eldeki tüm imkânları kullanmakta ve her yolu denemekteydi. Mücahitler silahlarını çoğunlukla İtalyanlara yapılan baskınlar ile çarpışmaların ardından elde ettikleri ganimetlerden temin etmekteydiler. Ayrıca, Mısır’dan başka Hindistan ve Afganistan’da kurulan komitelerden de para yardımları yapılmaktaydı. Fakat böylesine hayati bir mücadele yardımlarla sürdürülemezdi. Çünkü Mısır’dan üzerinden gönderilen para kimi zaman orada harcanıyor veya zamanında ele geçmiyordu.

Enver Paşa’nın Kız kardeşinin oğlu Faruk Kenç vasıtasıyla temin edilen paranın ön yüzü


Paranın arka yüzü

Gerekli olan erzak, cephane gibi malzemeyi satın alabilmek için para bulunmadığından Enver Paşa, halifenin damadı olması hasebiyle kazandığı nüfuzu kullanarak adına burada kâğıt para bastırdı ve tedavüle çıkardı. Altın ve gümüş para geldiğinde değiştirilmek üzere Trablusgarp ve çevresinde geçerliliği olan bu banknot büyüklüğündeki para, şapirograf ile basılmıştı. 125×73 mm boyutundaki paranın ortasında yuvarlak içinde Enver Paşa’nın İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde kullandığı “Enver Suavi” mahlası yazılı idi. Banknotun dörtkenarında “Devlet-i Aliyye-i Osmaniye” yazısıyla paranın Türkçe ile Arapça değerini belirten rakamlar ve üst satırda “Bir Osmanlı Lirası”, alt satırda “Vahidi Liray-ı Osmanî” ibareleri vardı. Enver Paşa bu girişimini şu şekilde anlatıyor: “Ben kumandan mıyım, bankacı mı, yoksa muhasebeci mi? Ama işte hepsini yapıyorum. Hatta bir para değiştirme usulü ve bürosu kurduk. Bozuk para kıtlığına çare olmak üzere kâğıt para bastırdım. Değeri Türkçe ve Arapça olarak belirlenen paranın üzerindeki şekil benim mührümden başka bir şey değildi. Arapların bu parayı altın ve gümüş parayla bir tutmaları gururumu okşuyordu.” diyordu.



Bu şartlar ve yokluklar içerisinde Araplar ve Osmanlı subayları 1 yıl süren savaşta, son teknoloji silahlarla donatılmış üstün İtalyan güçlerine karşı başarıyla karşı koydular ve İtalyanları 1 yıl süren savaşta, kıyı şeridinden içeriye geçirmeyerek adeta kıyıya çivilediler. Bu başarıların sebebini öğrenmek üzere Trablusgarp’a gelen Fransız gazeteci Carrere cepheleri dolaştıktan sonra şu kanıya varmış ve sürdürülen haklı mücadeleyi şu sözleriyle özetlemişti: “Mesele varlık içinde istila yapmak değildir. Asıl ders ve ibret alınacak nokta yokluk içinde vatan savunmaktır.
Emre Gül / Dünya Bülteni

Kaynaklar:
ŞIVGIN, Hale, Trablusgarp Savaşı Ve 1911-1912 Türk İtalyan İlişkileri, s. 72-75, Ankara, 2006.
KARAL, Enver Ziya, Osmanlı Tarihi, c. 5, s.281-283, Ankara, 1960.
AYDEMİR, Şevket Süreyya, Makedonya’dan Orta Asya’ya Enver Paşa, c.2(1908-1914), s.236, İstanbul, 1986.
 
Üst