Eroğlu'nun Önerisi Kabul Edilemezmiş !

Ayla Berkin

Onursal Üye
Katılım
13 Haz 2008
Mesajlar
386
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Yaş
74
Konum
Gazimagosa
Web sitesi
www.aylaberkin.com
"EROĞLU'NUN ÖNERİSİ KABUL EDİLEMEZMİŞ !"

Rumlar Sayın Derviş Eroğlu’nun önerilerini kabul edilmez bulmuşlar! Üstelik Derviş Eroğlu’nu böyle bir öneri için yüreklendirenin de Hristofyas olduğunu savunup, o biçareye de yüklenmişler!

Şimdi şöyle bir duygudaşlık yapalım ve kendimizi Rumların yerine koyalım. Sen tüm dünyaca tanınmış bir ülkecik ol! ABD AB ve BM tümüyle arkanda olsun! Karşında ise nüfusu senin ancak üçte birin bile olmayan, üstelikte yasal olmadığı için tüm dünya tarafından tecrit edilmiş ambargoya uğratılmış, kendisine devlet diyen fakat ancak bir toplum olabilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olsun. Seni tüm dünya tanırken onu ancak tek bir ülke, Türkiye tanısın! Ve sen adanın tümüne sahip olarak AB’ye üye oluyorsun. Onlarda AB topraklarında işgalci oluyorlar. Ve kalkıp bu hallerine bakmadan senin çıkaracağın petrolde hak iddia ediyorlar.

Şimdi adil olalım ve gerçekleri göz ardı etmeden düşünelim. Sen Rum’un yerinde olsaydın bu öneriyi kabul eder miydin? Ben kendi şahsıma kabul etmezdim.

Adamlar ne diyorlar, müzakerelerde anlaşmaya varıldıktan sonra, Ada üzerinde ki hakimiyetimiz kabul edildikten sonra ve Türkler devlet olarak değil azınlık olarak bize katıldıktan sonra her türlü paylaşımdan yararlanacaklardır.

İşte bunu bildikleri için de Rumlar Türk tarafından gelen hiçbir öneriye sıcak ve olumlu bakmayacaklardır. Çünkü Türklerin yaptıkları her öneri onlarla Türkleri aynı kefede göstermektedir. Rumlar, Türklerden her alanda ve mevkide üstün konumda olduklarını biliyorlar. Nüfus konusunda, tanınma konusunda, kayırılma kollanma konusunda, bizim elde edemediğimiz imtiyazlara sahipler. Onlar nüfuslarını arttırırken kimse sorgulamıyor. Fakat biz nüfus arttırma konusunda koskoca bir batağa düşmüşüz, çabaladıkça batıyoruz. Rumlarla ağız birliği eden içimizde ki hainler nüfus artışımızı engellemek için ellerinden geleni yapıyorlar! Biz ambargolar yüzünden bırakın dıştan gelecek yatırımları, kendi ürettiklerimize bile Pazar bulamıyoruz. Türkiye’nin destekleri sayesinde ayakta durmaya çalışırken, bu uğraşılarımız yine içte ki ve dıştaki düşmanlar sayesinde sürekli baltalanmakta siyasi karmaşa yaratılmaktadır. Uzlaşmaz taraf Rumlar olmasına rağmen yıllardır, uzlaşmaz taraf olarak Rumlar ve BM, AB ve ABD tarafından uzlaşıya davet edilen biz olurken, Rumlar ada üzerinde tek devlet olmanın bütün nimetlerinden yararlandırılmaktadır.

İşte bu şartlarda yaptığımız duygudaşlık neticesinde de Rumların yerinde olsak ne yapardık noktasında, doğal olarak, bizde aynını yapardık.

Birde Rumların bu şartlarda duygudaşlık yaptığını düşünelim bakalım. Adanın kuzeyinde, tecrit altında yaşıyorsunuz! Devlet olabilmek için yaptığınız her girişim Rumlar, BM, AB ve ABD engeline takılıyor! Sen ambargolar altında ezilirken, senin tüm haklarını gasp edenler büyük bir kabul gördükleri BM, AB ve ABD tarafından durmadan destekleniyorlar. Bu destekler sayesinde de kendilerini adanın tek hakimi görmekle kalmayıp, senin iç işlerine de müdahale ederek, hatta içinden bazılarını da örgütleyip sana karşı kışkırtıyorlar. Sen bu adayı eşit şartlarda paylaşıp, yeraltı ve yer üstü zenginliklerinden eşit olarak faydalanmayı teklif ederken onlar tüm hakları kendilerinde buluyorlar ve sana ancak azınlık haklarını layık görüyorsa, bir Rum olarak ben ne yaparım acaba diye düşündüklerinde verecekleri cevap ne olur dersiniz.

Normal bir devlet olsalar, yasal haklara saygılı, insanı insan olduğu için seven anlayan ve o insanların dünya üzerinde yaşama ve yaşatma haklarına sahip olduklarını düşünen bir devlet olsalar verecekleri cevap çok basit olurdu.

“Biz haksızlık yapıyoruz. En az bizim kadar onlarında bu adada hakları var. Onlarda bu adanın zenginliklerinin, siyasi oluşumlarının, kurum ve kuruluşlarının ortaklarıdır.” Derlerdi.

Ne yazık ki Rumlar normal bir devlet olmadıkları için bu düşüncelerde de sahip değillerdir. Çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti denen oluşum bağımsız bir devlet değildir. Onları yöneten güçler ne derse o oluyor. Yıllardır Kıbrıs Adası başkalarının kullanımında devletçilik oynuyordu. 1974’te bu oyuna son verildi. Roller değişti ama oyun hala sahnelenmeye devam ediyor.


Ayla Berkin
28.09.2011

 
Üst