Fener Patriği Gregorios’un idam edilmesi ve cesedinin Patrikhanenin Kapısına asılması

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Fener Patriği Gregorios’un idam edilmesi ve cesedinin Patrikhanenin Kapısına asılması

Fener Patriği Gregorios’un idam edilmesi ve cesedinin Patrikhanenin Orta Kapısına asılması olayının aslı nedir?



Küçük Kaynarca Muâhedenâmesi ile Rusya’ya Osmanlı Devleti’ndeki Ortodoksları himaye hakkı verileliden beri, Rumların müstakil bir Yunan Devleti kurma hayalleri içinde oldukları bilinmekteydi. 1814’de Odesa’da kurulan Ethniki Hetaria isimli gizli cemiyet bunun için kurulmuştu. Fâtih’in ihya ettiği ve her türlü hak ve hürriyetlerini tanıdığı Fener Patrikhânesi, bizzat Patriği ve Fener Beyleri denilen İstanbul’lu Rum soyluları eliyle, bu derneğin faaliyetlerini destekler hale geldi. Mesela Fener Beylerinden Prens İpsilanti, hem Çar’ın yaveri ve hem de bu cemiyetin 1821’deki başkanıydı. 12 Şubat 1821 günü Yunan İhtilâlini başlatan da, yine bu Patriğe bağlı olan Patras başpiskoposu Germanos’du.
Mora, Rum isyancılar tarafından Ekim 1821’de tamamen işgal edilince, önce Osmanlı Devleti şaşırdı. Çünkü Osmanlı Devleti, Cihan Patriği sıfatıyla Fener Patriğine her türlü imtiyazlar verdiği gibi, onların Katolikler tarafından hor görülmelerine, ezilmelerine ve hatta yok edilmelerine de mani olmuştu. III. defa Fener Patrikliğine getirilen Gregorios’un hem söz konusu gizli cemiyet ile ve hem de Rus yetkililerle olan gizli münâsebetleri tesbit edildi. Nitekim İstanbul’daki Fener Patriki Gregorios tarafından Rus Çarı Aleksandr’a yazılan mektupta aynen şu ifadeler yer almaktadır:
"Türkleri maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir. Çünkü Türkler, sabırlı, mukavemetli, mağrur ve izzeti nefisli insanlardır. Bu hasletleri, dinlerine bağlılıklarından ve kadere rıza göstermelerinden, anânelerinin kuvvetinden ve âmirlerine itaat duygusundan ileri gelmektedir. Bu sebeple, Türklerde evvela itaat duygusunu kırmak ve manevî bağları koparmak, dini metanetlerini zaafa uğratmak gerekir. Maneviyatları sarsıldığı gün, Türkleri zaferlere götüren asıl kudretlerinden sıyıracak ve onları maddi kuvvetlerle yenmek mümkün olacaktır. Osmanlı Devleti’ni tasfiye için mücerret olarak harp meydanlarındaki zaferler kâfi değildir. Yapılacak olan, Türkler’e bir şey hissettirmeden bu tahribi tamamlamaktır".
Sultân Aziz devrinde, İstanbul Rus Elçisi olan General İgnatyef, bu mektubu zikrettikten sonra şunu ilave eder: "Ben vazifedeyken bu teşhisler isabetle tecelli etti".
Bu ihanetleri tesbit edilen Patrik Gregorios, sadrazam tarafından Bâbı Âli’ye davet edildi ve önce sorgulandı. Vatana ihanet ettiğine dair olan yafta göğsüne yapıştırılarak Patrikhanenin Orta Kapısı önünde asıldı ve üç gün asılı kaldıktan sonra cesedi Yahudiler tarafından denize atıldı. Ahmed Cevdet Paşa gibi bazı tarihçiler, her ne kadar daha fazlasını da hak etmiş olmasına rağmen, böyle kritik bir anda Patrik’in idam edilişinin Rusların işine yaradığını ve çünkü bütün Ortodoksların hamiyeti diniye ile tamamen Osmanlı Devleti’nin aleyhine geçtiğini ifade etmektedirler. Hatta idam önlenebilseydi, Yunan İhtilâli bu kadar büyümezdi diyenler de vardır. Rumlar, bir Türk Devlet adamı aynı kapının önünde idam edilmediği müddetçe, kapının açılmayacağına söz vermişler ve bugüne kadar kin kapısını kapalı tutmaya devam etmişlerdir. Bu tarihten sonra, Fener Patrikhânesi, her zaman Müslüman Türk Milletinin aleyhine olan planların yapıldığı bir mekân olmuştur.
 
Üst