Gurbetî

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Yaz gününde nara düştüm
Gülistanda hara düştüm
Hal bilmeyen yara düştüm
Ben, zamansız misafirim yalan dünyada


Gurbetî bıktım aymazdan
İnsanı insan saymazdan
Kulun hakkıyla doymazdan
Ben, zamansız misafirim yalan dünyada
Asıl adı Bilal Çamlık olan Aşık Gurbetî, 6.9.1958'de İsmail ve Selver Çamlık'ın dördüncü çocukları olarak Sivas'ın Kangal ilçesine bağlı Soğukpınar(Mamaş) köyünde doğdu. İki yaşında iken Pozantı'ya(Adana), altı yaşında iken Ankara'ya geldi. Enstrüman ile ilk tanışması altı yaşında mandolinle oldu. 12 yaşında iken büyük ablasının satın aldığı cura sazla bağlama çalmaya başladı ve kendi kendine bağlama çalmayı öğrendi.

İlk, orta, lise ve üniversite öğrenimini Ankara'da tamamladı. 1977 'de Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi'ne girdi. Üniversite öğrencisi iken, Alman Akademi Değişim Hizmeti bursuyla Trier Üniversitesi'nde derslere katıldı. Dillerin Ortaya Çıkışıyla İlgili Teoriler konulu lisans tezini hazırladı ve 1981 yılında Ankara Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu.

Çeşitli üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1982 yılında yukarıda anılan kuruluşun bursuyla Bremen'de germanistler seminerine katıldı. 1983 yılında dilbilimi alanında (grafemik) yüksek lisans çalışmasını tamamladı . Vatani görevini 1986-87 yıllarında asteğmen olarak Ankara'da yerine getirdi.

1987 yılında açılan Dışişleri Bakanlığı sınavını kazanarak anılan bakanlığa geçti. 1989 yılında Ataşe olarak Arnavutluk'un başkenti Tiran'a gitti. Sonra Almanya (Berlin), Beyaz Rusya(Minsk), yeniden Almanya'da(Nürnberg) Ataşelik görevlerini sürdürdü. Halen Tiran'daki Türk Büyükelçiliğinde ataşe olarak görev yapmaktadır. Almanca , Arnavutça ve orta düzeyde İngilizce ve Rusça bilen Bilal Çamlık evlidir ve Duygu(18) adında bir kız ve Dorukhan Barış(8) adında bir oğul sahibidir.

SANATSAL ETKİNLİKLERİ: Amatörce yaptığı beste çalışmaları ilk kez 1990 yılında Tiran'da ürün verdi. Paris'te orkestra şefi olarak çalışan Genci Tuqiçi tarafından kısmen çoksesli olarak aranje edilen İNANMAM adlı yapıtı Arnavutluk Radyo Televizyon Kurumu Senfoni Orkestrası'nca icra edildi ve Arnavutluk'un ünlü sanatçısı İrma Libohova ile bu şarkıyı bağlaması eşliğinde yorumladı. Bu olay, yumuşama sürecine girmiş Arnavutluk rejiminin sanatsal ilk açılımı oldu. Zira Arnavutluk'un geleneksel kış festivalinde yıllarca hiç bir yabancı konuk yer almamıştı. Türk basınında da yer alan bu etkinlik, dünya basınına da yansımıştır. Arnavut gazetelerinde birçok röportajı ve şiiri yayımlandı. Halk müziği tabanlı birkaç ezgisi çok seslendirilerek operada kuartetlerce çalındı. Bazı ezgileri piyanoya uyarlandı. Piyanoya uyarlanan yapıtı Roma Operası'nda Arnavut Piyanist Egland Hasa tarafından yorumlandı. Bir eseri yaylı sazlar kuvarteti tarafından Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da çalındı. 1992 ve 1993 bahar festivallerinde konuk besteci olarak yer aldı. Yunus'a Atfen adlı ezgisi, operaya uyarlandı , Prof. Hikmet Şimşek tarafından yönetilecek olan eser, Arnavutluk Opera sanatçılarının greve gitmeleri nedeniyle icra edilemedi. Hafif müzik dalındaki besteleri, Arnavutça sözlerle Arnavut medyasında halen yayınlanmaktadır.

Üzerinde altı yıl çalıştığı Arnavutça-Türkçe Karşılaştırmalı Dilbilgisi kitabını 1996 yılında Ankara'da yayımladı.

Beyaz Rusya'da Minsk Devlet Üniversitesi Yabancı Diller Fakültesi Türkçe Bölümü'nde bir yıl Türk Dili dersleri verdi ve öğrencileri ile birlikte, metodolojik olarak mevcutlardan oldukça farklı bir görünüm arz eden ve halen yayıma hazırlanan Rusça Dilbilgisi kitabını yazdı. Minsk Devlet Radyosunda bağlamayı tanıttı ve iki türkü seslendirdi.

Nürnberg'de müzik çevresiyle yakın ilişkide bulundu . TEMA VAKFI için sözünü de kendi yazdığı TEMA MARŞI'nı besteledi ve Nürnbergli özverili 28 kişiden oluşan Türk ve yabancı müzisyenlerle TEMA VAKFI'na armağan ettiği TEMA MARŞI CD'sini çıkardı. Marş, Türk - Alman basını ve vatandaşlarca beğeniyle karşılandı ve ilk kez RTL-TV Bavyera kanalında bir söyleşi ile birlikte yayınlandı. Alman yerel basınında da olumlu tepki bulan TEMA MARŞI, vakfın marşı olarak halen Türkiye radyolarında ve TEMA etkinliklerinde kullanılmaktadır.

Bilal Çamlık, Türk halk kültürünün tanınması-tanıtılması ve bir sonraki kuşaklara aktarılması katkısını, ömrünün yarısından çoğunu geçirdiği gurbetten dolayı ve aslında bu dünyanın bizatihi kendisinin GURBET olduğunu düşündüğünden, seçtiği GURBETî mahlasıyla sürdürmektedir.

SANAT ANLAYIŞI: Serbest ölçülerle de şiir yazan GURBETî, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı; her türlü insanın her türlü manevi inancına, bu inanç,topluma, devletin genel yapısına ve uzun vadede insanlığa zarar vermediği sürece saygı duyan; insanın davranış sınırını yasalar ve teamüllerle çizilmiş ve asgari rahatsız etmemek biçiminde algılayan; sevgide limit tanımayan, özde bütün varlıkların iyi olduğuna inanan, yanlış eğitim ve öğretimin insan genetiğine işleyerek toplumları dejenere ettiğini düşünen; iki sınırsız olgu olarak Tanrı'yı ve sevgiyi gören ve bunu yalnız insanda değil, aynı zamanda her nesnede, her varlıkta hisseden; sanatı, insanın mayasından sancılı ve duygusal bir doğum, doğuran kişiyi de sanatçı olarak adlandıran, doğayı ve insanı çelişkili uyum içinde gören ve yazdığı dizelerinde; sevgi, barış, içtenlik, hakta denge ve doğayı işleyen çağdaş bir halk ozanıdır. Sanat yaşamına yapıtlarından hiçbir maddi kazanç sağlamadan tevazu ölçülerinde devam etmektedir.

Yayınlanmış Eserleri:
1-Arnavutça - Türkçe Karşılaştırmalı Dilbilgisi, Kılıçarslan Matbaası, Ankara, 1996
2- TEMA MARŞI CD'Sİ , MÜ-SA Stüdyoları, Nürnberg, 2000(TEMA'ya armağan)

E-mail Adresi: [email protected] , [email protected]


Eserlerinden bazıları:

DİYEMEM

Ehli iman olmak her kula haktır
Sana hakikati görme diyemem
Riyadan arınıp safi gelirsen
İnsan meclisine girme diyemem

Gurbetî kainat mekana sığmaz
Boş olan başaklar boynunu eğmez
Toz düşmeden suya ağaca değmez
Her zerreye değer verme diyemem
Tiran, 8.5.2002


BANA DEĞER

Gül dalında ince diken
Yara değmez bana değer
Dağa yağmur yağar iken
Kara değmez bana değer

Altın tasa uymaz sergen
Ayağa uzanmaz yorgan
Kamile takılmaz urgan
Dara değmez bana değer

Cahil heran önde yürür
Ergin bir kenarda durur
Gurbetî mızrabın' vurur
Tara değmez bana değer
Tiran, 02.02.2002


İNSAN OLMAK

Vermeyle azalmaz malı hünkarın
Muhtaca vermeye erinir gider
Doyar mı doymaz mı bilmez ki karın
Yoksul avaz etmez sürünür gider

Özünde var kayırmak, riya bir beden
Yorulmaz doldurur hakkım demeden
Durur mu hiç bulduğunu yemeden
İnsan kisvesine bürünür gider

Gurbetî maksat üç gün dünyada
Güzel olsun gerek var mı feryada
Balık sanar aslın' yüzer deryada
Dünya hayal olur görünür gider
Tiran, 5.11.2001


YARALIYIM DOST

Değme tabip değme onmaz,
Yaralarım azar bugün
İlaç almaz, merhem tutmaz
Yürekten kan sızar bugün
Yaralıyım dost

Yar uzakta, sılam nerde?
Alıştı bu can kederde
Çare yok mu ki bu derde
Gönül çölde tozar bugün
Yaralıyım dost

Gurbetî solgundur gülden
Beter oldum ben bülbülden
Birşey gelmiyor ki elden
Kalem kara yazar bugün
Yaralıyım dost
Tiran, 26.10.2001



TEMA MARŞI

Bulut ve yağmur,
Yağmur ve toprak,
Toprak ve ağaç,
Türkiye Çöl Olmasın

Doğa ve insan,
İnsan ve sevgi,
Sevenler ayrılmasın

Türkiye çöl olmasın
Sevenler ayrılmasın
Güneş ve yaprak,
Yaprak ve hava,

Hava ve hayat,
Türkiye Çöl Olmasın

Doğa ve insan,
İnsan ve sevgi,
Sevenler ayrılmasın

Türkiye çöl olmasın
Sevenler ayrılmasın
Nürnberg, 2.5.1999


NESİNE KANAYIM

Kuzgun şahin olmuş göze bakıyor
Nesine kanayım ben bu dünyanın
Can pazara düşmüş söze bakıyor
Nesine kanayım ben bu dünyanın

Su katmışlar fukaranın aşına
Açılmadık dert kalmamış başına
Göz dikmişler beş kuruşluk işine
Nesine kanayım ben bu dünyanın

Sevdim desen inanmıyor sevgili
Aldığımız nefes bile vergili
Göstersene bir tek kişi görgülü
Nesine kanayım ben bu dünyanın

Emek dibe vurmuş borsa gidiyor
Cenneti yok etmiş Mars’a gidiyor
Eni sonu meçhul harsa gidiyor
Nesine kanayım ben bu dünyanın

Armut ağacında elma bitiyor
Akbabalar bülbül gibi ötüyor
Canım desen cananına batıyor
Nesine kanayım ben bu dünyanın

Ekmek ilaç pahasına yeniyor
Bilim ilaç diye bizi deniyor
Yağmur değil sanki tufan iniyor
Nesine kanayım ben bu dünyanın

Siyaset sokuldu camiye ceme
Zincir bağlanıyor her bir heceme
Aydınlık mı düşmez oldu geceme
Nesine kanayım ben bu dünyanın

Dualar edildi çözüm olmadı
Şikayet edecek makam kalmadı
Eziyet sürüyor vade dolmadı
Nesine kanayım ben bu dünyanın

Anlayana sivrisinek saz gelir
Muhannete bir verdiği yüz gelir
Yeşili tükenmiş işte güz gelir
Nesine kanayım ben bu dünyanın

Yoksulu hak almaz olmuş emekten
Varsılı tat almıyor ki yemekten
Gurbeti’ye gına geldi demekten
Nesine kanayım ben bu dünyanın
Tiran, 20.08.2002

ZAMANSIZ MİSAFİR

Yaz gününde nara düştüm
Gülistanda hara düştüm
Hal bilmeyen yara düştüm
Ben, zamansız misafirim yalan dünyada

Alan gördüm, talan gördüm
Yetim hakkı çalan gördüm
Boşa namaz kılan gördüm
Ben, zamansız misafirim yalan dünyada

Gurbetî bıktım aymazdan
İnsanı insan saymazdan
Kulun hakkıyla doymazdan
Ben, zamansız misafirim yalan dünyada
Nürnberg, 26.10.1999


ZALİM AYRILIK

Garip sıla diye yanar
Göz yaş değil sanki pınar
Yaradan onu mu sınar
Ayrılık oy , ayrılık
Zalim oy, zulüm oy, ölüm oy ayrılık

Nefes almaz ciğer yanık
Gökyüzünde turna tanık
Toprak yerli ben mi konuk
Ayrılık oy , ayrılık
Zalim oy, zulüm oy, ölüm oy ayrılık

Gurbetî yanardağ oldum
Cehennemde yer mi buldum
Oysa, ben de sana kuldum
Ayrılık oy , ayrılık
Zalim oy, zulüm oy , ölüm oy ayrılık
Beter oy, yeter oy , biter oy ayrılık
Nürnberg, 5.11.2000


ŞAHBALAM

Seni men sözlerine ganarak sevmişem
Seni men gözlerine yanarak sevmişem,
Şahbalam

Şirin gözlüm,
Melek yüzlüm,
Yahşi sözlüm,
Şahbalam

Seni men her kimseden gıymatlı tutmuşam
Seni men her şeyinle özüme gatmışam,
Şahbalam

Şiren gözlüm,
Melek yüzlüm,
Yahşi sözlüm,
Şahbalam
Nürnberg, 5.11.1998


İSTANBUL BÜYÜK BALIK

Sahillerde balık tutar insanlar,
Kimi ekmek peşinde, kimi de neşesinde

İstanbul büyük balık, yutar insanı yutar
Seçtikleri arasında benim yavuklum da var

İskelede vapur bekler yolcular,
Kimi iş telaşında, kimi çarkı başında

İstanbul büyük balık, yutar insanı yutar
Seçtikleri arasında benim yavuklum da var

Kovalarla su taşıyor kadınlar,
Çocuklar aç açıkta, oynuyor oracıkta

İstanbul büyük balık, yutar insanı yutar
Seçtikleri arasında benim yavuklum da var
Nürnberg, 5.6.1999


OLAMADIM

Yüklendim varlığım yollara düştüm
Bir nebzecik olsun yol alamadım
Belime bağladım cevherden zincir
İnsanın sevdiği kul olamadım

Yürüdüm yavaşça yoksul solumda
İnciler elmaslar vardı kolumda
İpek halı döşeliydi yolumda
Yerlere serilen çul olamadım

Gurbetî demedim amana koştum
İnsan sevgisiyle yandım tutuştum
Hakkın varlığıyla zorları aştım
Benden gayrısına el olamadım
Minsk, 6.9.1998


GÜLENE SOR

Gurbetin acısını
Bilene sor bilene
Sılanın kokusunu
Alana sor alana

Yerli sürer hoş sefa
Elden olur mu vefa
Saçın başın bin defa
Yolana sor yolana

Artık kaldım ben biyar
Yaş genç gönül ihtiyar
Zulüm oldu bu diyar
Gelene sor gelene

Gurbeti’yim yarem var
Mekan oldu ahuzar
Görünüşüm bahtiyar
Gülene sor gülene
Tiran,19.08.2002
 
Üst