"Güven Oyundan" Sonrası...

İsmet Kotak

Onursal Üye
Katılım
13 Nis 2009
Mesajlar
318
Tepkime puanı
0
Puanları
0
"Güven Oyundan" Sonrası…

UBP Genel Başkanı ve Başbakan Dr.Derviş Eroğlu başkanlığındaki Hükümet “Güven Oyu” aldı. 62 sayfalık “Hükümet Programı” bir günde sunuldu ama bir hafta tartışıldı. Şimdi sıra Bakanlıkların kadrolarına, yan kuruluşlarda kimlerin görev alacağına ve treni çalıştırmaya geldi. İlk kez Meclise giren ama Bakan olanların deneyimli Müsteşar ve Müdür atayacaklarını umut etmek isterim. Zamanı iyi kullanmak için ziyaret ve çalışma saatlerini ayırmak gerekmektedir.Hele yaz saatlerinin uygulandığı bu döneme girilmiş olması bence UBP Hükümeti için bir fırsattır. Öğleden sonra Bakan ve iç kadrosu çalışıp iş üretebilir. Aksi hâlde günler geçer, ziyaret ve kavga-şamata arasında siz zamanın törpüsünde ufalanır gidersiniz. Çünkü CTP bunun aksini yaptı ve tökezledi. Gittiğimiz her dairede,her birimde yapılan acemilik sokağa taşıyordu. Bunun sonucunda ayrılmaz ikili olan CTP ve bazı Sendikalar bile birbirlerinin boğazına yapıştılar.

UBP, ince eleyip sık dokursa,deneyim,bilgi öne çıkarılırsa o yönden talihlidir.Geçmişte hızmet edildiği için görevlendirilecek yetenekli kişiler vardır. Önemli olan “Seçim Bildirgesi ile Hükümet Programını” rafa kaldırmadan hızmetleri başlatmaktır. Bunun yapılabilmesi için Yasalarda gereken değişiklikler için özel görevlendirme yapılmalı ve Başbakanlık bunu koordine etmelidir. Meclis ile Hükümet arasında köprü olacak ve çalışmaları itip hedefe taşıyacak görevli bir kişiye gereksinim vardır. Yani herkese sözü geçen,saygı gören bir Meclis Grup Başkan Vekili yasaların ve kararların sür’at kazanmasını sağlayabilir.Bu aynı zamanda milletvekillerinin ve Bakanların hangi gün,hangi saatte Mecliste bulunması gerektiğini de programlayacaktır. Yurt dışına çıkış bile gözetim altında olmalıdır. Çünkü 26 oy oynak ve esnek bir oydur.

Hedef projeler alt alta yazılmalı ve ciddi adımlar atılmalıdır.Hızmet alımı,uzman görüşü her zaman yararlıdır.Hükümet,mutlak gündemin ve de herşeyin “Kıbrıs görüşmeleri” olmadığını bilecek ve ona göre o daracık koridorda kaybolmayacaktır. Çünkü halk hızmet beklemektedir. Bu kapılar açılmalı ve hızmet halkın ayağına taşınmalıdır. Bunu da yazdıktan sonra Hükümete başarılar dilemekten başka birşey kalmaz.

&&&

ORAMS DAVASI VE ALMAN ANAYASA UZMANI

Milli Lider Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın son yazısı ilgi uyandırdı.Denktaş’ın anlatımına göre “Kıbrıs davasını bizler kadar bilen bir Alman Anayasa uzmanı” kendisine Orams davası ile ilgili bir yazı göndermiş. Denktaş da bu ilginç görüşü yazısında yansıttı. Alman Anayasa Uzmanının görüşünü buraya aktarıyorum:

“Mahkeme AB-Kıbrıs konusunda Anayasal hukuka bakmadığı gibi uluslararası hukuku da göz ardı etmiştir. Bu konuların mahkemenin dikkatine sunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu karar Kıbrıs’ta tarafların uzlaşması için yıllarca sarf edilmiş olan gayretleri boşa çıkartacak mahiyettedir. Çok yazık!”

Alman Anayasa Uzmanı son derece önemli tez ileri sürdü. Bu ATAD’ın ayıbıdır.Rum ve Yunan cephesi Kipriyanu Hükümetiin Dışişleri Bakanı Nikos Rolandis’in dediği gibi “Zaten anlaşma istememektedir”. ATAD kararının peşinde bunun için koştular. Kanıt,Alman Anayasa Uzmanının yukarıdaki görüşü…

Sayın Denktaş bundan hareket ederek sonuç ortaya koydu:

1.“Uzlaşma! Adı konmamış bir hedef. Bizim uzlaşma dediğimizi Rum tarafı kabul etmiyor çünkü kendine göre 1964’de Güvenlik Konseyinde alınmış olan karar ile istedikleri hedefe varmışlardır. İstedikleri 1960 Antlaşmalarının “kısıtlamalarından” kurtulmak ve Kıbrıs’a sahip olmaktır.”

2.”1974’de kadar Bağlantısızlardan ve Sovyetlerden her türlü yardımı ve desteği almış olan Rum liderliği, 1974’den sonra “Türkiye’nin işgaline ve işgalden kaynaklanan sorunlara” bağladı. “Meşru Hükümet” olarak “vatanım işgal altındadır; işgalin kalkması için mücadele etmekte olan Kıbrıs Halkına (tek halk!) yardım ediniz” diyerek yüzü kızarmayan bir propaganda mücadelesi başlattılar.”

3.”Kalıcı bir anlaşmanın temelini teşkil edecektir diye varılan anlaşmalar gereğince uygulanan nüfus mübadelesi nedeni ile Güneye geçmiş olan Rumların “zorla Kuzeyden kovulduklarını” yayarak, bunların geri dönüş haklarında ısrar etmeye devam ediyorlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve ATAD’a “meşru hükümet” olarak “Kıbrıs Halkı” veya “Kıbrıslılar” adına kendi hikâyelerini anlatıyorlar. Kişilere açtırdıkları davalara “ilgili taraf” olarak Yunanistan ile birlikte müdahil oluyorlar. Biz Türk tarafı olarak o kadar rahatız ki, tüm ikaz ve yalvarmalara rağmen, “Kıbrıs Hükümeti” ile Yunanistan’ın müdahil olduğu Orams davasında bile ne KKTC ne de TC müdahil olmayı düşünmemiştir. Neticede bir Yunanlının başkanlığında (bir de Rum yargıcın bulunduğu) bir kurulun almış olduğu kararla hayretler içinde kalıyoruz. Davaya “ilgili taraf” olarak katılmadığımız için mahkemenin kuruluşuna itiraz da edilemedi.”

&&&

ÖZGÜRGÜN YANITLASIN

Dimitris Hristofyas ne istemişse aldığı için artık kendisini rahat hissetmektedir.”Türkleri asimile edeceğiz” dediği hâlde, Türkiye’ye tavır koyan o ünlü asimilasyıon karştı Sendşkalardan tıss çıkmasdı…Bari Genç ve dinamik Dışişleri Bakanımız Hüseyin Özgürgün Hristofyas’ın ağzının payını versin…
 
Üst