Ip-cia-mossad-fis-sis (m16)

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
IP-CIA-MOSSAD-FIS-SIS (M16)

Hakikaten önümüzdeki günlerde Kıbrıs Türkü tahmin edemeyeceği karışıklık ve çatışma ortamına doğru sürüklenmek istendiği “sessiz bir savaş” içerisine sokulmak isteniyor.
Devletlerin diğer devletlerle kurdukları uluslararası ilişkilerinde kendi çıkarlarını muhafaza etmek gayesi ile yürüttükleri “sessiz” savaşın adı psikolojik harptır.
Psikolojik harp savaş yada barış dönemlerinde dost, tarafsız veya düşman hedef toplumlarının kendi çıkarları yönünde tutum ve davranışlarını yönlendirmek, kitleyi etkilemek için ekonomik, siyasi, kültürel, askeri, teknolojik, sosyal ve hatta dini alanlarda planlanarak uygulanan tüm faaliyetleri kapsar.
Psikolojik harp uygulama olarak psikolojik harekatı kapsar. Psikolojik harekat kapsamında bir ülkeyi ayakta tutan değerlerin yıpratılarak, kendi milli menfaatlerini gerçekleştirmek üzere yürütülen faaliyetlerdir. Kıbrıs’ta da özellikle Kıbrıs Türkünün adada sahip olduğu Türklük kimliğini, Devletini, Anavatanla olan bağlarına tahammül edemeyen batı dünyasının oryantalizim projesi kapsamında (Doğu toplumlarının politik, kültürel vs eritilmesi ) bir savaş vermektedir. Bu savaş kapsamında içteki kurum, parti, sivil toplum örgütleri kullanılarak Kıbrıs Türkü farkına varamadığı bir operasyon ile etki altına alınmak istenmektedir. Bu operasyon kapsamında kendi kurumlarına, polis ve ordusuna, dini, kültürel değerlerine, yargı sistemine karşı yalan haberler yayılması hedeflenerek toplumda bir “korku ve güvensizlik” yaratılması hedeflenmiştir. Bu korkunun yaratılması için de görsel ve yazılı medya (radyo,tv,gazete,dergi,broşür..) kanalları vasıtası ile anılan değerler için yıpratıcı bilgiler verilmesi planlanır ve uygulanır. Verilen bilgiler uzun uzadıya anlatılır ki, halkın mücadele azmi kırılarak bir çaresizlik içerisine düşmesi sağlansın. Bunun için yalan haberler günlerce yazılır, çizilir ve tartışılır.

İşte özetle ifade etmeye çalıştığım açıklamalar dikkate alınarak, bugün üzerimizde gerçekleştirilen son operasyona bir göz atmakta fayda vardır. Rum istihbarat birimi ve diğer birimlerin 1989 yılından beri Kıbrıs Türkünü içten kırma metotları Annan planından sonra yeniden hortlatılarak ikinci dalgasının işlerlik kazanması ile harekete geçmiştir.

Mütemadiyen neşrolunan birtakım gazetelerde bazı münevver geçinen şahsiyetlerin “Kıbrıs Türkü tehlikede, Türkiye’ye karşı savaşmamız lazım, yoksa yok oluşa gideceğiz!”şeklindeki söylemlerini açıkça dillendirmeden kısa bir süre önce, “50 bin TC uyruklu kişinin vatandaş olacağına” dair bir şaiya çıkararak yaygara kopardılar. Manüpülasyon olan bu haberin arkasına sığınarak Kıbrıs Türkü üzerinde bir kutuplaşma yaratma amacında olan şahsiyetler, Rumların yıllardan beri öne sürdüğü “Türkiye’ye karşı bir savaş açılması” söylemini ise 28 Aralık 2007 tarihinde bir özel radyo kanalında açıkça dillendirdiler.. Nitekim, karşı tarafın unsurlarının yeniden harekete geçerek bir hazırlığa giriştikleri içimizdeki seçilen piyonların “neşriyatları” ile ortadır. Ne de olsa ufukta yeni bir plan hazırlığı vardır. Bunun için AB ve GKRY’ne güveni kalmayan insanlarımızı etkilemenin stratejileri kapsamında oluşturulan propagandalar, şimdi yavaş yavaş içimizdeki piyonlarca basın-yayın aracılığıyla enjekte edilmek istenmektedir...

Burada, ilk etapta Kıbrıs Türküne zehirli aşıyı az dozajlar halinde vererek operasyon uygulanmak istenmektedir. Ayni şekilde, ülkemizde Amerikan’ın desteği ve fonları ile Türk askerine karşı yeni insiyatif grupları, sivil toplum örgütleri, barış grupları, kadın örgütleri, hızla oluşturulmaya devam etmektedir. Peki ne için? Adada Türklük bilincinin yok edilerek, Anavatan’dan koparılmak için değimlidir?

Zira, Halkımız nezdinde ne AB ne de Rumların tutumlarına bir güveni kalmayan vatandaşlarımızın, Annan planı döneminde sunulan “sahte umut operasyon”na benzer bir hareketin yeni bir dalgası ile karşı karşıyadır. . Annan planında ana hedef Kıbrıs Türklerine sunulan umut propagandaları ile “evet” çıkmasını sağlamaktı. Bu konuda Türk tarafına “evet” derseniz “dünya sizi uzlaşır görecek, izolasyonlardan da kurtulacaksınız” denmiştir. Yıllarca kötü idarelerden bıkan halkımız, daha önceden dış unsurlar kanadı ile oluşturulan “barış grupları” organizasyonları eksenine sokulmuştur. Anavatandaki Türk hükümeti de bu kıskaçta AB yolunda “kullanılarak” Kıbrıs Türkünden “evet” demesini istemiştir. Zira, daha sonra görüldü ki Kıbrıs Türküne verilen hiçbir vaat yerine getirilmemiştir. Kıbrıs Türkü dün olduğu gibi bugün de ambargolar altında ezilmeye devam etmektedir. O halde neden batı yada Amerika ısrarla Kıbrıs Türkü evet desin istemiştir?

Burada gaye Anavatan ile bağların kopartılması, Anavatan’daki Türklerin Kıbrıs Türklerine bakışını değiştirmesi için gerçekleşmiştir. Bir şüphe ve önyargı algılaması yaratılmak istenmiş ve Yavruvatan-Anavatan arasındaki bağların zayıflatılması hedeflenmiştir. İstihbarat güçlerinin hedefi kıskacında olan Kıbrıs Türkleri, hengameli Annan planından sonra şimdi ikinci bir operasyon kıskacına alınmak istemektedirler. Birinci perde kapanmış, ikinci perde açılarak, “Türkiye Aleyhtarlığı” bir söylemi kuvvetlendirmek ve Kıbrıs Türkünü Anavatandan uzaklaştırmak için yalan haberleri kamuoyuna duyurma çabasına girmiştirler. Bu yolla halkın üzerinde “yıkım ve korku” yaratılmak istenmektedir.. Zira Kıbrıslılık kimliğini gençlerimizin beyinlerine sokmaya çalışan bu unsurlar “ayrı bir ırk” oluşturma gayesinde hareket etmektedirler. Ne acıdır ki bu oyuna gelenler, 2004 yılında tarih kitaplarımızı değiştirmişlerdir.
Bu duruma Rumlar, “Atilla çocuklarının Elen gibi düşünmesi isteniyor” diye yazmışlardır.

KIP-CIA-MOSSAD-FIS-SIS(M16)Psikolojik Harp Kıskacındaki Kıbrıs Türkü!

Özellikle de geçen günlerde Rumlar Ermeni lobisinin desteğiyle ABD Kongresi’ne Kuzey Kıbrıs'tan Türk askerlerinin çekilmesini isteyen bir önerge sunulması sıradan bir hadise değildir. Şu halde bu durum önemle tedkik edilmesi lazımdır. Bugünkü zaviyemde sizlere anılan konu üzerinde gerçekleşen bazı hadiselerin örneklerle izah etme arzusundayım.


İşlenilen temalarda ana konu; “Türkiye’ye karşı savaş açmaktı”!. Bu savaşı yıllardan beri savunan bu şahsiyetler, şimdi slogan olarak “Kıbrıs Türkü yok oluyor”! diye halkın kafasına acaba böyle bir durum var mı? diye sual sordurtarak zihinlerini etkilemeye çalışmakta idiyseler de bunun gerçekleşmesi hayli zordur. Konuşmalar esnasında özellikle de; “Adaya 1974 sonrası gelen soydaşlarımızın önümüzdeki süreçte Türkiye-KKTC savaşı çıkarsa kimin yanında olacağı” suali hayli dikkatimi çekmiştir. Konuşmacılar devamla, “Kıbrıs Türkü Türkiye tarafından yok edilmeye sürüklenmiş ve bunun sonucunda toplum ya kavgayı kabul edecek yada çekip gidecek” denilmiştir!.

Bu ne husumettir ki bir Rum ağzı gibi konuşurcasına Türkiye aleyhtarlığı propaganda yapılmaktadır? Geçtiğimiz günlerde TC Büyükelçiliğimizin adada olan vatandaşlarının durumları için bir tespit hazırlığı içine girmesi o kadar saptırıldı ki, nerede ise ellerinde olsa bir avuç “soysuz” kişi Türkiye’ye karşı direnişe geçeceklerini ifşa etmiştirler.! Peki hal böyleyken bu tür konuşmalar ve yayımlar ile ne hedeflemektedirler? Kıbrıs Türkünün yarınına büyük bir endişe, huzursuzluk ve ümitsizlik ile bakması hedeflenmektedir. Bu psikolojiye girecek halkımızın Rumlar lehine hazırlanan yeni planı gözü kapalı kabul etmesi istenmektedir. Anılan programda konuklar kendi kendilerine soruyorlar; acaba 20 yıl sonra adada Kıbrıs Türkü kalır mı? Duyan da sanacak ki Kıbrıs’ta yaşayan insanlar Türk değil de başka bir milletin insanıdır! Kaldı ki 1974 sonrası adaya gelip yerleşen insanlarımızın her birinin çocukları olmuş, bu adanın havasını, kültürünü teneffüs etmişler ve yaşamlarını düzenlerini kurmuşlardır. Şimdi hep bitti de adadaki soydaşlarımız için mi dil uzatılacaktır! Bu durum hem bir Mikro milliyetçilik hem de dış unsurların çıkarlarına hizmetten öte bir durum değildir.


Rum yönetimi ve Kilisenin son günlerdeki Türkiye ve Türk milletine karşı telaş ve heyecanı sebepleri araştırıldığı zaman, bunu yalnız Rum millicileri ekseninde ekseriyeti teşkil olan, onlara destek fermanları okuyan, Rum tezlerini gündeme getiren “Afrika” teslimiyetçilerinin mevcudiyetinde bulmak mümkündür.


Bir taraftan Rumlar diğer taraftan KKTC’de Rum ağzı ile konuşan “mikro millicilerin” üstlendiği misyon aynidir. Her ikisinin de gayesi bu memlekette Türklüğü imha, Türk askerini geri gönderme, 1974 sonrası gelen soydaşlarımızı adadan sürme, adayı doğrudan doğruya Yunan kucağına atmak için ayni söylemlerde bulunmaktır. Bu bariz bir şekilde ortadadır. Kıbrıs Türkünün huzurunu tar ü mar etmek, ülkemizde bir kutuplaşma yaratmak için asılsız söylemleri intişar etme gayesi külliyen belirgin hal almıştır.

Hatırlanacağı üzere, bir zamanlar Atatürk’ün Kurtuluş savaşı verdiği dönemde, düzenli orduya katılmayarak, Yunanlılar ile işbirliğine girip Türk ordusu karşısında savaşan Çerkez Ethem ve ekibi vardı. Lakin, ne Çerkez Ethemler, ne Sait Mollalar Türk milleti ve ordusu ile baş edemedikleri gibi bugün de bu yolu tutanların baş edemeyeceği açık ve nettir.

Efendiler! Ne verilecek toprağımız, terk edilecek yerleşim yerimiz, çizilecek sınırımız, bölünecek Devletimiz, paylaşılacak vatanımız, vazgeçilecek insanımız, indirilecek bayrağımız, ne de unutulacak Marşımız yoktur. Kıbrıs Türkü; Türk milletinin kahraman evlatları olarak yüzyıllardır bu topraklarda Türklük kimliğini koruyarak yaşamaktadır.

Düşmanın çıkarlarına hizmet edenler kendi haysiyetleriyle, varoluş mücadelemizde Devletimizi yaşatmaktan kaçanlar ise bütün milletin haysiyeti ile oynuyorlar idiyse de gelecek kaygısı yaratmaya çalıştıkları
Milletimiz geçmişte olduğu gibi bugün de gereken cevabı verecek durumdadır!
Ne Mutlu Türküm Diyene!
 
Üst