IRAK TÜRKLERİNİN Kader Günleri

BURLAHATUN

Yasaklı Üye
Katılım
21 Tem 2008
Mesajlar
5,116
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
TÜRKİYE
IRAK TÜRKLERİNİN KADER GÜNLERİ
Mehmet MACİT


Kuzey Irak’taki Kürt yönetimi Kerkük’ün Kürt bölgesine bağlanması amacıyla yeni bir atak başlattı. Birkaç yıl önce yeni Irak Anayasası hazırlanırken bu bölgede referandum yapılmasına ilişkin bir maddeyi metne yerleştirmeyi başarmışlar, sonucun istedikleri şekilde çıkmasını sağlayacak alt yapı çalışmalarını çoktan tamamlamışlardı. Bu cümleden olarak Saddam’ın devrilmesiyle birlikte on binlerce Kürt Kerkük ve çevresine taşınıp yerleştirildi. Bunun yanı sıra muhtemel itirazları geçersiz kılmak için Kerkük’ün nüfus kayıtları, tapu belgeleri hemen tümüyle yok edildi. Amerikalıların kentin yönetimini kendilerine bırakmış olmasından geniş şekilde yararlanan Kürtler bölgede fiili bir egemenlik kurmayı büyük ölçüde başardılar.
Ancak gerek Şii ve Sünni Arapların, gerekse Türkmenlerin bu girişimlere gösterdikleri tepkiler, Türkiye’nin itirazları Washington’u yeniden düşünmeye sevk etti. Bu tarz bir olup bittinin Kerkük bölgesinde sürekli bir çatışma ve huzursuzluk ortamı hazırlayacağını, yeni bir Filistin problemiyle karşılaşacaklarını anladıklarında, geçen yılın sonunda yapılması öngörülen referandum ertelendi. Barzani ve Talabani doğal olarak bundan memnun kalmadılar; bir yandan merkezî Irak yönetimini bir yandan da Washington’u sıkıştırmaya, tehdit ve şantaja başladılar.
Son gelişmeler daha etkili adımlar atmaya hazırlandıklarını, bu yıl sonuna kadar amaçlarına ulaşmayı planladıklarını ortaya koyuyor. Birkaç gün önce Kerkük’te düzenledikleri yürüyüş sırasında patlayan bombalar ve hemen akabinde Türkmen televizyonunun, Türkmen cephesi bürolarının ve bulabildikleri Türkmenlerin saldırıya uğramaları, Türkmenlerin can güvenliğinin bulunmadığını ortaya koymuştur. Kuzey Irak Kürt yönetimi ne pahasına olursa olsun amacına ulaşmak niyetiyle baskılarını artırmaya, saldırılarını daha ileri boyutlara taşımaya kararlı görünüyor.
Patlamadan sonra doğrudan Türkmenlerin hedef alınması rastlantı değil. Irak merkezî yönetiminin güçsüzlüğünü, Arapların haklarını savunmaya mecallerinin olmadığını, buna karşılık Türkiye’nin kararlılığı halinde, Türkmenlerin önlerindeki en büyük engel oluşturduğunu biliyorlar. Bu yüzden öncelikle Türkmen direnişini kendi alanında yok etmek istiyorlar.
Irak meclisinde Kerkük’teki yerel yönetimde Kürtler, Araplar ve Türkmenlere eşit haklar tanınmasını içeren Yerel Yönetim Yasasının kabul edilmesi Kürtleri adeta çılgına çevirdi. Bu karara mukabele olarak, kontrollerindeki İl Meclisinden Kerkük’ün Kürt bölgesine katılmasını içeren bir karar çıkardılar.
Kerkük’ün Kürt asıllı Meclis Başkanının başkanlığında ve Kürt asıllı olan valinin katılımıyla yapılan toplantıda alınan kararda, Kerkük’ün Kürt Bölgesel Yönetimine bağlanmasının kararlaştırıldığı açıklandı.
Talabani bir süre önce Irak Meclisinin kabul ettiği Yerel Yönetim Yasası’nı veto etmiş yani durdurmuştu. Kerkük sorununun bu durumda belirsiz kalması nedeniyle Ekim’de planlanan yerel seçimlerin yapılması suya düşmüş görünüyor. Aslında sorunu çözmek için devreye giren Birleşmiş Milletler raportörü de mevcut şartlarda referandum yapılamayacağını belirlemiş ve ötelenmesini istemişti. Ancak Barzani ve Talabani tek yanlı bir emrivaki yaparak Kerkük’e el koymak istiyorlar.
Türkiye bu konuda bir olup bitti yapılmasına kesinlikle rıza gösteremez. Adil ve makul çözüm bölgenin esas sakinlerine yönetimde eşit ve adil dağılma ilkesine dayalı ortak bir statünün yürürlüğe girmesini sağlamaktır.
Irak’ta yaşayan yüz binlerce Türk’ün kaderi kuşkusuz ilk önceliğimizdir. Yönetimin Kürtlere bırakılması durumunda bu insanların nelerle karşılaşacağı bellidir. Geçen yüzyılda Osmanlı çekilirken geride bırakılan soydaşlarımızın ağır baskılar ve ölüm tehditleri altında nasıl dağılmaya zorlandıkları, nasıl yok edildikleri düşünüldüğünde, Irak Türklerine aynı kaderi yaşatılmasına asla izin verilmemelidir. Lozan Müzakereleri sırasında, içinde bulunduğumuz sıkıntılardan kaynaklanan çaresizlikle hudutlarımızın dışında bırakmaya mecbur kaldığımız bu insanlar, Türkiye Türklüğünün onur meselesi olduğu kadar geleceğimiz ve güvenliğimiz için teminattır.
Kuzey Irak Kürt yönetiminin Kerkük tutkusunun kendi açılarından önemli nedenleri var. ABD desteğiyle hayata geçirilmeye, hukukî kılınmaya çalışılan Kuzey Irak’taki Devlet girişiminin yaşayabilmesi, geleceğe dönük açılımlarını yapabilmesi için Kerkük’ün mutlaka kendilerine ait olması gerekiyor. Tamamı henüz işletmeye açılmamış olan yörenin petrol ve doğalgaz yatakları göz kamaştırıyor. Projelerini uygulamaya koyabilmeleri için gereken ekonomik imkanların varlığını işaret ediyor. Bu devlet girişimi yeterli ekonomik güce sahip kılındıktan sonra mevcut sınırlarıyla yetinmeyecektir. İleri vadedeki hedefleri İran ve Suriye’deki Kürtlerin yaşadığı bölgelerin yanı sıra, Güneydoğu Anadolu’muzun dahil edileceği, hatta İskenderun Körfezi’ne kadar olan alanların eklenerek denizle irtibatın sağlanacağı büyük Kürdistan’ın kurulmasıdır. Bu ihtimali düşünmek Türkiye’deki bazı çevrelerin iddia ettikleri gibi ne bir vehimdir ne de paranoyadır. Tarihî olayları bilinçli okumaktan, uluslararası politikaları ve bölge üzerindeki güç mücadelelerini dikkate almaktan kaynaklanan doğru bir algılamadır.
Kerkük’te yaşanan gelişmeler her bakımdan Türkiye’nin göz ardı edemeyeceği, doğrudan kendi güvenliğimizi, geleceğimizi ilgilendiren hayati konulardır. Irak’taki devlet bütünlüğünün korunması, Kerkük bölgesine özel bir statü verilmesi, burada yaşamakta olan halkların adilane temsil edildikleri bir yönetim esası üzerinde uzlaşılması Orta Doğu’da barışın, huzurun ve istikrarın temel şartıdır. Esasen Irak nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan Şii ve Sünni Araplar da bu gerçeği görüyorlar ve benimsiyorlar. Türkiye bu konudaki görüşlerini her zeminde ısrarla savunmalı, buna aykırı gelişmelere göz yumamayacağını ortaya koymalıdır.
Irak Türklerinin mukadderatının belirleneceği bu kritik günlerde onlara sahip çıkmak bizim için millî ve insanî açılardan olduğu kadar, ülkemizin geleceği ve güvenliği bakımından da vazgeçilmez bir mecburiyettir.
 

20Temmuz

Alpagut Han
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
838
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Beşparmaklar
Türkmenler Kimin Umurunda?

04.08.2008
Geçtiğimiz hafta sonu Star TV başarılı bir habercilik örneği sergileyerek, Irak'ta Türkmen soydaşlarımızın nasıl baskı altına alındığına ve saldırılara maruz kaldığına dair görüntüler yayınladı. Bu görüntülerde, Peşmerge sürüleri, Türkmenlerin arabalarını, evlerini yakıyor, Türkmenler üzerine kurşun yağdırıyor, önüne çıkan Türkmenlere sopa ve demirlerle saldırıyorlar, Türkmenlerin televizyon binalarını tahrip ediyorlar…

Bu manzaralar yeni değil, Saddam'ın diktatörlüğü zamanında da her türlü işkence ve zulme tabi tutulan Türkmenler, ABD'nin Irak'ı işgal etmesi ile birlikte ABD askerlerinden, Barzani ve Talabani'nin çapulcu sürüsünden sürekli zulüm gördüler ve görmeye devam etmektedirler. Onların bu zulmü göstermesi, kendi hedeflerine ulaşmaları açısından normal ama bunlarla birlikte bu zulme seyirci kalan bir Türkiye trajedisi yaşanmaktadır.

ABD'nin Irak işgali gerçekleştiği günden bu yana Türkmenler inim inim inliyor, liderleri teker teker şehit ediliyor, şehirleri İncirlik'ten kalkan uçaklarla bombalanıyor, her türlü baskı ve tehdit altındalar ama Türkiye'den onları korumaya yönelik hiçbir girişim yapılmamaktadır. Girişim yapmasını beklediğimiz AKP hükümeti, Barzani ve Talabani'ye gösterdiği ilginin yüzde birini Türkmenlere göstermemiştir. Barzani'ye "kardeşim",Talabani'ye "dostum" diyenler Türkmenlerin adını ağızlarına almamak için çok büyük çaba harcamaktadırlar.

AKP'nin geçen 6 yıllık iktidarı, Türkmenlerin Irak'taki halini görmemezlikten ve onların yaşadığı zulmü izlemekle geçmiştir.

Türkmenlerin içinde bulunduğu hali izlemekle kalmıyorlar, onlara zulüm yapan, onları evsiz, barksız bırakan, yetim-öksüz koyanlarla her konuda işbirliği yapıyorlar.

ABD'nin Ortadoğu Bölgesi'ndeki hedefleri için, Büyük Ortadoğu Projesi etrafında yeniden işgallerle, ekonomik yaptırımlarla, tehditlerle dizayn edilen ülkeler içinde olan Irak, Barzani ve Talabani'ye emanet edilerek, oradaki Türkmenlerinde yok edilmesi hızlandırılmış ve AKP hükümeti de bu sürece, proje içinde aldığı görevlerle destek vermiştir.

Türkmenlere sahip çıkacak kadar bağımsız olamayan AKP, Türkmenlerin yokoluşunu izleyecek ve onay verecek kadar da ABD'ye bağımlıdır.

Hal böyle olunca, Türkmenler sahipsizlik içinde kalmaya devam edecektir. AKP, Türkiye'nin başında olduğu sürece Türkmenlerin bu yaşadığı acı kader asla değişmeyecektir.

ABD, AKP, Talabani, Barzani için öncelik "Büyük Kürdistan" hayalini gerçekleştirmek olduğu için Türkmenler yok edilmeli, Türkmenlerin her şeyine el konulmalıdır. Bu durumu görmek için çok büyük zekâya sahip olmaya bile gerek yoktur.

ABD ile sadakat bağından dolayı Barzani ve Talabani üzerinde hiçbir hükmü olmayan, hükmü olmadığı içinde onlara ayak uyduran AKP, Türkmenlerle göz teması bile kuramamaktadır.

Milli anlayışı ve şuuru olmayanlar asla milli hedef belirleyemezler… AKP bu yüzden Türkmenlere yönelik ne milli bir politika belirleyebilir, ne de küresel çetelerin güdümünden çıkıp, Türkiye'nin gücünü ve imkânlarını Türkmenlerin varlığını muhafaza için kullanabilir.

Türk milleti, kendi soydaşına sahip çıkmayan, soydaşına zulmedenlerle işbirliği yapan AKP'yi beyninde doğru konumlandırmalıdır.

Türkmen demek Türkiye demek iken, Türkmeni korumayan, Türkiye'yi nasıl koruyacaktır?

Bu soruyu, Türk milletinin her ferdi, kendine sormalıdır.

Türkmen kardeşlerimiz yanı başımızda, AKP iktidarının dostları, kardeşleri(!) tarafından her türlü zorbalığa tabii tutulurken, Türkiye bunu vicdanında izahını bulup, aklı ve mantığıyla da bundan sonraki günler için milli refleksini oluşturmalıdır.

Siyasi iradenin Türkmenlere yönelik kaygısızlığını, vurdumduymazlığını millet iradesi bertaraf etmelidir. Millet iradesi soydaşına sahip çıkacak anlayışı ortaya koymazsa, Türkmenler hızlanacak soykırımla tamamen yok edilecektir.

Türkmenler sahipsiz, Türkmenler Irak'ta çaresizdir. Türk milleti kendi iktidarına rağmen soydaş olmanın vicdanını ve sorumluluğunu artık ortaya koymalıdır. Türkiye artık, kendi topraklarında bulunan İncirlikten kalkan ve mübarek bir Kadir Gecesi günü ABD uçakları tarafından bombalanan Türkmen şehirlerinin düştüğü o halin gerçek sorumlularını bilmelidir.

Sorumlusu bilinen olaylara karşı sorumluluk daha iyi sergilenir.

Türkmenler bugün bu halde ise bunun tek sorumlusu AKP'dir.Sadece ABD,Barzani ve Talabani ile olan ilişkisine bakın sorumlunun AKP olduğunu çok net anlarsınız…

Ne diyordu Recep Tayyip Erdoğan:

Özellikle Irak ve Kürdistan'dan gelen bilgiler bizi memnun etmektedir.

Bize de: Irak ve Türkmenler'den gelen bilgiler zehir olmaktadır.




___________________________________
Yıldıray ÇİÇEK / Ortadoğu Gazetesi



 

ARIKBUKA

Halkla İlişkiler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
920
Tepkime puanı
1
Puanları
0
akp ile de olmaz orta yolu bulalım diye düşünen hükümetlerle de olmaz.Öncelikle güvenlerini kaybettiğimiz Türk cumhuriyetleri ile bağlarımızı geliştirmeli ve birlik fikrini büyütmeliyiz.Daha sonra abd ye kafa tutabiliriz.Ama nerde bizde böyle bir hükümet böyle yöneticiler.Türkiye şuan sıcak yada soğuk bir savaşa girse onu madden ve manen destekleyecek bir tek ülkeyi yanında bulamayacak durumdadır.Şapkamızı önümüze koyup düşünmeye başlamamızın zamanı geldi de geçiyor.
 

20Temmuz

Alpagut Han
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
838
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Beşparmaklar
''Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 1. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi kapsamında gerçekleştirdiği ikili görüşmelere devam ediyor.

Cumhurbaşkanı Gül, 1. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi kapsamında Türkiye'ye gelen Malavi Dışişleri Bakanı Joyce Banda ve Moritanya Dışişleri Bakanı Abdullahi Ould Beinhmeyda ile görüştü.'' sabah gazetesi 20/08/2008 bu gün yani
 

ARIKBUKA

Halkla İlişkiler
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
920
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Rota belli tabii.Gayri Türk olsun da afrikalı olsun farketmez:(
 
Üst