Irzına Geçilmedik Değer Kaldı Mı ?

Makbule ÖTÜKEN

Onursal Üye
Katılım
24 Kas 2008
Mesajlar
532
Tepkime puanı
0
Puanları
0
IRZINA GEÇİLMEDİK DEĞER KALDI MI ?

Bu ülkenin aklı başında, vatansever, bin bir çileler sonucu kurduğumuz devlete “devletim” diyen, demokrat, özgürlükçü ve aydın insanlarına soruyorum: Bu ülkede ırzına geçilmedik, saldırı ve tecavüzlerle yıpratılmadık bir tek değerimiz kaldı mı acaba?


Yine soruyorum; öncelikle bu ülkenin ve bu halkın değer yargılarını, kutsal bildiği varlıkları, topluma ait milli ve manevi değerleri, halkın diliyle “adab-ı muaşeret” kurallarını öncelikle koruması, gözetmesi ve ayakta tutması gerekenler kimlerdir?


Milli ve manevi değerlerimizi, toplumsal değer yargılarımızı, kendimize dair kutsallarımızı nesilden nesile aktararak gelecekte de varoluşumuzu sağlama sorumluluğu öncelikle kimlerin omuzlarındadır?


Bu devletin en küçük yerleşim yerlerinde dahi neden okullar açıyor. Neden her geçen yıl ilkokullarımızın, ortaokullarımızın, lise ve üniversitelerimizin sayıları artıyor?


Devlet neden, eğitime yeterli olmasa bile olanaklarını zorlayarak yüksek miktarlarda bütçe ayırıyor? Ve neden sayıları binlerle ifade edilen öğretmen istihdamları yapıyor?


Sadece okullarımızda, müfredatta yer alan bilgilerin çocuklarımıza ve gençlerimize aktarılması için mi? Elbette ki hayır!


Bugün ulaştığımız bilgi ve teknoloji çağında, istenen her türlü, bilgiye aracısız ulaşmak ve her türlü bilgiden yararlanmak mümkündür. Peki o halde; okulların ve öğretmenlerin görevleri nedir? Asıl bunu sorgulamak lazım.


Bir öğrenciye, milli, manevi ve ahlaki değerleri, bir halkı diğer halklardan ayıran ulusal kültür değerlerini yani halkı halk yapan değerleri aktaracak olan öğretmenler değilmidir? Ulusal ve toplumsal mensubiyet bilincini, tarih şuurunu, her türlü modern vasıta ile aktarmak görevi öğretmenlerin asli görevlerinin başında yer almıyor mu?


Soruları alt alta sıralamak ve öğretmenliğin önemini hatta kutsiyetini izaha çalışmak belki sayfalar alır. Öğretmenlerin misyonu ve eğitimin amaçları üzerine sayısız araştırmalar yapılmış ve çok sayıda kitaplar yazılmıştır. Bütün bu araştırma ve yayınların ortak yanı; öğretmenin asıl görevinin eğitim olduğuna yapılan vurgudur? Yoksa bu elektronik çağında bilgileri edinmek ve öğrenmek çok kolay.


Velhasıl; öğretmen hem örnek kişidir, hem de insanı eğiten insandır.


Acı da olsa yaraya neşter vurarak söylemek durumundayız ki; eğitimin hali perişandır. Çocuklarımıza, gençlerimize örnek oluşturacak, devletten maaş alan kimi öğretmenlerin, tutum ve davranışlarını hayretle izliyoruz!


Sabahları ders başı yapılırken, çocuklarımız hep bir ağızdan “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye başlayan bir yeminle sınıflarına girerler. Ancak bir de bakarlar ki; sınıfta ders vermesi gereken öğretmeni; sınıfta geçirmesi gereken zamanının çoğunu gereksiz eylemlere ayırıp, eğitimi sabote ediyor. Çocukların ve gençlerin eğitim haklarını ellerinden alan bizzat kendi öğretmenleri! Olacak şey mi bu?


Eğitim Bakanı Kemal Dürüst “eylem yapacaksanız, ders saatleri dışında, Bakanlık önünde bana karşı yapın. Çocukların ve gençlerin eğitim hakkını engellemeyin”diyor. Sn. Bakan yerden göğe kadar haklı!

Ben de diyorum ki; hemen her gün okullara kilit vuran, öğrencilerine her sabah evin yolunu gösteren, en kutsal hak olan eğitim hakkını gasp eden böyle öğretmenler ve böyle öğretmen sendikaları dünyanın hangi ülkesinde vardır?

Bir öğretmen ki; maaşını aldığı devletine kendi devleti gözüyle bakmıyor; bir öğretmen ki; rengini şehitlerimizin kanından alan bayrağına “kendi bayrağım” diyemiyor; İstiklal Marşımızı söylerken heyecanın zerresini duymuyor; bir öğretmen ki; “ben ne Türküm ne de Rum sadece Kıbrıslıyım” diye pankartlar taşıyabiliyor; bir öğretmen ki; bizim her şeyimiz olan Anavatanımıza ve Mehmetçiklerimize “işgalci” suçlamasında bulunabiliyor; bir öğretmen ki; yüzünü Kuzeye dönüp “Ankara ne seni isteriz, ne paranı ne de memurunu” diyebiliyor; bir öğretmen ki; kendi hükümetine “kukla” diyebiliyor, bir öğretmen ki; kendi bakanını “dıştan talimat almak”la itham edebiliyor; bir öğretmen ki; çocuklarımıza kendi kutsal dinimizi öğretmek için sınıf açıldı diye günlerce grev yapıyor; Ve bir öğretmen ki; aynen Hristofyas gibi Anavatanımızı “asimilasyonculuk”la suçlayabiliyor;


BU ÖĞRETMENİN, BU ÜLKENİN OKULUNDA
NE İŞİ VAR DERSİNİZ ?


Lafa bakın siz “Nakil Tüzüğü ile öğretmenlerin görev yapacakları okulları tercih hakları ellerinden alınıyormuş ve bu dayatmayı öğretmen sendikaları asla kabul etmeyeceklermiş..” Hayret doğrusu! Bir kamu görevlisinin nerede görev yapacağının takdirini kamu görevlisi veya öğretmen sendikasına hak olarak tanıyan bir tek ülke var mıdır acaba?


Beyler; ülkenin ve eğitimin getirildiği nokta bu! Sn Bakan “eğitimi biz yönetiriz” diyor ama; bir öğretmenin nerede görev yapacağını belirleme hakkı dahi kalmayan Bakanlığımız, bir eğitim teşkilatımız varsa; kapatın okulları olsun bitsin!
 
Son düzenleme:
Üst