TÜMÖR TİPLERİ
İlk olarak kanserin tek başına görüldüğünü belirtmek gerekir, yani hastalık bağırsağın yalnızca bir bölümünde yerleşir. Bazı olgularda bağırsağın birden çok yerinde tümör kütlesine rastlanabilir. Başlıca üç tipi vardır: Ülserli tip, vejetan tip ve skiröz tip.
Ülserli kanserin özelliği, tümör içindeki damarların yıkımı sonucunda tümör kütlesi üzerinde geniş yaraların (ülserlerin) bulunmasıdır. Ülserleşme ilerleyicidir; bağırsak duvarını derinliğine aşındırma eğilimini gösterir. Sonraki aşamada karın zarına ya da daha önce gelişen yapışıklıklar sonucunda kanserli bölgeye yaklaşmış öteki organlara doğru aşınma sürebilir. Vejetan tip kanser, öncelikle bağırsak kanalına doğru büyüyen, önce daralma sonra da bütünüyle tıkanmaya neden olan et yığını görünümünde bir kütleyle belirlenir. Bu kütle çevresinde genellikle doku ölümlerine bağlı gelişmeler, kütlenin kendisinde de bazı biçim bozuklukları ve kanamalar görülebilir. Skiröz kanser tipinde ise tümör bağırsak kanalının içine sarkmadan bağırsak duvarında ortaya çıkar. Her kanser tipinde sonuç az çok aynıdır. Kanser hücrelerinin yerleştiği bölgede bağırsak duvarı kalınlaşır. Bu da bağırsak kanalının daralmasına yol açar.
TÜMÖRÜN YAYILIMI
Uzun ya da kısa süren birinci dönemden sonra, kanser birincil yerleşim alanından organizmanın başka bölgelerine doğru yayılma eğilimine girerek metastaz adı verilen ikindi odaklar yapar.
Kötü huylu kalınbağırsak tümörlerinin yayılımı değişik yollar izler. Kanser hücreleri kapı toplardamarı yoluyla karaciğere gelir ve burada birçok yayılım odakları oluşturur. Bu odaklar beyazımsı, sert, karaciğer yüzeyinden kabarık, yuvarlak oluşumlardır. Kanser hücreleri daha sonra kan yoluyla akciğere ulaşır. Kalınbağırsağın zengin lenf ağı, lenfler yoluyla yayılmayı kolaylaştırır. Kanser hücreleri üst ve alt bağırsak askısı (mezenter) damarlarıyla birlikte giden lenf damarları yoluyla önce kalınbağırsağın yanındaki ve üstündeki lenf düğümlerini, sonra orta bölümdeki lenf düğümlerini, son aşamada ise merkezi bağırsak askısı lenf düğümlerini tutar. Tutulan lenf bezleri büyür ama en belirgin değişim, sertliklerindeki artıştır.
Bir başka yol, bağırsaklarda oluşan doğrudan yayılmadır. Kanserli doku parçacıkları ana kütleden koparak sindirim kanalını izleyip, bağırsağın daha aşağı bölümlerine gider ve orada yerleşirler. Burada büyüyüp gelişerek, kaynaklandıkları kanser kütlesinin boyutlarına bile ulaşabilirler.
Kanserin son yayılma biçimi bağırsak duvarı içinde gerçekleşir. Kanser, duvar içindeki lenf damarlarını izleyerek, bağırsak duvarı boyunca karın zarına kadar gider ve birincil kanser kütlesinin kapladığı alandan daha geniş bir bölgeye yayılır. Kanser hücreleri karın zarına ulaşınca çevreye yayılarak kanlı asit (karın boşluğunda kanlı sıvı toplanması) oluşturan yaygın karın zarı kanserine yol açarlar. Bu tabloda karın zarı büyük miktarda kanlı sıvı üreterek kanser hücrelerinin saldırısına karşı koymaya çalışır ya da kanser hücreleri Douglas boşluğuna (erkekte düzbağırsak ile idrar torbası arasındaki, kadında ise düzbağırsak ile dölyatağı arasındaki çukur alan) ve kadınlarda her iki yumurtalığa yerleşir. Karın zarına ulaşan kanser komşuluk yoluyla da yayılabilir. Böylece incebağırsağın kıvrımlarında, böbrek ve idrar borularında, omurganın bel ve kuyruksokumu arasındaki bölümü ile mesanede kanser görülebilir.
Kanserin geniş yayılımı, köklü bir cerrahi girişimi engeller. Hasta bu nedenle ameliyat edilemez. Lenf yoluyla yayılan yerel kanserler bu grupta yer almaz.
Ameliyat edilemeyen olgularda, bağırsak kanalında geçişin aksamaması için yalnızca belirtilere yönelik cerrahi yöntemlere başvurulur. Bu tür girişimler hastanın yaşam süresini uzatmada pek etkili değildir. Tedavinin en önemli noktası erken tanıdır.