Kayiplar dosyasi

BAHRİYELİ

New member
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
69
Tepkime puanı
0
Puanları
0
KAYIPLAR SORUNU


Kıbrıs sorununun insani boyutlarından biri kayıplar sorunudur.

Kıbrıs’ın “Elen Cumhuriyeti” olduğu iddiasıyla Türkleri yönetimden dışlayan Rumların 21 Aralık 1963’te başlattığı olaylarla birlikte “Kayıplar” sorunu başlamıştır. Önceleri sadece Kıbrıs Türkleri kaybolurken, 15 Temmuz 1974 Nikos Sampson Darbesi ve ardından gerçekleştirilen 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekatı neticesinde Rumlardan da kayıplar olmuştur.
Kayıp kişilerin akibetini araştırmak üzere, 1981 yılında, üçlü bir komite kuruldu. Üçlü komitede bir Türk (Rüstem Tatar), bir Rum ve Birleşmiş Milletler Temsilcisi (Paul Wourth-1996 yılında görevinden ayrıldı; Pierre Ritter- bu yıl hayatını kaybetti) görev yapıyor.
Teoriye göre, taraflar, komiteye kayıp listesi ve kayıp iddialarıyla ilgili belgeleri teslim edecek, komite de, elindeki bilgi ve belgeler ışığında, karşı tarafta arama yaparak kayıpların ölü mü yoksa sağ mı olduğunu belirleyerek kayıp ailelerine durum hakkında bilgi verecekti. Ancak Rum Yönetimi'nin tutumu nedeniyle, bu teorik çalışma hiçbir zaman gerçekleştirilemedi ve Yeşil Hat üzerindeki Ledra Palas'ta komite toplantıları ile yetinildi.
Gelinen son durumda; Türk ve Rum üyeler ile iki tarafın onayıyla BM tarafından atanan üçüncü üye Pierre Ritter’den oluşan Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’nin 11 Ocak’ta yaptığı 83’üncü dönem toplantısında, Kıbrıs Türk tarafının Komite’ye kesin kayıp sayısını 500, Rum tarafının da 1493 olarak sunduğunun iki tarafca doğrulandığı bildirildi..

KAYIPLAR SORUNU-SİYASİ BOYUT

“Kayıplar” sorununun siyasi boyutu
Kayıplar, Rum Yönetimi'nin, Kıbrıs Türklerini ve Türkiye'yi uluslararası arenada yalnız bırakmak üzere kullandığı propaganda materyallerinden biridir. (Aslında bu gerçek, 1977 yılında, bizzat Makarios tarafından itiraf edilmişti. Denktaş ile Makarios arasında, 27 Ocak-12 Şubat 1977 tarihleri arasında gerçekleştirilen zirvede, Denktaş'ın,"Kayıp ailelerine gerçeği söyleyiniz. Niye propagandayı gerçeklere tercih ediyorsunuz" sözleri üzerine Makarios;"Bana propagandadan başka silah bırakmadınız" sözleriyle cevap verir. )
Kayıplardan söz edilirken, özellikle 1963-1974 olmak üzere, Kıbrıs Türklerinin kayıpları ile, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasındaki Rum kayıplar kastedilmek- tedir. Ancak Rum Yönetimi, bu konuyu da, propaganda amacıyla kullanmayı başarmıştır.
"Ulusal Konuları Tanıtma Merkezi" adıyla oluşturulan örgüt, "kayıplar" sorununu enternasyonalize etmek için, ada dışında yaşayan Rumlar da dahil tüm güçleri seferber ederek çalışmış, bu amaçla imza kampanyaları bile düzenlemiştir.
Özellikle insani konuları kullanarak Türkiye'yi uluslararası forumlarda sıkıştırma yöntemini kullanan Kıbrıs Rum Yönetimi, 15 Temmuz 1974 Nikos Sampson Darbesi ve bu darbe sonrası çıkan çatışmalarda ölen ve kaybolan Rumları da, "İstila sonucu kaybolanlar" listelerine dahil etmekte hiçbir mahzur görmemiştir. (Rum Yönetimi'nin bu propaganda çalışmaları sonucunda Amerikan kongresi, Rum asıllı beş vatandaşının akıbetini araştırmak üzere, biri Lefkoşe'nin Rum kesimi, diğeri de Washington'da olmak üzere iki büro açar. Amerika Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin görevlendirdiği insanlar bu bürolara gelerek, paralı ilanlarla kayıpları aradılar.)
Lefkoşe Mezarları papazı Papatsestos'un itirafları, Akel Genel Sekreteri'nin açıklamaları, sanki hiç yapılmamış gibi; darbe sırasında ölen Rumlar da, Barış Harekatı kayıpları listelerine konulmuş, sonra da gerçeğin ortaya çıkmasını önlemek için Kayıpları araştırma komitesinin çalışması sürekli engellenmiştir.
22 Ocak 1996 tarihli Rum basın haberlerine göre, Komitede Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri adına görev yapan Kızılhaç Temsilcisi Paul Wourth görevinden ayrılma kararı almış ve bu kararını Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides'e iletmiştir. Rum Yönetimi Lideri Glafkos Klerides'in partisi DİSİ yanlısı Alithia Gazetesi konu ile ilgili olarak şu satırlara yer vermektedir:
"Wourth, Kıbrıs'ta bulunduğu süre içerisinde başta Kayıp Yakınlarıyla Ulusal Dayanışma Komitesi Başkanı İkonomos Hristoforos'un saldırısı olmak üzere pek çok saldırıya maruz kaldı. BM bu saldırılardan rahatsız oldu. BM, Wourth'un yerine başka birisini atamayarak kayıp akibetlerinin araştırılması konusunda durgunluğa sebep olabilir veya kayıplar konusunda Wourth kadar bilgili olmayan bir başka şahsı atayarak komitenin işlevini azaltabilir."
Alithia Gazetesi, Wourth'un gidişinden rahatsız olmaktadır ama bir gerçeği daha açıklamaktadır. Alithia'nın haberine göre, Klerides, seçildiği yıl olan 1993 yılında BM Genel Sekreteri'ne bir mektup göndererek Wourth'un kayıp yakınlarının güvenini kazanamadığını öne sürer ve Wourth'un görevinden alınmasını ister.
1994 yılı kayıpları araştırmakla görevli komite bu baskı ile çalışmasına devam eder. Rum Yönetiminin komite üzerindeki bu baskısı, Rum basınıyla da desteklenmiştir. Hemen her hafta bir haber, bir iddia, bir saldırı ile konu sürekli gündemde tutulur. 1995 yılı sonuna gelindiğinde, Üçlü kayıplar komitesindeki Kızılhaç temsilcisinin ısrarları üzerine Rum tarafı sıkışır. Rum Başsavcı, İncelediği 487 kayıp dosyasından 220'sini zayıf olarak nitelendirir. Yine dosyada ismi geçenlerden 89'unun da ölü olduğunun kanıtlandığını açıklar (30 Eylül tarihli Rum basınından)
28 Ekim tarihli Simerini Gazetesinin haberine göre ise; Omorfo (Güzelyurt) Rum Kültür Kolu bir basın toplantısı düzenleyerek 1619 kişilik kayıp şahıs listesinde yer alan Kostakis Kentonis adlı Rum'un mezarının, Yunan askeri mezarlığında bulunduğunu, hatta ailesince mezar başında dini tören yapıldığını, buna rağmen Kentonis'in isminin kayıplar listesine konulduğunu açıklar.


KAYIPLAR DOSYASI- TÜRK GÖRÜŞÜ

“Kayıplar” sorununda Türk tarafının görüşü
Rumlar gibi kayıpları olan Kıbrıs Türkleri, olayı tamamen insani boyutlar içinde tutmaya çalışırken bir yandan da Rum propagandasını göğüslemeğe çalışmaktadır.
Türk tarafının olaya bakışını ortaya koyabilmek için Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Otonom Kayıplar komitesi’ndeki Kıbrıslı Türk Üye Rüstem Tatar’ın birer açıklamasına yer veriyoruz;
Denktaş;
Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Rum tarafının, kayıplar konusunu yeniden bir propaganda konusu olarak ele almakta olduğunu, BM Genel Sekreteri’nin buna “dur” demesi gerektiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Denktaş, bir tarafta kayıplarla ilgili otonom bir komite görevlendirilmiş iken, Rumlar’ın bu konuyu dünya parlamentolarına ve Türkiye aleyhine İnsan Hakları Komisyonu’na taşımasının, insaf sınırlarını aştığını ifade etti. Kayıplarla ilgili bir açıklama yapan Denktaş, “Birkaç gün önce Klerides’le toplantı yapan Rum Kayıp Aileleri Komisyonu Başkanı Teodosiyu, ‘kayıplarla ilgili starteji uzun vadelidir; bu nedenle herhangi bir şey açıklanmayacaktır’ diyerek, konuya insani açıdan değil, propaganda açısından baktıklarını teyit etmiştir” dedi.
Kayıplar konusunu Rum liderliğinin ne denli insafsızca bir propaganda aracı olarak kullandığının her geçen günle biraz daha belirginleşmekte olduğunu kaydeden Denktaş, “1974 Ağustosu’nda cesedini Türk askerlerinden teslim alıp gömdükleri Yunan Çavuşu Christos Koukoularis’in ölü olduğunu resmen bildikleri halde bu şahsı, 1433 sıra numarası altında ve akıbetinin araştırılması talebiyle 1995 yılında Otonom Kayıp Şahıslar Komitesine sunmuş olmaları, ahlaka aykırı bir politika izlemekte olduklaırnın yeni bir kanıtıdır” şeklinde konuştu.
“Yıllar önce ‘tüm kayıplar listesini açıklayınız’ dedim; açıklamadılar. Çünkü bu listede darbede ölmüş olduklarını bildikleri çok kişi vardır” diyen Denktaş, Rumlar’ın sonunda 126 kişinin ölmüş olduğunu bildikleri halde, bu gerçeği ailelerinden, siyasi nedenlerle, yani propaganda maksadıyle gizlediklerini açıklamak zorunda kaldığını vurguladı.
Rumlar’ın, Otonom Kayıplar Komitesine 1994 yılına kadar sundukları 210 kayıp hakkında Türk tarafının yapmış olduğu tahkikatların sonucunu bu ailelere sunmalarını da öneren Cumhurbaşkanı Denktaş, “Bunların ölmüş olduklarını söylüyoruz ve bu acı gerçek belgelerimizle ispatlanıyor. Rum İdaresi, kayıplar listesindeki sayı küçülmesin ve propagandaya devam edebilsinler diye, yani siyasi nedenlerle, bu insanların öldüğünü kabul etmek istemiyor” dedi. Rauf Denktaş, ailelerin, siyasi bir hedef gütmedikleri ve sadece yakınlarının sağ olup olmadığını öğrenmek ihtiyacı içinde oldukları için, Türk tarafının tahkikatlarından çıkan sonucu kabul edebileceklerini ve böylece onların da kayıplar listesinden çıkarılmış olacağını söyledi. “Bu yıllar önce yapılmış olsaydı birçok kayıp eşi veya ailesi kendi hayatını ona göre tanzim edebilecekti” diyen Denktaş, “ Bu insanları yalan, yanlış hikayelerle, bunca yıl bekletmek hangi insanlığa sığar!” şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş açıklamasına şöyle devam etti:
“Rumlar 1995 yılına kadar Komite’ye başka dosya sunmayı reddetmişlerdi. Bunun gerçek nedeni savaşta öldüklerini bildikleri 1000 kadar Rum askeri hakkında hiç dosyaları olmaması idi. BM Genel Sekreteri’nin baskılarıyla 1995 sonuna doğru 1283 ek vak’a sundular. Fakat komiteyi çalışmaz hale getirdikleri için bu dosyalar henüz araştırmaya tabi tutulamamışlardır. Bu dosyalar arasında ölü oldukları yine Rum otoriterlerinin kendi ifadelerinden de teyit edilen çok kişi vardır. Hayatta hiçbir kayıp bulunmadığı, yani hepsinin ölü kabul edilmesi gerektiği BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki eski Özel Temsilci Yardımcısı Gustave Feissel tarafından 5 Mart 1996 tarihinde açıklanmıştır. BM genel Sekreteri’nin önerdiği kriterlere göre, gerekli tüm araştırmalardan sonra sağ olduğuna dair kanıt bulunmayan bir kaybın, ölü olduğu varsayımıyla hareket edilmelidir. Ahlaka, insanlığa ve her iki tarafta da geçerli olan yasalara göre hakkında 7-10 yıl haber alınamayan kişiler -duruma göre- ölmüş addedilebiliyorlar ve aileleri özel hayatlarını ona göre tanzim edebiliyorlar.”
Tatar, Kıbrıs Türk Kayıp Yakınları Komitesi’yle görüştü (8 Ağustos)
Kayıp Şahıslar Komitesi KKTC Temsilcisi Rüstem Tatar, aralarında babası kayıp olan Lefkoşa Belediye Başkanı Şemi Bora’nın da bulunduğu Kıbrıs Türk Kayıp Yakınları Komitesi ile biraraya geldi.
Tatar, kayıplar konusunun 1963’te Rumların Türklere saldırıları ile başlayan ve ilk etapta 500 Türk’ün kaybolmasıyla sonuçlanan olay olduğunu ifade ederek, bu tarihten bu yana kaybolan 211 Türk’ün akibeti hakkında resmen bilgileri bulunmadığını söyledi.
1974’deki olaylar sonucu iki toplumdan da kayıplar bulunduğunu belirten Tatar, 1981’de kayıpların akibetini araştırmak üzere 1 Türk, 1 Rum ve BM Genel Sekreteri’nin tayin ettiği 1 tarafsız uzmandan oluştuğunu ve komitenin görevinin kaybolduğu bildirilen kişilerin akibetini araştırmak ve sağ veya ölü oldukları hakkında kanaat vermek olduğunu kaydetti. Rumların ceset bulunması üzerindeki ısrarları üzerine bu komitenin şimdiye kadar bir başarı sağlayamadığını, yapılan araştırmalar sonucu birçok kişinin ölü olduğunun kabul edilmiş olmasına rağmen Rumların “Cesedi görmeden bu araştırma sonuçlarını kabul edemeyiz” yaklaşımı nedeniyle hiçbir dosyanın kapatılamadığını söyledi.
Rumların bu politikalarının aynen devam ettiğini belirten Tatar, son iki yıldır Rum basınında çıkan ifşaatlarda, Rum tarafının resmen ölü olduğunu bildiği Rum kayıpların akibetini ailelerden gizli tututuğunu ve kayıp ailelerini bunca yıldır ıstıraplarına rağmen propaganda için kullandığını söyledi. Istıraplı ailelere, yakınlarının sağ ve Türkiye’de olduğu belirtilerek kullanıldığını kaydeden Tatar, şöyle devam etti:
“Rum tarafına mesajımız şudur:’Geliniz bu konuyu kesin bir sonuca bağlayalım. Çözüm de nedir? Araştırmaların tamamlanıp bu kayıpların ölü olduğunu kabul edelim ve bu kayıpların cesetlerinin bulunmasına çalışarak bulunan kemikleri teşhis yapıp ailelere iade edelim’ Bizim önerimiz budur ve bugün bu kayıplar konusunu gündemden çıkararak esas sorun olan Kıbrıs görüşmelerini de gölgelemesin”
Bedioğlu
Kıbrıs Türk Kayıp yakınları Komitesi Başkanı Oğuz Veli Beidoğlu da açıklamasında, kayıplar konusunun komitelerini 1963’den bu yanan ilgilendiren trajik bir olay olduğunu belirterek, 21 Aralık 1963’ten Mutlu Barış Harekatı’nın tamamlandığı 14 Ağustos 1974’e kadar Kıbrıs Türk Toplumu’nun 803 kayıp verdiğini ifade etti. Beidoğlu, bu kayıplardan 303’ünün ölü olduğunun kabul edildiğini, geriye kalan 500’ünün akıbeti hakkında araştırmalar yapılarak bir kanaata varılması için BM gözetiminde çalışan Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’ne dosyaların sunulduğunu anlattı.
Tatar; “Cesedin bulunmuş olması önkoşul değildir”
15 Ağustos: Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi Kıbrıs Türk Üyesi Rüstem Tatar, “Komite, bir kayıp kişinin ölü olduğu kanaatına varırken, cesedin bulunmuş olması önkoşul değildir” dedi. Tatar yaptığı yazılı açıklamada, kayıplar konusunda 8 Ağustos tarihinde yaptığı açıklamaya Rum Kayıp Yakınları Komitesi tarafından verilen yanıtın konunun özüyle hiçbir ilgisi bulunmadığını vurguladı. Rüstem Tatar, kayıplar konusunun, 1981’de iki taraf arasında varılan mutabakat çerçevesinde kurulan Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi tarafından, Görev Talimatı’na göre halledilmesinin öngörüldüğünün altını çizerek, “Görev Talimatı’nın 13. maddesine göre, kaybolduğu bildirilen şahısların hayatta olup olmadıkları araştırma sonucu elde edilecek bilgi ve şahadete göre belirlenecektir” dedi ve şöyle konuştu: “Komite, bir kayıp kişinin sağ olmadığı, yani ölü olduğu kanaatına varırken, cesedin bulunmuş olması önkoşul değildir. Çünkü temel amaç, kişinin sağ olmadığını, yani ölü olduğunu ailesine duyurmaktır. Mümkünse, kemiklerin bulunması ve ailelere teslim edilmesi elbette insani bir görevdir, fakat bu, uygun zamanda, ileride, 31 Temmuz 1997 tarihli sözleşme çerçevesinde ele alınacak bir iştir.”
1981 yılından bu yana yapılan çalışmalar sonucu bu görüşün, şimdiye kadar Komite’de Üçüncü Üye olarak görev yapan üç deneyimli İsviçreli diplomat ile BM, ABD ve Avrupa Konseyi’nden destek bulduğuna işaret eden Tatar, Komite’nin Rum üyesiyle birlikte Cenevre’de BM İnsan Hakları Komisyonu uzmanlarıyla yaptıkları temaslarda da kendilerine aynı paralelde görüş belirtildiğini belirtti. Rum tarafının, buna karşın konuyu politize ederek,“kemikleri bulunup teşhis edilinceye kadar her Rum kaybın sağ ve Türkiye’de tutuklu olduğu farzedilir” sloganıyla, Rum ailelerinin acılarının devam ettirilmesi pahasına, propagandayı sürdürme niyetinde olmasının inanılacak bir durum olmadığını vurgulayan Tatar, Rum tarafının, kendi “kayıplarının” sayısını 1619’dan 1493’e resmen indirmiş olmasına karşın geçen nisan ayında Cenevre’de yer alan BM İnsan Hakları Komisyonu toplantısında Rum temsilcinin “1619 Rum kaybın” akıbeti hakkında Türkiye’den izahat istediğine dikkati çekti.
Rum tarafının kayıplar konusundaki politikasına 1974’ten beri Makarios’un vasiyetine uygun olarak yön vermiş olan Ortodoks Kilisesi’nin güdümünde çalışan Rum Kayıp Yakınları Komitesi’nin bir çelişki içine düştüğünü söyleyen Tatar, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:
“1619’luk ilk listelerinde isimleri bulunan 126 kişinin kemikleri bulunmadan ve sadece şahadete dayalı olarak ölü olduğunu resmen kabul etmişlerdir. Temennimiz, Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Görev Talimatı ve BM Genel Sekreteri’nin iki tarafa en son göndermiş olduğu 24 Mayıs 2000 tarihli yazısında yaptığı öneriler doğrultusunda, kayıplar konusunun nihai şekilde halledilmesine destek vermeleri ve her iki taraftaki tüm ilgili ailelerin içinde oldukları acı ve ızdıraptan kurtulmalarına yardımcı olmalarıdır.”

KAYIPLAR DOSYASI- RUM TUTUMU

“Kayıplar” sorununda Rum tarafı

Kayıplar sorununu bugüne kadar istismar eden Rum tarafı son zamanlarda büyük çalkantı geçiriyor. Ölü olduğu bilindiği halde yakınlarına bildirilmeyip “kayıp” olduğu ilan edilenler, ailelerden saklanan gerçekler teker teker ortaya çıkınca, Rum Yönetimi şimdi kendi kurtarmaya çalışıyor. Konuya ilişkin tartışmaların boyutunu anlayabilmek için bir kaç haber ve yorumu inceleyebilirsiniz.

MAHİ: SADECE BİRİ KAYIPTI...

03.11.1999; Geçtiğimiz aylarda Lakadamya Askeri Mezarlığı, Ay Konstantinu ve Eleni Mezarlığı'nda başlatılan kazılarda, "kayıplar" listesinde ismi bulunan16 yaşındaki Zinonas Zinonos'un kimliği, kemiklerinde yapılan DNA testleri sonucu belirlendi. DNA testiyle 8 kişinin kimliği belirlendi. Diğer yedisinin Rum mezarlıklarında gömülü oldukları önceden biliniyordu.
POLİTİS, Gazeteye göre, Zinonos'un annesine geçen pazartesi akşamı Rum yetkililerce bu konuda bilgi verildi.Gazete, Zinonos'un annesinin "Türkler'in 16 yaşındaki bir çocuğu
Tutuklayıp öldürmelerinin mümkün olmadığını" defalarca söylediğine de dikkat Çektikten sonra, sonuçta "oğlunun savaş alanında öldüğünün ıspatlandığını"kaydetti.

POLİTİS: SUSMAYACAĞIZ

04.11.1999 Andreas PARASHOS; Adı 25 yıldır kayıplar listesinde olan 16 yaşındaki öğrenci ZinonasNinonos'un ölü olduğu, yapılan DNA testi sonunda kimliği ile belirlendi.
Gerçeklerin söylenmesi vakti geldi çattı. Gerçekler ne kadar acı olursa olsun açıklanmalıdır. Bazılarının ihmallerinin bedellerinin kayıp yakınlarına ödettirilmesine kesin bir son verilmelidir. Son bir şey daha ilave etmek istiyorum. Eğer devlet bu konudaki görevini yerine getirmeyecekse bunu bize de açıklamalıdır. Biz duygusuz ve duyarsız kalacak değiliz. O itiraf etsin, biz de sessiz kalarak itiraf ettiği suçunun üstüne gitmeyelim.

POLİTİS: KAYIPLARIN SAYISI 1618'E İNDİ

04.11.1999 Hristalla HACIDİMİTRİYU yorum; Şimdi son ümit de yitiyor. Mantık için aslında yapılması gereken buydu. Kayıp yakınlarının gerçeği, yakınlarının hayatta olmadığını öğrenmeleri En uygunuydu. 25 yıl boyunca çeşitli fısıltı ve söylentilerle Türkiye'de hayatta bulunan kayıp kişiler olduğu ileri sürüldü. Onlarla bazı kişiler güya karşılaşmışlardı. Kayıp yakınları onlar arasında kendi yakınlarının da bulunabileceği ümidini besleyerek 25 süreyle beklediler. Karalara bürünmüş bir anne kayıptaki evladının öldüğünü öğrenince onun fotoğrafını elinde taşımayacak, duvarda uygun bir yere asacaktır. Kayıplarla ilgili gösteri ve eylemlerde dönüp dolaşmayacaktır. Evladının kaderinin ne olduğunu şuna buna sorarak öğrenmeye çalışmayacaktır.

ALİTHİA: "KAYIP" ZİNONOS OLAYI

05.11.1999: Sözcü Mihalis Papapetru, "kayıp" olmasına rağmen gömülü olduğu saptanan Zinonas Zinonos (16)'la ilgili olarak, "kayıp Zinonos'un ölümü sırasında bazılarının orada bulunması ve akıbetinin ancak 25 yıl sonra açıklanmasına hayret ettiğini" belirtti. Sözcü "Zinonos'un özgür bölgelerde bulunması sarsıcıdır" dedi ve ilave etti:
"Konunun insancıl yönü yanında siyasi yönü de bulunuyor. Çünkü diğer tarafa tamamen gereksiz yere, kayıpların akibetinin belirlenmesi çabalarının altını oyması için kanıt veriyoruz"
POLİTİS 1974'de tıp öğrencisi olan Nearkos Rosos adlı yedeğin, Zinonos'u yaralı olarak bulup hastaneye kendisinin götürdüğüne ilişkin şahadetine de yer verdi.

POLİTİS: REZİL OLMAMIZ EKSİKSİZ GERÇEKLEŞECEKTİR

05.11.1999 Andreas PARASHOS yorum: Hükümet Sözcüsü, Zinonas Zinonos'un ölüsünün özgür bölgelerde mi ele geçtiğine sorusu üzerine, 'Bu mesele sarsıntı yaratmaktadır' dedi. Çünkü bugüne kadar işlenen bir suçun ortağı oldular. Zira kayıplar dosyaları diye bildirilen, ancak bunları ısrarla kapalı tutan ve inatla açmayarak gerçekleri saklayan kişileri biliyorlardı. Ölü olanlar için düzenlenen dosyaları imzalayan, sonra da işbaşına gelen hükümetlere gerçekleri açıklamamaları için baskı kuranlar belli kişilerdir. Bunlar 20 yılı aşkın bir zamandan beri ya Kayıplar Komitesi ya da Kayıplar Hizmetleri Dairesi önde gelenleridir. Bunlar, üzerlerine düşen görevi yerine getirmediler ve dosyalarda bulunan kanıt ve belgeleri yok ettiler.
Biz bu dosyaların listesini ta 1995 yılında talep etmiş ve gizli oldukları cevabını almıştık. Ama bu listeyi iletilmiş olduğu bir Avrupa Kurumundan elde ettik ve incelediğimiz zaman yanlışlıklarla dolu olduğunu saptadık. (Zinonas Zinonos'un dosyasında 'askeri üniformalı vaziyette Türkler tarafında tutuklandı' ibaresi yazılıdır) Biz dört yıl önce (Selides Dergisinde) 1619 kayıp kişinin listesini, 1974'ten sonra ilk kez, kendi imzamızla yayınladığımız zaman onlarca telefon almış ve yayınladığımız listede 'falan şahıs kayıp değil, ölüdür; kendisini filan yere defnettik' şeklinde ikaz edilmiştik. İsimler, demeçler ve kanıtlar da yazmıştık. yayınladığımız isimler işte bugün sizleri hayrette bırakan ve sarsan isimlerdi..

ALİTHİA: "KAYIPLAR" KONUSU

27.12.1999: İnsancıl Konular Sorumlusu Takis Hristopulos ile "Kayıplar" Komitesi Başkanı Nikos Theodosiu, Nöroloji Enstitüsü'nün, Kıbrıs'taki Lakadamya Askeri Mezarlığı ile Ay Konstantinu ve Eleni mezarlığında açılan mezarlardan çıkartılan kemiklerin büyük bölümü hakkındaki açıklamayı şubat sonu veya mart başında yapacağını söylediler.Hristopulos ile Theodosiu, kemikler üzerinde yapılan araştırmalarla ilgili ilk sonuçların ilan edildiği yaklaşık 2 ay öncesinden bu yana,Enstitü'ye DNA örneği vermeyen "kayıp" yakınları arasında hareketlilik başladığını belirttiler.
Yeni yılla birlikte Otonom Kayıp Kişiler Komitesi 3'üncü üyesi konusuda netleşecek. Bilindiği gibi Jan Pierre Ritter'in görev süresi 16 Aralık'ta doluyor. Theodosiu, Ritter'in görev süresinin gayrı resmi olarak uzatılmış olabileceğini, çünkü Otonom Komite'nin Ocak ayında toplanmasının kararlaştırıldığını, bu toplantıya Ritter'in de katılacağını, ancak buna rağmen henüz resmi olarak bilgi verilmediğini söyledi.
Kayıp yakınlarının "konuya hiçbir katkıda bulunmadığını" öne sürerek, "turist gibi davranmak ve Türkler'in çıkarları yönünde hareket etmekle" suçladıkları İsviçreli yetkili bu göreve 18 ay süre ile atanmıştı.

POLİTİS: KEMİKLER KİMLİKSİZ KALDI

28.12.1999: Geçtiğimiz yaz Lakadamya Askeri Mezarlığı'ndan çıkartılan "kayıp" kemiklerinin kimliklerinin büyük bölümü, ailelerinin kan örneği vermeyi reddetmeleri nedeniyle belirlenemedi.
Lakadamya askeri mezarlığına gömülen yaklaşık 180 kişinin büyük bölümü Ay Pavlos ve ELDİK bölgelerinden şişmiş vaziyette toplanmıştı. Buradaki en büyük sorun Yunanlı askerlerle ilgilidir. Yunanlı askerlerin pek azının ailesi kimlik belirleme işlemlerine yardımcı olacak DNA örneği ve diğer verileri verdi. Diğer verilerden kasıt, "kayıp" ya da ölünün boy ölçüsü veya fiziki yapısı, diş düzeni vs.dir.
Bir yetkili, Ay Konstantinu ve Yeni Elen mezarlığına gömülenler konusunu da "kapalı kutu" olarak niteledi. Ay Konstantinu ve yeni Elen mezarlığında kazı yapmak üzere Ocak ayında "insan hakları doktorları" ndan bir grup Kıbrıs'a gelerek, Zinona Mastrapa ve onunla birlikte aynı mezara gömülen diğer 4 kişinin kemiklerini çıkartacak. Bu kişilerin 1974'te buldozerlerle açılan bir mezara toplu halde gömüldüklerine ilişkin belirtiler var. Bu mezarın üzerine, daha sonra, eceliyle ölenler gömülmüştü.

SİMERİNİ: "KAYIP" KEMİKLERİ TEŞHİS EDİLEMİYOR

22.02.2000: Lakadamya Askeri Mezarlığı ile Ay Konstantinu ve Eleni Mezarlığı'ndan çıkartılan "kayıp" kemikleri üzerinde yapılan tanı işlemlerinin sonucuyla ilgili açıklama süresiz ertelendi. Kimlik tanıları için oluşturulan gen bankasında yaşanan veri eksikliği nedeniyle kimlik tespit işleri için gelen yabancı uzmanlar çalışamadılar. 330 "kayıp" yakını ailenin gen bankasına gitmedi, bunların büyük çoğunluğunu Yunanlı "kayıp" yakını aileler oluşturuyor.

FİLELEFTHEROS: KAYIPLAR KONUSU

29.02.2000 ; Kayıp yakınları yetkililere "Bizi bir daha rahatsız etmeyin" uyarısında bulundular. "kayıp" yakınları, teşhis için kan vermek niyetinde olmadıklarını bundan dolayı yetkililerin kendilerini rahat bırakmaları istediler. İnsancıl konular ofisinden bir yetkili, eğer bu seçeneklerinde sonuna kadar ısrar ederlerse uluslararası alanda teşhir edileceğiz . Biz bu kişilerin kimliklerinin saptanması ve akıbetlerinin kesin olarak belirlenmesi gerektiği konusunda baskı yapıyorduk.

FİLEELFTHEROS: KAYIPLAR KONUSU

13.05.2000: 1491 kayıp listesine dahil edilmeyen 3 kayıp dışında 1963-1964 döneminde kaybolan 42 Rum da unutuldu. 42 Rum'dan ekseriyeti Türkler tarafından kaçırılmış, ondan sonra ortadan kaybolmuştu. Kardeşi 1964'ten beri kayıp olan yazar Kostas Sokratus, "devlet, pasifliğiyle 42 kayıbımızı defterden sildi. Bunları kaçıran ve öldüren bazı katiller biliniyor ve geçmişte hükümette çalıştıkları için belki de emeklilik ödeneği bile almaktadırlar" dedi. Bakanlar Kurulu'nca alınan karar doğrultusunda, Rum kayıplar servisinin 1619 kişilik kayıplar listesinden çıkarılan 126 kişinin akıbeti hakkında ailelerine bilgi vermesi hemen hemen imkansız. Düne kadar hiçbir kayıp yakını bilgilendirilmedi. 1963-64 dönemine ait 42 kayıp konusunda, meclis kayıplar komitesinin son toplantısında konuşan Sergides, "bulgular eksiktir, 42 kişiden bazıları mahkeme tarafından kayıp ilan edilmiş olabilir" dedi.


 

BAHRİYELİ

New member
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
69
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Kayiplar dosyasi

ALİTHİA: KAYIPLAR KONUSUNDA ÖĞÜTLER

14.05.2000: Dün Lefkoşa'da, düzenlenen "Kıbrıs'ın Kayıpları - Çözüm Perspektifleri" adlı seminerde konuşan Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulides, "Kayıplar konusunun Kıbrıs sorunu görüşmelerine karıştırılmasının kayıplar sorununun yararına olmayacağını" söyledi. Her kayıp şahsın tek tek akibetinin belirlenmesi gerektiğini söylerken mantıksız birşey söylemiyoruz. Çünkü ilan edilmeyen esirler konusunda İran-Irak savaşında, Vietnam'da ve başka yerlerde sonuçları olan elle tutulur olaylar gördük. Bizim kayıp yakınlarımızın, bugün Bosna, Kosova, Ruanda kayıp yakınlarının maruz kalmakta olduğundan farklı bir muameleye maruz kalamazlar. 'Farzen ölü' şeklinde ifadeler kabul edilemez ve ikna edici kriterlerle yanıtlar verilebilmesi için tüm kayıp olaylarının birey başına tek tek incelenmesi gerekir. Silah arkadaşlarının öldüğünü bildiği, ancak isminin kayıplar listesinde bulunduğunu bilmedikleri Zinonas Zinonos olayından sonra tüm dosyalara başından itibaren yeniden bakılması ve tekrar yeni çabalara başlamamız gerektiği sonucu çıktı. Çünkü dosyalardaki bilgilerin azami yardımı oluyor. Bu nedenle 126 kişinin yakınlarını dosyaların içeriği hakkında ve bu içerik nedeniyle onların dosyalarını Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi'ne hangi nedenlerle vermediğimiz hususunda bilgilendirme yoluna gideceğiz."

FİLELEFTHEROS: KASULİDES: "KAYIPLAR KONUSU İDDİALARLA KAPATILAMAZ"

14.05.2000: Lakadamya Askeri mezarlığında yapılan kazılarda çıkartılan kemiklere DNA testi uygulanması sonucu kimliği belirlenen Andrea Hristofi Pandeli için dün cenaze töreni düzenlendi. Törende konuşan Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulides, "Kayıplar konusunun tahminler ve ispatlanmamış iddialarla kapatılmasını hiçbir şekilde kabul etmeyeceğiz" dedi. Bakanlar Kurulu'nun "kayıp akibetlerinin sonuç getirici şekilde belirlenmesini sağlamak amacıyla bazı kararlar aldığını belirten Kasulides, her "kayıp" kişinin hangi şartlar altında kaybolduğuna, ölenlerin de hangi şartlar altında öldüklerine ilişkin yeni bir bilgi toplama seferberliği başlatacaklarını bu çerçevede gen bankasındaki eksik verilerin tamamlanması ve "kayıplar" ile ölüler hakkında diğer bütün kişisel ve antropolijik bilgileri toplamaya çalışacaklarını kaydetti.

FİLELEFTHEROS: KAYIPLAR KONUSU

16.05.2000: Lakadamya Askeri Mezarlığı ile Ay. Konstantinu ve Eleni Mezarlığı'ndan çıkartılıp DNA testi ile kimlikleri belirlenen az sayıda "kayıbın" isimleri bugün-yarın açıklanacak. Yaklaşık 380 "kayıp" yakını Gen bankası'na kan örneği ve diğer verileri vermediği için tanı işlemleri aksıyor.

SİMERİNİ: KAYIPLAR

17.05.2000: Hükümet, tanı işleminin devam edebilmesi için, ölen ve kaybolan Rumlar'ın kemiklerinin biraraya getirilmesiyle ilgilenen bilimsel ekibin tekrar ne zaman Kıbrıs'a geleceğini bilmiyor. Dışişleri Bakanlığı'ndan bir yetkiliye bu yönde bir soru yöneltildi. Rahatsız olduğu açıkca belli olan bu yetkili ise "Hockland bir ay, iki ay veya üç ay sonra veya kendisinin karar vereceği bir zamanda tekrar Kıbrıs'a gelebilir" dedi.
Kemik tanısı işleminin gidişatı konusunda İnsancıl Konular Sorumlusu Takis Hristopulos ve Kayıp Yakınları Komitesi üyelerinin de ciddi endişeleri var. Mevcut bilgiler ışığında işlemlerin başlatıldığı geçen haziran ayından bu yana toplam 200 kadar kayıptan sadece 29 kişinin kimliği saptandı. 60-70 kadar cesedin kemiklerinin biraraya getirilmesi safhasında bulunulduğunu, diğerleri üzerinde ise hiçbir işlem yapılmadı.

POLİTİS: KAYIPLAR BİRİMİ MEZARINI BİLİYORDU

22.05.2000: 16 Ağustos 1974'de savaş sırasında ölen Yunan Alayı (ELDİK) çavuşu Hristos Kukularis'in Lakadamya Mezarlığı'na gömüldüğü, Rum Kayıplar Birimi'nin en azından 1991'den beridir bu gerçeği bildiğini ancak şimdiye kadar gizlediği anlaşıldı. Kayıplar Birimi'nin Hristos Kukularis'in ölü olduğunu bildiği halde ne ailesini ne de Rum Yönetimi'ni bilgilendirme zahmetine girmemesi eleştirilere neden oldu. Bir tanığın 1981'de Polise verdiği ifadeden Kukularis'in ölü olduğunu çok önceden bilindiği anlaşıldı.
Gazete Rum Yönetimi'ne şu soruları da sordu: 1.Kayıplar Birimi Lakadamya'da gömülenlerin listesini niye 17 yıl gecikmeyle talep etti? 2. Benzer başka olaylar var mı? 3. Kayıplar Birimi kime karşı sorumludur?"

ALİTHİA: KAYIPLAR KONUSU

23.05.2000: Rum Yönetimi Sözcüsü Mihalis Papapetru "kayıplar" konusunda, Rum Kayıplar Birimi'nin Yunanlı asker Hristos Kukularis'in ölü olduğunu 1991'den beri bildiği yönündeki dünkü POLİTİS'te çıkan haberi yorumlaması istenince şu yanıtı verdi. " Şimdi geçmişin hata veya ihmalleri için sorumluluk yükleme zamanı değildir. Çünkü bu kesin olarak bugün verilmekte olan çabaları olumsuz yönde etkileyecektir. Dikkatler şimdi kayıpların akibetinin belirlenmesi çabalarına güvenirlik kazandıracak ve konuyu ileriye götürecek çabalara yönelmelidir."
POLİTİS Rum Yönetimi Sözcüsü'nün yukarıdaki açıklamasına ek olarak Rum Başsavcı Alekos Markides'in söylediklerine de yer verdi. Markides "Kukularis'in ailesinin aydınlatılmamasında kayıplar biriminin hiçbir sorumluluğu yoktur. Bu siyasi kararlar konusundur. Onlar devlet memurudur ve hükümet o somut listeyi 'Gizli' nitelikli addetmişse, memurlar görevlerini doğru biçimde yerine getirdi" diye konuştu.

POLİTİS: KAYIP İNSANLAR VE RAKAMLAR

23.05.2000 yorum: Gazetemizde yayınlanan bir haberde kayıpta gösterilen Hristos Kukularis'in kayıp değil ölü olduğunu ailesine haber vermeyen Kayıplar Dairesi görevlilerinin suçlu olduğu yazıldı. Başsavcı Alekos Markidis, Kayılar Dairesi görevlilerinin olayda hiçbir suçunun bulunmadığını açıkladı… Yoksa benim akrabamın kayıpta olduğu inancı içerisinde kalmam yöneticilerin daha çok mu kolayına geliyor? Peki ama halkımızın insanlarını, evladının kayıpta olduğu inancı ile yıllarca üzüntü ve ıstırap içerisinde bırakma hakkını size kim verdi beyler? Sizlerden acaba kim Hristos Kukularidis'in acı ve üzüntü içerisinde bu dünyadan göçen ebeveynlerinin mezarını ziyaret ederek kendilerinden, ölümlerine sebep olduğu için af dileyecektir? etkili ve yetkililer olarak sizler, kayıp veya ölü bu insanların sizler için rakamdan öteye herhangi bir anlam ve değeri bulunmamaktadır. Zira eğer sadece rakam ifade etmiyor olsalardı, 126 kişinin mezarlarının özgür bölgede olduğu, dolayısıyla öldüğü kesin tespit edilmesine rağmen bunların dosyalarını 4 yıl boyunca saklamaz, aileleri ve yakınlarına gereken açıklamayı geciktirmeden ve 'tüm ciddiyetinizle' Soruyoruz: Acaba kayıpta gösterilen 126 kişinin yakınlarının haberdar edilmesi için, o zaman Bakan olan Kleri Angelidu tarafından karar alınmamış mıydı? Peki aileler neden haberdar edilmediler? Hangi siyasi karar, 126 Kayıp Rum ailesinin neden olduğumuz ıstıraplarının sürüp gitmesinden daha önemliydi? Ne oluyor? Ne hallere düştük?

POLİTİS: GERÇEĞİ 26 YILDIR GİZLEYENLER UTANSINLAR

24.05.2000 yorum: Capcanlı şimdiki haline ve geleceğine saygılı olmayan bir ülke, ölülerine mi saygı gösterecekti? Dile kolay, 26 yıl geçti. Dosyalar, isimler, komiteler ve kabirler. Durumu bilip de sessiz kalanlar utansınlar. Ayıp be! Bu suskunluk içerisinde kolayını bularak yaşayan tüm bizlere ayıplar olsun! Bundan böyle hep bu usul uygulanacaktır. Her bir mesele açıldığında, bir de mezar kapanacaktır. "ELDİK (Yunan Alayı Kıbrıs) Çavuşu Hristos Kukularis, Ayios Pavlos bölgesinde savaş alanında çarpışarak öldü. Tarih 16 Ağustos 1974" diye hazır bulunanlara törende bir konuşma yapılacaktır... Hangi çavuş? Hangi Ayios Pavlos? Hangi savaş? Bu 16 Ağustos 1974 ne zamandı? İşte buyurunuz. Yukarıdaki mesele konusunda Hükümet Sözcüsü ve Başsavcı anlaşmazlık içindeler. Kısaca kendi aramızda anlaşmazlık içerisindeyiz. Sonra da, savunduğu görüşler ve ileri sürdüğü iddiaların doğruluğu ortaya çıkacak ve politikalarındaki haklılığı anlaşılacak olan Rauf Denktaş'la anlaşacağımızı mı iddia edeceğiz? Hade canım siz de!

FİLELEFTHEROS: ÇEKİLEN AĞIR VİCDAN AZAPLARINDAN SONRA...

24.05.2000 yorum: Aradan çeyrek asır geçtikten sonra, bilinmeyen ölülerin bilinen mezarlarında anı kalıntılarını keşfediyoruz. Bu dramın kanayan yarasıdır. Ayrıca meseledeki hafiflik derecemizi kanıtlamaktadır... 25 yıl boyunca anneler, nerede ise her gün öldüler. Halbuki perdelerin arkasında loş ışıkta amaçtan sapmalar yaşanıyordu. Oralarda kayıp yakınları ruhlarını teslim ediyorlardı. Kimin mi uğrunda? Adları unutulanların uğrunda. Sonra da o adlar, küçük politik çıkarlar uğruna, rakamlara dönüştürüldüler... Bu meseleyi yönetenlerden her kim vicdan azabı belirtisi dahi vermiyorsa, bunlar hiç tedavi edilemeyecek kadar ümitsiz klinik vakalar sınıfına girenlerdir...

FİLELEFTHEROS: BAŞKA ÖLÜ KAYIPLAR DA OLABİLİR

24.05.2000: 1974 Harekatı sırasında ölen, ölü olduğu ve Lakadamya Mezarlığı'nda gömülü bulunduğu yıllardır bilindiği halde, kayıplar listesine dahil edilen ve geçtiğimiz günlerde DNA testi ile kemikleri tespit edilen Yunanlı Çavuş Hristos Kukularis'le aynı mevzide savaşan ve kayıp varsayılan 10 Yunanlı'nın daha ölü olabileceği belirtiliyor. "Kukularis'in mangası 16 Ağustos 1974'te yok oldu. İlgili belgede, Kukularis'in mangasının Türkler'e yönelik ikinci savaş operasyonları sırasında emredilen görevde iken yok olduğu" belirtiliyor..
Bu arada, Lakadamya Askeri Mezarlı'ğında yapılan 184 kazı içinde, Ay Pavlo'daki "Palluca" bölgesinde savaşan yaklaşık 15 kişinin de bulunduğuna inanılıyor. 1974'de ölenlerin gömülmesi işlemine yardımcı olan Andreas Savvas, yaptığı açıklamada, son postada Palluca bölgesinden yaklaşık 45 ölünün (Rum ve Yunanlı) götürüldüğünü söyledi. "17-18 Ağustos'ta iki kamyonla getirildiler. Bize kimliklerinin tespit edildiğini söylemelerine rağmen, daha sonra bunun yapılmadığı görüldü. Haklarında bilgi olmadığı için mezarlarına tahta haçlar kondu ve 'meçhul' yazıldı" dedi..

PERİODİKO: KAYIP BİR KAHRAMANIN HİKAYESİ

26.05.2000 Maria HACİKOSTA yorum: Yedikonuklu'dan Markos Marku Tsangaris 1974'teki Türk işgalinin ilk gününde şehit düştü. Birçok insan için bilinmeyen bir kahraman, görünmeyen bir asker... 26 yıl sonra bugün, onu giderek daha çok tanıyoruz. Bugün Markos, yarın başkalarının öykülerini edeceğiz. Markos'un ölümüne 26 yıl önce ağladılar. Ama o zaman onu gömmemişlerdi. Defin işlemi onlar öğrenmeden önce yapılmıştı... Her yıl, kendi oğullarının gömülü olduğunu varsaydıkları bir mezarın üstünde anma törenlerini yapıyorlardı.
20 Temmuz Cumartesi günü birçok genç yaralanmıştı, bazıları ölmüş, bazıları da hayatta kaldı. Lefkoşa Genel Hastanesi'ne götürüldüler. Aynı köyden olan hasta bakıcı ölen Markos'u tanıdı ve köyün muhtarına haber verdi. Haber köyde yayılmaya başladı, ancak ailesine hiçbir şey söylenmedi. Babası, Kaygılandı. Lefkoşa Genel Hastanesine, yaralı olup olmadığını görmeye gitti. Sorumlu şehit düşenlerin isimlerinin yer aldığı uzun bir listeyi okumaya başladı. Bir an durdu. Markos'un ismi ölenler arasındaydı. Kimliğini babasına verdiler, tabutunu görmesi için onu mezarlığa aldılar ve bir taksiye bindirerek, köyüne gönderdiler.

FİLELEFTHEROS: KAYIPLAR

31.05.2000: Bakanlar Kurulu'nun "kayıplar" listesinden çıkardığı 126 kişinin ailelerine ne zaman bilgi verileceğini kararlaştırmaması yüzünden, bazı "kayıp" yakınlarının bilgi alamadan öldüğü bildirildi.

SİMERİNİ: KAYIPLAR KONUSU

02.06.2000: Londra'da yaşayan Dimitris Hacıdimitriu isimli bir kişi kayıplarla ilgili mektubunda, otuz yıldan beri Londra'da yaşamakta olunduğunu ancak Kıbrıs'la ilgili haber ve gelişmeleri yakından izlediğini belirtiyor. Yıllardan beri hükümetlerin "kayıplar konusunda Türk barbarlığından söz ettiğini ve etmeyi sürdürdüklerini" anlatan Hacıdimitriu, bütün bu süre içinde kayıpların büyük çoğunluğunun ölü olduğunun bilindiği ve bu konuda hazırlanan listelerin bulunduğunu kaydetti. Hacıdimitriu, Rum hükümetlerinin gerçekleri saklayarak Rum halkına işkence yaşattığını vurguladı.

FİLELEFTHEROS: KAYIPLAR KONUSU

03.06.2000: Türk Barış Harekatı sırasında hayatını kaybeden, Lakadamya Askeri Mezarlığı'na gömülen ve daha sonra mezardan çıkarılıp DNA testiyle kemikleri belirlenen Yunan Alayı mensubu Hristos Kukularides'in kemikleri gömülmek üzere önümüzdeki günlerde Yunanistan'a götürülecek. Kayıplar Listesi'nden çıkarılan 126 kişinin yakınlarına bilgi verilmesine başlandı, ancak bu kayıp yakınları, DNA testi sonuçlarının beklenmesi gerektiği görüşünü belirttiler.

FİLELEFTHEROS: KAYIPLAR KONUSU

09.06.2000: Hükümet, BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Barış Gücü'nün (UNFICYP) Kıbrıs'taki görev süresinin 6 ay daha uzatılmasına ilişkin son raporunda kayıplar konusunda belirttiklerine muhtelif şekillerde tepki gösterecek. Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulides, Kıbrıs Hükümeti'nin, BM Genel Sekreteri'nin raporunda yer alan kayıplarla ilgili ifadeler için BM'ye girişimde bulunacağını söyledi. Kofi Annan raporunda, Kıbrıs Hükümeti'nin kayıplar konusundaki karar ve girişimlerine atıfta bulunmadı. İşbirliğini reddeden Türk tarafında eşit mesafe koyması ise Lefkoşa'yı hiddetlendirdi.

HARAVGİ: KAYIPLAR PROBLEMİNİ NASIL KAPATABİLİRİZ?

14.06.2000 Yiorğos SPANOS yorum: kayıplar konusunu yıllardan beri izleyerek incelediğim ve bugünkü üzücü noktaya varışını gördüğümde içim sızlayarak şu tespitte bulunabiliyorum: Kayıplar konusunun mutlu bir şekilde ileriye götürülmesi ve çözüme kavuşturulması için en küçük ümidimiz bile kalmadı!
Uluslararası çevrelerin hedefi kayıplar listesinden çok sayıda kayıp kişinin adının silinmesi ve belli bir zamanda da geriye sadece Rum Milli Muhafızların adlarının bulunduğu listelerin kalması, onlar için de 'Savaşırken cephede öldüler' kulpunun takılmasıdır. Böylece Kayıplar Problemi günümüzde yozlaştırılarak bazı kemiklerin çıkartılması için kazıların yapılması, bunlardan bazılarına uygulanan DNA testinden sonra kimlere ait olduklarının tespit edildiğinin açıklanması ile yetinmesine dönüştürüldü.

HARAVGİ: "KAYIPLAR" KONUSU

15.06.2000: AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hristofyas "Aleksandros Papahristoforu Vakfı" tarafından düzenlenen "Kayıplar Sorunu; İleri Götürülmesi ve Çözümlenmesi Yöntemleri" konulu etkinlikte yaptığı konuşmada, "Kayıp akibetlerinin belirlenmesi AKEL'in öncelikleri arasında bulunuyor" dedi. Hristofyas konuşmasında, "kayıp" olan Rumlar'ın akibetlerinin belirlenmesinden uzakta bulunulduğunu, aynı zamanda bu konuda gerileme de görüldüğünü söyledi. Hristofyas Otonom Kayıplar Komitesi'ne Üçüncü Üye'nin atanmamasının olumsuz faktör olduğunu, Rum "kayıplar" hakkında kendilerine bilgi verilmesini talep ettikleri gibi, Kıbrıslı Türk kayıplar hakkında bilgi vermeye hazır olmaları gerektiğini söyledi.

RUM YÖNETİMİ’NİN KAYIPLARLA İLGİLİ FOYASI

7 Ağustos; Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı sonrasında sözde kayıp listeleri hazırlayarak, tüm dünyayı ve kendi halkını kandırdığı kayıplarla ilgili siyaseti iflas ediyor. Son örneği Yunanlı bir teğmen olan Stavros Bitsakis’le ilgili.
Rum Yönetimi, 1974’de çarpışmalar sırasında öldüğü bilinen Bitsakis’i sözde kayıplar listesinin 821. sırasına koyarak, yıllarca kayıp olduğu iddiasına yer verdi ve bunun sorumlusunun Türkiye olduğu politikasını güttü.
Güney Kıbrıs’ta yayımlanan POLİTİS dergisi, 6 ve 7 Ağustos tarihli sayılarında, 1974’de Rum Milli Muhafız Ordusu 256. Piyade Taburu 2. Bölüğü’nde Seferi asker olarak görev yapan Nikos G. Markides adlı Rum’un Alsancak bölgesindeki savaş anılarını yayınladı. Markides anılarında, Alsancak-Lapta arasında Türk askerinden kaçmaya çalışırken kıstırıldıklarını ve girdikleri çatışma sonucunda Girit’in Honya kentinden olan Yunanlı Piyade Teğmen Stavros Bitsakis’in başına isabet eden bir mermiyle orada öldüğünü, kendisinin ise kaçmayı başardığını anlattı.
Markides, Bitsakis’in 6 Ağustos’ta gerçekleşen bu çatışmada cephede ve elinde silahıyla savaşırken öldüğünü, açık açık ve görgü tanığı olarak yazıyor. Oysa Bitsakis’in ismi, Rum Yönetmi’nin ölü olduklarını kabul ettikleri 126 kişinin isimleri çıkartıldıktan sonra Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’ne sunduğu sözde kayıplar listesinde 821. sırada yer alıyor.
POLİTİS: KAYIPLAR KONUSUNDAKİ İNAT SÜRÜYOR
26.08.2000: 1974 savaşlarında kaybolan Yunanlılar'ın yakınlarının çoğu, kayıpların kimlik tespitinde kullanılmak üzere hazır tutulması amacıyla Kıbrıs'ta kurulan Gen Bankası'na örnek vermiyor. Lakadamya ve Konstantinu ile Eleni mezarlıklarından çıkarılan bazı kemiklerde, gen örneklerinin yetersizliğinden dolayı kimlik tespiti yapılamadı ve bunlar sahipsiz kaldı. Bunu Kasulides de doğruladı.

POLİTİS: KAYIPLAR

27.08.2000: (POLİTİS, Rum Yönetimi'nin kayıplar listesinden çıkardığı ve dosyalarını Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi'ne sunmama kararı aldığı 126 kişinin isimleri, fotoğrafları, doğum tarihleri ve doğum yerlerini yayımladı.)
Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulides, bu şahısların ailelerine ölü olduklarının bildirilmesiyle görevlerinin sona ermediğini, kemiklerini bulup DNA testiyle tam akıbetlerini belirlemek zorunda olduklarını söyledi.
Sözkonusu 126 kayıbın hikayesinin bizzat trajik 1974 kayıpları konusu kadar eskidir. Nikolaos ve Yorgos Sokratis kardeşler (23 Temmuz 1974'te Kaynakköy yakınlarında savaşta ölen) olayı, hükümetin kayıp diye gösterilen bu iki kardeşin savaşta öldüğünü ta Nisan 1975'ten beri bildiğini, ancak Haziran 2000 yılına kadar ailelerine bildirmediğini gösteriyor.
Makarios, Kiprianu, Vasiliu ve Klerides hükümetleri kayıplara, yakınlarına ve Kıbrıs halkına karşı büyük suç işleyerek, ölü olduklarını bile bile birçok kişiyi kayıp ilan etmiştir. Uluslararası olgularda eşine rastlanmayan affedilmez bir suçlu kayıtsızlığı gösterilmiş ve "Türk istilasının suçuna ikinci bir suçla katkı konmuştur. Klerides hükümeti son yıllarda bu tutumla konunun çözülmesi bir yana Türk tarafına hizmet edildiğini anlamış görünüyor.

SİMERİNİ: 126 KAYIP HÜKÜMET'İN BAŞINI AĞRITIYOR

03.09.2000: Hükümetin Otonom Kayıp Şahısları Araştırma Komitesi'ne sunacağı kayıplar listesinden 126 kişiyi çıkarması önceden kestirilemeyecek boyutlar kazanıyor. 126 kişinin yakınlarından büyük bölümü bu konuya yaklaşım tarzına tepki göstererek hükümeti keyfi davranmakla suçladılar. Pan Kıbrıs Kayıplar Komitesi'nin elindeki resmi bilgilere göre, listeden çıkartılan 126 kişinin dosyası 3 bölüme ayrılıyor. 1- 126 kişiden 45'i hakkında, savaşta öldürüldükleri veya "Türkler tarafından katledilerek gerek Türk gerek Rum tarafında gömüldükleri yolunda yeterli şahadet mevcuttur. 2- 19 kişi hakkında yeterli şahadet yok. Bu kişilerin yakınları hükümetin konuya yaklaşım tarzını reddediyor 3- Geriye kalan 62 kişinin (seferi ve muvazzaf asker) savaş sırasında öldürüldükleri iddia ediliyor. Bu kişilerin aileleri bu kişilerin yanında bulunan başka kişilerle ilgili genel şahadet dışında ölü olduklarını doğrulayacak kabul edilebilir bilgiler olmadığını belirterek hükümetin bu konuya yaklaşım tarzını reddediyorlar.

SİMERİNİ: GEN BANKASI KURULMASI KONUSU GÜNDEME GETİRİLİYOR

07.09.2000: Kayıp Yakınları Komitesi Başkanı Nikos Theodosiu ellerinde, "Türkler'in 1974'te öldürüp toplu mezarlara gömdükleri Rumlar'ın kemiklerini son yıllarda başka yerlere taşıdıkları yolunda güvenilir bilgiler bulunduğunu" söyledi. Kayıplar Gen Bankası, hükümetin ve Kayıplar Komitesi'nin bütün çabalarına rağmen sorunlar yaşamaya devam çünkü kayıp yakınlarının yaklaşık 1/4'ü gen örneği vermedi. Gen örneği vermeyen 82 Yunan kayıp yakını da var.

ALİTHİA: DNA BAŞKA KAYIPLARIN DA KİMLİKLERİNİ AÇIKLIĞA KAVUŞTURDU

14.09.2000: Lakadamya Askeri Mezarlığı'nı kendi başına kazarak kocasının cesedini Arayan Andrulla Palma'nın eşinin kuzeninin kemikleri de DNA testine tabi tutuldu ve kimliği belirlendi. Kıbrıs Nöroloji Enstitüsü'ne bağlı Gen Bankası, son günlerde, Lakadamya Askeri Mezarlığı'ndan ve Konstantinu Eleni Mezarlığı'ndan çıkartılan kemiklerden bir bölümünün daha kimliklerini DNA yöntemiyle belirledi. İnsancıl Konular Mercii, kayıp yakınlarını bilgilendirme prosedürünü yürütüyor. Önümüzdeki Cumartesi günü kayıp mezarlarının açılması ve kimlik saptanması çalışmasını yürüten İnsan Hakları Doktorları'ndan bilirkişi grubunun başkanı William Hackland bir basın toplantısı düzenleyerek konuyla ilgili bütün resmi bilgi ve belgeleri açıklayacak. Edindiğimiz bilgilere göre, son zamanlarda Nöroloji Enstitüsü Gen Bankası tarafından kimlik tespiti yapılan kemikler 10'dan az (muhtemelen 7)dır.

ALİTHİA: KAYIPLAR KONUSU

17.09.2000: New York'ta bulunan Dışişleri Bakanı Yannakis Kasulides dün verdiği demeçte, Cumhurbaşkanı Glafkos Klerides'in Cuma günü BM Genel Sekreteri Kofi Annan'la yaptığı görüşmede kayıplar konusunu da ortaya koyduğunu söyledi. Kasulides, "Bu özlü konu sık sık beyan ettiğimiz gibi sonuçlanmazsa, normalleşme, barışma ve bir çözümün uygulanmasının anlamı olmayacak" dedi.

SİMERİNİ: KAYIPLAR KONUSU

19.09.2000: 1974 yılında hayatını kaybeden veya kaybolan 43 kişinin aileleri DNA testi sonucu kimlikleri saptanan yakınlarına ait kemikleri bugünlerde teslim alacaklar. Kimlikleri saptananlar arasında kayıplar listesinde bulunan 12 kişi var. Başka 4 kişi ise Otonom Kayıplar Komitesi'ne sunulmayan 126 kişilik kayıplar listesindedir. Diğerlerinin tümü Kaymaklı, Küçük Kaymaklı, Ledra Palace, Ayios Demetios, Gönyeli ve diğer bölgelerde yer alan savaşlarda Hayatını kaybeden celp ve yedek askerlerdir. Genetik enstitüsü atölyelerinde 1974'te hayatını kaybeden çok sayıda Kişinin daha kemiklerinin bulunduğu, önümüzdeki aylarda kemiklerin kime ait olduğunun belirleneceği konusunda iyimserlik dile getirildiği belirtiliyor. 43 kişiden kimlikleri tespit edilenler arasında Ksero'dan Andreas Themistokleus, Larnaka'nın Livatya Köyü'nden Haralambos Balmas ve Ayios Demetios'dan Andreas Balmas'ın da bulunduğu bildirildi.

FİLELEFTHEROS: KAHRAMANLARIMIZ BAYRAĞI TESLİM ETTİ

01.10.2000 yorum: Kıbrıs, her ne kadar da hatırları önünde diz çökerek ise de, 1974 yılında Türk istilacıya karşı mücadele ederken ölen kahramanlarını, başı dik olarak cenaze düzenleyerek kabirlerine yerleştirdi. İlahlaşmış elçiler olarak beş kahramanımızın ruhları geldi ve bize bu vatana karşı olan görevlerimizi bize hatırlattı. Bizlere Girne'ye, Güzelyurt'a ve Karpaz'a giden yolları bir kez daha göstererek 'Sakın unutmayınız' diye yeniden hatırlatma yaptılar. Onlar hayatlarını da vererek görevlerini yerine getirdiler. Peki ya biz ne yapıyoruz?

HARAVGİ: 74'TE ÖLEN 2 "KAYIP" DAHA GÖMÜLDÜ

02.10.2000: 14 Ağustos 1974'te Kaymaklı'da Türk askeriyle çatışırken ölen Aradipli Marios Saris ve Tasos Papathanasiu'nun kemikleri, Cumartesi günü gömüldü. Törene Kayıp Yakınları Komitesi yetkilileri de katıldı. Saris ve Papathanasiu'nun kimlikleri DNA yöntemiyle kısa süre önce saptandı. Sözkonusu kişilerin isimleri, muhtemelen Rum Tarafı'nın propaganda aracı olarak kullandığı sözde "Kayıplar Listesi"nde yer alıyordu.
ilgi verecekti. Ancak Rum Yönetimi'nin tutumu nedeniyle, bu teorik çalışma hiçbir zaman gerçekleştirilemedi ve Yeşil Hat üzerindeki Ledra Palas'ta komite toplantıları ile yetinildi.
Gelinen son durumda; Türk ve Rum üyeler ile iki tarafın onayıyla BM tarafından atanan üçüncü üye Pierre Ritter’den oluşan Otonom Kayıp Şahıslar Komitesi’nin 11 Ocak’ta yaptığı 83’üncü dönem toplantısında, Kıbrıs Türk tarafının Komite’ye kesin kayıp sayısını 500, Rum tarafının da 1493 olarak sunduğunun iki tarafca doğrulandığı bildirildi..


KAYIPLAR DOSYASI-İTİRAF

Kayıplar konusunu kapatmadan önce yine Rum basınında yer alan darbe ile ilgili anılardan birine yer vermek istiyoruz. Bu haberden de görüleceği gibi, Kayıplar konusunda sorumlu olarak aranması gereken ilk yer Kıbrıs Rum kesimidir.

"RUM DOKTORUN KORKUNÇ İTİRAFLARI"

15 Temmuz 1974 Yunan askeri darbesi sırasında Lefkoşa Rum Genel Hastanesi'nde görevli olan Dr. Maria Habeşi Mihailidu, darbeden kısa bir süre sonra Rum Cumhurbaşkanlığı yanında serseri bir kurşunla ölen 8 yaşındaki bir Rum kızın, hastaneye götürülen, ilk ölü olduğunu anlattı.
Hastanede görevli Cuntacı Denos isimli bir subayın, hastaneye taşınan Makarios yanlısı yararlılara müdahale edilmesini yasakladığını ve ellerinde iki tabanca bulunduğu halde sık sık "Bunlar köpektir, bırakın ölsünler, bunlara birşey vermeyin" diye bağırdığını ifade eden Mihalidu şunları söyledi:
"Öldürmeler başlayınca ölüleri kamyonlarla taşıyorlardı. Duyduğumuza göre bütün ölüler hastaneye getirilmiyordu. Doğrudan mezarlıklara taşınanların sayısı büyüktür. Bazı bilgilere göre bunlar arasında yaralılar da vardı ve bunlar hastaneye getirilselerdi kurtarılma ihtimalleri olabilirdi. Hastaneye ölü getirilince, acaba bunlar arasında bir yakınımız var mı endişesiyle, hepimiz koşardık. Gerçekten bir çok kadın hastabakıcı ölüler arasında yakınlarını görmüşlerdi."
O günlerde Rum hastanesinin baştan başa kan koktuğunu ve bir mezbahayı andırdığını anlatan Rum doktor, yaralı bir cuntacının son nefesini vermeden bile "Bana, kanını içmek için bir Makariosçu getirin" diye haykırdığını, Cunta yanlılarının Makariosçulara karşı nefretinin çok büyük olduğunu kaydetti.
Hastanedeki durumun, bir yandan yaralılar, bir yandan Danos isimli subay ve adamlarının davranışları yüzünden korkunç olduğunu anlatan Mihailidu, bu durumun 20 Temmuz Cumartesi günü sabah 05.30'a kadar sürdüğünü ve "Maria Türkler geldi kalkınız" sözleriyle uyandığını söylüyor. Söylemekten utandığını, ancak bunu duyar duymaz yerinden fırladığını ve "Nihayet... Şimdi bunlara karşı kim gidecek?" sorusunu kendi kendine sorduğunu belirtti.
Dr. Mihailidu, Türk harekatının başlaması ile sahte kahramanların ortadan yok olduklarını, hastahaneye çok sayıda yaralının geldiğini; yaralılar dışında, hastaneye gelen umutsuz, silahsız, aç susuz birçok Rum gencinin ise "Subaylarımız nerede! Sorumlularımız nerede! bizi niye Beşparmak'ta terkettiler!..."diye haykırdıklarını anlattı.

10.7.1994 tarihli Haravgi'den (BYE) (Madalyonun Rum Yüzü- Rum gözüyle Türk” adlı kitap çalışmasından derlenmiştir.

 
Üst