Kıbrıs Cumhuriyeti

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Kıbrıs Cumhuriyeti

11 Şubat 1959 Zürih ve 19 Şubat 1959 Londra anlaşmalarının imzalanması ile Kıbrıs'ta Türk ve Rum taraflarının ortak olduğu bir Cumhuriyet kurulması hususunda önemli bir adım atılmış ve Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs Anayasası, Garanti ve İttifak Antlaşmaları imzalanarak 15-16 Ağustos 1960 tarihinde ilan edilmiştir.
İttifak ve Garanti anlaşmaları ile 6 Nisan 1960'da törenle imzalanan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası incelendiğinde Türk ve Rum taraflar açısından şu özelliklerin önemli olduğu görülecektir(1):

"Adada kendilerine has özelliklerini devam ettirebilecek iki cemaat, yani Türk ve Rum cemaatleri vardır. Bunları temsil eden iki cemaat meclisi, bütün işlerde ortak hareket edilmesini sağlayacaktı. Cumhuriyetin yönetimiyle ilgili olarak bir Yasama Meclisi kurulacak, bu meclisin % 70 üyesi Rum, % 30 üyesi Türk tarafından olacaktı. Cumhuriyet idaresi "Başkanlık" sistemi olup, Cumhurbaşkanı Rum, yardımcısı ise Türk tarafından seçilecekti. Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Yardımcısında toplanmış olup, 7'si Rum, 3'ü Türk olmak üzere kurulan bir hükümete sahip olacaklardı. Bakanlar Kurulunda bütün kararlar mutlak çoğunlukta alınması gerekmekte idi. Cumhurbaşkanı ve Yardımcısı veto hakları vardı. İdare ve belediyelerde %70-%30 oranı muhafaza olunacak, yüzde yüze yakın Türk ve Rum cemaatlerin oluşturduğu mahallerin idaresi o cemaatin memurlarına bırakılacaktı. Ayrıca beş büyük şehirde müstakil beş Türk belediyesi kurulacaktı. Rumların ve Türklerin ayrı mahkemeleri olacak ve bunların da üzerinde bir Türk ve iki Rum'dan müteşekkil bir Yüksek Adalet Divanı olacaktı. Başkanlığını ise tarafsız bir hukukçu yapacaktı.
Cumhuriyet'in ordusu, polis ve jandarma teşkilatındaki oran % 60 Rum, % 40 Türk şeklinde olacaktı. Cumhuriyet'in resmi dili Türkçe ve Rumca olarak kabul edildiği gibi Türkiye ve Yunanistan'ın milli ve mahalli bayramlarının da adada cemaatlerce kutlanabilmesi de kabul edilmiştir"
Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti, İngiliz parlamentosunda görüşülerek 21 Temmuz'da kabul edildi. 29 Temmuz'da Kralaiçe tarafından onaylandı. 15 Ağustos günü İngiltere'nin son Kıbrıs Valisi Sir Hugh Foot, Kraliçe'nin bağımsızlık beyannamesini okuyarak Kıbrıs Cumhuriyeti'ni ilan etti(2).
Adanın korunması için Türkiye ve Yunanistan Adaya 650 kişilik Türk, 950 kişilik Yunanlı olmak üzere birer alay gönderecekler, ayrıca adanın emniyeti, tamamiyet-i mülkiyesi ile cumhuriyet tehlikeye girdiğinde aikid üç devlet ortaklaşa veya münferiden adadaki duruma müdahale edebileceklerdi.
Görüldüğü üzere adada kendine has özelliklere sahip bir cumhuriyet idaresi kurulmuştur. Bu cumhuriyetin milli özelliklerine sahip ve bunu devam ettirmekte kararlı iki cemaatten oluşan bir halkı mevcuttu. Mevcut Anayasa, ancak her iki tarafın iyi niyetle yapacakları işbirliği ile işlerlik kazanabilirdi. Ancak mecburen masaya oturan ve antlaşmalara imza koyan Rum tarafı ve Yunanistan olayların daha sonra alacağı şekil dikkate alındığında Kıbrıs Cumhuriyeti'ni bir geçiş dönemi olarak nitelendirmişlerdir. Fırsatı buldukları anda da ENOSİS'i gerçekleştirmek ve adada Yunanistan'ın egemenliğini tesis etmek için hareket geçmişten çekinmeyeceklerdi. Bu ve buna benzer sebepler dolayısıyla adadaki cumhuriyet idaresi daha doğru bir ifade edile Türk ve Rum tarafların ortak olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti ancak üç sene devam edebilmiştir. Kıbrıs Rumlarının samimi olmadıklarının en açık delili Zürih ve Londra antlaşmalarının imzalanmasından hemen sonra KEM adlı bir Rum örgütünün yayınladığı bildiridir. Bildiride şöyle denilmektedir:
"Rum Vatandaşlarımız,
KEM'in gaye ve maksatlarının ne olduğunu size izah etmek için yayınladığımız bu ilk bildiri ile işe başlıyoruz.
Kıbrıs'ı ilhak cephesi, milli emellerimizin gerekleşmesi ve bütün haklarımızın kazanılması için, elindeki bütün vasıtalarla sulhçu ve icabında dinamik vasıtalarla mücadele edecek olan gizli bir teşkilattır. Biz de EDMA çevrelerinin iddia ettiği gibi solcuyuz, ne de AKEL azalarının iddia ettiği gibi Başpiskopus'un tasvibi ile kurulan bir gücenmişler partisine mensubuz. Particilik menfaatleri veya maddi menfaatler peşinde koşmayan bir teşkilatız.
Antlaşmaları ve cumhuriyeti ENOSİS'e giden ilk adım olarak addediyoruz. Milli yolda yüründüğü takdirde Başpiskopos Makarios'u kuvvetle destekleyeceğiz. Fakat bu yoldan azıcık olsun saptığı takdirde bizi karşısında şiddetli tenkitçiler ve belki de rakipler olarak bulacaktır.
Bazı çıkarcı çevrelerin kahraman Gigenis'e karşı takındıkları tavrı üzülerek müşahede etmekteyiz. Bu çevreler Digenis'i aleyhimize mitingler tertiplemek ve imza toplamakla itham ediyorlar. Bu küstah ve nankörler unutuyorlar ki Grivas olmasaydı şimdi havlayamayacaklardı. Fakat, şunu bilsinler ki, o havlamalardan korkmaz, üzerine aldığını tamamlayacaktır. Kıbrıs davasının mezarcıları KARAMANLİS ve AVEROF'a gelince onlar hakkında ileride konuşacağız.
Yaşasın mağlup olmayan şanlı Digenis
Yaşasın ENOSİS
Yaşasın KEM

Kıbrıs İlhak Cephesi: KEM(3):
Cumhuriyetin kurulması kararıyla birlikte gayri samimi Rum yeraltı teşkilatları faaliyete geçmekte gecikmediler. EOKA ileri gelenlerinin katılması ile EDMA (Milli Demokratik Mücadeleciler Cephesi) kuruldu. Diğer yandan Rum halkının Türklerle yakınlaşmasını önlemek amacıyla Nikos Sampson, OPEK (Kıbrıs Rumları Koruma Teşkilatı) adıyla ayrı bir cemiyet oluşturdu(4). OPEK'in amaçları 1961 Nisan'ında dağıtılan bir bildiride açıkça belirtilmektedir:
"Bu teşkilatı kurmaktan maksadımız çeşitli cezalara katlanan adamızdaki Rumların tehlikede olan haklarını korumaktır. Kıbrıs'ınız bu esnada tehlikeli anlar yaşamaktadır. Rumlara yapılan baskılar karşısında bu teşkilatı kurmamız gerekiyor. Bu teşkilat, bütün çevrelere başvurarak Kıbrıslı Rumların haklarını korumaktan maada milli emellerimizi ve saati gelince gayemizi tahakkuk ettirecektir.
Bu ilk bildirimizle Kıbrıs Rum halkını uyandırmaya ve tehlikede olan menfaatlerini müdafaa için hazır olmaya davet ederiz. Bütün Rumları, Türklere karşı bir karış toprak satmamaya davet ederiz. Çünkü; Türklere toprak satmak, milli intihardan başka bir şey değildir. Bu bildirimiz aynı zamanda onu dikkate almayacak olanlara da bir ihtar oluşturmaktadır. Ankara diplomatları ile şahsi menfaat düşkünü sözde vatanseverlerin bize hazırlamakta oldukları milli felaketi önlemek için zecri tedbirler almakta tereddüt etmeyeceğiz.
Sömürge idaresine karşı yaptığımız silahlı mücadele sırasında sömürgecilere alet olan satılmış hainlere amansız darbeler indirdiğimiz gibi, bugün de memleketimizi felakete sürüklemek gayesini güden Ankara'nın siyasetine hizmet etmek cüretini gösterecek olanlara vereceğimiz ceza aynı derecede ağır ve amansız olacaktır.
OPEK
Başkan Promitheus"

Makarios 1 Nisan 1960 tarihinde EOKA terör eylemlerinin başladığı tarihin 5. Yıldönümünde yaptığı bir konuşmada EOKA'yı överek bu kutsal göreve devam etmek ve sonucunu almak gerektiğini beyan edebiliyordu(5). Bu mesaj, Makarios'un daha Cumhuriyetin ilanından önce ne düşüncede olduğun açık bir şekilde ifade etmektedir. Bu zihniyete sahip ve ilhak gayesini güden Makarios'un Kıbrıs Anayasasını tatbik etmesini ve Cumhuriyeti mevcut anayasa esaslarına göre idare etmesini beklemek herhalde safdillik olacaktı. Keza Kıbrıs, cumhuriyetin ikinci yıldönümünü kutlamalarında 15 Ağustos 1962 tarihinde Kykko manastırında yapılan bir törende Makarios; "Rum Kıbrıslılar, EOKA'cılar tarafından başlatılmış bulunan istiklal mücadelesine devam etmeli ve onların başladığı işi tamamlamalıdırlar. Mücadele şimdi yeni bir şekilde devam ediyor ve hedefimize ulaşıncaya kadar devam edecektir" demek cesaretini gösterebilmiştir.
13 Mart 1963 tarihinde Başkan Makarios, "Kbırıs Cumhuriyetinin kurulmasını temin eden Zürih ve Londra Antlaşmaları o zamanda hüküm süren şartların bir sonucudur. Kıbrıs Mücadelesinin gayesi bir cumhuriyet kurmak değildi. Antlaşmalar sadece temeli kurdular" şeklindeki demece ile Kıbrıs Cumhuriyetine temel teşkil eden antlaşmaları ve cumhuriyet anayasasını hedef almıştır.
Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda devlet dairelerinde Türk işçilerinin Rum işçilerine oranı ise % 10 idi. Ancak Anayasayı uygulamakta kararıl olan Rumlar Anayasa'nın Türklere tanıdığı % 70 Rum'a karşılık % 30 Türk oranıyla ilgili hakkını diğer haklar gibi tatbik ettirmediler. Memuriyet için dilekçe veren Türklerin hakları tanınamadı ve açık bulunan memurluklara Rum adaylar tayin edildi. Bunun üzerine Türkler, Anayasa Mahkemesine başvurmak zorunda kaldılar. Fakat anayasa mahkemesinin kararları Makarios tarafından kabul edilmedi.
İhtilaf konularından birisi müstakbel Türk belediyeleri meselesidir. Aslında EOKA terör harekatının sonucu olarak büyük şehirlerde Türk ve Rum kesimleri kesin olarak ayrılmış ve Türk belediyeleri fiilen çalışmaya başlamıştı. Anayasaya konulmuş bulunan bu madde, mevcut fiili durumu hukuki bir esasa bağlamaktan ibaretti. Ancak Makarios, Türk belediyelerinin hukuken tanınmasını Kıbrıs'ın taksimine doğru bir adım olduğu iddiası ile bağımsız Türk belediyelerinin kurulması için çıkarılması gereken kanunu engelledi. Türk Cemaat Meclisi tarafından 31 Aralık 1962'de çıkarılan Türk Belediyeler Kanunu ile fiilen mevcut Türk belediyelerinin hukuken de teşekkülünü temine çalıştılar ve bu konunu Türk Resmi Gazetesinde 31 Aralık 1962'de ilan ederek yürürlüğe koydular. Diğer taraftan Makarios ve Rum milletvekilleri kararlarında ısrar ettiler. Böylece mesele Yüksek Anayasa Mahkemesine intikal ettirildi. Rumlar da Türklerin bağımsız Türk belediyeler kurmalarına karşı anayasa mahkemesine müracaat ettiler.
Rumlar bir taraftan Anayasa Mahkemesine giderlerken diğer taraftan Türk belediyelerini baltalamak için faaliyete geçtiler. Bu cümleden olarak 25 Ocak 1963 günü Türk belediyelerinin elektriği kesildi ve Türk belediyelerinin inşaat ruhsatı vermek yetkisi bulunmadığı ilan edildi. 31 Ocak 1963 tarihinde ise eski belediyelere ait taşınır mal ve taşınmaz malların Saha İnkişaf Komisyonlarına devrini öngören kanun teklifi Türk bakanların aleyhte oy kullanmasına rağmen, Rum çoğunluğun oyuyla kabul edildi(6).
Makarios İngiltere'de yayınlanan Sunday Ekspress'in Kıbrıs'a gönderdiği muhabiri L. Gardener'e verdiği demeçte (7): "Hareketimizin Anayasaya aykırı olduğuna dair Anayasa Mahkemesince bir karar alınsa dahi bunlara saygı göstermeyeceğim" demiş ve meselenin ne BM ne de garantör devletleri ilgilendirdiğini ve sadece iç mesele olduğunu sözlerine eklemişti. Bu tutum Makarios ve Rumların ortaklığa dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmak yolunda her şeyi göze aldıklarını göstermektedir.
19 Şubat 1963 günü Belediyeler konusu üzerinde Türk cemaat Meclisi Başkanı Rauf Denkteş, Temsilciler Meclisi Reisi Klerides ile uzun bir görüşme yaptılar. Ancak Makarios'un Yüksek Anayasa Mahkemesinin kararını tanımayacağını ilan etmesi büyük bir tepki yaratmıştı. Tarafsız Alman Prof. Dr. E. Forshoff'un başkanlığında bir Türk ve bir Rum üyeden kurulu olan yüksek anayasa mahkemesi, 31 Aralık 1962 tarihinde Temsilciler Meclisinde verilen kararın Anayasaya aykırı olduğuna ve ilgili kanunun çıkarılması gerektiğine karar verdi(24 Nisan 1963). Bu karar anayasayı tatbik etmekle görevle ve bundan sorumlu bulunan Cumhurbaşkanı Makarios başta olmak üzere bütün EOKA'cılara bir darbe oldu. Ancak hak ve hukuk hiç e sayan Kıbrıslı Rumlar, Yüksek Anayasa Mahkemesi Başkanının sekreteri Dr. Chistian Heinze'yi tehdit ederek Kıb.rıs'tan uzaklaştırdılar ve istifaya zorladılar. Anayasa Mahkemesi Başkanı Alman Prof. Ernst Forstoff, 21 Mayıs 1963 tarihinde Heidelberg'den Makarios'a gönderdiği mektupta; "Ekselans, Almanya'ya döndükten sonra öğrendiklerim mevcut şartlar muvacehesinde maalesef Yüksek Anayasa Mahkemesi Başkanlığından istifa etmeye benzi zorlamaktadır. Sekreterim Dr. Heinze'nin her yerde dedektifler tarafından haftalarca takip edildiğini Almanya'ya döndüğümde öğrenmiş bulundum. Türkler tarafından kendisine rüşvet verildiği ve bununla ilgili dokümanların mevcut bulunduğu yolunda yapılan iftiraları işittiğim zaman şoke oldum. Mahkemenin görevini yapabilmesini temin etmek amacıyla 15 Temmuz 1963 tarihinde muteber olmak üzere şimdiden istifa ettiğimi ekselanslarına bildirmek isterim" şeklinde istifasını vermek zorunda kaldı. Aynı şekilde yardımcısı da istifa etti(8).
Yüksek Anayasa Mahkemesinin tarafsız başkanının bu şekilde görevinden ayrılması kadar, Yüksek Anayasa Mahkemesinin vereceği kararı tanımayacağını önceden ilan eden demeci Makarios ve Rum yönetiminin gayrı meşru durumu açıkça ortaya koymuştur. Bu arada Türkiye, Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios'un Anayasa dışı davranış ve tutumlarını dikkatle takip etmiş, Ankara'yı ziyareti sırasında kendisine kesin ikazlar yapılmıştır(9).

KAYNAK:
Çay, Abdulhaluk Mehmet-; Kıbrıs'ta Kanlı Noel-1963, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara 1989.

DİPNOTLAR:
1) Gazioğlu, Ahmet-; İngiliz İdaresinde Kıbrıs 1878-1960, Statü ve Anayasa Meseleleri, İstanbul 1960, s. 206.
2) A.g.e., s. 211.
3) Tevetoğlu, Fethi-; Kıbrıs ve Komünizm, Ankara 1966, s. 25.
4) Mahi Gazetesi, 13-26 Mart 1966 tarihli sayılar.
5) Oberling, Pierr-; Bellapais'e Giden Yol, Ankara 1987, s. 54.
6) A.g.e., s. 57.
7) Halkın Sesi gazetesi, 12 Şubat 1963.
8) Oberling-; a.g.e., s. 60-61.
9) Gönlübol, Mehmet ve diğerleri-; Olaylarla Türk Dış Politikası, Ankara 1974, s. 402
 
Üst