11 Eylül Sonrasında Kırgızistan
Soğuk Savaşın sona ermesi ile iki kutuplu dünyanın sona ermesi tek kutuplu bir dönemin başlamasına neden olmuştur. Orta Asya’nın uluslararası politikada güç mücadelelerinin sergilendiği bir alan olması, bölgeyi dünyanın odak noktası haline getirmiştir. Amerika için, Soğuk Savaşın sona ermesi artık zafer döneminin başlaması anlamına geliyordu.[17] Böyle bir dönemde ABD’ye başkan olan Bill Clinton’ın dış politika stratejisine bakıldığında, Amerika’nın uluslararası ilişkilerde öncü konumunu sürdürmesinin, Amerika’nın yaşamsal çıkarları için gerekli olduğu şeklinde anlaşılmaktadır. Clinton Doktrini’nin, Amerika’nın güvenliği bakımından önemi, Amerika’nın kendisini bütün uluslararası sorunlara taraf olmakta sorumlu görmesi anlayışının artmasında yatmaktadır. Hiç şüphesiz Amerikan askeri ve ekonomik gücünün bütün ülkeler tarafından bir kez daha hissedileceği zaman dilimi, 11 Eylül’de New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’nin terörist bir eylemle vurulması sonrası dönem olacaktır.[18] Her ne kadar bu esef olayın acısını tüm dünya paylaşsa da, bu üzücü olayın ardından ABD’nin yeni güvenlik stratejisine dayanarak, emperyal müdahale eylemlerine girişmesi sonucu, Amerika artık dünya üzerinde daha da saldırgan bir ülke olarak görülmeye başlanacaktır. Çünkü Amerika için artık zafer terörizme karşı kazanılmak zorundadır. Amerika için yeni düşmanın adı da bellidir: Uluslararası Terörizm. Yeni Amerikan Başkanı Bush için yeni komünizmdir, terörizm.[19] Başkan Bush’un yeni politika anlayışı da artık düşmanı, bulunduğu yerde vurma stratejisine dayanmaktadır.[20]
Trajik 11 Eylül sonrası Amerika’nın, bu olayla ilgili olarak sorumlu gördüğü Afganistan’daki El-Kaide örgütüne karşı mücadele başlatması ve Afganistan’a operasyon düzenlemesi, Amerika’nın Orta Asya’da askeri varlığının da miladı olmuştur. Amerika’nın düzenlemiş olduğu El-Kaide operasyonu, Orta Asya’daki jeostratejik dengeleri değiştirmiştir. Artık Amerika, Kırgızistan, Özbekistan gibi bölge ülkelerinde askeri üs kiralama yoluna giderek bu ülkelere/bölgeye konuşlanmış durumdadır.
Kırgızistan, Afganistan operasyonundan sonra, uluslararası Manas Havaalanına Amerikan askeri varlığının yerleşmesine izin vermişti. Kırgız Başbakanı Kurmanbek Bakiev, bu durumu ülkesi için altın bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Hiç Kuşkusuz Başbakan Bakiev’in bu değerlendirmesinin altında ekonomik kazanımlar olduğu kadar güvenlik kaygıları da önemli yer tutmaktadır.[21] Özbekistan ise topraklarında konuşlanan Amerikan askeri gücüne, güçlü bir ülke ile işbirliği yapma ve radikal dini gruplara karşı bir güvenlik şemsiyesine sahip olma amacıyla olumlu bakmaktadır.
ABD, Kazakistan’dan gelen topraklarına üs kurulması teklifini ise Çin ve Rusya’nın muhtemel tepkisi nedeniyle kabul etmemiştir. Şüphesiz Rusya ve Çin’in, ABD’nin Kırgızistan ve Özbekistan’a yerleşmesine karşı çıkmamasının en büyük nedeni, Amerika’nın bölgede radikal dinci terör gruplarına karşı verdiği savaşta, kendilerinin de çıkarlarının olmasıdır. Nitekim Başbakan Bakiev, Manas havaalanının ABD güçlerine kiralanması ile ilgili olarak BDT ülkelerinin ve Shangai İşbirliği Örgütü üyelerinin bilgisi olduğunu da ayrıca belirtmiştir.[22] Kırgızistan’ın Amerika’ya topraklarında askeri varlık bulundurma hakkı vermesi karşılığında, Amerika’dan almış olduğu ekonomik yardım miktarı ise 139 milyon dolar civarındadır.[23]
Amerika’nın bölgedeki askeri varlığı Çin, Rusya gibi bölgesel aktörler tarafından terörle mücadele yönünden ne kadar olumlu görülse de, uzun vadede aynı ülkeler için bir tedirginlik nedenidir. Amerika’nın bölgede uzun süre kalması, Rusya-ABD ilişkilerinin kötüye gitmesine yol açabilecektir. Nitekim ikinci Irak savaşında Rusya’nın ABD’ye olan tepkisi, ileride Amerika’nın Orta Asya’da girişebileceği uluslararası meşruiyeti tartışılabilir operasyonlarda da ortaya çıkabilir. Böyle bir durumda, Shangai İşbirliği ekseninin de tepki göstereceği açıktır.[24]
Rusya, ABD’nin Kırgızistan’a üs kurmasından sonra, Kırgızistan topraklarında kendisi de üs kurmak amacıyla, Kırgız yetkililerle bu konuda görüşmeye başlamıştır. Kırgız devleti, bölge sorunlarında Rusya’nın kendisine olan desteğinin devamını sağlamak ve ülkesi üzerinde güçler dengesini korumak amacıyla Rus askeri varlığının da ülke topraklarında konuşlanmasına olumlu bakmaktadır. Bu amaçla, Kırgız yönetimi, Rusya’nın, Bişkek yakınlarındaki Kant’ta bir askeri hava üssü oluşturmasına destek vermiştir. Rusya, Kırgızistan’ın kendisine sağladığı bu üsse öncelikle savaş uçakları konuşlandırmayı planlamaktadır. Kırgızistan’daki yerel gözlemciler ise Rusya’nın ülkede bir üs edinmesi karşısında, Rusya’nın ülkedeki askeri ağırlığının daha da arttığını düşünmektedirler. Buna karşın hükümet yetkilileri, Rusya’ya verilen bu hakkın yapılmış olan kolektif güvenlik anlaşmalarının bir gereği olduğunu belirtmektedirler.[25] Rusya’nın Kırgızistan’da oluşturmayı planladığı bu üste yerleşmesi Mayıs sonlarında sona ermiş durumdadır.[26]
Demokrasi ve Otokrasi Arasında Medya
Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle, demokrasi tohumlarının en hızlı serpildiği ülke olan Kırgızistan, kitle iletişimi alanında da, diğer bölge ülkelerine göre en hızlı gelişme gösteren ülkelerden birisi olarak kabul edilebilir. Ancak doksanlı yıllarda komünist sistemin etkisini henüz üzerinden atamaması ve ülkede demokratik bir geleneğin o güne kadar oluşmamış olması nedeniyle, Kırgızistan’da meydana gelen siyasal, toplumsal ve ekonomik çalkantılar medya sektörünün de gelişmesini olumsuz etkilemiştir. Kısaca belirtmiş olduğumuz bu nedenlerden dolayı Kırgız medyası, bağımsızlık sonrası dönemde, Rusça ve Rusya’nın etkisinden hem haber kaynağı olması açısından hem de dil açısından kurtulamamıştır.[27] Kırgız medyası için Rusça bugünlere kadar önemini hiç yitirmemiştir. Ülkede ikinci resmi dil olması nedeniyle de Rusça, etkinliğini hala Kırgız kültür dünyasında korumaktadır. Kırgız medyasının en önemli haber kaynağını ise Rus haber ajansları ve Rus medyası oluşturmaktadır.
Ülkenin kendi içinde ve bölgesel düzeyde karşı karşıya kaldığı uyuşturucu ve silah ticareti, Vahhabilik akımının giderek yükselişi ve diğer radikal dini grupların bölgesel hareketliliği ile diğer bölgesel ve global güvenlik sorunları Kırgız yönetimini demokratik bir perspektiften otokratik bir pragmatizme yöneltmiştir. Kırgız yönetiminin pratik olarak son yıllarda demokratikleşme sürecini kesintiye uğratması, aynı zamanda iktidar ve medya ilişkilerini de demokratik olmayan bir düzeye getirmiştir. Bugün Kırgız medyası çoğunlukla genel siyasal ilişkilerden kendisini izole ederek ülkenin iç sorunlarına daha çok önem veren bir konuma getirmiştir.[28]
Bugün ülkede Res Publica veya Asaba gibi muhalif nitelikte; Erkin Too ve Kyrgyz Tuusu ya da Slovo Kyrgyzstana gibi hükümet yanlısı güçlü gazeteler bulunmaktadır. Ülkenin ulusal basın veya merkez basın olarak nitelenebilecek basın grupları başkent Bişkent’te toplanmıştır denilse yanlış olmaz. Ülke çapında faaliyet gösteren gazeteler dışında, ülkenin çeşitli bölgelerinde bölgesel düzeyde faaliyet gösteren gazeteler de bulunmaktadır. Ancak bunların çoğu bölgesel düzeyde etkin olan kişilere ait olabilmektedir.[29]
Ülkede faaliyet gösteren gazetelerin hükümet yanlısı olanları ile muhalif olanlarının ilgi alanları genellikle farklılık gösterebilmektedir. Hükümet yanlısı ve Rus etkisinin yoğunlukla görüldüğü gazeteler, iktidarın eylemlerini meşrulaştıran bir zemin oluşturan ve bölgesel konularda Rusya’nın konumunu öne çıkartan yayınlar yapabilmektedirler. Rusya ise Soğuk Savaş döneminde bölgedeki etki alanlarından biri olan bu ülkede (aynı şekilde diğer bölge ülkelerinde de) medyayı, bölgesel varlığını korumak ve Kırgızistan üzerinde etkisini sürdürmekte kamuoyu yaratıcı bir unsur olarak görmektedir. Bu nedenle de ülke basının Rus yanlısı olmasına önem vermektedir. Bazı muhalif gazetelerin ise iktidar yanlısı yayın gruplarından ayrı olarak demokratikleşme sürecine önem verdikleri ve bu nedenle de demokratik Batılı ülkelerle daha yakın olunması yönünde bir tutum benimsedikleri görülmektedir.[30]
Hiç şüphesiz daha güçlü bir Kırgız medyası oluşmasının yolu, mali alt yapısı kuvvetli, modern dünyaya uyum sağlamış ve basın özgürlüğünün sağlandığı ve demokrasinin işlemeye başladığı bir ülke ortamından geçmektedir. Küçük bir ülke olan Kırgızistan’ın sorunlar yumağı bir bölgede bir huzur adacığına dönüşebilmesinin başlıca yollarından biri de, demokratik kültürün ve insan hakları erdemi bilincinin, ülke yönetim ve toplum kültüründe özümsenmesine bağlıdır. Çağdaş dünyada hükümetler ile toplum arasındaki en önemli iletişim aracı medyadır. Toplumun bilgilendirilmesinde, yönetimlerin halka karşı sorumluluk sahibi olmasında medyanın oynadığı rol hiç yadsınamaz. Her ne kadar medya-hükümet arasındaki iletişim sürecinde medya etiği de öne çıksa, konumuz açısından hükümetlerin yönetim anlayışlarının da bir ülkedeki medya kuruluşlarının yayınlarını olumlu ya da olumsuz şekilde etkileyebildiğini göstermektedir. Bu nedenle çağdaş dünya ülkelerinin anayasalarında basın özgürlüğüne ciddi şekilde önem verilmektedir. Nitekim Kırgız Anayasası’nın da ikinci maddesi, medyanın özgür çalışabilmesi ile ilgilidir. Bu ikinci maddenin son fıkrası da “sansür için hiçbir şartın öne sürülemeyeceğini” belirtir.[31]
Kırgız yönetimi ile medya arasındaki ilişkilere genel olarak bağımsızlık sonrası dönemde bakıldığında, bağımsızlığın ilk yıllarında Orta Asya’da Başkan Akaev tarafından estirilen demokrasi ve ekonomik serbestlik rüzgarları, yerini siyasal ve ekonomik çalkantılar ile ülkede ve bölgede artan güvenlik sorunları nedenleri ile yerini demokrasi meltemlerinden sert fırtınalara bırakmıştır. Yukarıda da ayrıntılı bir şekilde bahsettiğimiz gibi, kendini içeride ve dışarıda çeşitli güvenlik çıkmazları ve bölgesel çıkar savaşları içinde bulan Kırgızistan, bugün daha realist bir iç ve dış politika izlemek zorunda kalmaktadır. Bahsettiğimiz bu nedenlerden dolayı, ülke yönetiminin gittikçe otoriter bir anlayışa doğru kaydığı iktidar-medya ilişkilerinde de kendini açıkça göstermektedir. Her ne kadar son yıllarda medya sektöründe Batı kökenli kuruluşlar, Kırgızistan’da yer almaya başlasalar da bu gerçek hiç değişmemektedir. Hatta yukarıda belirttiğimiz Rus etkisi de değiştirilememektedir.[32]
Kırgız yönetiminin basın ile olan ilişki biçimini göstermesi bakımından en son yapılan seçim sürecinde, Asaba gazetesinin bir hükümet senaryosu ile ilgili bir dokümanı Kırgızca olarak yayınlaması sonucu, yerel yetkililer tarafından toplatılıp imha ettirilmesi buna örnek olarak gösterilebilir.[33] Kırgız basını ile yönetim arasındaki çatışma noktalarından biri de Akaev ve ailesine yönelik olarak yapılan eleştirilerde görülmektedir. 2001 yılında Başkan Akaev’in eşi Mairam Akaeva ile ilgili olarak önce İngiliz the Guardian gazetesinde çıkan, sayın Akaeva’nın Bişkek Hyatt Residency Hotel’de kumar oynadığına dair haberlerin, Res Publica gazetesi editörü Zamira Sydykova tarafından dile getirilmesi tartışmalara neden olmuş ve bu gazete üzerinde bu olay nedeniyle baskı kurulmaya çalışılmıştır. Konu ile ilgili açıklama yapan Bayan Akaeva, The Guardian’ın haberini yalanlarken, devlet denetimindeki Uchkun gazetesi de, Sydykova’nın iddialarını yalanlamıştır. Ayrıca Res Publica editörü, Akaev’in Türkiye ve İsviçre’de ev satın aldığına dair iddialarda bulununca mesleğini yapmaktan da alı konulduğu gibi hapse de atılmıştır.[34]
Devlet Başkanı Akaev, her ne kadar yaptığı devlet ziyaretlerinde, ülkesi adına demokratik eğilimi fazla olan bir lider olarak anılmasına ve yaptığı konuşmalarda da Kırgızistan’ın bölgesel öneminden ve demokratikleşme isteğinden bahseden bir lider rolü sergilemesine rağmen[35], son zamanlarda Kırgız basınında ve dünya basınında Kırgızistan, insan hakları ihlalleri ve bağımsız medyaya girişilen saldırılarla gündeme gelmektedir. Kırgız yönetiminin basın özgürlüğünü kısıtlayıcı uygulama yollarına başvurması,[36] ülkenin demokratikleşme perspektifini zayıflattığı gibi, ülke yönetiminde otoriter eğilimlerin varlığını göstermesi açısından da ilginçtir.
Otokrat Akaev’den Devrik Akaev’e: Lale (Tulip) Devrimi
Gürcistan ve Ukrayna’da 2004 sonlarında meydana devrimlerle birlikte benzeri devrimlerin Orta Asya ülkelerinde de görülebileceği şüphesi akla gelen kuşkular arasındaydı. Bu nedenle Akaev’e, 2004’ün son günlerinde Demokrasi ile ilgili bir toplantıda Kırgızistan’da benzeri devrimlerin yaşanıp yaşanmayacağı sorulduğunda, Orta Asya’da terörizmin yükselmesinin istikrarsızlığı körükleyeceği ve ülkesinde ciddi radikal güçlerin olmaması nedeniyle bu tür devrimler beklemediğini, böyle bir hareketin ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyeceğini söylemekteydi. Akaev, ayrıca Kırgızistan’da olabilecek bir devrimin ancak uluslararası sermayenin desteği ile olabileceğini de, böyle bir devrime karşı olduklarını (Lale Devrimi olarak adlandırarak) söylemişti. Asya’nın Karadeniz kıyılarında yaşanan devrimler Kırgız Öğrenci birliklerini de harekete geçirdi. Aliko, New Kyrgyzstan, and New Century adlı birlikler bir açıklama yayınlayarak, yaşanan benzeri devrimler için Kırgızistan’a da çağrı yapıyorlar, gençlerin d politikada aktif olarak yer almak istediklerini bildiriyorlardı. Akaev, gençlere öğrenci burslarını yüzde 60 artırarak cevap verdi.[37]
Akaev, ülkesinin radikal islami grupların baskısı altında ve ciddi güvenlik sorunları ile karşı karşıya bulunduğu gerçeğini bilmesine rağmen, demokrasi retoriğini kullanarak dünya siyasetinde yerini almış ancak bu retoriğin gereklerini yerine getirmeyince, bir anlamda kendi muhalefetini kendisi yaratmış oldu. 11 Eylül olayları olduğunda başbakanı olan Kurmanbek Bakiev, 2004’ün ikinci yarısında ülkenin en güçlü muhalif gruplarından biri olan Kırgız Halk Hareketi grubunu oluşturdu. Akaev ise demeçlerinde, 2005’te yapılacak seçimlere tekrar seçilmek üzere aday olmayacağını açıklasa da Kırgız entelektüelleri, Başkan’ın eşi Meryem Akaev, kızı Bermet ve oğlu Aydar Akaev’in hükümet yanlısı İleri Kırgızistan partisinden seçimlerde aday olacaklarını belirtmekteydiler. Tabii böyle bir gelişme, yönetimin aynı ailede devam etmesi demekti Hatta 3 Ocak 2005’te çıkan haberlere göre ise Başkan’ın kızı Bermet Akaev, İleri Kırgızistan’a karşı bir parti kurma hazırlığı içine girmişti.[38]
Akaev’in iktidarının süresi uzadıkça otoriterleşen yönetim anlayışı, iktidar sahiplerinin rahat yaşamna karşılık Kırgız halkının Sovyet dönemini özler hale gelmesi, Kırgız halkının yönetime yönelik tepkilerinin her geçen yıl artmasına neden oldu. Akaev, iktidara ilkk geldiği zaman arkasında bulduğu desteği kendi eliyle kaybetti. 11 Eylül olaylarından sonra, ABD’nin Orta Asya’ya artan ilgisi ve Kırgızistan’da üs sahibi olması, Orta Asya’nın uç devleti küçük Kırgızistan’ı dünya siyasetinde ilgi merkezi haline getirdi. Çünkü ABD’nin de Kırgızistan’da etki sahibi olmasıyla, Rusya ile birlikte Çin’in de dikkatlerini bu ülkenin üzerine daha da yoğunlaştırmasına neden oldu. Akaev, uluslararası politikada değişen ortamı, Kırgızistan’ın çıkarlarından fazla kendi otoriter yönetimini korumakta kullandı ve halkın ekonomik şartlarını iyileştirici tedbirleri almakta, çöüzmler bulmakta geç kaldı. Oluşan bu tepki ortamı ülke içinde faaliyet gösteren batılı sivil toplum kuruluşlarının muhaliflerle işbirliği içine girmesiyle, ciddi bir muhalif gücün oluşmasına neden oldu. Bugün Kırgızistan’da toplam 44 parti bulunmaktadır. 2004 sonlarında, yaşanabilecek devrimin işaretleri, Kırgız Halk :Hareketi, Ata-Yurt, Jany Bagyt/Yeni Yönetim ve adil Seçim Hareketi grupları, Şubat 2005 Parlamento seçimlerinde, birleşerel birlik olma kararı aldılar. Örneğin bu gruplardan Jany Bagyt’in lideri olan Muratbek Imanaliyev, yönetimin otoriter anlayışının bir histeri olduğunu söyleyerek, Akaev’i eleştirmekteydi.[39]
Şubat seçimlerinden sonra ise, meydana gelişmeleri ise bütün dünya izledi. Akaev’in ‘olmaz’ dediği devrim, Lale Devrimi/Tulip Revolution gerçekleşti ve Akaev, Rusya’ya kaçmak zorunda oldu. Şimdi Kırgızistan’ın Başkanlığını ve Başbakanlığını Akaev’in eski başbakanı Kurmanbek Bakiev yapıyor.[40] Şu anda Kırgız siyasetinde iki güçlü lider var. Biri halen devrim sonrası yönetimi eline almış olan Kurmanbek Bakiev; diğeri ise Akaev’e başkanlık seçimlerinden rakip olduğu gerekçesiyle hapse giren ve şu anda özgürlüğünü kavuşmuş olan ve muhalif liderler arasında olan Feliks Kulov. Muhtemelen, Haziran ayında yapılacak Başkanlık seçimi de ikisi arasında yaşanacak yarışla geçecek