komünizm bilindiği gibi sosyal eşitlik, halk kardeşliği gibi safsatalarla süslenmiş kızıl emperyalizmdir.
nasıl ki abd ve diğer batılı ülkeler dolar yeşili bir emperyal güç kullanıyorsa, sovyet rusya ve komünist çin kızıl emperyalizm gücünü kullanmıştır.
emperyalizm sadece kendi çıkarları uğruna her şeyi ezip geçebilmektir kısaca.
1900'lü yılların başından itibaren rusyada görülen yayılımcı politikayı irdelediğimizde; askeri güç, siyasi oyunlar gibi çeşitli etmenler kullanılarak ekonomik, siyasi, askeri ve sanayisel gelişim sağlanmaya çalışılmıştır.
örneğin özbekistanın en verimli arazilerinden birisine sahip olan semerkand'ın bütün tarlalarına pamuk ektirilme zorunluluğu, bütün halkın bu tarlada çalışma zorunluluğu, ve bu yöredeki sadece tekstil fabrikaları zorunluluğu vardır.
aynı şekilde doğu avrupada çek cumhuriyet, macaristan, bulgaristan gibi ülkeler sadece bir sanayii dalında geliştirilmiştir.
ukrayna ve ukraynalılar başta olmak üzere, türkler, gürcüler, bulgarlar, macarlar, sırplar, ermeniler ikinci, üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görmüş, topraklarından sürülmüş, katledilmiştir.
bütün sovyet tarihi dikkatli şekilde irdelendiğinde aslında emperyal ve faşizan bir dikta yönetiminin buluınduğunu ve bütün sistemin bu dikta yönetimini ayakta tutmak için çalıştığını açıkça görebilirsiniz.
emperyal sömürü düzeni içersinde benden olmayandan zorla alırım, zorla çalıştırırım, zorla satarım mantalitesinin güçlü olduğunu bilinmektedir.
abd ve diğer batılı devletler 1. dünya savaşı ve 2. dünya savaşı sırasında kendilerine yakın bulunan veyahut uzak olan bütün yer altı, yer üstü kaynaklarını ve pazarları kapmışlardır.
bu zaman içersinde bolşevik ihtilali gerçekleştiren ve komünal sistemi oturtmaya çalışan rusya batıdan geri kalmış olasada çok yakınında bulunan doğu avrupa ve orta asya kaynaklarını sömürmek için her türlü işkence, baskı ve yıldırma politikasını izlemiştir.
sosyalizmin ütopya olduğunu bilen komünal düzen ülkeleri bunu çok iyi kullanarak o zaman devletin başında bulunan ve açıkça diktatör olan kişileri ve çevrelerini zengin ederek müreffeh bir hayat içersinde yaşamalarını sağlarken halk eşitlik adı altında sömürülerek yoksulluğa mahkum edilmiştir.