Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti nde Oynanan Oyunlar

Volkan

-Otağ Hanı-
Katılım
20 Haz 2008
Mesajlar
969
Tepkime puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Altaylar
Yavru vatan Kıbrıs'ta bulunmak gerçekten çok güzel bir duygu... K.K.T.C.'ne giderken içimde hem biraz hüzün, hem de sevinç vardı. Hüzün vardı çünkü ABD ve AB uşağı olmuş, Euro karşılığı ülkesini, yavru vatanı gözlerini kırpmadan satmaya çalışan medyadan okuduğum haberler beni ürkütüyordu. İnanmıyordum onlara ama "Ya gerçeklik payı varsa?" düşüncesi de içimi karartıyordu. Evet bizim insanlarımıza güveniyordum, mayası sağlam olur diye.

Ya Osmanlı'nın isimlerini değiştirerek Kıbrıs'a gönderdiği ermenilerin ve yahudilerin sayısı artmışsa? (kimin Türk, kimin ermeni, yahudi olduğu ne yazık ki anlaşılmıyor. Kendileri bilseler de yapacaklarını Türk kimlikleri altında yapıyorlar.) Ya onlar Türk kimliği altında "Biz Türkler'den nefret ediyoruz" derlerse?..

Göklerde dalgalanan Türkiye ve K.K.T.C. bayrağı öyle onurlu görünüyordu ki bir an bütün huzursuzlukları geride bıraktığımı hissettim. Aslında tatile gitmiştim. Ama amacım K.K.T.C. halkıyla görüşmeler yapıp niçin bizleri sevmediklerini, bizden nefret ettiklerini sormaktı Adaya iner inmez insanlarla konuşmaya başladım. Özellikle de alışveriş merkezlerine, mağazalara gittim. Tezgahtarlarla, şöförlerle, mağaza sahipleriyle görüştüm. Bazılarının bakışları hüzünlüydü, sitem okunuyordu. Önceleri çekingen davrandılar. Sorumu evelemeden gevelemeden açıkça sordum: "Neden biz Türkiye Türkleri'ni sevmiyorsunuz?"

Bu soruma şaşırdılar, Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kıbrıs'ta çözümü seçimlerden sonra muhalefetle gerçekleştireceğiz" sözlerine atıfta bulunarak ve kendi vatan haini medyalarında çıkan haberi göstererek."Olur mu, sizler bizi sevmiyorsunuz, bizi kendinize yük olarak görüyorsunuz ve bizden kurulmak istiyorsunuz" diye cevapladılar.

Onlara anlatmaya çalıştım, "Aynı oyunlar bizde de oynanıyor, bizim satılmış basın da sizlerin bizlerden nefret ettiğinizi yazıyor" diye.

Bana aynen "Et tırnaktan ayrılır mı? Biz et ve tırnağız, aynı soydanız" diye cevapladılar.

Bakkalda bir bayanla konuştum, "Onca acıdan sonra asla Rumlarla birlikte yaşamam. Rum tarafında bıraktığım evi bile görmeye gitmedim, hepsinden nefret ediyorum." dedi... Boynunda kocaman ay yıldızlı kolyeyi gururla gösterdi. İşin ilginci ben Türkiye'de kendime ay-yıldızlı kolye almak için kaç kuyumcuya baktıysam bazılarında yalnızca 1-2 tane görebildim. K.K.T.C. de ise her kuyumcuda oldukça fazla, hem de çeşitli boylarda vitrinleri süslüyordu.

Genç bir şöförle konuştum, öyle heyecanlıydı ki şivesi farklı da olsa "İşte gerçek Türk böyle olur" dedim. Bizim satılmış medyamız K.K.T.C. ile ilgili yalnızca Sayın Denktaş karşıtlarına büyük yer ayırırken; hatta olduğundan kat be kat kalabalık gösterirken olumlu şeyleri ise yok saymakta uzmanlaşmış olduğundan K.K.T.C.'deki 30 Ağustos kutlamalarını göstermedi. Bu genç şöförün anlatımı bile bu coşkuyu vermeye yetiyordu... "Türk kuşları Rumları korkuturcasına yeşil hat üzerinde gösteri yaptılar, Rumlar öylesine korkmuşlardı ki bir görseydiniz, hatta bir ara Apaçi helikopterleriyle gösteri yapan askerimiz halat merdivenle yeşil hatta iner gibi yaptı. Halk gözyaşlarına hakim olamadı. 30 Ağustos kasetleri 23-30 milyona anında kapışıldı bir tane bile kalmadı" diye anlattı...

Evet gerçekten de satılmış basın bu coşkuyu hiç göstermedi. Bunları anlatırken müziği sonuna kadar açınca yaşlıca bir bayan "Evladım nereyi fethettik ki fetih türküleri çaılıyorsun?" diye sorunca, "Teyze Karpaz'ı fethettik dönüyoruz" cevabını verdi.

C.T.P. başkanı Talat'ı sorunca, "Vatan haini bizim köye gelecekti, bizde 'seni ancak eşekler dinler' diye yazı yazarak kahvenin önüne 2 eşek bağladık" dedi.

Arabayla Rum kesimine giderken sesini sonuna kadar açarak fetih türkülerini çaldığını, camları da açarak Rumların duymasını sağladığını söyledi.

Başka bir şöför "Aslında hain Talat'ı öldürüp kellesini Dikilitaş'a asacaklardı. İhanet eden dilini de başının üstüne koyacaklardı ama 'haini kahraman yaparsınız' diye durdurdular" dedi.

Başka bir bayan şöyle konuştu: "Biz Rum tarafına geçince bizi mağara adamı gibi karşıladılar; 'siz hamburger biliyor musunuz, siz şunu bunu biliyor musunuz?' diye inanmaz gözlerle soru yağmuruna tuttular. Biz de 'her şeyimiz var, Türkiye bize ihtiyacımız olan herşeyi temin ediyor; biz yoksul değiliz, mağaralarda yaşamıyoruz' dedik ama açıklamalarımız inandırıcı gelmiyordu Rumlara. Ama gelip de bizlerin refah içinde çok modern olduğumuzu görünce şok oldular; 'bugüne kadar kandırılmışız, bize sizin yoksulluk içinde mağaralarda süründüğünüzü Türk askerinden sokaklardan geçilmediğini, esaret hayatı yaşadığınız söylendi.' dediler."

Bunun gibi bir çok örnek verebilirim. Güzel olan ve olması gereken işte buydu, Türk Türk'ten nefret edemezdi. Ortada bir nefret olayı gerçekten vardı. Türkiye'den giden bazı insanlardan nefret ediliyordu. Hatta Türkiye'den giden birisi ile konuştuğumda bana şu sözleri söyledi: "Ben de Türkiye'den giden bir Türk'üm ve arkadaşlarım K.K.T.C. Türkü (sonuçta onlar da Osmanlı döneminde Türkiye'den giden Türkler). Aramızda hiç problem yok. Onların nefret ettiği şey 1974 sonrası orada askerlik yapmış olanlara verilen aileleriyle birlikte yerleşme iznini alanlardan bazıları. Kürtler ailelerini alarak oraya yerleşmişler ve İstanbul'u nasıl mahvettilerse oraya da aynı zararı vermişler. Kadına kıza taciz olayları, hırsızlık, vs. olayları canlarından bezdirmiş. Türkiye'de aranan katili, hırsızı kaçmış Kıbrıs'a ve orada terör estirmişler. Eskiden kapı kilitlemezdik onlar geldikten sonra kilit de yetersiz oldu dediler."

Evet problem aynı problemdi. Nereye giderlerse o bölgeyi talan eden kürtler yine Türkler'in arasına girmişti. Kandırılan Türk yok muydu? Vardı elbette. Kişisel çıkarları uğruna dostumuz, müttefikimiz (!) İngiltere ile Amerika'nın İngiltere'de, Amerika'da, hatta KKTC'nin merkezinde beyinlerini yıkadığı gençlik.

Aslında anne babalarda da kabahat var. Çocuklarını Lefkoşe'deki Barbarlık Müzesi'ne götürerek büyütmeliydiler. HİÇ DEĞİLSE BU GENÇLERİ SEÇİM ÖNCESİ BU BARBARLIK MÜZESİNE GİTMEYE İKNA EDEBİLSELER, ORADAKİ KANLAR İÇİNDEKİ BEBELERİN FOTOĞRAFLARINI GÖSTERSELER, BU OYUNA GELDİKLERİNDE AYNI SENARYONUN TEKRARLANACAĞINI ANLATSALAR, belki de her şey çok farklı olurdu.

Dikkat edersek ermeniler sahte bir soykırım etrafında tüm dünyada birleşiyorlar. Yani gerçekte var olmayan ermeni soykırımını kullanarak tek ses, tek nefes haline geliyorlar. Yahudiler de kendilerine yapılan soykırımı unutmayarak, temcit pilavı gibi her gün tekrarlayarak gündemi sıcak tutuyorlar. Biz Türklere ise gerçekten yaşanan soykırımları unutmamız aşılanıyor, eroin gibi gencecik damarlara enjekte ediliyor.

Biz Bulgaristan'da, Yunanistan'da, Kıbrıs'ta, Kırımda, Kuzey Irak'ta ve diğer bölgelerde yapılan soykırımları unutacağız, ağzımıza bile almayacağız, saf yerine konacağız! Onlarsa yapmadığımız soykırımları bize kabul ettirmeye çalışacaklar. Sanırım bizim en büyük hatamız aşırı hoşgörülü olmamız, çok çabuk affetmemiz ve yüzümüze gülünce neredeyse babamızın katilini bile unutmamız, daha doğrusu affetmemiz. Toplumları güçlü yapan unsur, tarihlerini sahiplenmeleridir. Bu gerçeği asla unutmamalıyız.

Kıbrıs Rum kesiminden akın akın gelen Rumlar yüzlerindeki kinle kiliselerine koşuyorlar. Ellerindeki bir metrelik mumlarla sanırım "Kıbrıs'ı enosisleştirme" duası yapıyorlardı (her ne hikmetse Osmanlı padişahlarının cami hocalarında gördüğü ilgiyi Atatürk'ümüz asla görmemiştir. Ama bu hocalar padişahların yaptıklarını bilseydiler acaba aynı şekilde dua ederler miydi? Çünkü Kıbrıs'ta adım başı kilise ve manastır mevcut. Nedenini sorduğumuzda, "Padişahlar Rumları çok severlermiş ve kilise etrafındaki 30 metre alanın vergiden muaf tutulmasını emrettikleri için neredeyse her köyde 4-5 kilise yapılmış.)

Bu gözlemlerimde sayın Denktaş'ın nasıl asil bir Türk olduğunu, Türklük için nasıl acılar yaşadığını daha iyi anladım. Zaten onunla konuşurken onu dinlerken o coşkuyu hissetmemek imkansız. Ne yazık ki karşısında yalnızca düşman yoktu, yalnızca haçlı ordusu yoktu. Kendine Türk diyen vatan hainleri vardı. Aslında bence insanlara hem Türkiye'de hem de KKTC'de genetik test uygulamak gerekir; Recep Tayyip Erdoğan dahil. Çünkü hepimizin bildiği gibi aslında Türk olmadığı halde Türk ismi alan çok siyasetçi ve gazeteci var. Hiç değilse onlar anlaşılır, halkımız gerçekleri görür.

Sayın Denktaş'ın karşısında ABD var, İngiltere var, Yunanistan var, diğer AB ülkeleri var. Yalnızca bunlar mı? Vatan haini M. Ali Birandlar, Nazlı Ilıcaklar (ki geçen akşam Star TV'de Nazlı Ilıcak açıkça "70 milyonluk Türkiye mi önemli, yoksa 200,000 K.K.T.C. mi? Tabi ki feda edebiliriz" açıklamasını yapabildi), Mehmet Altanlar, İlter Türkmenler, R. Tayyip Erdoğanlar, Abdullah Güller var. Vatan hainliği yapan medyatik kişileri yazmaya çalışsak sanırım sayfalar yetmez. Genetik incelemeye bu kişilerden başlanabilir.

Aslında K.K.T.C.'ye çok dikkat etmeliyiz. Türkiye'ye de dikkat etmeliyiz. Gürcistan'daki, Ermenistan'da ki olaylar tesadüf değil. Bugünkü Gürcistan başbakanı ermenidir ve 200.000 ermeni Gürcistan bayrağını indirerek Ermenistan bayrağı çekmiştir. Bu olaylar ABD'nin yeni "Büyük Orta Doğu Planı"nın altyapısıdır. En kısa zamanda bu konuyla ilgili daha ayrıntılı araştırmalar yapılmalı, çünkü Türkiye'yi çok yakından ilgilendiriyor. Bizim doğu sınırlarımız da değiştirilmek isteniyor. Ama hükümetin umurunda değil, Kuran kursları ile uğraşıyor. Şeriatı getirmeye çalışmakla uğraşıyor. Çünkü Türkiye ve Türklük onu ilgilendirmiyor.

Bu nedenle bütün görev K.K.T.C.'deki Türklere düşüyor. Çünkü seçimlerde o kadar para yatırımına, İngiliz komutanının, ABD'li yetkililerin köylere giderek halka baskı yapmalarına, tehdit etmelerine rağmen kazanamayacaklarını anlayan ABD, İngiltere, Yunanistan ve diğer AB ülkeleri seçim sonrası Gürcistan'daki darbe benzeri olaylar çıkartmaya hazırlanıyorlar. Seçimlerin adil olmadığını ileri sürerek sokak gösterileri yapacaklar, askerimize provakasyon yaparak K.K.T.C. halkının gözünden düşürmeye çalışacaklar. Hepsi de Türkiye'nin dostu ve müttefiki rolü yapan ülkelerde yetiştirilmiş. Para konusunda da çok bonkör davranılmış bu kişilere... Ayrıca AB pasaportu verilmiş hepsine.

Evet K.K.T.C. Türkleri, unutmayın ki siz şerefli Türk soyundan geliyorsunuz. Sizler onurunuzu ne paraya, ne pasaporta satarsınız. Aranızdaki vatan hainlerini, Türk kimliği altında ne olduğu belli olmayan insanları ayıklamalısınız. Gerçekleri anlayabilmeniz için lütfen Barbarlık Müzesi'ni ziyaret edin. Klerides'in "Biz suçu Türklere attık, elimizi bile oynatmadan AB üyeliğini aldık" sözlerini hatırlayın. Bugün Türkiye'den mal mülk isteyen insanların Güney'deki Türk evlerini yıktıklarını, mezarlıklarını intikam alırcasına sürdüklerini hatırlayın. Bunlar abartı değil, gidin ve araştırın. Türkleri öldürmek için geçenlerde Rum gazetelerinde bahsedilen intikam örgütünü hatırlayın. Türk tarafından götürülen kedi ve köpeklerin "Türk kedisi, ya da köpeği" diye canlı canlı yakıldığını hatırlayın. Bu kadar vahşi olan insanlar bugün Türklerin kedilerini, köpeklerini yakıyorlarsa, yarın Kıbrıs'ı eline geçirdiklerinde sizlere nasıl katliam uygulayacaklarını düşünün.

K.K.T.C. Türkleri'nin onurlu mücadelesine selam olsun. Kıbrıs'ta dalgalanan Türk bayrağı asla gönderden inmeyecektir. Bizler sizlere güveniyoruz. Biz et ve tırnağız. Aynı soydan, aynı boydan, aynı topraktan geliyoruz. Yeter ki oyunlara kapılmayın. İhanet edenlerin tapu kayıtlarına, banka hesaplarına bakın; gerçekleri göreceksiniz. Gürcistan gibi oyuna gelmeyin.

Selam K.K.T.C.'ye; selam Büyük Türk Denktaş'a... Kalbimiz, dualarımız sizinle...


not: alıntıdır.
 
Üst