Lale devrinde sadece keyif ve eğlence mi yapılmıştır?

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Lale devrinde sadece keyif ve eğlence mi yapılmıştır? Fikir ve kültür hayatına yönelik bir şey yapılmamış mıdır?


III. Ahmed’in 1718-1730 tarihleri arasında ve Nevşehirli İbrahim Paşa’nın sadâreti ile geçen devresine Lale Devri dendiğini daha evvel ifade etmiştik. Acaba bu devir sadece eğlencelerle mi geçmiştir? Bu sorunun cevabı verilmelidir.
Eski adı Muşkara olan ve İbrahim Paşa’nın gayretiyle köyden şehire dönüşen Nevşehir’de doğan İbrahim Paşa, 1689 yılında Saray’a intisap etmiş ve 1717 yılında III. Ahmed’in kızı Fatma Sultân ile de evlenince iyice Padişah’m gözüne girmeye başlamıştır. III. Ahmed’in çok güvendiği İbrahim Paşa, Mayıs 1718 tarihinde sadrazamlığa getirilmiştir. Kendisi tamamen sulh taraftarı ve sakin yaşamayı seven bir insandır. III. Ahmed’in de şahsiyeti buna uyum sağlayınca, bu dönem Lale devri olarak tarihe geçmiştir.
Bu dönem sadece eğlence ile geçmemiştir. Zira Matbaanın açılması başta olmak üzere, Osmanlı Devleti’nin fikir ve kültür hayatına dair çok önemli katkılar bu devirde sağlanmıştır.
Evvela, kendisi de tahsilli olan İbrahim Paşa, ilim ve san’at adamlarını sonuna kadar desteklemiştir. Eğer Osmanlı vekâyi’nüvislerinin İbrahim Paşa dönemini anlatan yüzlerce sayfalık tarih kitaplarını ve mesela Çelebizâde’nin Râşid Tarihi Zeylini incelerseniz, hem Padişah’m ve hem de İbrahim Paşa’nın dinî ilimler ve diğer ilimlerde uzman olan âlimlerle hususi dersler düzenlediğini, tanzim edilen ziyafetlerde Şeyhülislâm ve benzeri şahsiyetlerin daima hazır bulunduğunu görürsünüz.
İkinci olarak, Damad İbrahim Paşa tarihe çok meraklı olduğundan, Osmanlı ve Türk Tarihi ile ilgili en önemli çalışmalar bu dönemde yapılmıştır. Aynî’nin Ikd’ülCümân isimli meşhur tarihi, Hondmir’in Farsça çok geniş bir tarih olan Habîb’üsSiyer adlı eseri, Mevlevi Ahmed Dede’nin Câmi’udDüvel adlı muazzam eseri, hep bu dönemde kurulan ilim heyetleri tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
Üçüncü olarak, Damad İbrahim Paşa’nın bir küçük köy olan Muşkara’yı bir şehir haline getirerek imar etmesi, başta İstanbul’daki Dâr’ülHadis Medresesi olmak üzere çok sayıda vakıf eserler meydana getirmesi, başta çinicilik olmak üzere kaybolmaya yüz tutan bazı Türk sanatlarını ihyaya çalışması ve nihayet Matbaa gibi önemli bir müesseseyi yerleştirmesi, onun sadece eğlence ve ziyafetlerle vakit geçirmediğini açıkça göstermektedir.
Dördüncü olarak, Nedim, Seyyid Vehbi, Tarihçi Râşid, Nahîfî ve Ahmed Neylî gibi edip ve şairler, Damad İbrahim Paşa’nın himayesiyle ölmez eserlerini vermişlerdir.
Osmanlı Devleti, ilim ve teknoloji konusunda, Gerileme Devrinden beri, ilk defa bu dönemde Avrupa’yı takip eder hale gelmiştir. Ayrıca devleti idaresinde Sokullu ve Köprülü’ye ulaşması mümkün olmayan bu devlet adamının, İslâmi açıdan istikameti ve dindarlığı itibariyle onlar gibi olduğu tarihçilerin verdiği bilgiler arasındadır.
 
Üst