Milli Eğitimin Tasfiyesi

Salim Doğan

Onursal Üye
Katılım
7 Nis 2012
Mesajlar
52
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MİLLİ EĞİTİMİN TASFİYESİ

Türkiye’de seçimle gelen iktidarlar hep halkı kandırarak, aldatarak, gerçekleri saklayarak oylarını artırma yoluna gitmişlerdir. Gerçek bu ya halkta kim iyi yalan söylüyor, kim kendisini aldatıyor onu iş başına getirmiş yıllarca. Çok partili siyasi yaşam olması gereken yerde olamamış, demokrasi bilimsel normlar dışında yorumlanarak saptırılmıştır. Kalkınmış, gelişmiş, çağdaşlaşmış ülkelerde demokrasi kavramı halkın birliğini, dirliğini, gönencini eşitlikçi bir ortama çekerken Türkiye’de karşı devrimciler Sevr özlemcileriyle birlikte hareket ederek demokrasiyi kendi amaçlarına uyarlamaya çalışmıştır.

Cumhuriyet yani halk yönetimi hiçbir zaman yurdun bütününde uygulama alanı bulamamış, Halkın iradesini vekiller aracılığıyla sağlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri bu mantıkla seçilmemişlerdir. Özellikle yurdun doğu ve güney doğusunda cumhuriyet kuralları yaşayamamıştır. Boş kalan bu siyasi alanı toprak ağaları, şeyhler, şıklar doldurmuştur. Bu feodal yapı bölge halkının cumhuriyetle entegresinin önünde en büyük engeli oluşturmuştur. Milleti temsil etmesi gereken vekilleri ya toprak ağaları yada diğer feodal etkenler oluşturmuştur. Böylece bölge halkının kalkınması, uyanması bilerek engellenmiştir. O bölgeden gelen blok oylarla iktidarı elinde bulunduran karşı devrimciler Cumhuriyet Devrimlerini ve kazanımlarını belli bir periyot içerisinde eritmiştir. Bu erime Amerika’nın işin içerisine fiilen girmesiyle günümüze kadar devam etmiştir. Son on yıl içerisinde dış güçlerinde desteğiyle çok büyük bir ivme kazanmıştır.

Cumhuriyet bir yönetim şeklidir, bir yaşam biçimidir. Bu yönetim bir kültür aktarımı sayesinde ayakta durabilir. Yeni yetişen gençlik cumhuriyet kültürünü yaşamalıdır. Bu kültür aktarımını sağlayan pek çok sosyal olgu vardır. Ancak en etkili olanı Milli Eğitimle yapılan kültür aktarımıdır. Bir ulus yok edilmek, köleleştirilmek isteniyorsa o milletin kültür aktarımı engellenmelidir. İşte bu aşamada emperyalizm devreye girmektedir. Bir devlet çökertilmek isteniyorsa misyoner saldırısına uğratılıyor. Bu misyonerler o ülkenin bütün kurumlarınıa sızıyor. Yetkin hale geldikten sonra etkinlik kazandırılıyor. Dünyada on bin kitap okuyan başka bir lider varmıdır Mustafa Kemal Atatürk’ten başka. İşte o kültürü tarih sahnesinden silinmek istenen Türk milletine entegre ederek farkına varmasını sağlamıştır. Onu devrimleriyle desteklemiş çıkardığı devrim kanunlarıyla pekiştirmiştir. 3 Mart 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) Milli Eğitimin bir çatı altında toplanmasını ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmesi sağlanmıştır. Bununlada yetinilmemiş 3797 sayılı yasayla Milli Eğitim Bakanlığının görev yetki ve sorumlulukları da belirlenmiştir. Buna göre: 1. Atatürk ilke ve devrimlerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, Türk milletinin millî, ahlakî, manevî, tarihi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren, ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş vatandaşlar yetiştirmek üzere, Bakanlığa bağlı her kademedeki öğretim kurumlarının öğretmen ve öğrencilerine ait bütün eğitim ve öğretim hizmetlerini plânlamak programlamak, yürütmek, izlemek ve denetim altında bulundurmak. Diğer sekiz maddeyi okuyucularımın özenle araştırmasını öneriyorum.

Milli Eğitim Bakanlığının görevleri arasında Arap kültürünü yaymak, anlamasalarda Kuran-ı Kerim’i arapça okumalarını istemek yoktur. Milli Eğitim alanında yapılan 4+4+4 uygulaması aslında birinci 4 yılda çocukların ıralanmaları için gereken altyapı oluşturmak. İkinci 4 yılda Arap kültürüyle ıralamak, üçüncü 4 yılda aldığı bu kültürü yaşam biçimi olarak uygulamak ve bunu bir davranış olarak göstermesi istenecektir. Yani biat kültürü ile ıralanan gençlik ve bir milletin geleceği böyle biçimlenecek. Toplum mühendisliğinin tipik bir örneği de dünya siyasal literatürüne eklenmiş olacak böylece.

Son günlede televizyonlarda kısıtlı da olsa mahalle halkı okuluma dokunma pankartları açmaya başladı. 4+4+4 yasası geçerken analiz edemeyen anlamayan halk uygulama sırasında gördü ki yapılan bu yasa değişikliğiyle eğitim işleri bilerek ve isteyerek kaosa dönüştürülmüştür. Millet çocuğunu istse de istemese de İmam Htip okullarında okutacak. Bu durum sonucunda Milli Eğitimin tasfiye sürecinin başladığı anlaşıldı. Tasfiye edilen Milli Eğitim Ulusal Kurtuluş Savaşı vererek Bağımsız bir devlet kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün tam bağımsızlıkçı, laik, demokratik, özgürlükçü, inceleyen, araştıran, üreten, bilimsel Milli Eğitimidir. Onun yerine konmak istenen eğitimin Türk ulusunun kültürüyle, geleneğiyle, özelikle de diliyle bağdaşmadığı o nedenle de Türk milletinin tepkisine neden olduğu görülmektedir.

Okullar açılmadan ortaya çıkacak kargaşa şimdiden görülmektedir. Bir dayatmayla okullar İmam Hatiplere dönüştürülerek Laik ve bilimsel eğitim tasfiye edilmektedir. İmam Hatiplerde okutulan kitaplar ilköğretim okullarıda okutulacaktır söylemi velileri endişeye sürüklemektedir. Bunlarda yetmiyormuş gibi okulların satılması, arsalarının üzerinde oyunlar oynanması öğretmenlere karşı adeta düşmanca tavır takınılması oldukça düşündürücüdür. Milli Eğitim Bakanının Eğitimin sorunlarını, öğretmenlerin çalışma ve eğitim ortamı ve ekonomilerinin düzeltilmesi yerine çalışma saatlerinin ve tatillerinin üzerinden yaptığı açıklamalarla halkın karşısında küçük düşürme ya çalışmaları ise talihsizliktir. Türk ulusu bu tarihin en tehlikeli tasfiyesini durdurabilecekmi hep beraber göreceğiz.
 
Üst