Mümkün Mü Unutmak ? ? ?

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MÜMKÜN MÜ UNUTMAK ? ? ?

Evet değerli okurlarım. 25 Şubat’ı, 26 Şubat a bağlayan bu mahşer gibi gecede, yüzlerce Azeri Türkü kardeşlerimiz, Ermeniler tarafından, kadın çocuk, genç ihtiyar demeden hunharca katledilmişlerdi... Onları anmak ve unutulmadıklarını, her zaman kalbimizde yaşayacaklarını... Kaderde ve kıvançta hep bizimle olmuş bu kardeşlerimizin acılarını paylaştığımızı belirtmek... Onlara uyguladıkları soykırım için Ermenileri protesto etmek... Ve, gerçeklere kendileri de şahit olmalarına rağmen, bu vahşete suskun kalmış dünyayı kınamak için, yarın sabah saat 10:00’da, Lefkoşa Şehitler Abidesi’nde toplanıyoruz...

Daha dün gibi, 19 yıl önce, 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece, kardeşlerimiz henüz uykuda iken, güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı kuvvetleri ile Hankendi’nde konuşlanmış bulunan Albay Zarvigarow komutasındaki 366’ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini gerçekleştirmişlerdi. Bu zulüm ve vahşice saldırılar Türkiye’de büyük bir dehşet uyandırmış ve katliamlara ilişkin görüntüleri ilk önce TRT yayınlamıştı. Bunu Batılı gazeteler ve özellikle Amerika’nın NEW YORK TİMES Gazetesi de vermekteydi. Ve haliyle bu kanlı olaylar belgelenmiş ve tarihe düşmüş oluyordu. Bu gerçekler açıkça ortada iken, bugün hala bu bahtsız, bu kalleşçe, insanlığa sığmayan yöntemlerle işkencelere maruz bırakılmış; katledilmiş, her yönden mağdur edilmiş kardeşlerimizin yaralarını sarmak, onları tazmin etmek ve topraklarına, evlerine barklarına dönebilmelerini sağlayacak hiç bir hamlede bulunmamış sözde medeni dünyayı... Ve, soykırımcı Ermenileri kınamak ve protesto etmek, her Türk’ün hakkı ve görevidir. Ermeniler, dünyayı dolaşarak Türklerin kendilerine soykırım uyguladığı yalanlarını yayar ve, Türk’ün topraklarına konmak, Türk’ten tazminat koparmak için O’na iftira atmakta iken... Gerçekleri ortaya koymak, onları yalanlamak ve protesto etmek.. Gerçek soykırımcı Ermenilerin olduğunu haykırmak da her Türk’ün hakkı ve görevidir... Çünkü Ermeniler, ortada kavga gürültü yokken, 25 Şubat’ı, 26 Şubat’a bağlayan o mahşer gece, bu masum insanlarımızı henüz uykuda iken kalleşçe katletmişlerdi. Tıpkı 21 Aralık, 1963 Kanlı Noel’de, Rumların, Yunan askerleri ile, habersiz ve henüz uykuda olan Kıbrıs Türklerine saldırdığı o mahşer gece, aynen Hocalı’da da yaşanmaktaydı... Orada da sebep, Türk’ü yok etmek ve topraklarını gasp etmekti! Mümkün mü bunları unutmak?

Rus Motorize Alayı’nın top ve roket saldırıları ile, Hocalı Hava Limanı kullanılmaz hale getirilmiş ve kardeşlerimizin dış dünya ile ilişkileri kesilmişti! Kıbrıs Adası’nda da, dünyanın gözleri önünde bize yapılanlar, aynen onlara da yapılmaktaydı... Savunmasız şehre giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok Azeri Türkü katlettiler. İnsanlarımızın kafa derilerini canlı canlı yüzdüler. Sağ olarak ele geçirdiklerini de sistematik işkencelere ve tıbbı deneylere tabi tuttular. Testerelerle diri diri kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını keserek sonra da kafa derilerini yüzdüler başka ahlaksızlıklar yanında. Babanın gözleri önünde evladını, evlatların gözleri önünde babaların kafalarını uçurdular... Kesik kafaları sepetlere doldurup zafer naraları attılar. İnsanlarımızı dikenli tellerle sımsıkı bağlayıp bir top haline getirerek işkenceyle ölüme terk ettiler... Bunları unutmak mümkün mü?

Devam edecek...
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Mümkün Mü Unutmak ? ? ? (2)

MÜMKÜN MÜ UNUTMAK ? ? ? (2)

Evet, bunları unutmak mümkün mü? O zaman bunları ne unutacak, ne de unutturacağız...

Hocalı’da babalar, evlatlarının önünde ağaçlara bağlanarak cayır cayır yakılmış... Tecavüz edildikten sonra diri diri karınları yarılmış hamile kadınların sayısı 56 ve üstünde... Bunlar ve daha bu gibi insanlık dışı yöntemlerle şehit edilmiş insanlarımızın maruz bırakıldıkları işkence usulleri, Batılı gazeteciler tarafından çekilmiş resimlerle belgelenmiş ve haberlerinde, gazetelerinde de çıkmıştır...

Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı’da , eski Sovyet ittifakı Silahlı Kuvvetleri desteği ile Ermeniler tarafından düzenlenmiş saldırılar sonucu, şehit edilmiş Azerbaycan Türklerinin sayıları 613 olarak

geçmekte iken, kayıp sayısının bu rakamın çok çok üzerinde olduğu; sakat bırakılmış, normal bir hayata dönemeyecek duruma getirilmiş ve ömür boyu bu kabuslarla yaşamaya mahkum edilmiş kardeşlerimizin ne sayıda olduğunu da Tanrı bilir; Ve tabii, bu kayıp kardeşlerimize neler yapıldığı ve başlarına nelerin geldiği de başka bir acı soru, başka bir kabus... Ya hala hayatta ve işkence edilmekteyseler? Çünkü bu katliamlar, bu soykırım, yüz yıl önce değil; daha 19 yıl önce yapılmıştır! Bunlar nasıl unutulabilinsin ki?

Avrupa’nın birçok ülkelerinde, sözde Ermeni Soykırımı anıtları açılırken... Birçok ülkeler, gerçekler bilindiği halde, bu iftirayı meclislerinden geçirir ve üstelik ‘Böyle bir soykırım olmadı’ diyenleri hapse atacak kadar taraf; ve sırf Türk Milleti’ni aşağılamak, kendi seviyelerine indirmek ve taviz koparmak için yasalar çıkarırken... Dünyadaki her Türk’ün görevi de; her fırsatta, her alanda gerçekleri haykırmak ve Ermenilerin arşivlerini açmaları için ısrar etmek ve ipliklerini pazara çıkarmaktır... Çünkü Ermeniler, gerçekler meydana çıkar korkusuyla, arşivlerini açmamakta ısrarlı! O zaman, Batılıların, ön yargıyla Türk Milleti’ni suçlama yoluna gitmektense; bu gerçeklerin ortaya çıkması ve bu iftiranın bir an önce temizlenmesi için, arşivlerini açmamakta ısrarlı olan Ermenilere baskı yapmamanın nedeni ne? Dünyaya güya demokrasi dersi verme yolundaki; güya İnsan hakları ve Uluslararası Yasaların uygulayıcısı Batılılar, hangi adaletten, hangi haklardan ve hangi demokrasiden bahsedebiliyor? Adalet (!) ve demokrasi (!) götürdükleri ülkelerde, sonuç ortada! Ancak ve, ne hikmetse, şimdi bazılarının, fikirlerini sormadan; onlara tekmil vermeden, önerilerini, emirlerini, almadan kıpırdayamadıkları Batılıların niyeti; üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir. Ulu Önder Atatürk’ten yedikleri tokatın intikamını almaktır! Geçmişte dayatamadıkları SEVR’i şimdi dayatmaktır! Devletimizi, devletlerimizi bölüp, parçalayıp, topraklarımıza konmaktır! Kısacası Türk’ü yaşadığı topraklardan sürmektir! Papa’nın da demiş olduğu: “Türkler, dünya yüzünden temizlenmedikçe, (yok edilmedikçe! Çünkü Türkler adildir, ve Türkler, İslam’ın bekçileridir) Hıristiyanlık huzur bulmayacaktır” düsturunu uygulamaktır! Ve, yapılmaya çalışılan da aynen budur!

O zaman da, hükümetlerimizin yeterince ısrarlı olmadıkları, duyarsız veya sessiz kaldıkları, irdelemedikleri bu gerçekleri dünyaya haykırmak ve her fırsatta hatırlatmak da, her ‘Türküm’ diyenin görevi olmalıdır!...


Tarihe bir bakınız...
(Devam edecek)

 

Muzaffer Önler

Onursal Üye
Katılım
6 Kas 2010
Mesajlar
224
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Elazığ
Cevap: Mümkün Mü Unutmak ? ? ?

Kara bağım ağlar


Türkün tüten ocağı, ağlar baş kara bağlar,
Dünya duymaz bu zulmü, kara bağ yurdum ağlar,
Kahpece katliamlar, al kanım akar çağlar,
Bu zulme dünya bakar, ateş yürekler dağlar.
………Ey dünya zulmünle olmuşsun haçlıya uşak,
………Bir gün olursun Türkün adaletine muhtaç.


Rus emir silah verir, Ermeni it can yakar,
Arap bize dost değil, ihaneti olmaz yar,
Kara bağ cani dolar, haçlı köpeği bakar,
Oluk, oluk kan akar, al kana boyanır kar.
………Ey dünya zulmünle olmuşsun haçlıya uşak,
………Bir gün olursun Türkün adaletine muhtaç.


Türkün ana vatanı, canice yakılıyor,
Bebeklerle çocuklar, süngüye takılıyor,
Param parça yapılıp, kahpece bakılıyor,
Türk milletinin kanı, haksız akıtılıyor.
………Ey dünya zulmünle olmuşsun haçlıya uşak,
………Bir gün olursun Türkün adaletine muhtaç.


Türk kurşuna dizilir, hak adalet aranır,
Bütün dünya toplanır, Türkün sabrı sınanır,
O birleşmiş milletler, ihanetiyle anır,
Ermenilerin zulmü, yerde mi kalır sanır.
………Ey dünya zulmünle olmuşsun haçlıya uşak,
………Bir gün olursun Türkün adaletine muhtaç.


Bu zulmü unutamam, bir gün bu devran döner,
Ateş yakar yüreği, sanmayın asla söner,
Katil değiliz bizler, kan içimize siner,
Alırız al kımızı, acılarımız diner.
………Ey dünya zulmünle olmuşsun haçlıya uşak,
………Bir gün olursun Türkün adaletine muhtaç.


Muzaffer Önler (18.01.2011)
 
Son düzenleme:

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Mümkün Mü Unutmak ? ? ? (3)

MÜMKÜN MÜ UNUTMAK ? ? ? (3)

Evet. Tarihe bir bakınız. Türkleri yaşadıkları topraklardan sürmek, söküp atmak için, Haçlı zihniyeti taşıyanların yapmadıkları soysuzluk kalmamıştır. Balkanlarda, Mora Yarımadası’nda, Girit’te, Rodos’ta...Kırım’da, Kuzey Afrika’da, Kafkasya’da, Kıbrıs’ta, Azerbaycan’da, Irak’ta; kısacası Türklerin yaşadığı hemen her coğrafyada uygulanmış katliamlar ve soykırımla hedeflenen; ve, bugün hala yapılmakta olan, veya yapılmaya çalışılan da, Türkleri yaşadıkları coğrafyalardan sürme, hatta dünyadan yok etme girişimleridir. Ve bu, artık iddia kaldırmayacak bir gerçektir! Aklımızı başımıza alalım...

18. yy. Ortalarından başlayarak, I. Dünya Savaşı öncesi, savaş esnası ve sonrasında; haritaya bir göz geçirildiği zaman, Türklerin yaşadığı coğrafyalarda uygulanmış katliamlar ve soykırımlarla, Haçlı zihniyetinin hedefini görememek, kör değil ölü olmayı gerektirir. Mora Yarımadası’nda örneğin. Dilden dile söylenen: “Hiç bir Türk kalmayacak. Ne Mora’da, ne de dünyada” şarkılarıydı. Sokaklarda atılan: “Hıristiyanlara huzur; Türklere ölüm” naralarıyla galeyana gelen çeteler ve halk, iki ay içerisinde Mora Yarımadası’nda 30,000 Türkü katletmiş, doğramıştı. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Amerikalı tarihçi Justın McCarthy da: “Ölüm ve Sürgün” kitabında, Mora’da 25,000 Türkün katledildiğini yazmakta...

Osmanlı İmparatorluğu’nun hüküm sürdüğü toprakların geçmişteki yüzölçümüne... Yunanistan’ın sıfırdan bugün geldiği yüzölçüme.... Ermenistan’ın, Karabağ’ı işgal etmesinden maada; bugünkü dayatmalarıyla yayılmak istediği 12 ilimize ve, daha şimdiden bayraklarındaki Ağrı Dağına bakalım. Bütün bunlar, bu soysuzların bizimle dostça, kardeşçe yaşamak istediklerinden mi; yoksa bizi tümden tüketmek ve bizim olan topraklarımızı sahiplenmek istediklerinden mi? Hangisi?

Kıbrıs Adası’na tarihin hiç bir döneminde sahip olmamış Rum; bugün adanın üçte ikisini sahiplendiği yetmemiş gibi, kurduğu korsan Elen Cumhuriyeti’ni de dünyaya, adanın tek ve meşru hükümeti olarak kabul ettirmekle, şimdi tümünü de istemekte! Ve üstelik utanmadan, her zaman kendisine Haçlı zihniyetiyle arka çıkmış taraftarları ABD, AB vb da yardım ve yataklıkları... Bizi egemenliğimizden vaz geçirerek, Kıbrıs Cumhuriyeti Federasyonu aldatmacasıyla Rum’a azınlık yapma oyunlarıyla da hedef, yine Türk’ü topraklarından sürmek, Kıbrıs Adası’ndan tüketmektir. Nitekim, gerek geçmiş Rum siyasetçilerinin, gerekse şimdiki başkanları Hristofyas’ın da korkusuzca vermekte olduğu demeçlerde, Kıbrıs Türklerini OSMOSİS yoluyla eriteceğini inkar etmemektedir. O zaman, “En iyi Türk, ölü Türk’tür” düsturuyla yatıp kalkan bu toplumla, bizim hangi noktada anlaşacağımızı ciddi ciddi düşünmemiz gerekmez mi? Rum-Yunan, Emperyaller veya başkaları istiyor diye; masadan kalkan suçlu sayılacak korkutmacası ile oturtulduğumuz sözde anlaşma masasında, sürekli itilmekte olduğumuz çözüm; bizim değil, Rum’un ve adada gözü olan Emperyalist güçlerin öngördüğü çözümdür. Yani, eninde sonunda, Kıbrıs Türkü’nü oyuna getirip Rum’a azınlık yapmaktır! Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden ve, tek güvencemiz Türk Askeri’nden kurtulup, adayı ve Akdeniz’i Türklerden temizlemek.. Türkiye’yi denizlere açık bir ülke olmaktan çıkarıp; Orta Anadolu’ya hapsederek Güney’den kuşatabilmek... Dayatamadıkları SEVR’i, şimdi kansız kavgasız uygulayabilmektir! Akdeniz’i bir Hıristiyan Gölü’ne çevirebilmektir!

(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Mümkün Mü Unutmak ? ? ? (4)

MÜMKÜN MÜ UNUTMAK ? ? ? (4)

Değerli okurlarım. Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi Hocalı’da, Rus destekli Ermenilerin, 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece, henüz uykuda olan ırkdaşlarımızı katletmiş ve iki milyona yakın kardeşimizi de, bugün hala yaşamakta oldukları çadırlara ve sefalete sürüklemişlerdi...Bugün hala diyorum, çünkü bu kardeşlerimiz, on dokuz yıldır hala çadırlarda, ve hala mağdur...

Nedeni çok muhtemelen siyasi olan ve yine çok muhtemelen, Ermenistan’ın sözde soykırım iddiası ile Türkiye üzerinde yapmakta olduğu toprak ve tazminat dayatmalarını, tetiklemek, güçlendirmek ve aceleye getirmek maksatlı bu suikast için, dünya ayağa kalkmışken... Ne çeşitli ülkelerin başkentlerinde Ermeni Diasporası’nın suikastla öldürdüğü Büyükelçilerimiz ve aileleri için bir şamata yapmış, veya tedbir almış... Ne uykularında katledilmiş, soykırıma uğratılmış Azerbaycan Türklerine ve iki milyona yakın kardeşimizin perişan durumuyla ilgilenmişler... Ve tabii, ne de Kıbrıs’taki Türklere, ve üstelik BM askerlerinin de gözleri önünde uygulanmış soykırım onları ilgilendirmekte. Ve işte, bunun da dünyadaki tüm Türkleri tüketme planının bir parçası olduğu inkar edilemeyen bir diğer gerçek... Çünkü mesele yine Türk’e olan garez, Türk’ü yok etmek ve Türk’ün olanı gasp etmek! Burada, Hrant Dink’in vurulmasını, hayret ki ne hayret, sanki önceden biliyorlarmış gibi, on binlerce kişinin, gökten yağmış veya ışınlandırılmış misali, hazırda (!) olan binlerce “Hepimiz Ermeniyiz” pankartlarıyla yollara dökülmüşken; bu mağdur edilmiş, çeşit işkenceye maruz bırakılmış ve soykırıma uğratılmış kardeşlerimiz için, sokaklara dökülerek: “Hepimiz Azeri Türküyüz” diyenin olmayışı da... Ve, Emperyallerin Kıbrıs Türklerine yapılmış soykırımı da bir oldu bittiye getirilip, ve üstelik bizi ambargolar altında zarıncatırken; müzakeredir, anlaşmadır, barışmadır ve başka oyunlarla, hala suçlu sandalyesinde tutulmamızın nedeni de, çok düşünüp mazeretler aramayı gerektirmez aslında... Çünkü ortada, Papa’nın: “Türkler – bakınız burada İslam veya Müslümanlar demiyor, Türkler diyor. Çünkü Türklerin İslam’ın bekçileri olduğunu o da çok iyi bilmekte - dünya yüzünden temizlenmedikçe, Hıristiyanlığa huzur olmayacak” düsturu hala geçerli. Ve, Haçlı Seferler de, dünden beter ve sinsice hala teyakkuzda iken, nedenleri başka kulvarlarda aramak da aptallık olur kanımca...

Papa’nın: “20. yy’da Avrupa’yı Hıristiyanlaştırdık. Şimdi sıra Asya’da” demiş olduğunu da göz önünde bulundurursak, Dinlerarası Diyalog ve Din Özgürlükleri martavalının ne maksatla öne sürülmekte olduğu da... Ortadoğu’da başlatılmış fitillenmeyi de, Müslüman ülkelerdeki kardeş kavgalarını da; her ne pahasına olursa olsun, dünyayı Hıristiyanlaştırma emelli Haçlı Seferlere ve tabii, toprakları ve yeraltı zenginliklerini gasp etme yanında, dünyaya hükmetme sevdalarına vermek hiç de yanlış olmaz. Şimdi de sıra, fitne-i fücurla fitillendirilmiş ülkelere DEMOKRASİ (!) götürme oyununda... Ve, sözde demokrasi götürülmüş Irak’ın durumunu hatırlatmaya da gerek yok zannederim!


(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Mümkün Mü Unutmak ? ? ? (5)

MÜMKÜN MÜ UNUTMAK ? ? ? (5)

Evet. Türkleri yaşadıkları coğrafyandan söküp atmak isteyen Haçlılar, Balkanlarda, Kırım ve Kafkasya’da kazandıkları ile yetinemeyerek, göçe zorladıkları yüz binlerin peşinden giderek, Anavatan Anadolu’yu da işgal edip, Türk varlığını dünya yüzünden silmek için katliamlarına, zulümlerine ve Türk soykırımına devam etmişlerdi. Yukarıda yazdıklarım ve bundan sonra yazacaklarımdaki maksadım; Avrupa ülkeleri olsun, Amerika vb olsun; Hıristiyan dünyanın gerçek niyetinin; kabullenemedikleri, Tanrı’nın son dini İslam’ı ve İslam’ın bekçisi Türkleri dünya yüzünden şöyle veya böyle tüketmek ve Hıristiyan dinini huzura kavuşturmak olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektir... Avrupa’nın, bugün de AB şartları, AB normları diye, Türkiye’ye AB’ye üyelik karşılığı dayatmakta olduğu Kemalizm’i unutması ve Ilımlı Müslümanlık; daha İstiklal Savaşı döneminde İngilizlerin, Gazi Mustafa Kemal’i: “Müslümanların Militan Lideri” olarak nitelemiş olmalarındandır. Globalleşmeymiş, küreselleşme veya ortak pazarlarmış, Gümrük Birliğiymiş... Dinlerarası Diyalog, Din özgürlükleri ve diğer batılı ‘doğraması’ açılım, saçılım, özelleştirme, özerkleştirme martavallarıymış; bunların hepsi de bahane... Çünkü hedef hala Türkleri tüketmektir, hedef hala SEVR’dir!!!

Balkanlarda soykırıma uğratılmış Türklerin kaçabilen yüz binlercesi, Anavatan Anadolu’ya göç etmişti...1772 yılında, Kırım Ruslar tarafından işgal edildiğinde, orada da acımasız yöntemlerle 35,000 Türk katledilmişti. Kurtulabilen 500 bin kadarı Anadolu’ya ve balkanlara göç edebilmiş ancak yıllarca devam eden Rus zulmüyle yine göçe zorlanan ve, Nogayların da katılımıyla sayıları neredeyse bir milyonu bulan Türk, yine yollara düşmüş ancak 400 küsur bininin yollarda can vermesiyle, Anavatana ancak 600 bini ulaşabilmişti. Türk tarihinde, daha bunlara benzeyen bir çok katliamlar, soykırım ve onlardan kaçabilmek için zorunlu göçler vardır buraya sığdıramayacağımız.

Ve işte, bunları anlatan tarihimizden ve tarihi mirasımızdan; yine yabancıların dayatmaları, öneri veya baskılarıyla mahrum edilmekte olan okul çocuklarımıza, anne ve babaların, hısım akrabanın bir şekilde anlatmaları... Çocuklarımıza kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi, öğretmek ve medeni zannettikleri Batılıların gerçek yüzlerini göstermek de, her “Türküm” diyenin görevi olmalıdır...

Bugün, üç bin küsur yıl yatmış olduğu vatan topraklarını, inatla sahiplenmiş ve şimdi “Bu topraklar sizin değil; benim öz yurdum” der gibi ortalara çıkarak, Çinlilerin, kendi çizdikleri 2 bin yıllık tarihleriyle, “Bizimdir” dedikleri toprakların, aslında uyduruk bir hikayeden ibaret olduğunu haykıran ve tarihimize de, ırkımıza da sahip çıkan, üç bin küsur yaşındaki Uygur “Dolan Güzeli” mumya; tarihi mirasımıza sahip çıkmakta iken; bizim, yabancıların oyunlarına gelerek, ata şehit emaneti topraklarımızı “Babalar gibi de satarız” diyerek, bizi dünya yüzünden tüketmeye çalışanlara peşkeş çekerek... Ve, “Toprağı yüklenip götürmedi ya...” deyip topraklarımıza sahip çıkamayışımız; doğrusu ırkımıza da, bu topraklar için can vermiş aziz şehitlerimize, tarihimize ve tarihi mirasımıza da ihanetten başka bir sıfatla ifade edilemez...

“Dolan Güzeli” ismini verdikleri ve, gerçekten bir bebek, bir ilah kadar güzel...


(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Mümkün Mü Unutmak ? ? ? (6)

MÜMKÜN MÜ UNUTMAK ? ? ? (6)

Evet değerli okurlarım. “Dolan Güzeli” ismini verdikleri ve, gerçekten bir bebek, bir ilah kadar güzel... Uygur Türklerinin yeni ‘ilahı’ bu – inanınız ki, günlerdir beynimi işgal eden, ve, bir yandan gururlandırırken, bir yandan da ‘O’nun kadar olamadık’ diyerek gözlerimi yaşartan, beni çok üzen bu ‘mucizeye’ diyeyim, ‘mumya’ demeye dilim varmıyor. Ve, onun hikayesini de bir başka yazımda sizinle de paylaşacağım – evet, bir ilah kadar güzel ‘Dolan Güzeli’, şairimizin “Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda” mısrasını kanıtlar gibi, sanki bu dünyaya şahadet vermek için inat ve itina ile saklamış olduğu bedeniyle topraktan fışkırarak; topraklarımıza ve tarihi miraslarımıza kendi yöntemiyle sahip çıkmakta iken... Ve biz, dünyanın neredeyse dörtte üçüne sahip iken; bugün topraklarımızı ve ülkemizi de, onurumuzu ve yarınlarımızı da getirdiğimiz noktayla, evet, henüz hayatta olan biz!... Sokaklarda “Hepimiz Ermeni’yiz” diye feryat eden, entel ve aydın geçinen palyaçoları... “Ermenilerden özür dilemeyiz” diyenleri... Ve, burada da, bize soykırım uygulamış Rumlarla bir olup, Türkiye ve Türk Askeri adadan çıksın diye yaygara yapan nankörleri, işbirlikçilerini susturmasını bilmeyen bizler; utanmakla da kalmayıp; yerin yedi kat da dibine girmeliyiz bence...

Çünkü bugün biz, iyi niyetimizi de, hoş görümüzü ve adaletimizi de israf etmekte; mağdur edilmiş milletimize değil; daha dün gibi, bize soykırım uygulamış soysuzlarla barışmak için harcamaktayız... Soykırımları biz uygulamış ve suçlu bizmişiz gibi, bu katillerin ve bize iftira atanların önünde yerlere eğilmekte, iki katla olmaktayız. Hocalı’da onca soydaşımıza katliam uygulamış, insanlığa sığmayan yöntemlerle işkenceler yapmış, iki milyon kardeşimizi sefil etmiş; evsiz, barksız bırakmış, topraklarını gasp etmiş Ermenilerin, o mahşer gecenin komutanı; bugünün cumhurbaşkanı ile; tasada ve kıvançta, ve, her zaman yanımızda olmuş Azeri kardeşlerimizi gücendirmek pahasına, sözde Türk Ermeni ilişkilerini iyileştirme, normalleştirme safsataları ile, kucak kucağa, yanak yanağayız... 25 Şubat’ı, 26 Şubat’a bağlayan gecede hunharca katledilmiş kardeşlerimiz için bir taziye, tek bir söz edilmemişken; biz hala iyi niyetle, bizi soykırımla itham etmekte olan Ermenilerle aramızı normalleştirme (!) çabalarıyla, AİHM’in bile Ermenilere ret ettiği hakları, kendi rızamızla vermekte ve onları iftiralarında neredeyse haklı çıkarma çabalarındayız... Sözde entellerimiz, sözde akademisyenlerimiz ve bazı, iyi niyet, dünyalılaşma ve güya medenileşerek dünya ile uyum sağlama martavalları ile kafayı yemiş yalakaların: “Tarihimizle yüzleşmeliyiz” “Ermenilerden özür dilemeliyiz” yaygaralarıyla; güya Batılılara uyum sağlayacak, güya bu sahtekar hipokritlerin Hıristiyan kulüplerine (AB) üye yapılacağız oyununa gelerek... Yabancı basının ve yabancı elçilerin de yazmakta, söylemekte oldukları gibi, soykırıma uğratılanların, iki milyon Osmanlı Türkleri olduğu gerçeğini hasıraltı edip, bizi iftirayla itham etmekte oldukları soykırımcılığı neredeyse kabullenme yolundayız. Bu mu devletçilik? Bu mu makama gelirken verdiğimiz yemine sadakat? Bu mu vatana ve ata şehit emaneti topraklarımıza ve tarihimize ve haklarımıza sahip çıkmak? Bu mu adalet? Biz ne zaman tarihten ders alacak; ve biz, ne zaman akıllanacağız ? ? ?


(Devam edecek)
 

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Mümkün Mü Unutmak ? ? ? (7)

MÜMKÜN MÜ UNUTMAK ? ? ? (7)

Değerli okurlarım. Tarih boyunca, Türklere uygulanmış soykırımlar ve göçler; makalelere, köşe yazılarına veya kitaplara sığacak cinsten değildir aslında. Ancak, tarihin de kaydetmiş olduğu bu acı ve insanlık dışı olayları, sözde demokratik ve sözde insan hakları uygulayıcı Batılıların görmek istemeyişi ile; Milletimize yapılmış ve, yıllarca sürmüş bu soykırımları gündemde tutmak ve okullarda tarihimizden mahrum bırakılmış çocuklarımızı ve gençlerimizi bilinçlendirmek de... Haklı ve masum olduğumuzu, haksızlığa da, soykırıma da uğratılanların biz olduğumuzu, Batılıların kafalarına sokana kadar haykırmak da bizlere düşmekte... Batılılar öyle diyor; veya inanmıyor diye, haklı iken haksız, suçsuz iken suçlu duruma düşürülmeyi kabullenmek, ‘ilişkilerimizi iyileştirelim’, veya dünyaya barışçı olduğumuzu kanıtlayalım diye; bize soykırım uygulamış soysuzlardan özür dilemek, işlemediğimiz suçları kabul etmekten başka da değildir... Ve üstelik, yapmaya çalıştıkları da, bizden taviz koparmak, topraklarımıza sahip çıkmak ve tabii para tazminatı almaktır. Bu, hangi hakka, hangi adalete; hangi insan haklarına sığar? Ve bu, kimin kardeşliği o zaman?

ASALA militanı ve Hocalı Katliamı’nın mimarı Monte Melkonyan, kardeşinin günlüğünden alınarak yazılmış kitabında: “Hocalı, stratejik bir amaç olmasından başka, aynı zamanda bir öç alma eylemiydi” diyor. Zori Balayan da, “Ruhumuzun Canlanması” adlı kitabında övünerek: “...askerlerimiz, 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Bağırışları duyulmasın diye, arkadaşım Haçatur, çocuğun annesinin kesilmiş memesini ağzına tıkadı. Bu çocuğun başından, sinesinden ve karnından derisini soydum! Saate baktım. Bu çocuk yedi dakikada, kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğundan hümanist (!) idim. Ve, bu çocuğa yaptığım işkencelerden rahatsızlık hissetmedim.” de diyor utanmadan bu Ermeni cani! Bunlardan mı özür dilemeliymişiz biz, Allah aşkına? Bu mu barış, bu mu kardeşlik?

Globalleşme, Barış, Kardeşlik ve başka martavallarla, Batılılar bizi oyuna getirmek isterlerken; aramızda ‘Ama artık dünya değişti. Geçmişi irdelemeyelim, unutalım da yarınlara bakalım’ diyen kimliğini şaşırmışlar da çok. Ancak geçmişini unutanların yarınlarını da başkaları belirler. Ve, bugün hala, bizim olanı elimizden almak için çeşit yalan ve iftiraya baş vuranlar; kendi yazdıkları ‘yalan’ geçmişte yaşamakta. Ve üstelik, haksız ve suçlu olmalarına rağmen, bizi haksız ve suçlu duruma düşürmeye çalışmakta. Bunlara karşı dik durmak, haklarımıza, topraklarımıza ve bizim olanlara sahip çıkmak; barış istememek, savaş istemek anlamına gelmez...

Bakınız, bugün bize Dinlerarası Diyalog, Din Özgürlükleri ve benzeri dayatmalarla, dinimizi ılımlaştırmamızı isteyenler; kendileri dinlerine sımsıkı sarılmakta iken, bizi dinimizden soğutmaya çalışmakta. Bizi aralarına (AB üyeliği) alabilmeleri için, sinsice Hıristiyanlığı benimsememizi öngörmektedirler. Din özgürlükleri safsatasıyla, %99’u Müslüman olan Anavatanımda, yüzyıllardan beri Cami olarak kullanılan mekanlarımızı Kiliselere çevirttirmekte! Bugün Türkiye’de Kilise’ye çevrilmiş camilerimizin sayısı 16’ya çıkmıştır! O zaman, bu din özgürlüğü, kimin din özgürlüğü; İnsan hakları hangi insanların hakları? Geçmişimize, şimdimize ve geleceğimize sahip çıkmalı, akıllanmalıyız artık!!!

Hocalı’da katledilmiş Şehitlerimize ve tüm Şehitlerimize, Tanrı’dan gani gani rahmet; yattıkları yer nur, mekanları Cennet olsun dileklerimle....
 
Üst