Müzakereler Çetin Geçecekmiş

Özcan Özcanhan

Onursal Üye
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
0
Puanları
0
MÜZAKERELER ÇETİN GEÇECEKMİŞ

Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler Örgütüne göre “toplum liderimiz”, Kıbrıs müzakerelerindeki Baş müzakerecimiz, Dr. Derviş Eroğlu yine yollara düştü.

Yarın, 26 Ocakta Cenevrede gerçekleşecek Kıbrıs müzakerelerinde Rum Cumhurbaşkanı, ama müzakerelerde Rum toplumu Lideri- Çünkü yıllardan beri süren bu pazarlıklarda BM ye göre iki “toplum lideri” dir görüşen. Ve müzakereler de, “BM gözetiminde toplumlar arası” konuşmalardır. Pazarlıklardır.

“Leaders of the Two Communities” ve “Cyprus intercommunal talks” her BM kararında, bildirisinde, raporunda ve bize e-mail ile ulaştırılan BM mesajlarında basın bildirilerinde yeralmaktadır.

Kıbrıs sorununa çözüm arayışları – pazarlıkları, iki Cumhurbaşkanı arasında değil, iki toplum lideri arasında yapılmaktadır.

1968 başlarından beri de bu böyle devam etmektedir.

Müzakereler arada bir kesilmekte yeniden başlamakta. Ve her seferinde, “kritik görüşmeler”, “son şans”, “çetin müzakereler”, “bu fırsat kaçırılmamalıdır” gibi ifadeler kullanılmakta, bazan da “bu yıl çözüm yılı olacak”, ve 2010 yılı sonuna çözüm ve anlaşma umutlarından bahsedildiği hafızalardadır. Oldu mu? Olmadı. Şimdi de, Eroğlu adadan ayrılmazdan önce müjdeyi!! verdi. Cenevrede “çetin müzakereler” yeralacakmış. Hem de BM genel Sekreteri Ban ki Moon huzurunda. Anlayamadım gitti. Yıllarca Denktaş - Klerides ne yaptıydı? Şakasına mı oturup pazarlıklar, sohbetler yaparak yeyip içmişler, birbirlerini ağırlamışlardı?

Öyle olduğunu kabul edelim. Talat-Papadopulos, Talat-Hristofyas görüşmeleri, müzakereleri demi şakasına idi? Sırf müzakere olsun diye miydi? Ya, daha önceki New York, Brüksel, Burgenstok, Londra, Lefkoşa görüşmeleri nasıl tanımlanmalı? Çay, kahve içme, ziyafet çekme toplantıları mıydı? Likör-whisky partileri miydi?

Bu kez çetin geçecekmiş!! Lafa bak sen.

Gülerim. İnsanlarımızın çoğu da artık pek ilgilenmiyor bu “kritik ve çetin” müzakerelerle. 42 yıl süren bu çetin ve kritik müzakereler sonucu nereye varıldı? Bir yakınlaşma, tarafların tutumlarında bir değişiklik, çözüme ve anlaşmaya doğru bir ilerleme kaydedildi mi? Kaydedildiyse, bırakıldığı yerden her tekrar başlayışlarında neden daha da ilerilere gidilemedi?

Varılan mutabakların üzerine yeni görüş birdelikleri eklenebildi mi? Evet diyebilmek çok zor. Çünkü öyle anlaşılıyor ki taraflar hala daha 1968 de başladıkları yerde duruyorlar, hala daha ayni konuları görüşüyorlar. Hem de, yoğun çalışmaları sonucu BM uzmanlarının, koordinatörlerinin, danışmanlarının hazırladıkları çözüm planlarına rağmen. Ne Galo, ne Cuellar, ne Gali ne Annan planları da işe yaramadı. Hatta, ne de Makarios-Denktaş ve Kipriyanu-Denktaş doruk anlaşmaları da çözüm ve anlaşma yolunu açtı. Aylar yıllar geçti. Halklar avutuldu, uyutuldu, aldatıldı.

Bakınız bu yıl hem Rum tarafında hem de Türkiyede seçimler var. Kuzey Kıbrısta hükümet! değişikliği yaşanabilir.

Sorarım size hangi politikacı, devlet adamı, hangi hükümetler Kıbrıs konusunda ciddi taviz verip anlaşma yolunu açma cesareti gösterecek? Oy kaybı pahasına hangi babayiğit lider, siyaset adamı korkusuzca, çekinmeden taviz vererek karşı tarafdan benzeri karşılık görecek?

Bunca yıl beklenti içine sokulan Kıbrıs Rum ve Türk halkları, onca hayal kırıklığından sonra, Cenevre görüşmelerinden olumlu bir sonuç bekleyebilir mi?

Amerikan, İngiliz, BM, AB, Türk, Yunan politikalarında, görüşlerinde, tutumlarında köklü bir değişiklik mi oldu?

Bildiğimiz kadarı ile ,hayır. Aciliyet arzeden kritik bir durum mu var?

Yok.

Kan dökülmüyor, savaş yok, güç dengeleri bozulmamış. Öyleyse varsın Kıbrıs sorunu olduğu yerde dursun. De facto durumdan şikayetci mi var? Özellikle de garantör ülkeler, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye Kıbrıstaki sürer durumdan rahatsız mı oluyorlar? Bir tatsızlık, yaramazlık, sorun çıkartan mı var? Yok. Ne var? Türkiyenin AB ye üyelik müzakereleri etkilenirmiş Kıbrıstaki çözümsüzlükten, Maraşın kapalı tutuluşundan, Türkiyenin hava sahasını ve limanlarını Kıbrıs Cumhuriyetine açmayışından. Sanki Türkiyenin, Tayip Erdoğanın umurundadır AB-Türkiye müzakerelerinde ilerleme olmayışı.

Türkiyenin AB üyeliği Türkiye için olmazsa olmaz, yaşamsal bir ihtiyaç mı? Değildir. Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği üyeliğine muhtaç değildir. BM nin ve AB nin Türkiyeyi sıkıştıracak başka ellerinde ne gibi kartlar vardır? Türkiyeye nasıl şantaj yapabilirler? Rumların beklentisi boşunadır.

Ne Derviş Eroğlu ne Tayip Erdoğan Kıbrısta AB için hayati taviz vermez ve vermeyecek. Rumun beklentisi de boşa gideceğine göre Cenevreden de birşey çıkmayacak.

Göreceksiniz. Zaten seçime hazırlanan Hristofyasın AKEL partisi, Hristofyas hükümeti de masada hiçbir taviz veremeyeceğine göre, karşılıklı al-ver gerçekleşmeyecek ve Cenevre müzakereleri de diğerlerinden farksız olmayacak.

Ban ki Moon’un uzmanlarının hazırlayacağı bir metin okunacak, Hristofyas da Eroğlu da yararlı müzakereler oldu, yapıcı ilerleyişlerin devamı için taraflar anlaştı diyecek, pozlar verilecek, gülücükler dağıtılacak ve bu da geçecek.

Müzakerelerin devamının yararı vurgulanacak. Hepsi o kadar.

Beşli bir Kıbrıs konferansını, arabuluculuğu, hakemliği, müzakere süreci sınırlamasını dahi kabule yanaşmayan Rum tarafına Eroğlu Cenevrede teslim olup bütün isteklerini kabul ettiğini mi söyleyecek. 40 değil 50-100 yıl daha beklerler.

Ölenler ölür, kalanlar müzakereleri sürdürür.
 

sami akbulut

New member
Katılım
20 Ocak 2011
Mesajlar
62
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Cevap: Müzakereler Çetin Geçecekmiş

ben yunanistan a 3 kez gittim.sınıra tel örgü geriyorlar şimdilerde. Türk gördüler mi kan beyinlerine sıçrıyor!
 
Üst