Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya Chrome kullanmalısınız.
Nasıl Bakarsan Öyle Görürsün
Hasta hanenin bir koğuşunda üç kötürüm bulunuyordu. Bunlardan koğuşa ilk gelen, pencerenin önüne; ikincisi ortaya, üçüncüsü ise kapı kenarına yatırılmıştı. Bir gece, pencerenin yanındaki hasta öldü.
Onu kaldırdıktan sonra ortadaki hastayı pencerenin önüne, kapının yanındakini de ortaya yatırarak boşalan yere yeni bir hasta getirdiler.
Pencere önüne alınan iyimser adam, dışarda gördüklerini arkadaşlarına anlatmaya başladı. Yol kenarındaki parkı, dev çınar ağaçlarını, cıvıldaşan kuşları, işlerine koşuşan insanları, neşeli çocukları ve karşı dağlardaki çiçek dolu tarlaları uzun uzun anlatarak çaresiz durumdaki arkadaşlarını rahatlatıyordu. Adam, bir müddet sonra, gelip geçenlere isimler takmaya başladı. Öteki hastalar artık sabah işe gidenlerin, seyyar satıcıların ve akşam vakti yorgun argın eve dönenlerin hikâyelerini dinleye dinleye, onları gözleri önünde canlandırabiliyorlardı. Bir gün, ortadaki hastanın aklına ansızın bir fikir geldi.
Eğer pencerenin önündeki hastaya bir şey olacak olsa oraya kendisi geçecek ve onun hikâyelerini dinlemektense, dışarıdaki renkli ve canlı hayatı kendi gözleriyle görecekti. Yattığı yerden hep bunu düşünüyor ve çareler araştırıyordu. Sonunda onu da buldu.
Pencerenin önündeki hastaya bazen bir kalp krizi geliyordu. Bir gece, pencere önündeki hastaya yine bir kriz geldiğinde ortadaki hasta büyük bir gayretle doğrularak onun ilacını deviriverdi. Ertesi sabah pencerenin önündeki hastayı ölü buldular.
Ve onu kaldırdıktan sonra ortada yatan hastayı cam kenarındaki yatağa geçirdiler. Adam göreceği manzaranın heyecanıyla dışarı baktığında beyninden vurulmuşa döndü
Pencerenin birkaç metre ötesinde simsiyah duvardan başka bir şey yoktu.
Adalet arayan eşek
Sultan, memlekette adalet hizmetinin iyi gitmediğini fark etmiş, şöyle ferman yayınlamış:-Haksızlığa uğradığını, davasının iyi görülmediğini düşünen biri olursa, sarayın kapısında asılı tokmağı demire vursun!Bir gün kapıdan büyük bir gürültü gelmiş. Sultanın adamları koşup bakmışlar, çevrede kimse yok.
Sultan mutlaka adalet isteyen kişinin bulunmasını istemiş. Sonunda az önce ötede bir eşeğin kapının önünden geçerken tokmağa çarptığını öğrenmişler, rahatlamışlar.
Ama Sultan rahatlamamış, eşeğin sahibinin bulunmasını istemiş.
Anlaşılmış ki eşek saraya yakın bir yer4de oturan köylünün. Eşek yaşlandı diye dışarı bırakılmış…
Sultan köylüyü çağırttırmış:
-“Bu eşek gençliğinde sana onca hizmet etti, şimdi de sen ona bakacaksın,” deyip göndermiş.
Çevresine de şöyle demiş:
-“Adalet arayan eşek bile olsa verin!
Günün sorusu:
Sansür mü, özgürlük mü?
Sansür: Şehir efsanelerini büyütür.
Özgürlük: Gerçeklerin er meydanına çıkmasına yol açar.
Sansür: Gerçeklerden kaçınıldığı izlenim verir.
Özgürlük: Terör örgütünü bile kamu önünde hesap vermeye iter.
Sansür: Sansürü baştan kabul etmiş yayın organlarının etki gücünü sıfıra yakın hale getirir.
Özgürlük: Doğru bilgiyle yanlış yapılmasına engel olur.
Sansür: Yanlış bilgilerin dolaşıma sokulmasına yol açar.
Özgürlük: Doğru bilgiyle yanlış yapılamasına engel olur.
Sansür: Denenmiştir ama başarılı olmamıştır.
Özgürlük: Henüz sonuçları ortaya çıkmamıştır.
Sansür: Düşmanın bile tanınmamasına yol açar.
Özgürlük: Sınırsız bilgiyle ortak tepkiyi geliştirmeye yol açar.
Sansür: Doğru ya da yanlış tek ses anlamına gelir.
Özgürlük: Saklanılacak bir şey yok izlenimi doğurur.
Günün Fıkrası : Fadimenin Kedisi
Temel, Fadime'nin kedisinden nefret etmektedir. Bir gün kararını verir ve Fadime evde yokken kediyi yakalayıp, arabasına koyar.
1-2 kilometre kadar ileride, bir köprünün yanına bırakıp evine döner. Kapıyı açıp eve döndüğünde bir de bakar ki, kedi sepetinde oturuyor. Ertesi gün, Fadime'nin evden çıkmasını bekleyip, kediyi yine arabaya atar. Bu kez 5-6 kilometre ötedeki bir kasabada, bir çöp konteynerinin içine bırakır.
Eve döner, kapıyı açar, kedi yine başköşeye kurulmuş, Temel'e kötü kötü bakıyor....
Ertesi gün işi iyice inada bindirir, kediyi yakaladığı gibi 10-15 kilometre direksiyon sallar, bulduğu her tali yola girer, kedi yönünü kaybetsin diye çeşitli şaşırtmaca yollara girer, daireler çizer.
Sonunda yaptığı işten iyice emin olunca, arabayı durdurur ve kediyi bırakır.
Arabasına atlayıp, evinin yolunu tutar. Saatler sonra Temel, Fadime'ye telefon açar;
- Uy Fadime, kedi yanında midur?
- Evde, niye soriysun oni da?
- O’ni ver telefona, Kayboldum.
Günün Karikatürü
Günün Şiiri
Yaşayarak Öğrenmek
Bir çocuk kınanırsa her zaman
O da yapamaz başkalarını ayıplamadan.
Ve düşmanlık görürse durmadan
Kaçamaz hiçbir zaman kavgadan.
Onunla edilirse alay
Utancı öğrenir en kolay.
Ve utançla yaşarsa eğer
Suçlamayı kendisine iş eder.
Hoşgörü esirgenmezse ondan
Sabrı da öğrenir bir yandan.
Ve verilirse ona cesaret
Nedir, öğrenir kendine güvenmek.
Övgüyle, ödüle layık görülürse çocuk
Hep almayı değil, vermeyi de öğrenir çabuk.
Ve güven duyulmuşsa kendisine
O da kulak verecektir dostluğun sesine
Bir çocuk başkalarından görürse beğeni
Bilir kendisinin de sevmesi gerektiğini.
Ve ilgi, dostluk görürse eğer
Sevgiyi, sevgiyle yürekten sezer.
Dünya ile arkadaşlık kurmakta
Kalmaz korkusu...
DOROTHY LAW NOLTE