Ne Taksimi Ne De Federasyonu

Özcan Özcanhan

Onursal Üye
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
0
Puanları
0
NE TAKSİMİ NE DE FEDERASYONU

Rum komşularımız, iyice seçim havasına girdiler. Oy uğruna binbir alavere dalavere çeviriyorlar, atıp tutuyorlar. Birbirlerinin hatalarını, zaafiyetlerini, suçlarını seçmenlere anlatmaya çalışıyorlar.

Propagandalarının esasını oluşturan yine Kıbrıs davası, milliyetcilik, Türk düşmanlığı. Bol bol bu malzemeyi kullanarak seçmenlerini aldatıp oylarını toplamak için çırpınıp duruyorlar. Bazıları ihanetle suçlanıyor ama “Kıbrıs Dosyasını” açmayı kimse göe alamıyor.

Sağcısı da, solcusu da, sosyalisti de, komunisti de(eğer komunizm diye birşey kaldıysa) “vatanımızı birleştirip, Türk istilasına ve işgaline (Yunan istilasından, işgalinden, kanlı darbesinden söz eden yok) son verinceye kadar, Türk askerleri ve yerleşikler adamızdan gidinceye kadar mücadeleyi sürdüreceğiz. Köylerimize, malımıza, vatanımıza sahip çıkacağız, kaybedilmiş vatan toprağı tanımayacağız, KKTC diye sahte bir devleti asla tanımayacağız, Kıbrısın Ortodoks Rumları olarak, Maronitlerle, Latinlerle, Kıbrıs Türkleri ile barış ve güven içinde, insan haklarına, uluslararası hukuka dayalı, BM kararları ve Avrupa Birliği normları çerçevesinde bir düzen kurdurabilecek çözüm bulacağız” gibi laflar ediyorlar.

Bu arada, Kıbrıs müzakerelerinde izlenen ve aranan çözüm şeklinin yanlış olduğundan, değiştirilmesi gereğinden bahsedenler, bu gidişle varılabilecek federal çözümün Taksimden daha kötü olacağına işaret edenler de var.

Kısacası,
Taksime de federal çözüme de karşıdırlar. Gizleme gereği de artık duymadan, birleştirilmiş Kıbrıs, tek egemenlik, tek temsiliyet ve tek kimlik istediklerini net biçimde vurguluyorlar. Yani, yeniden birleştirilmiş Kıbrısta, Kıbrıs Cumhuriyetinin yönetiminde, Türklerin, Maronitlerin, Latinlerin azınlıklar olarak yer alabileceklerini, kendilerinin egemenliğinde ve yönetiminde yaşayabileceklerini söylüyorlar.

Bunları Kıbrıslı Türklerin kabul edip etmiyeceğini, Garantör Türkiyenin ve de İngilizin buna ne diyeceğini hiç hesaba katmıyorlar.

BM denetiminde ve gözetiminde sürdürülen Kıbrıs müzakerelerinde hiçbir ilerleme olmayışını, sonuç alınamayışını da “Türk uzlaşmazlığına” bağlıyorlar ve Eroğlu ile Ankarayı suçluyorlar.

Rum siyasilerine ve Ortodoks kilisesinin Başına soruyorum:
Yaklaşık yarım asırdanberi, ortaya konan İngiliz ve BM çözüm formüllerini ellerinin tersi ile iten, reddeden Rumlar değil miydi?

Galo, Cuellar, Gali, Annan planlarına hep OXI-hayır diyen kimdi?

Ya Kıbrısta altı kantona yerleşmiş Kıbrıs Türkleri otonom bir idareyi kabul ettiklerinde, ona da karşı çıkan kimdi?

Ve de en önemlisi, Kıbrıs adasını Yunanistana ilhak etmek için silaha sarılan, daha sonra da kanlı, askeri darbe yapanlar kimlerdi?

Kıbrıs Türklerini yıllarca gettolara hapseden, insanlık dışı ambargolarla inleten, dize getirmeye çalışan kimlerdi?

Lütfen, bu sorulara samimi, açık, cesur cevap versinler.

Şimdi, seçim kampanyası süresince federasyon Taksimden beterdir, kabul etmeyelim diyenler kendileri değil mi?

Buna karşılık, izledikleri hatalı politikalar sonucu “adanın taksimi kemikleşecek, Taksim ebedileşecek” korkusu salarak
Taksim federasyondan daha ehveni şerdir diyenler neden hainlikle suçlanıyor.

İyi düşünmek ve değerlendirmek zamanı değil midir?

Şimdiki, de facto durum, yani iki halkın iki bölgede kendi kendilerini yönetmesi, barış ve güven içinde yan yana iyi komşular olarak yaşamaları daha uygun olmaz mı?

1974 öncesi kantonlarda, gettolarda korku, endişe ve tehlike içinde yaşamaya mahkûm edilen Kıbrıs Türkleri, şimdi birleştirilmiş altı kantonun kapladığı alan kadar bir kara parçası üzerinde, yani adanın Kuzeyinde kendi bölgelerinde ve yönetimleri altında yaşamayı terkedip Rumun ve Kıbrıs Cumhuriyeti denenin idaresine girmeyi kabul edeceklerini mi zannediyorlar?

Zannediyorlarsa çok aldanıyorlar.

O nedenle, yol yakınken, en gerçekci çözüm olarak artık BM nin de, AB nin de, bazı Rumların da dile getirdikleri TAKSİMİ bir an önce resmiyete dökmeye, tanımaya baksınlar. Çünkü değil 40-50 yıl, yüz yıl daha sürse Kıbrıs sorunu onların arzuladıkları şekilde çözümlenmeyecektir.
Ve de TAKSİM kökleşecek, ebedileşecektir.

Adanın bölünmesinde, Kıbrısta iki ayrı devletcik ve yönetim kurulmasında, önce, Rumlarla Ortodoks kilisesi, sonra Yunanistan, İngiliz, Amerikan ve en son olarak da Türkiye başrol almamışlar mıdır?

Olan oldu, torba doldu.

Kıbrısın Rumları da, Türkleri de mevcut durumu kabul edip uslu komşular olarak, barışcıl ve iyi ilişkiler içinde yaşamanın yolarını bulmalıdırlar.

Öldürmekle, ölmekle, kan dökmekle, yeni savaşlarla kimsecikler yeniden ızdırap çekmesin, gözyaşı dökmesin, tekrardan göçmen olmasın.

Andros Kipriyanu da, Anastasiades de, Karoyan da, Hristofyas da, Omiru da ve diğerleri de halklarına, seçmenlerine bunu anlatmaya baksınlar.
 
Üst