Nene Hatun

Kartal Gözü

Dost Üyeler
Katılım
6 Eki 2008
Mesajlar
1,388
Tepkime puanı
0
Puanları
0
mail







Şimdi mümkünse hafızalarınızı geri sarın, gidin taa 1877 Kasımı'na…
Yer Erzurum… Mevki: Aziziye Tabyaları… Vakit sabaha karşı… Tarihe "93 Harbi" olarak geçen Osmanlı-Rus savaşı Doğu Cephesi'nde bütün şiddetiyle devam ediyordu… Gazi Ahmed Muhtar Paşa komutasındaki kuvvetlerimiz, bir süre önce Erzurum'a saldıran Moskof'u tepelemek üzereyken, hiç hesapta olmayan bir "arıza" çıkmıştı…
Türk ekmeğiyle yüzyıllar boyu beslenen yerli Ermeniler, çeteler kurup Erzurum'a saldırmış ve uyuyan askerlerimizi keserek tabyayı ele geçirmişlerdi. Arkadan gelen Rus askerleri kolayca tabyaya girmişti.
Haber Erzurumlulara ulaşınca kıyamet koptu. Sabah ezanından önce minareye fırlayan imam ve müezzinler haberi tüm Erzurum'a duyurdular.
Minarelerden yapılan çağrıyı Hatun Gelin de duymuştu…
Henüz 28 yaşındaydı. Üç yıl kadar önce evlenmiş, üç ay önce Nazım adını verdiği bir oğlu dünyaya getirmişti. Köyü, Aziziye Tabyası baskınından sadece onbeş gün kadar önce Ruslar tarafından işgal edildiği için, ailesiyle birlikte Erzurum'a göçmüş, iki küçük odadan ibaret kerpiç bir eve sığınmıştı. Ağabeyi birkaç gün önce ağır yaralı olarak cepheden eve dönmüş, o gece kollarında şehit olmuştu.
Hatun Gelin, o gece, iki odalı kerpiç evin bir odasında hem bebeğini sallıyor, hem de ağabeyinin ruhuna Kur'an okuyarak sabah namazını bekliyordu.
Ezan öncesi minarelerden gelen çağrıyla irkildi. Aziziye Tabyası düşman tarafından basılmış, tüm askerlerimiz şehit edilmişti…
Allahını seven yardıma çağrılıyordu…
Herkes silah namına ne varsa almalı, Aziziye Tabyası'nın imdadına koşmalıydı.
Hatun Gelin dikkat kesildi…
Sokak tarafından gürültü, Aziziye tarafından yoğun silah sesleri geliyordu. Beşikte her şeyden habersiz, masum mazlum uyuyan bebeğine baktı.
Son kez emzirdi… Sonra sabah namazını kıldı.
Bebeğini öptü, kokladı: "Nâzım'ım seni bana Allah verdi, ben de seni O'na emanet ediyorum" dedi…
Beline bir satır soktu. Eline şehit ağabeyinin tüfeğini aldı ve hızla tabyalara doğru koşmaya başladı.
Tabyalarda mevzilenmiş çeteler ve düşman askerleri, kendilerine doğru akmakta olan iman selinin karşısında fazla tutunamadılar.
Modern silahları vardı, ama hiçbir silah bu kararlı ve imanlı insan selinin karşısında etkili olamıyordu.
Dadaşlar tabyaların demir kapılarını bir kâğıt gibi ezerek düşmanın üzerine atıldılar.
Çarpışma çok kanlı oldu. Bin şehit verdik. Ama Aziziye Tabyası ve Erzurum kurtuldu.
Hatun Gelin bakındı. Ermeni çetecilerden birinin yerinden söküp yere attığı bayrağı kaptığı gibi yerine dikti. Sonra yaralılarla meşgul olmaya başladı.
Oysa kendisi de omzundan yaralıydı ve kan kaybediyordu. Doktorlardan biri bunu söyleyince, "Ben kadınım, önemi yok" dedi.
"Kadınlara nasılsa değer vermiyorsunuz" mu demek istedi, yoksa "Kadınım, dayanıklıyım" mı demeye getirdi, kimse bilmiyor.
"Ben kadınım" dedi yalnızca, "önemi yok."
Sahi, önemi yok mu?
("Nene Hatun" adıyla tarihe geçen bu kahraman Türk kadını, 22 Mayıs 1955'de, 98 yaşında vefat etti. Kurtarılmasına emek verdiği Aziziye Tabyası'na gömüldü. Şükranla, minnetle, rahmetle anıyoruz.)
Yavuz Bahadıroğlu, Vakit


Şimdi mümkünse hafızalarınızı geri sarın, gidin taa 1877 Kasımı'na…

Yer Erzurum…
Mevki: Aziziye Tabyaları…
Vakit sabaha karşı…
Tarihe "93 Harbi" olarak geçen Osmanlı-Rus savaşı Doğu Cephesi'nde bütün şiddetiyle devam ediyordu…
Gazi Ahmed Muhtar Paşa komutasındaki kuvvetlerimiz, bir süre önce Erzurum'a saldıran Moskof'u tepelemek üzereyken, hiç hesapta olmayan bir "arıza" çıkmıştı…

Türk ekmeğiyle yüzyıllar boyu beslenen yerli Ermeniler, çeteler kurup Erzurum'a saldırmış ve uyuyan askerlerimizi keserek tabyayı ele geçirmişlerdi. Arkadan gelen Rus askerleri kolayca tabyaya girmişti.

Haber Erzurumlulara ulaşınca kıyamet koptu. Sabah ezanından önce minareye fırlayan imam ve müezzinler haberi tüm Erzurum'a duyurdular.
Minarelerden yapılan çağrıyı Hatun Gelin de duymuştu…

Henüz 28 yaşındaydı. Üç yıl kadar önce evlenmiş, üç ay önce Nazım adını verdiği bir oğlu dünyaya getirmişti. Köyü, Aziziye Tabyası baskınından sadece onbeş gün kadar önce Ruslar tarafından işgal edildiği için, ailesiyle birlikte Erzurum'a göçmüş, iki küçük odadan ibaret kerpiç bir eve sığınmıştı. Ağabeyi birkaç gün önce ağır yaralı olarak cepheden eve dönmüş, o gece kollarında şehit olmuştu.

Hatun Gelin, o gece, iki odalı kerpiç evin bir odasında hem bebeğini sallıyor, hem de ağabeyinin ruhuna Kur'an okuyarak sabah namazını bekliyordu.

Ezan öncesi minarelerden gelen çağrıyla irkildi. Aziziye Tabyası düşman tarafından basılmış, tüm askerlerimiz şehit edilmişti…

Allahını seven yardıma çağrılıyordu…

Herkes silah namına ne varsa almalı, Aziziye Tabyası'nın imdadına koşmalıydı.

Hatun Gelin dikkat kesildi…

Sokak tarafından gürültü, Aziziye tarafından yoğun silah sesleri geliyordu. Beşikte her şeyden habersiz, masum mazlum uyuyan bebeğine baktı.

Son kez emzirdi…

Sonra sabah namazını kıldı.

Bebeğini öptü, kokladı: "Nâzım'ım seni bana Allah verdi, ben de seni O'na emanet ediyorum" dedi…

Beline bir satır soktu. Eline şehit ağabeyinin tüfeğini aldı ve hızla tabyalara doğru koşmaya başladı.

Tabyalarda mevzilenmiş çeteler ve düşman askerleri, kendilerine doğru akmakta olan iman selinin karşısında fazla tutunamadılar.

Modern silahları vardı, ama hiçbir silah bu kararlı ve imanlı insan selinin karşısında etkili olamıyordu.

Dadaşlar tabyaların demir kapılarını bir kâğıt gibi ezerek düşmanın üzerine atıldılar.

Çarpışma çok kanlı oldu. Bin şehit verdik. Ama Aziziye Tabyası ve Erzurum kurtuldu.

Hatun Gelin bakındı. Ermeni çetecilerden birinin yerinden söküp yere attığı bayrağı kaptığı gibi yerine dikti.

Sonra yaralılarla meşgul olmaya başladı.

Oysa kendisi de omzundan yaralıydı ve kan kaybediyordu. Doktorlardan biri bunu söyleyince, "Ben kadınım, önemi yok" dedi.

"Kadınlara nasılsa değer vermiyorsunuz" mu demek istedi, yoksa "Kadınım, dayanıklıyım" mı demeye getirdi, kimse bilmiyor. (burada vakit, yersiz yorum yapmis, nene hatun ilk kadin milletvekilerimizdendir. o koruma gudusu ile ancak benim yaramin onemi yok demistir. Yazinin kalani hayli guzel)

"Ben kadınım" dedi yalnızca, "önemi yok."

Sahi, önemi yok mu?

("Nene Hatun" adıyla tarihe geçen bu kahraman Türk kadını, 22 Mayıs 1955'de, 98 yaşında vefat etti. Kurtarılmasına emek verdiği Aziziye Tabyası'na gömüldü. Şükranla, minnetle, rahmetle anıyoruz.)
Yavuz Bahadıroğlu, Vakit
 
Son düzenleme:
Üst