Nevruz’a gölge düşüren görüntüler

helin demir

New member
Katılım
10 Mar 2011
Mesajlar
18
Tepkime puanı
0
Puanları
0
NEVRUZ’A GÖLGE DÜŞÜREN GÖRÜNTÜLER

BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ve diğer BDP’lilerin, Nevruz’dan önce, kutlamaların olaysız geçmesi ve demokratik ortama yakışır bir şekilde gerçekleşmesini temenni ettikleri biliniyor. Ancak Nevruz görüntülerinden anlaşıldığı üzere BDP Yöneticilerinin bu temennilerinin ne yazık ki yetersiz kaldığı ve istenmeyen olayların yaşandığı görülüyor.
Batman’da Nevruz kutlamaları sonrası merkeze doğru yürüyüşe geçen BDP’li vekillerin ve kalabalığın güvenlik güçleri ile çatıştıkları kaydediliyor. Olaylar esnasında temsili olarak PKK kıyafeti giyen BDP Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın eline taş alarak polis ve yoldan geçen araçları taşladığı, milletvekili Bengi Yıldız ve Ayla Akat Ata’nın da aralarında bulunduğu kalabalığın caddeyi trafiğe kapatan grubun içinde de yer alarak molotof kokteylli saldırılara iştirak ettiği bildiriliyor.
BDP’li milletvekili Sırrı Sakık, Mersin’de BDP’nin düzenlediği Nevruz kutlamalarında karşımıza çıkan isim olarak gündeme yansıyor. Mersin’de Kürtçe ve Türkçe şarkılar eşliğinde şenlenen kutlamalarda, Abdullah Öcalan ve terör örgütü PKK’yı simgeleyen bez parçalarının açılmasının barışa gölge düşürdüğü vurgulanıyor. Konuşmasında Çanakkale’de Türk-Kürt beraber Kurtuluş Savaşı verildiğini söyleyen Sırrı Sakık’ın “Ancak sonra İttihat ve Terakki geleneğinin bu ruha ihanet ettiği, başta Cumhuriyetin kurucusu Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere geçmiş bir çok Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın inkarcı olduğu” yönündeki sözlerinin ardından, kalabalığın provoke olarak ismi sayılanları yuhalaması bardağı taşıran son damla olarak göze çarpıyor. Halkı temsil etmek üzere seçilmiş bir milletvekilinin Nevruz gibi bir barış şenliğinde, hem de seçimler arifesinde halkı kışkırtması ve provakatör kimliğine bürünmesi ise siyasete yakışmayan teröristvari bir görüntü yaratıyor.
Bu arada İstanbul Kazlıçeşme’deki Nevruz töreninde kürsüye çıkan BDP milletvekili Sebahat Tuncel’in, Abdullah Öcalan’ın fotoğrafının yanında konuşma yapması da, BDP’nin terörden asla vazgeçemeyeceğinin bir kanıtı olarak haberlerdeki yerini alıyor. Kürtlerin demokratik talepleri ile ilgili sürecin gün geçtikçe daha da olumlu havaya girmesinin ardından BDP milletvekillerinin tavırlarının, ortamı bulandırmak için yarattıkları bahanelerin, halkın aklını karıştırmaktan başka bir işe yaramadığı düşünülüyor. Fırsat bulduğu her ortamda kadın ve çocukları ön saflarda kullanan BDP’nin, Nevruz alanlarındaki davranışlarının, kendi yetersizliklerinin ve önemsenmek isteklerinin bir göstergesi olduğu düşünülüyor.
Demokratik ortama gölge düşüren bir başka Nevruz kutlamasının da Mardin’in Nusaybin ilçesinde yaşandığı bildiriliyor. BDP Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın konuşmasının ardından ilçe merkezindeki “demokratik özerklik” adı altında kurulan çadıra yürüyen kalabalığın, bir dershanede asılı Türk bayrağının indirilmesini istemesi ve binayı taşlaması, baharın müjdecisi Nevruz’u lekelemeye yetiyor.
Alanları kirleten bu görüntülerle, Nevruz’u günün anlam ve önemine uygun şekilde kutlayanları birbirinden ayırmak gerektiğini, kültürümüzde her zaman barış ve sevgiyle özdeşleşen baharın müjdecisini, yönlendirmelerden, kışkırtmalardan etkilenmeden, akıl ve sağduyuyla, toplumsal barışın sürdürülmesine katkıda bulunarak, ayrılık yaratmak isteyen kötü niyetlilere izin vermeyerek kutlayanlardan, Kürt, Türk hepimizin büyük memnuniyet duyduğu gerçeğini de unutmamak gerekiyor. Helin Demir [email protected]
 

20Temmuz

Alpagut Han
Katılım
20 Şub 2008
Mesajlar
838
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Beşparmaklar
Cevap: Nevruz’a gölge düşüren görüntüler

Kara bulutların mesken tuttuğu gök kubbenin, harekete mahal vermeyen rüzgârların ardından aydınlık görünüyor bugün. Güneş, bulutları bertaraf edip yenilikleri vaat ederek gösteriyor yüzünü...

Yüzyıllardır kültürümüzü süsleyen “ toprağın uyandığı” doğada yer alan Yaradan’ın her lütfunun sonsuz cömertliğini insanlığa sunmak için hazırlandığı “yeni gün” ; Nevruz. Artık kış bitmiştir ve gün; baharı, coşkuyu, arınmayı, canlılığı müjdelemektedir. Doğanın en adil olduğu, gece ve gündüzün zamanı aynı oranda paylaştığı iki günden biridir aynı zamanda “ Navrız” .

MÖ 220, Asya Hunlarından itibaren kullanıldığı bilinen, Türklerin en eski takvimi 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre yılın başı da 21 Mart gününe tekabül etmektedir. Hz. Adem’in çamurunun yoğrulduğu, Hz. Adem’in Hz. Havva ile Arafat’ta buluştuğu, Nuh Tufanı’nın sona erdiği, Peygamber Efendimize peygamberlik görevinin verildiği, Hz. Ali’nin doğduğu, halife olduğu ve Hz. Fatıma ile evlendiği günün de bu tarihi karşıladığı kabul edilir.

Özünde Türklerin bağımsızlık, yurt edinme mücadelesinin şanlı bayramını anlatır, 21 Mart. Tarihin derinlerinden hissedilen, farklı coğrafyalarda yaşamlarını idame ettiriyor olsalar da tüm dünya Türklerinde etkisi hala hüküm süren Ergenekon’ dan çıkışın paylaşımıdır “Ulu Kün”. Ergenekon Destanı’na göre ; Göktürkler’i savaş meydanında yenemeyen düşmanları hile ile onları yenerler. Bütün Türkleri kılıçtan geçirirler, mallarını yağmalarlar. Göktürk hanı İl Han’ ın çocuklarından Kıyan ile yeğeni Tokuz ve hanımları bu baskından kurtulurlar ve düşmanlarının onları bulamayacağı, geldikleri yerden başka yolu olmayan, dağların içinde sarp bir yere yerleşirler. Zamanla öyle çoğalırlar ki 400 yıl kadar kaldıkları, ‘Ergenekon’ adını verdikleri bu yere sığmaz olurlar. Hallerine çareyi bir demirci bulur, demircinin demir dağı eritip yol açma fikrine katılırlar. Dağ etrafında ateş yakılır, inançlı mücadele sonucunda demir dağ Göktürkler’ e yol verecek kadar erir ve Göktürkler , hükümdarları Börteçine önderliğinde Ergenekon’dan çıkarlar. O günden sonra bu kutsal gün Göktürklerin bayramı olur. Her yıl bugünde bir demir parçası ateşte ısıtıldıktan sonra hakana mahsus altın örse konur, hakan altın çekiçle demiri döver ve ardından Türk beylerinin de demiri dövmesi ile bayram kutlanmış olur, eğlenceler düzenlenir, oyunlar oynananır, koşuklar söylenirdi.

Göktürklerden sonraki Türk devletlerinde de kutlanan “Novruz” törenlerinde demirin ateşte ısıtılması ve devlet başkanının örs üzerinde demiri dövmesi ritüeline rastlanmıştır. Bugün hala Türk kültüründe “Sultan-ı Navrız” gününde – Ergenekon’dan çıkışta demir dağı eritmek için yakılan etaşi simgeleyen – ateş kültü görülür.

Türk tarihinde İslamiyetten önce Ergenekon’dan çıkış ile başlayan bayram, Karahanlılar zamanında İslamiyetin kabulünün ardından dinin gereklerine aykırı düşmediği ölçüde devam ettirilmiştir. Türklerin göçleri ile yayılmış, büyük Osmanlı Devleti’nin ardından bu kutlu gün toplumsal etkileşimin sonucu olarak Farsça’da ‘yeni (nev)’ - ‘gün(ruz)’ anlamına gelen Nevruz adıyla hatırlanır olmuştur.

Türk musikisinde bir makam adı da olan Nevruz, klasik şairlerimizi de etkilemiş ve ‘Iyd- ı Nevruz’ veya ‘ Nevruz-ı Iyd’ tamlamalarıyla anılmıştır. Klasik Türk edebiyatında Nevruz’u konu alan kasidelere ‘nevruziye’ denilmiş, Nevruznameler ve Bahariyeler de aynı konuyu işlemiştir. Ahmet Paşa, Naili, Baki gibi kıymetli Divan şairlerinin ardından Nevruz teması Halk edebiyatında da yer edinmiştir. Hususi olarak Aşık Veysel ‘Çiğdem der ki’ deyişi ile baharın habercisi çiçekleri kişiliğe bürümüş ve halka seslenmiştir:

Nevruz der ki ben alayım

Sarp kayalarda gizliyim

Mavi donlu gök gözlüyüm

Benden ala çiçek var mı

Çayır çimen dolu dağlar

Yarim gurbet elde ağlar .

Nevruz bugün Anadolu ve Orta Asya’da Navrız, Nevris, Nooruz, Sultan-ı Navruz, Sultan Navrız, Ulu Kün, Çağan, Bozkurt, Altay Ködürgeni , Ergenekon, Mart Bozumu, Bahar Bayramı, Yörük Bayramı gibi farklı kelimelerle anılsa da her toplumda kendine özgü nedenlere dayanılarak çeşitli etkinliklerle kutlanan geleneksel bir bayramdır.

Birbirlerinden kilometrelerce uzakta olsalar da Özbek, Kazak, Azeri, Uygur, Kırgız, Türkmen, Tatar ve Yakut Türkleri şanlı Türk tarihinin yüz akı olan bugünü kendilerine özgü etkinliklerle kutlarlar. Anadolu’da ise güzel elbiseler giyilmesi, akraba ve kabir ziyaretleri, bugüne özgü yemeklerin yapılması, cirit, sinsin, at yarışı, atıcılık, güreş gibi oyunlar oynanması, ezgiler söylenmesi, kırlara çıkarak baharın karşılanması gelenekleri yerine getirilir.

Tarihin pek eski zamanlarından bugüne heyecanını kaybetmeden ulaşan, aydınlığı bekleyen dalgın gece gibi durgun doğanın uyanarak adeta insanlığa seslendiği, eşsiz tınısını duyurduğu Nevruz, ilk günkü mutlulukla hatırladığımız bayramımız. Aradaki uzun mesafeler nedeniyle gözden ırak olsa da kardeşlerimiz, demir zincirlerle kurulmuş gönül bağımız ile aynı toyu kutlamak için bir araya geliyoruz. Birinin canı yandığında nasıl topyekün dağlanıyorsa ciğerimiz , filhakika bu kutlu günde de canlılıkla, umutla atıyor yüreğimiz. O birbirinden bihaber, ırak gönüller buluşuyor, kutluyor birbirini.

Tüm dünya Türklerinin müşterek bayramı Nevruz’un Türk alemine hayırlı olmasını, birlik ve beraberlik hislerimizin aynı manevi atmosferde katlanarak artmasını, doğayı uyandıracağımız nice hayırlı Nevruzları karşılamayı niyaz ederim.

Yaradan bizlerden demir dağı eritecek gücü esirgemesin, Nevruz toyumuz şen olsun.

Ayyüce
 
Üst