Cevap: Nevruz’a gölge düşüren görüntüler
Kara bulutların mesken tuttuğu gök kubbenin, harekete mahal vermeyen rüzgârların ardından aydınlık görünüyor bugün. Güneş, bulutları bertaraf edip yenilikleri vaat ederek gösteriyor yüzünü...
Yüzyıllardır kültürümüzü süsleyen “ toprağın uyandığı” doğada yer alan Yaradan’ın her lütfunun sonsuz cömertliğini insanlığa sunmak için hazırlandığı “yeni gün” ; Nevruz. Artık kış bitmiştir ve gün; baharı, coşkuyu, arınmayı, canlılığı müjdelemektedir. Doğanın en adil olduğu, gece ve gündüzün zamanı aynı oranda paylaştığı iki günden biridir aynı zamanda “ Navrız” .
MÖ 220, Asya Hunlarından itibaren kullanıldığı bilinen, Türklerin en eski takvimi 12 Hayvanlı Türk Takvimi’ne göre yılın başı da 21 Mart gününe tekabül etmektedir. Hz. Adem’in çamurunun yoğrulduğu, Hz. Adem’in Hz. Havva ile Arafat’ta buluştuğu, Nuh Tufanı’nın sona erdiği, Peygamber Efendimize peygamberlik görevinin verildiği, Hz. Ali’nin doğduğu, halife olduğu ve Hz. Fatıma ile evlendiği günün de bu tarihi karşıladığı kabul edilir.
Özünde Türklerin bağımsızlık, yurt edinme mücadelesinin şanlı bayramını anlatır, 21 Mart. Tarihin derinlerinden hissedilen, farklı coğrafyalarda yaşamlarını idame ettiriyor olsalar da tüm dünya Türklerinde etkisi hala hüküm süren Ergenekon’ dan çıkışın paylaşımıdır “Ulu Kün”. Ergenekon Destanı’na göre ; Göktürkler’i savaş meydanında yenemeyen düşmanları hile ile onları yenerler. Bütün Türkleri kılıçtan geçirirler, mallarını yağmalarlar. Göktürk hanı İl Han’ ın çocuklarından Kıyan ile yeğeni Tokuz ve hanımları bu baskından kurtulurlar ve düşmanlarının onları bulamayacağı, geldikleri yerden başka yolu olmayan, dağların içinde sarp bir yere yerleşirler. Zamanla öyle çoğalırlar ki 400 yıl kadar kaldıkları, ‘Ergenekon’ adını verdikleri bu yere sığmaz olurlar. Hallerine çareyi bir demirci bulur, demircinin demir dağı eritip yol açma fikrine katılırlar. Dağ etrafında ateş yakılır, inançlı mücadele sonucunda demir dağ Göktürkler’ e yol verecek kadar erir ve Göktürkler , hükümdarları Börteçine önderliğinde Ergenekon’dan çıkarlar. O günden sonra bu kutsal gün Göktürklerin bayramı olur. Her yıl bugünde bir demir parçası ateşte ısıtıldıktan sonra hakana mahsus altın örse konur, hakan altın çekiçle demiri döver ve ardından Türk beylerinin de demiri dövmesi ile bayram kutlanmış olur, eğlenceler düzenlenir, oyunlar oynananır, koşuklar söylenirdi.
Göktürklerden sonraki Türk devletlerinde de kutlanan “Novruz” törenlerinde demirin ateşte ısıtılması ve devlet başkanının örs üzerinde demiri dövmesi ritüeline rastlanmıştır. Bugün hala Türk kültüründe “Sultan-ı Navrız” gününde – Ergenekon’dan çıkışta demir dağı eritmek için yakılan etaşi simgeleyen – ateş kültü görülür.
Türk tarihinde İslamiyetten önce Ergenekon’dan çıkış ile başlayan bayram, Karahanlılar zamanında İslamiyetin kabulünün ardından dinin gereklerine aykırı düşmediği ölçüde devam ettirilmiştir. Türklerin göçleri ile yayılmış, büyük Osmanlı Devleti’nin ardından bu kutlu gün toplumsal etkileşimin sonucu olarak Farsça’da ‘yeni (nev)’ - ‘gün(ruz)’ anlamına gelen Nevruz adıyla hatırlanır olmuştur.
Türk musikisinde bir makam adı da olan Nevruz, klasik şairlerimizi de etkilemiş ve ‘Iyd- ı Nevruz’ veya ‘ Nevruz-ı Iyd’ tamlamalarıyla anılmıştır. Klasik Türk edebiyatında Nevruz’u konu alan kasidelere ‘nevruziye’ denilmiş, Nevruznameler ve Bahariyeler de aynı konuyu işlemiştir. Ahmet Paşa, Naili, Baki gibi kıymetli Divan şairlerinin ardından Nevruz teması Halk edebiyatında da yer edinmiştir. Hususi olarak Aşık Veysel ‘Çiğdem der ki’ deyişi ile baharın habercisi çiçekleri kişiliğe bürümüş ve halka seslenmiştir:
Nevruz der ki ben alayım
Sarp kayalarda gizliyim
Mavi donlu gök gözlüyüm
Benden ala çiçek var mı
Çayır çimen dolu dağlar
Yarim gurbet elde ağlar .
Nevruz bugün Anadolu ve Orta Asya’da Navrız, Nevris, Nooruz, Sultan-ı Navruz, Sultan Navrız, Ulu Kün, Çağan, Bozkurt, Altay Ködürgeni , Ergenekon, Mart Bozumu, Bahar Bayramı, Yörük Bayramı gibi farklı kelimelerle anılsa da her toplumda kendine özgü nedenlere dayanılarak çeşitli etkinliklerle kutlanan geleneksel bir bayramdır.
Birbirlerinden kilometrelerce uzakta olsalar da Özbek, Kazak, Azeri, Uygur, Kırgız, Türkmen, Tatar ve Yakut Türkleri şanlı Türk tarihinin yüz akı olan bugünü kendilerine özgü etkinliklerle kutlarlar. Anadolu’da ise güzel elbiseler giyilmesi, akraba ve kabir ziyaretleri, bugüne özgü yemeklerin yapılması, cirit, sinsin, at yarışı, atıcılık, güreş gibi oyunlar oynanması, ezgiler söylenmesi, kırlara çıkarak baharın karşılanması gelenekleri yerine getirilir.
Tarihin pek eski zamanlarından bugüne heyecanını kaybetmeden ulaşan, aydınlığı bekleyen dalgın gece gibi durgun doğanın uyanarak adeta insanlığa seslendiği, eşsiz tınısını duyurduğu Nevruz, ilk günkü mutlulukla hatırladığımız bayramımız. Aradaki uzun mesafeler nedeniyle gözden ırak olsa da kardeşlerimiz, demir zincirlerle kurulmuş gönül bağımız ile aynı toyu kutlamak için bir araya geliyoruz. Birinin canı yandığında nasıl topyekün dağlanıyorsa ciğerimiz , filhakika bu kutlu günde de canlılıkla, umutla atıyor yüreğimiz. O birbirinden bihaber, ırak gönüller buluşuyor, kutluyor birbirini.
Tüm dünya Türklerinin müşterek bayramı Nevruz’un Türk alemine hayırlı olmasını, birlik ve beraberlik hislerimizin aynı manevi atmosferde katlanarak artmasını, doğayı uyandıracağımız nice hayırlı Nevruzları karşılamayı niyaz ederim.
Yaradan bizlerden demir dağı eritecek gücü esirgemesin, Nevruz toyumuz şen olsun.
Ayyüce