NİKAH KATOLİK NİKAHI OLURSA!...
2008 yılının son görüşmesi de geçtiğimiz gün tamamlandı. Hristofyas için zaten havalar süt liman da; Sn. Talat’ın sanki herşey yolunda gidiyormuşcasına ‘yoldaş’ıyla birlikte umut pompalamasını gerçekten de anlamak mümkün değil.
Hakikaten; daha geçtiğimiz hafta Avrupa Topluluğu Adalet Divanı Başsavcısı ve Raportörü Kokkott’un mahkemeye sunduğu, Kıbrıs Türkü’nü idam hükmündeki karar ortadayken, Sn. Talat’ın aleyhimize yaratılan böylesi bir durumla karşıkarşı getirilmemizi umursamazdan gelmesi, ilginç ve düşündürücü olduğu kadar vahim değil midir?
Güneydeki korsan idarenin yargı kararlarını KKTC’de de geçerli kılmayı, kendi yargı organlarımızı yok sayma anlamını doğuran, ülkemizin ekonomik yaşamını çökertmeyi, yabancı yatırımları sıfırlamayı, iki kesimliliği ortadan kaldırmayı ve müzakere masasında Rumların elini daha da güçlendirmeyi öngören bu Raporun, Sn. Talat tarafından içerdiği tehditler oranında algılanmamasını nasıl yorumlamak gerekir? Sn. Talat kimin adına iyimser ve görüşmelerin seyri hakkında hoşnutluk sergiliyor? Rumların mı yoksa kendi Halkının mı?
Kıbrıs Türk Halkı’nın, varlık ve esenliğini, temel haklarını hedef alan ve Rum idaresinin egemenliğini KKTC’ye de yaymasını öngören KOKKOTT’un bu Raporu ve muhtemel olumsuz sonuçları nedeniyle Sn. Talat’ın bu gidişe artık son vermesi gerekmezmiydi? Bu gelişme karşısında halktan yükselen ‘görüşmelerden çekil’ çağrısına uymasa bile; kesin bir dille; Hristofyas’a Avrupa mahkemelerindeki haksız davaların askıya alınmaması halinde görüşmelerin askıya alınacağı mesajının verilmesi gerekmezmiydi?
Daha ne olması ve ENOSİS MÜPTELASI Hristofyas’ın ne tür saldırılarına maruz kalmamız gerekir ki; Sn. Talat ve Hükümeti tarafından ‘yetti be gayrı, bu halkın haklarına karşı daha fazla saldırmanıza izin veremem’ denme cesareti gösterilmiş olsun? Oysa bir tıs bile yok. Sanırsınız ki bu olumsuzluklardan alan da satan da memnun havalarındalar!..
Müzakere ve çözüm arayışı iyi güzel de bunun bir usulü ve adabı olması gerekmez mi? Sn. Talat’ın ve çevresinin ‘çözümcü’ diye dünyaya lanse ettiği Hristofyas’ın yaptıklarına bakın. Adam güya ‘çözüm’ için masaya oturuyor ama, dünyayı da dolaşıp, uluslararası camiada Türkiye’yi ve KKTC’yi suçlu konumuna sokma girişimlerine son sürat devam ediyor.
Müzakereler devam ederken hemde güya ‘ortak dil’ ve çözüm için ‘ortak temel’ oluşturulduktan sonra, adam masadan kalkıp İngiltere’ye gidiyor. İngiltere ile Rum tezlerini destekleyen memorandum imzalıyor. Lakin Sn. Talat ciddi bir tepki vermiyor.
Arkasından Rusya ile ‘ortodoks ittifakı’nı çağrıştıran bir anlaşmaya imza atılıyor. Sn. Talat bunu da pek umuruna getirmiyor. BM Güvenlik Konseyi’nden geçirilen son karar da aynı vurdum duymazlık ve sessizlikle savuşturuluyor..
Hristofyas’ın Türkiye’yi; Kıbrıs Türk Halkını ve bizzat Sn. Talat’ın kendisini hedef alan aşağılayıcı ve hakaretamiz sözlerini de sineye çekmeyi, uzlaşmacı görünmekten sayıyor.
Neden acaba? Neden Hristofyas’ın bütün bu saldırganlıklarına, iki yüzlülüğüne, hakaretlerine ve Halkımızı arkadan dolanma oyunlarına tepki verilmiyor? Neden Sn. Talat Hristofyas’a ve bu Rum ırkcısının çizdiği rotaya mahkum görünüyor?
Cevabı bizce açık ve basit! CTP ile Akel arasında kıyılan ‘Katolik nikahı.’ Ayrılamazlığa ve kopmazlığa dayalı köklü bağlar. Örtülü ilişkiler ve bir tür ‘Katolik Nikahı’ akıbetli tabiyet geleneği..