* ‘’ O GÜNLERİ ‘’
UNUTTURAN NEDENLER!..
‘’ Her şey ÖZGÜRLÜK içindi..
Ya şimdi!..Son nefesimde ki toprak..Kıbrıs’ım..Vatan’ım..’’
Dünyanın en stratejik bölgelerinden bir coğrafya!..Burada bir ada!.. Adı Kıbrıs..Neredeyse bizim kuşakların son 50 yılının içerisinde hep var olan ve bir türlü huzura kavuşmayan ve kavuşmasına müsaade edilmeyen bir halk!..Ada da yaşayan ve kendisini o topraklardan silmeye yeminli Rum’lara karşı inanılmaz bir mücadele vererek toplu mezarlara sokulmuş ama direnişinden asla vazgeçmemiş sadece Rum’a değil, İngiliz’in sömürge idaresine de dayanarak Türklüğünü asla unutmamış ve Türk Milletinin ayrılmaz bir parçası olarak kalmış. Anavatanından uzakta ama kendilerine emanet edilen vatan topraklarının Türbedarlığını yapmaktan vazgeçmeyen bir halk..Kıbrıs Türk Halkı ve bu halkın kurmuş olduğu ve 25 yıldır yaşayan bir devlet, K.K.T.C’i Devleti…
Bu devlet 1571 yılından beri uğruna Şehitler verilen ‘’ Özgürlüğün ‘’ en önemli simgesi..Gönderinde nazlı, nazlı dalgalanan bayrağı, demokratik yapısı ve parlamentosu ile
bir devlette bulunması gereken yapısal organları ile halkının o coğrafyada ki varlığının en önemli kanıtı..
Ancak bu mevcudiyeti ve gerçeği bugüne kadar Anavatanları Türkiye’den başka bir devlet bir türlü görmek istemedi!.. Ve hala da istemiyor!..
Bugün 25 Yıldır var olan bu gerçeği göz ardı ederek ada da yeni bir çözüm modeli konuşulmakta!..Kıbrıs Türk Halkını o coğrafyadan silmeye yeminli Rum’larla iç, içe yaşamanın yeni senaryoları yazılmaktadır!..Üretilen bu yeni çözümün en önemli gerekçesi globalleşen dünyada artık geçmişte yaşananlar değil, gelecekte yaşanacak olanlar konuşulmalıdır!..Bir halkın varoluşunun en önemli niteliklerinin başında gelen örf ve adetleri, dili,dini ve millet olabilmenin tarihsel mirasları değil geleceğine yön verecek ekonomisi, bu ekonomi için kuracağı ortaklıklar ve bu ortaklıklarda yer alacak ülkelere vereceği tavizler olmalıymış!..Ve hatta aynı dili ve dini paylaşmayanlar ile birlikte olabilmek adına kendi millet kimliklerini bırakmak ve Kıbrıslılık kavramını kabul etmek bu çözümün en temel noktasıymış!..Ama daha da önemlisi Kıbrıs’ta çözüme ulaşabilmek için Kıbrıs Türk Halkı Anavatanından ve 34 Yıldır barışı sağlayan Mehmetçikten kurtulmalıymış!..İşte ancak bu şekilde Avrupa vatandaşı olunabilirmiş!.. Tüm bunları yapması gerekenler de Kıbrıs Türk Halkı imiş!..
Dikkat edilecek olursa bugüne kadar Kıbrıs Milli Davamız da çözüm hep tek taraflı üretilmiş ve çözüm için istenen tüm tavizlerin muhatabı Kıbrıs Türk Halkı olmuştur!..Sanki bu ada da yaşanan tarihsel süreçte ki olayların içerisin de Rum’lar hiç yoktur!..İngilizler’in sömürgecilik mantığı, Ortadoğu ve Akdeniz de ki menfaatlerini korumak adına muhafaza ettikleri üsleri hiçbir çözümün ve anlaşmanın içerisinde söz konusu bile değildir. Neden?. Bunun tek bir nedeni vardır!.. Ne Kıbrıs’ta ne de bu coğrafyanın bir başka yerinde asla yeni ve müstakil bir Türk Devleti olmamalıdır..Böyle bir oluşuma Hristiyan alemi bugüne kadar onay vermemiştir bundan sonra da vermemek adına elden gelen her şey yapılacaktır!..Bu gerçeğin en önemli kanıtı Kıbrıs Cumhuriyetinin 1960’da ki ilk devlet başkanı olan Başpapaz Makarios’un söylemleri ve tarihe mal olmuş icraatları ve vasiyeti ile sabittir..’’ Kıbrıs adası Helen oluncaya dek mücadele sürecektir. ‘’..Bu vasiyetin aksine hiçbir Rum lideri hareket edemez!.. Bugün Rum kesiminde liderliğine gelen Hristofyas’da kendisini bu mirasın varisçisi olarak görmekte ve tıpkı kendisinden önceki Rum liderleri gibi o vasiyete uygun olarak hareket etmektedir!..Hele, hele son dönemde Rum kesimine Yunanistan’dan getirilen göçmenler, Rum Milli Muhafız ordusunun en modern silahlarla donatılması ve uluslar arası anlaşmalara aykırı olarak Fransa ile yapılan askeri işbirliği anlaşması ve Fransız donanmasının faydalanması için verilen üsler kamuoyundan hep saklı kalmalıdır!..
Peki ortada çok net olarak tespit edilmiş bunca gerçek varken, bugün Kıbrıs Türk Halkının o vatan topraklarında ki tüm kazanımlarını savunmak adına hareket eden ve bu kazanımların en önemlisi olan özgürlük ve egemenliğin simgesi olan K.K.T.C Devletini savunmak adına siyasi iradesi olan bir hükümet mevcut mudur?..Rum liderin tek devlet, tek egemenlik ve tek kimlik dayatmasını sessizce sineye çeken bir hükümetin bu icraatına siyasi bir manevra, müzakereler kesilmesin diyerek sessiz kalındı demek mümkün müdür?..Kaldı ki Kıbrıs Türk Halkı adına bu müzakereleri yürüten hükümetin temsilcileri ve Cumhurbaşkanı Sn.Talat, Rum Liderin bu söylemlerinin temmuz ayında ortak bir deklarasyon şeklinde açıklanmasına ses çıkardılar mı?..
Ya Türkiye’nin son 6 yıldır Kıbrıs konusunda yürütülen müzakerelerde ki tavrını belirleyen mevcut hükümetin bu konuda ki icraatları nedir?..AB’ye giden yolda Kıbrıs konusu sanki en büyük engelmiş gibi gösterilmiş!..AB’nin bu hususta hiçbir söz söyleme hakkı yokken,sanki çözüm bu birliğin mutabakatının alınması ile gerçekleşebilir noktasına gelinmiştir!.Sözde Kıbrıs Cumhuriyetini temsil eden Rum’ların 1960 anlaşmalarına aykırı ve tek taraflı olarak AB’ye üye yapılmalarına karşı çıkılamamış, sadece Rum’ları temsil eden Kıbrıs Cumhuriyeti Gümrük Birliği çerçevesinde tanınmış, AİHM’in açıkladığı Loizudu kararını kabul ederek Türk askerinin ‘’ işgalci ‘’ olarak tanımlanmasına ses çıkarılmamış.. Bu çok önemli gelişmeyi onaylar ve bu Rum vatandaşına milyon dolarlar tazminat ödemeyi kabul ederken; Güney Kıbrıs’ta Türklere ait on binlerce gayri menkulün iadesi ya da tazminat talebi yolunda hiçbir adım atılmamış.. Üstüne üstlük ata yadigarı bu gayrı menkullerin Rum’lar tarafından yağmalanmasına, işletilmesine sessiz kalınmıştır!..AB belgelerinde K.K.T.C’nin ‘’Kıbrıs Cumhuriyeti’nin etkin kontrolünün sağlanamayan ‘’ bölgesi olarak yer almasına dahi ses çıkarılamamıştır!..Hele , hele Annan Planı döneminde referandum öncesinde ‘’evet’’ denmesi için görülmemiş bir baskı kampanyası uygulanmış!..O dönemde ‘’ Rum’lar hayır diyecek olursa; ülke, ülke dolaşıp K.K.T.C’nin tanınmasını sağlayacağız ‘’ sözünü yerine getirmek için en ufacık bir girişimde dahi bulunulmamıştır!..
Ve en son olarak da 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatının 34’üncü kutlama yıl dönümü için ada da bulunan Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin Başbakanı, ada da yapmış olduğu bir açılış konuşmasında mevcut görüşmelerin sonucunda ‘’Kıbrıs Türk Devleti’nin’’ kurulacağını ümit ettiğini beyan etmiştir!..Bu söylemden çıkacak sonuç: Demek ki şu anda Kıbrıs’ta Türkiye’nin tanıdığı bir devlet ve o devletin Büyükelçisi olarak Ankara da görev yapan bir Büyükelçi yoktur!.. Bu cümle böyle mi yorumlanmalıdır?..Yoksa hayır bu söylem; görüşmelerin sonucunda varılacak anlaşmanın K.K.T.C Devletinin getirdiği tüm kazanımların önce Rum’lar ve sonra da uluslar topluluğunca da kabul edilmesi gereken bir devlet biçimini mi ifade etmek için kullanılmıştır?..Bekleyip göreceğiz!...Kıbrıs Milli Davamız da ki kırmızı çizgiler hala T.B.M.M’de kabul edilenler midir?..Yoksa AB uğruna bu kabul edilenlerden vazgeçilmiş de bizim mi haberimiz olmamıştır?..
Bir Milletin yaşam ve varoluş mücadelesinde yaşananlar tarihi geçekleri ifade eder..Kıbrıs Türk Halkının da Kıbrıs adasında ki var oluş mücadelesi Türk Milli Tarihine kan ve can bedeli ödenerek altın sayfalarla yazılmıştır. Bu varoluş mücadelesinde öyle bir sayfa vardır ki Kıbrıs Türk’ünün bu günlere gelmesinin direnç noktasını teşkil eden ve 1 Ağustos günü 50’nci Kuruluş Yıl dönümü kutlanan Türk Mukavemet Teşkilatıdır..Bu teşkilat bugün K.K.T.C’de kurulmuş olan Güvenlik Kuvvetleri Ordusunun da temelini teşkil eder..Bu gün o efsane teşkilatın başarılarını
hangi yokluklar içerisinde gerçekleştirdiğini bilmeden, Türk Milleti ve onun sinesinden çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir avuç görevlisi ile o destanı yaratanlar ve bu efsane kuruluş hakkında; günümüz de kendisine yazar etiketini para ile yapıştırmış olan kimi kiralık kalemlerin yazarları hiç olmayan tarih bilgileri ile yalan ve yanlış haberler üretmektedirler!..
Onların kimler olduklarını ve bugün hangi gayretin içerisinde bulunduklarını da Yüce Türk Milleti çok iyi bilmektedir..Ama bu nafile karalama gayretlerini üreten o kalemşörler tarihin çöplüğünde kalacak.. T.M.T ise Tarihimizin altın sayfalı yapraklarında ve hak etmiş olduğu yerde, Milletimizin kalbinde yaşayacaktır.
Sevgili Kıbrıs Türk Halkı, Sevgili Mücahit Kardeşlerim.. Seni ve o eşsiz vatan mücadeleni, davana ve bayrağına olan sadakatini tanıdığımda; 26 yaşında genç bir üsteğmendim..1974’e kadar verdiğin bu onurlu mücadeleye Türk Milletinin ve onun yüce temsilcisi T.B.M.M’nin onayı ile 20 Temmuz sabahı mensubu olmaktan daima gurur duyduğum Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri de katıldı..’’ O Günleri ‘’ hep birlikte büyük bir sevinçle yaşadık..15 Kasım 1983 Tarihinde K.K.T.C’nin kuruluşunun gururuna ortak olduk.. Gönderinde 34 Yıldır dalgalanan bayrağın hepimizin onurudur. Bugün sana dayatılan nedenler, ‘’ O Günlerin’’ unutulması gerekçeleri olmamalıdır!..
Egemenliğin, Özgürlüğün, Vatanın ve Bayrağınla bütünleşmiş olan Devletin K.K.T.C; sana atandan kalan son yadigardır..
Özgürlüğünün bedeli uğruna verilen mücadeleyi, bu günleri sana kazandıran gerçekleri bir kalemde silerek; Şehitlerimizin kan ve can bedellerini dahi gözetmeyen bir çözüme sen asla layık olamazsın..Unutma ki atalarının son nefesinde ki o topraklar senin ezelden beri ’’ Vatanındı ’’ ve yine ‘’ Vatanın ‘’ olarak kalmalıdır..
Atilla ÇİLİNGİR.