Öp, Ancak Yatsıya Kadar.

Seyyan Uzunoğlu

Onursal Üye
Katılım
24 Şub 2009
Mesajlar
194
Tepkime puanı
0
Puanları
0
ÖP, ANCAK YATSIYA KADAR...


Evet değerli okurlarım. ÖP de, sihirli zannettikleri öpücüğünü yatsıya kadar sürdürebilmiş. Aslında yatsıdan önce kuma da gitmiş; sahte düğün de bitmiş yani.. Sihirli lambası da, bayram gelmeden, arife ikindisinde sönmüş işte. Olacağı o değimiydi zaten. İşte gerçek olmayınca Alaeddin’in o sihirli lambası da söner; Juliet’in dudaklarına kondurulmuş can öpücüğü zannedilmiş ÖP öpücüğünün de aslında zehirli bir vampir ‘ısırığı’ olduğu da meydana çıkar. Hak da yabana gitmez; hak da yerini bulur. Nitekim geç olmadan hak ta yerini bulmaya başladı bile...

Evet. Vatana, cuımhuriyete sahip çıkacak sözüne güvenerek oylarını vermiş halkın oylarını da haklarını da istismar etmiş; kötüye kullanmış; uzun lafın kısası ve tabiri caiz ise; ki burada cayizdir bence; çalmış, halkı aldatmış; o da, makamını Talat-CTP gibi halkın değil kendi ve efendilerinin çıkarlarına kullanmış açıkçası. Aslında daha o günlerden, halktan oylarını alır almaz, partisini yüz-üstü bırakarak, RTE’nin bir sözüyle; bir geceyarısı, gecekondu misali CTP’ne koltuk değnekliğine soyunmuş ÖRP’nin ne halt pardon ne olduğu, ne yapmak için o mevkiye getirildiği apaçık ortada idi de; ne ise, olmuş bir kere... Adam, kısa bir zaman için de olsa, bir şekilde becermiş işte. Cebini, aslında ceplerini de doldurmuş; dünya turuna da çıkmış; gösteriş üstüne gösteriş yapmış; utanmadan ulusal nutuklar da çekmiş, bir halt, pardon bir şey zannedilerek bol bol alkışlanmış da. Hasıl-ı velkelam onarılmış işte; yırtmış yani!!! Vatan’mış, halkmış; efendim etikmiş, kuralmış dinlememiş. Kendisine kaç arşınlık ip tanınmışsa, o da çiftesini kullanmış işte. Sıkça kullandığımız ve boş yere övünüp de bir halt yiyeceğinin iddiasını yapan birisi tepe taklak gittiği zaman “Ustalığı yedi kendini” deriz ya; işte onun gibi bir şey. ÖP’ün de kendi kurnazlığı, kendi ‘ustalığı’ tam zamanında kendisini yemiş uzun lafın kısası!!!

Adam, hiç bir etiğe, hiç bir kurala sığmayan bir ‘hicapsızlıkla’ diyelim; mal bulmuş mağrubi misali; n’oldum delisi olmuş resmen. Adam, Kıbrıs Türkü’nün en zayıf noktası Anavatanı’nı ve Şanlı Bayraklarını bile istismar pahasına; fırsat bu fırsat diyerek almış başını gitmiş. Sözde makamının gereği işleri yapıyormuş gibi; bu ülke senin diğeri benim; hatta öteki de benim anlayışıyla, devletin kesesinden zıngılıyı sıyırmış, eski saraya ‘gandil’ üstüne gandil asmış resmen! Ama başka bir söz daha var buraya yakışan. Bir adamın gerçek mayasını ölçmek için, ona ya para ya yetki verirsin. İşte adamın gerçek mayası da, karakteri ve başka haltları da ancak o zaman belli olur diyen.. Nitekim ap ansızın, hak etmediği paraya da makama da kavuşturulmuş ÖP’ün de gerçek mayası ve karakteri de yol yakınken meydana çıkmış işte... Ee, çekirge bir atlar, iki zıplar; üçüncüde yakalanır. Bu bir kural. Ancak ÖP çekirgeden biraz daha şanslı çıkmış. Makama geldi, pardon, bir geceyarısı apar-topar getirildi getirileli; makamının gerektirdiği görevler hariç, her haltı, pardon her işi karıştırmış, her kılığa girmiş, her matrabazlığa soyunmuş; kısacası imamı bulmuşken nikah üstüne nikah kıymış. Ama giydiği kuzu postu eskimiş, tüyler dökülmüş; altında sakladığı gerçek vampir ortaya çıkmış. Hal böyleyken adama artık yeter demezler mi ya? İşte Talat-CTP’nin de miladı dolduğundan; hiç bitmeyecek zannederek sürmekte oldukları saltanatın sona erdiği gibi; onun da mayasının bozuk, ekşimiş olduğu meydana çıkmış, kısacası miladı dolmuş ve gerçek yüzünü görmeğe başlayan halk da kendisine artık yeter demiş. O kadar basit işte.

Aslında bana kalsa; Talat-CTP-v.s.’nin de bu devlete, bu halka yapmış oldukları zararların telafisini; hiç hakları olmadığı halde gavuroğullarına bahşettikleri vatan topraklarımızın geri alınmasını; değiştirilmiş yasalarımızın tadilini; verimiş tavizlerin iptalini... Talat-CTP ve yoldaşlarının da; ÖP’ün de şimdiye kadar hak etmediği halde ödenmiş oldukları paraların geri alınmasını; devletin zararlarının tümünün de giderilmesini... Kısacası hepsinin de mal varlıklarının ülkede veya dışta araştırılmasını, her kuruşlarının hesabının sorulmasını... Hak edilmemiş hiç bir kazanımın kesinlikle yanlarına kalmamasını issterim. Dokunulmazlık denen ‘Yolsuzluğa, yasalsızlığa ehliyet’; yolsuzlukların perdesi o meretin de kaldırılmasını ve bunların hepsinin de yargılanmalarını isterim.. Ne o, babalarının çiftliği gibi; her bal tutan parmağını yalasın; devleti yağmalasın; gelen vursun giden vursun? Bir de üstelik giderayak devleti soyup soğana çevirsin? Bu halkı yeter aptal yerine koyduğunuz be, yeter!!!

Susmak yok! Akıllanalım ve devletin her kuruşunun hesabını; atılan her adımın nedenini ve yönünü soralım artık. Yok öyle demokrasiyi sadece kendi çıkarları için kullanmak. Olmasın artık başa getirilmiş diye her aklının kestiğini yapmak. Herkes haddini bilsin artık!!! Bu halk partizanlık, kendinden gizli saklı işler yapılmasını istemiyor artık. Ayırımcılık, gayırımcılık, bölücülük istemiyor artık!!! Bu halk kendinin olana, gerektiği şekilde sahip çıkılmasını; egemen devletinin, bin zorlukla kurulmuş cumhuriyetinin yaşatılmasını; egemenliğinin; güvenliğinin; Anavatanı Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün ve Mehmetçiğinin güvencesinin devamını istiyor! Anavatan’dan gelmiş ve kendisine her zaman arka çıkmış kardeşlerinin de yanıbaşında kalmasını istiyor!. İlgililerin kulağına küpe olsun diye... Yeter bizi isyanlarda yaşattığınız! Yeter be, yeter artık!!!
 
Üst