Osman Batur(Türkistan Kahramanı)

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Türk Dünyası’nda öyle kelimeler vardır ki sayfalar ve ciltler hacmi ile anlatılacak kavramları çağrıştırır. Sürgün denilince Kırım Türkleri ve Kafkas Halkları akla gelir. Katliam ve soykırım kelimeleri Kerkük Türkleri’ni akla getirir. İşkence kelimesi ise Çinlileri ve Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistanlıları...

Osman Batur, Çin işkencelerine başkaldıran efsânevî bir kahramandır. Başarılı oldu. Kısa da olsa, bir dönem için milletini Çin işkencelerinden kurtardı. Bu başarısı sebebiyle de işkence uygulanarak şehid edildi.

HAYATI

Asıl adı Osman İslâmoğlu idi. Batur, O’na milletinin verdiği bir unvan, bir sıfattır. Kahraman ve cesur anlamındadır. O, bu unvan ve sıfatla özdeşleşmiş, böylece anılmaya hak kazanmıştır.

Altay vilâyetindeki Köktogay bölgesinin Öndirqara mevkiinde doğdu. Orta halli bir çiftçi ailesinin oğluydu. Dedesi din adamı idi. Osman Beğ, 40 yaşına kadar doğduğu bölgede tarımla uğraşarak geçimini sağladı. 1940 yılında Çin zulmü dayanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Camilere tecavüz eden, Kur’an-ı Kerim’i yakan Çinlileri protesto eden Türkler, ‘isyancı’ oldukları bahanesiyle tutuklandı. Resmî makamlar, Türk’lerin ellerindeki silâhları toplamaya başladılar. Babası ve ailesinden bâzı kişiler, silâhlarını Çin askerlerine teslim ettiler. Osman Beğ,

- Bu gün silâhımızı alanlar, yarın canımızı da alırlar. Ben silâhımı Çinlilere vermem. İstiyorlarsa ve güçleri yetiyorsa, gelip alsınlar !”

Dedi ve tek başına dağa çıktı. Savaştan başka kurtuluş yolu olmadığına inanıyordu. Başlattığı mücadele aynı gün destek gördü. Arkasından ilk gidenler arkadaşı Süleyman ve büyük oğlu Şerdiman oldu. Silâhını Çinlilere teslim eden babası İslâm Bey, oğlu için hayır duâlarını ve başarı dileklerini dile getirdi. Oğlunu koruması için Cenab-ı Allah’a duâ etti. Annesi Ayça Hanım:

“- Ben oğlumu bu günler için doğurdum. Çinliler asırlardır koyun boğazlar gibi biz Türk’leri öldürüyorlar. Bizim canımız, bizden önce ölenlerin canından daha kıymetli değildir. Bizden sonrakilerin yaşaması için oğlum, ben diğer çocuklarım ölmeye hazırız !” Diyordu.

Kısa zaman içerisinde, etrafında gözü pek insanlardan bir mücâhit ordusu oluştu. Zelebay Telci, Nurgocay Batur, Kâseyin Batır, Canım Han Hacı, Süleyman Batır, Musa Mergen Aktepe, Sulibay, Ökürbay , Nogaybay, Ahid Hacı, Halil Teyci, Karakul Zalin... bu mücâhidlerden birkaçıdır. O artık, soydaşlarının Osman Batur’u idi.

Osman Batur ve silâh arkadaşlarının mücâdelesi, 1941 yılı Ekiminden 1943 yılı Temmuzuna kadar gerilla savaşı şeklinde devam etti. 22 Temmuz 1943’te Altaylar, Çinlilerden tamamen temizlenmişti. Altay Türkleri artık bağımsızdı. Mücâdelesini sürdürdü. Altay Geçici Halk Cumhuriyeti Başkanlığına seçildi. 1944 – 1945 yıllarında, Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki Doğu Türkistan Kazak Türkleri’nin yaşadığı bölgeleri de Çin İstilâsından kurtardı. 1945 yılının Ekim ayından 1947 yılının Şubatına kadar üç vilâyetten oluşan Doğu Türkistan Hükümeti’nin askerî ve mülkî âmiri olarak Vâli sıfatıyla görev yaptı. O’nu, Şubat 1947’den Eylül 1949’a kadar Doğu Türkistan Cumhuriyeti koalisyon hükümetinin aslî üyesi olarak görüyoruz. Aynı zamanda, Altay Vâliliği görevini de devam ettiriyordu. Bütün bu görevleri sırasında Çinliler ile silâhlı mücâdeleden bir an bile geri kalmadı.
Çinliler, yönetimleri altında bulunan Türk’lerle meskûn bölgelerin birer birer elden çıkmakta olduğunu anlayınca, büyük bir ordu oluşturdular. Osman Batur ve beraberindeki mücâhidler, sayıca kendilerinden 10 kat fazla ve modern silâhlarla donanmış düzenli orduya karşı savaşa devam ettiler. Osman Batur, bu savaş sırasında, 1950 Kasımında, cephânesi bittiği için Kamambal Dağı’nda, Çinlilere esir düştü. Ellerinden ve ayaklarından zincirlerle bağlanarak zindana atıldı. Her gün kesintisiz işkence görüyor, kendisine yardımcı olan Türk’leri ele vermesi için sıkıştırılıyordu. Çinliler, işe yarayacak bilgi alamayacaklarını anlayınca Osman Batur’u göstermelik bir mahkemeye sevk ettiler. Mahkeme, önceden verilmiş kararı, 19 Nisan 1951 tarihinde açıkladı: “Devrim düşmanlığı suçundan idam...” Karar, 29 Nisan 1951 tarihinde Urumçi’de kurşunlanmak suretiyle uygulandı. Osman Batur’un son sözleri, bağımsızlık için mücadele edenlerin yolunu aydınlatacak bir meş’ale idi:

“- Ben can verebilirim. Milletim, dünya durdukça mücâdeleye devam edecektir.”

KİŞİLİĞİ

Osman Batur 1,85 boyunda, iri gövdeli bir insandı. Kısa ve kalın boynu, siyah saçları, yarı kapalı denecek ölçüde kısık gözleri vardı. Kaşlarının arası kırışıktı. Çok az konuşurdu. Kudret ve kötü tâlih şahsiyetinde birleşmişti.

Daha 10 yaşında iken usta bir binici ve iyi bir avcı olmuştu. 12 yaşına geldiğinde Kazakların büyük kahramanı Böke Batur’un dikkatini çekti. Böke Batur O’nu himâyesine aldı. İyi bir silahşor, usta bir dövüşçü olarak yetişmesine katkıda bulundu. Sonra çete savaşlarının inceliklerini öğretti. Rusların ve Çinlilerin, soydaşlarına yaptığı işkenceleri görüp yaşadığı için Rus ve Çin milletinden nefret ediyordu. Böke Batur’un telkinleriyle bu nefret, şuurlu bir inanca dönüştü. Dedesi dolayısıyla iyi bir Müslüman olarak yetişmişti. İslâmiyet’in komünizmle bağdaşmadığını anlamakta gecikmedi.

Böke Batur, öğrencisinin yetiştiğine inandığı gün:

“- Benim sana verebileceğim başka bir şey kalmadı. Benim işim bitti. Artık bana ihtiyacın olmayacak. Fakat milletimizin sana ihtiyacı var.”

Dedi. Osman Batur, hayatı boyunca kendisine ihtiyacı olanlar için mücâdele etti. Hayatı, bu mücâdele ile dolu olarak yaşadı ve inandığı ülkü uğruna can verdi. Mekânı Cennettir inşallah.

Kazaklar ve Uygurlar Osman Batur’u hiç unutmadılar. Dünya durdukça unutmayacaklar. “Bize sen ruh ve şuur verdin, hürriyet aşkını sen bize öğrettin. Ey büyük kahraman ! senin yolundan gidecek azimli kahramanlar yetiştireceğiz.” Diyerek O’nu anıyorlar. Adına şiirler yazılıyor, anma günleri düzenleniyor.

Osman Batur, yeni ve genç Osman Batur’ların bedeninde yaşamaya devam ediyor.

ÇİN ZULMÜ BİTMEZ !

Jiang Zemin ve Bush İttifakı
Çinliler, Altay Türkleri’nin millî kahramanı Osman Batur’u işkencelerden sonra şehit etmekle ancak, bir büyük kahramanın aziz bedenini ortadan kaldırabilmişlerdi. Bağımsızlık düşüncesini, Türk’lerin bağımsızlık için mücâdele azmini yok edemediler. Edebileceklerini zannedip işkence ve zulümlerini sürdürdüler.

Osman Batur’un tek erkek kardeşi Delihan İslâmoğlu, istiklâl için giriştiği savaşta esir alınarak şehid edildi. Osman Batur’un ikinci hanımı, üç oğlu ve beş kızı da esir alındı. 18 yaşındaki kızı Kabiyra ile 14 yaşındaki oğlu Baybolla, anneleri Mamey’in gözleri önünde doğranarak şehid edildi. 11 yaşındaki oğlu Kariy ve 9 yaşındaki kızı Sapiyan, 20 metre derinliğindeki kuyuya diri diri atıldı. Evlâtlarına yapılan bu zulüm, işkence ve katliam neticesinde Mamey Hatun, aklını kaybetti ve onu da Çinliler olay yerinin yakınındaki nehrin azgın sularına attılar.

Osman Batur’un; Şerdiman, Nimetullah ve Nebî isimli oğulları, babalarının şehit edilmesinden sonra da bağımsızlık savaşını devam ettirdiler.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
OSMAN BATUR'UN HAYATI VE MÜCADELESİ

Doğu Türkistan Türklerinin XX.yüzyılın istiklal mücadelesine baktığımızda göze çarpan mümtaz şahsiyetlerden biri Osman Batur’dur.Bu efsane kahraman yerli yabancı birçok araştırmacının eserine konu olmuştur.Hun,Göktürk ve Kuman gibi eski Türk devletlerlerinden beri kullanıla gelen atlı savaş taktiklerini maharetle Çinli askerlere karşı uygulayan Osman Batur’un savaş dehası bir çok kimsede hayranlık uyandırmıştır.Hatta bu yüzden,Osman Batur’un Kazakların 19. yy da yaşamış büyük lideri Böke Batur’un yanında yetişerek,savaş oyunlarını öğrendiği söylenmiştir.

1905 yılında dünyaya gelen diğer büyük lider Osman Taştan ile 1899’da doğan Osman Batur’un arasında fazla bir yaş farkı olmamasına rağmen,Çinlilere karşı yürüttükleri mücadele yöntemleri birbirinden çok farklıdır.Sovyetler Birliği ve Çin gibi iki büyük devletin arasında sıkışmış,medeni dış dünyadan tecrit edilmiş bir vaziyetteki Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur,Kazak gibi sayıları birkaç milyonu ancak bulan Müslüman Türk’ün,nüfusu milyara varan ve teçhizatlı ordusu bulunan Çinlilere karşı mücadelelerinde başarı şansının olamayacağı aşikardı,Onların önleride iki şık vardı:vatanda kalmak veya hicret etmek.Vatanda kalırlarsa,ya savaşarak şerefleriyle öleceklerdi veya Çinli idarecilerin zülüm ve baskılarına boyun eğerek,yaşamayı sürdüreceklerdi.Osman Batur vatanda kalarak,ölümüne mücadele etmeyi tercih ediyordu.Nitekim,1951 şubatında Çinlilerle girdiği savaşta esir düşecek,aynı yılın nisanında Çinli cellatların elinden şahadet şerbetini içecekti.



Ailesi ve Çocukluğu


Osman,1899 yılında Türklüğün beşiği Altay dağlarının eteklerinde dünyaya geldi.Babası İslambay ve annesi Ayça hanım idi.İslambay,Kazak Türklerinin Orta Cüz kolunun Kerey boyundan,Molkı aşiretine mensup bir beydi.İslambay’ın,Osman doğduğu sıralarda sınırın Kazakistan tarafında yaşamakta olduğu büyük bir ihtimaldir.Zira 19.asrın sonlarında Çin ile Rusya’nın sınır bölgesinde yaşayan Kazaklar her iki tarafa geçebilmekteydi.20.yy’ın ilk yıllarında Kazakistan’ın sınır bölgesinden Doğu Türkistan’a bir göç hadisesi yaşandı.Bu göç ile birlikte İslambay’ın, birkaç yaşlarındaki oğlu Osman ile Doğu Türkistan’a yerleşmiş olması muhtemeldir.

Osman,babası tarafından Altay dağların eteklerinde Kazakların örf ve adetlerine göre yetiştirildi.Koyunlara çobanlık etti.Küçük yaşta ata binmeyi ve güreş tutmayı öğrendi.Onun savaşlarda uyguladığı oyun ve taktikleri arkadaşı Böke Batur’un yanında yetişerek öğrendiği konusu bir rivayet vardır.Bu rivayete göre,İslambay’ın köyüne gelen Böke Batur,Osman’daki istidatın farkına vararak,onu iyi bir savaşçı olarak eğitmek üzere yanına almıştır.Böylece Böke Batur,yanına aldığı genci 18 ay veya 2 yıl müddetle dağlarda çete savaşları konusunda yetiştirmiştir.Fakat Böke Batur hakkındaki tarihi gerçekler ,bu rivayetin asılsız olduğunu,Osman Batur ile Böke Batur’a duyulan hayranlığın böyle bir rivayetin ortaya çıkmasına sebebiyet verdiğini ortaya koymaktadır.Böke Batur,halkının istiklali için Mançurlar’a karşı savaşmış bir kahramandı.Ancak,bu mücadelenin sonunda,1903 yılında Çinlilere esir düştü ve sehid edildi.Bu sırada Osman henüz 4 yaşlarında idi ve dolayısıyla Böke Batur’dan savaş oyunlarını öğrenmesine imkan yoktu.

Osman’ın çocukluğunda başlayan çalkantılı hayatı gençliğinde de devam etti.Osman Batur 10 yaşlarında iken Çin’deki Mançu idaresi Hsinhai Devrimi ile son buldu.Diğer taraftan 1917’de Çarlık Rusyası’nda Ekim İhtilali patlak veriyordu.Ancak,bu olayların sınır bölgesinde yaşayan genç Osman’a fazla bir tesir yaptığını pek söyleyemeyiz.


Kişiliği ve Mücadelesi


Türk ırkının tarih boyunca yetiştirdiği büyük askeri dehaların ve büyük kahramanların şimdilik sonuncusu olan Osman Batur’un hayatı göçler, gizli tertipler ve baskınlarla geçti. Küçük akıncı topluluklarının başında Çin ve Rus kuvvetlerini pusuya düşürür, öldürür, kaçardı. Nişancılığı efsanevi derecede idi. Hala anlatılır. At sırtında, hareket halinde, hafif makineli tüfekle kalça hizasından darbe ateşi yaparak bir düşman kolunun içindeki subayları seçe seçe vurmak onun her sefer yaptığı işlerdendi, şöhreti kısa zamanda yayıldı. Kazak erleri onu yalnız Böke Batur’un değil Çingiz’in de varisi gözüyle görüyorlardı. Cesur şüpheci, mağrurdu. Erlerine yüklediği bütün sıkıntıları kendiside paylaşırdı. Gayesinden fedakarlık ettiği, düşmana acıdığı veya dostuna ihanet ettiği hiç olmadı.

İkinci dünya savaşının karışık günlerinde Doğu Türkistan Türkleri kah zulüm altında ezildiler, kah aldatıcı yumuşatma devirleri gördüler. Birçok büyükler Ruslarla veya Çinlilerle siyasi yollardan tavizler koparmak peşinden koştular. Osman savaştan başka çıkar yol olmadığına inanmıştı. Osman Batur 1,85 boylarında, kalın yapılı kısa ve kalın boyuna, esmer, gözleri daima yarı kapalı denecek derecede kısık kaşlarının arası kırışık, az konuşan bir zattı. Şahsı için hiçbir ihtirası yoktu. Yalnız büyük gayesinin ihtirasını taşıyordu.

Osman Batur’un büyük gayesi Çingiz çağında olduğu gibi Altaylardan başlayarak bütün Türk yurdunun Çin ve Rustan temizlenmesi idi.

Osman Batur’un Çinlilere karşı silahlı mücadelesi 1940 yılında başlamaktadır. Onun kendi beyanında bu şekilde olduğu çeşitli kaynaklarda ifade edilmektedir. Ancak Osman Batur’un Doğu Türkistan ın istiklali için yaptığı mücadeleyi daha eski tarihlere 1930 lu yılların başına götürmek daha doğrudur.

Aslında Osman Batur, Doğu Türkistan’ın kurnaz Çinli valisi Şın Şı Say’a karşı yürüttüğü askeri mücadelede başarılı olmuştu. 1933 de Doğu Türkistan Genel Valisi Şın Şı Say’ın 11 yıllık idaresinde Uygur ve Kazak gibi yerli halka yapılan zulüm ve baskı had safhaya ulaşmıştı. Şın Şı Say’ın askeri gücü sadece Çin kuvvetlerinden oluşmamaktaydı. O, Ruslardan da yardım almaktaydı. Buna rağmen Osman Batur’un silahlı mücadelesi başarılı olacaktı. Zaten, onu ele geçirip idam edenler, Şın Şı Say’ın bağlı olduğu Çin’in Goumindang hükümeti değil, Mao’nun liderliğindeki Komünist Halk Kurtuluş ordusunun askerleri idi. Yani Osman Batur Şın Şı Say’a mağlup olmamıştı. Onun az bir kuvvetle Şın Şı Say’a karşı elde ettiği bu başarılar bir çok kimseyi hayrete düşürmektedir.

Doğu Türkistan’ın Çinli Genel Vali Şın Şı Say’ın müslüman Türkler üzerindeki baskıları arttırması üzerine, 1935 yılında, ülkenin kuzeyindeki Köysu’da ilk Kazak Kurultayı toplandı. Zayıp Teycinin başkanlık ettiği bu kuruldayda, Şın Şı Say’a boyun eğmemek için karar alındı.

Kurultaya Altay bölgesinden Halil Teyci ve Ahid Hacı katılmıştı. Ancak kurultay dönüşü Halil Teyci Ahid Hacı Çinliler tarafından tutuklandılar. Bu olay üzerine müslümanlar üzerindeki baskılar iyice arttı. Hatta cami ve mescitlerdeki dini kitap ve eserler tahrip edildi. Bilhassa Ahid Hacı’nın mescidine yapılan saldırı Türkler arasında infiale sebep oldu. Çünkü müftü ve aynı zamanda dini şiirleri ile tanınmış olan Ahid Hacı halk arasında çok sevilen bir şahsiyetti. Halk, mukaddesata karşı yapılan saldırıları sert bir şekilde protesto etti. Ancak, liderlerin hemen hepsi Çinliler tarafından tutuklanmış bulunduğundan bu protestolar organize olamadı.

Şin Şı Say isyanları kontrol altında tutmak için Türklerden, ellerindeki silahları götürüp teslim etmeye başladı. Çinli askerler silahları toplamak için, İslambay’ın köyüne de geldiler. Fakat İslambay’ın büyük oğlu Osman Batur silahını teslim etmedi babası İslam Hoca ne kadar öğüt verdiyse de dinletemedi. Osman kararını vermişti. Silahlarını teslim etmeyecek dağa çıkacaktı. Her ne pahasına olursa olsun, Çinlilerle mücadele edecekti.

Osman’ın silahını teslim etmeyerek dağa çıktığı haberi kısa zamanda Türkler arasında yayıldı. Onun bu hareketi, vatanı için bir şeyler yapamamanın ezikliğini hissedenler için ümit ışığı olmuştu. Bilhassa gençler silahlarını alarak Osman’ın yanına koştular. Osman Çinlilere karşı ilk imtihanını 1942 yılında verdi. O sene, Osman’ın Urumçi’deki bir adamı, bir askeri birliğin Altay’a sevk edileceğini haber vermişti. Osman yol üstünde pusu kurarak, bu birliğe saldırdı. Saldırı pek başarılı olamamakla birlikte, Çinlilere epey zayiat verdirilmişti.

Bu saldırı, Türkler arasında Osman’ın itibarının artmasına neden olmuştur. Artık ona katılımlar hızla çoğalmaya başlamıştı. Osman’ın kuvvetleri kısa zamanda 10,000’e ulaşmıştı. O, Altay daki Çin garnizonuna bir daha saldırdı. Garnizondakiler selameti kaçmakta bulmuşlardı. Bu baskınla Altay’ın kontrolü Osman’ın eline geçti ve kuvvetli teşkilatçılığı sayesinde, bölgeyi milli bir idare için organizeye başladı.


Osman Batur’un Han İlan Edilmesi


Milleti Osman’ın yeteneklerini takdir etti 1943 yılını haziran ayında Bulgunda, Osman için büyük bir şölen yapıldı. Şölende Osman’a kahramanlığından ötürü “BATUR” ünvanı verildi ve büyük bir beyaz keçe üzerinde havaya kaldırılarak “Han” ilan edildi. Törene Moğolistan ve Sovyetler Birliği’nden de temsilciler katılmıştı. Halk Osman’ı Han ilan ederek, bağımsız devlet kurma özlemini veciz bir şekilde ortaya koymaktaydı. Osman dan tam bir asır evvel, 1840 larda Ruslara karsı Kazakistan’ın bağımsızlığı için silahlı mücadele veren Kene sarı, Kasımoğlu da halkı tarafından aynı şekilde “Han” ilan edilmişti.

Altay bölgesinde Osman’ın Han ilan edilmesi Çinli yetkilileri telaşa düşürdü. Çünkü onlar bu güne kadar Osman’ın hareketine, dağa çıkmış birkaç eşkıyanın hareketi olarak bakmış ve fazla önem vermemişlerdir. Oysa önem vermedikleri eşkıya Altay garnizonunu dağıtmış ve han ilan edilmişti. Çinliler, Osman meselesini halletmek için büyük kuvvetler gönderme zamanının geldiğine inanmışlardı. Diğer taraftan Osman Batur’da Çinlilere karşı daha güçlü ve organize mücadele etmeye karar vermişti. Bunun için Moğolistan’dan yardım alındı. Bu yardım sayesine Çinlilerin Altay’a sevk ettikleri birlikler bozguna uğratıldı. Osman’ın ciddi tehlike olduğunu anlayan Urumçi deki yetkililer Pekin deki Çan Kay Şek hükümetine durumu rapor ederek, Altay’ın etrafındaki garnizonların iyice takviye edilmesini istediler.



Osman Batur ve DoğuTürkistan Cumhuriyeti


Osman Batur’un Altay havalisindeki başarısı,Doğu Türkistan’ın diğer bölgelerindeki Türklere büyük moral kaynağı olmuştu.Onlar da Şın Şı Say’a karşı saldırıları yoğunlaştırdılar.Kulca’da meydana gelen isyan hareketlerini Osman Batur da destekledi.O,İle İnkılabının önderi Ali Han Töre’yebir heyet göndererek,milli mücadeleyi birlikte yürütmelerinin doğru olacağını bildirdi.

Ali Han Töre liderliğindeki Kulca isyanı 1944 yılı sonlarına doğru başarıya ulaştı ve Kasım ayında Doğu Türkistan Cumhuriyeti ilan edildi.Ali Han Töre yeni devletin cumhurbaşkanı seçildi.Bu devleti ilk tanıyan,Altay milis kuvvetleri başkanı Osman Batur oldu.

Doğu Türkistan Cumhuriyetinin ilanından sonra Osman Batur ve Ali Han Töre Çinlilere karşı olan mücadelelerini hızlandırdılar.Ali Han Töre’nin ordusu Tarbagatay’a doğru ilerlerken,Osman Batur’un kuvvetleri de Altay ve havalisini düşmandan temizlemişti.Bunun üzerine Ali Han Töre,Osman Batur’u,yeni devletin Altay valisi ve askeri kumandanı olarak tayin etti.

Ancak,1946 senesine gelindiğinde işler karışmaya başladı.1946 senesi ortalarında,Doğu Türkistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ali Han Töre esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldu.Onun Ruslar tarafından kaçırıldığı sanılmaktadır.Çünkü Kulca İsyanı esnasında Çinlilere karşı Rusların desteğini alan Ali Han Töre,cumhuriyet kurulduktan sonra Ruslara taviz vermekten kaçınmaya başlamıştı.Ali Han Töre’nin yerine Ahmet Can Kasımi cumhurbaşkanlığına getirildi.Fakat,cumhuriyette Rusların etkisinin arttığı gözlendi.

Büyük ümitlerin bağlandığı yeni devletin Sovyetlerin etkisine girmesi Osman Batur’u çok üzdü.Hükümete güvensizlik göstermesi üzerine,Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin Altay valiliği ve askeri kumandanlığı görevlerinden alındı.Hatta üzerine hükümet kuvvetleri sevk edildi.Bunun üzerine O,yeniden dağlara çekildi.Sovyetlerin himayesine giren Kulca hükümetine karşı,Urumiçi’deki Milliyetçi Çin etkisindeki hükümetle işbirliği yapmak zorunda kaldı.Çünkü Osman Batur,vatanı için Komünistleri daha büyük tehlike olarak görmekteydi.1947 yılı sonunda,Altay’ı Sovyet etkisindeki hükümet güçlerinden geri almak başarısını gösterdiyse de burada fazla tutunamadı ve tekrar Baytik Dağına çekildi.



Osman Batur’un Urumçi Ziyareti


1946 yılında yukarıda gördüğümüz gibi, Doğu Türkistan’da bir muhtar eyalet hükümeti kuruluyor ve Osman Batur da bu hükümetin konseyinde üye oluyordu. 1947 yılı başlarında Urumçide ilk defa Pekin hükümeti Türkleri yüksek makamlara tayin etmişti. Bu sırada Mesut Sabri Baykuzu genel vali İsa Yusuf Alptekin hükümet genel sekreteri ve Canımhan Hacı maliye bakanı olmuştu. Doğu Türkistan hükümeti Mesut Baykuzu bey’in başkanlığımda iş başına gelince Altay’da bulunan büyük kahraman Osman Batur’u hükümet merkezine davet ederek şeref misafiri olması ve hemde Urumçi halkının Batur’u görmek için sabırsızlandığını Osman Batur’a gelmesine intizar etti.Osman Batur 1948 yılı haziran ayında 400 kişilik bir maiyetinin önünde bembeyaz bir ata binmiş olduğu halde Urumçi ye geldi. Kafileyi şehrin girişinde hükümet adına genel sekreter İsa Yusuf Alptekin karşıladı. İki liderin birbiri ile karşılaşıp sarılması çok duygulu oldu. Selamlaşma bittikten sonra, Osman Batur ile İsa Yusuf Alptekin yanyana at sürerek, halkın yoğun tezahüratları arasında şehre girdiler. Halkın Osman Batur’a olan ilgisi çok büyüktü. Halk onu görmek için neredeyse birbirini eziyordu. Osman Batur, başta genel vali Mesut Sabri Baykuzu ve maliye bakanı Canımhan Hacı olmak üzere yetkili kişilerle görüşüp gerekli temasları yaptıktan sonra memnun bir şekilde Urumçi’den ayrıldı.

Osman Batur Urumçi de bulunduğu sürece okulları gazete idarehanelerini milliyetçi ve Türkçü kuruluşları ziyaret etmişti. Bu arada Kazak uyuşması ile Uygur uyuşmasının faaliyetlerini inceledi. Bir gün Uygur ve Kazak uyuşmalarının müşterek tertip ettiği bir konferansa şeref misafiri olarak katılmıştı. Konferansı yöneten genç, büyük kahramanın aralarında bulunmasından duyduğu memnuniyeti ifade ettikten sonra “Bize, sen ruh verdin. Bize sen, hürriyet getirdin. Doğu Türkistan seninle gurur duymalı. İftihar etmeli. Ey büyük kahraman aramıza hoş geldin, sen daima aramızda olacaksın.gösterdiğin istiklal yolundan sapmayacağız.” Dedikten sonra, salondakilere Osman Batur’un kimliğini vermiş yapmış olduğu mücadeleyi kısaca özetlemişti.

Bu sözleri dinleyen Osman Batur’un gözleri yaşarmış,
milletim beni benden daha iyi tanıyor. Milletimin beni tanıması demek, vatana, istiklale ve hürriyete sahip çıkması demektir. Milletimiz de bu ruh oldukça ebediyen hür yaşayacağız... demiş ve konuşan gencin gözlerinden öpmüştü.

1948 yıllı sonlarına doğru Çan Kay Şek iktidarı komünistler karşısında gücünü kaybetmeye başlamıştı. Bu arada Mesut Sabri Baykuzu genel valilik görevinden alınarak yerine Burhan Şahidi getirilmişti. O da ne yazık ki 1949 da Doğu Türkistan daki iktidarın, Goumindag hükümetinden komünist partisine geçişine nezaret etmek zorunda kalıyordu.


Osman Batur’un Esir Düşmesi ve Şehadeti


Komünistlerin bütün Çinde olduğu gibi Doğu Türkistanda da iktidarı ele geçirmeleri Osman Batur ve kuvvetlerini zor duruma soktu. Batur kızıllarla yaptığı birkaç mücadeleyi kazandıysa da 1951 yılında Kansu eyaletinden gelen komünist kuvvetleri Osman Batur ve Canabidin evini basmışlardı nöbetçilerin dalgınlığından istifade eden komünistler Osman Batur ile Cenabil’e gece uyurlarken hücum etmişlerdi. Evvela Cenabil’i yakalamışlar mücadele etmesine rağmen fazla işkence görmeden Cenabil ölmüştü.

Osman Batur’un kaldığı evin yanında bir göl vardı. Suyu buz tutmuştu. Her zaman olduğu gibi bu defada evinin kapısında bir at hazır bulunuyordu. Evinin çok yakınlarına gelen komünistlere karşı makineli tüfekle ateş açan Osman Batur kısa bir müddet etrafa ölüm saçmışsa da neticede çokluk karşısında vaziyeti tehlikeye düştüğünden atına atlayıp uzaklaşmıştı. Oğulları babalarının kaçmaları için büyük bir gayret sarf ediyorlardı. Osman Batur buzlu gölü geçtiği bir sırada, yaman bir nişancı olan büyük bir kızının da ateşe başladığını ve onun arkasından da küçük kardeşin koştuğunu görür. Ateş içersinde kalan yavrularını kurtarmak gayesiyle tekrar geri döner ve kızlarını ata bindirerek uzaklaşırken atın ayağı kayar ve hep birlikte düşerler. Bu sırada çemberi iyice daraltan düşman askeri Osman’ı diri yakalamak için harekete geçerler ve tekrar ata binmesine meydan bırakmadan her şeyini Türkistan’ın istiklaline feda etmiş büyük kahramanı yakalarlar.

Osman batur düşman eline geçtiğinden itibaren işkenceye maruz kalır. Arkasına büyük ve ağır demir bağladıklarında zorlukla yürütüyorlardı. Böylece yakalandığı Makay dan Tungkana kadar yaya götürüldü. Urumçi de yüzünü gözünü boyadılar, ellerini arkaya bağladılar ve sokaklarda dolaştırdılar. Halka zorla tesir ederek bu büyük kahramanın yüzüne tükürttürdüler.

Osman Batur ve Canımhanın yakalanması bütün memlekette büyük bir üzüntü yaratmıştı.

Osman hırsızlıktan adam öldürmeye kadar birçok cürümle suçlandı.komünistler,Osman’ın, 230 adamı bizzat öldürdüğünü,1175 kişinin de ölümünden sorumlu olduğunu,340 bin hayvan çaldığını ve binlerce adamın evini tahrip ettiğini ileri sürdüler.sonunda onu Urumçi’de 29 nisan 1951 de şehid ettiler.

Osman Batur bir fikir adamı değildi.aksiyon adamı olmakla birlikte idealistti.ideali vatanında hür ve müstakil yaşamaktı.bunun için o,mücadelede başarı ümitlerinin azaldığı günlerde arkadaşlarının Doğu Türkistan dışına çıkarak mücadeleye hür dünyada devam etmek fikrine rağbet etmedi.O,gördüğü rüyayı şöyle anlatıyor:

-Ben galiba bu memleketi terk edemeyeceğim.eğer vaziyet müsait olursa,geri gidecek ve komünistlerle savaşacağım. rüyamda da, beyaz bir ata bindim ve üzerimde de beyaz bir elbise vardı.memlekete geri dönüyordum.yemyeşil bir tepenin başında bulunan beyaz bir çadıra girdiğimde,Cenabil de bana yakın bir yerde bulunuyordu.

Osman Batur için, ya vatanı istiklaline kavuşturmak veya bu uğurda hayatını vermek vardı.

Nitekim insanlik d
ışı bir şekilde şehid edildi.Mücadelesinde haklı ve samimi olmasaydı,nicelik bakımından kendisinden çok üstün kuvvetlere karşı başarı gösteremezdi.Osman Batur ,ideali ve mücadelesiyle Doğu Türkistanlı Türklerin kalbinde yaşamaya devam ediyor.
 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
attachment.php
attachment.php

 

Gök Yeleli Bozkurt

New member
Katılım
29 Nis 2008
Mesajlar
1,947
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Bozkurtlardan Birine Sorun
Ruhu Şad Mekanı Türk Otağı olsun.
Türkistan a yaptıkaları ve başlattığı Azadlık mücadelesi unutulmayacak.

Ona tasma takıp Urumçi sokaklarında gezdiren çinlileri pekinde sürükleyeceğiz.
Yemin olsun and olsun
 
Üst