Osmanlı Şeyhülislamları da Masonluğa Geçti

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Osmanlı’nın çöküş döneminde ve 1. Dünya Harbi yıllarında Şeyhulislam olan Musa Kazım ve İzzettin Efendi mason idi.
- 1918 yılında mason şifreli paralar bastırıldı.
Şeyhulislam Musa Kazım Efendi
HKEMBL”nin (kısaltılmış şifresi FM) kendi tarihsel geçmişini kamuoyuna tanıtma çalışmaları çerçevesinde Osmanlı’nın son zamanlarında “Mason” Şeyhulislamların da isimleri açıklandı. Hayri Efendi,İzzettin Efendi Ve Musa Kazım Efendi’nin mason oldukları bilgisine yer veriliyordu.
Osmanlı’da Şeyhulislamın görevi, din adına devlet kararlarını onaylamaktı. Kuran’ı kerim’i, Hz Peygamberin mücadelesi ve düşüncesini en iyi şekilde bilir, devlet yönetiminde alınana kararların dine uygunluğu hakkında hüküm verirdi. Doğru ve dürüst olması öncelikli görevi idi,Şeyhulislamların… 16.yüzyılda işbaşına getirilen şeyhulislamlar yeri geldiğinde Padişaha bile karşı gelir, hükümlerini din adına dosdoğru vermek için çaba harcarlardı. Adaletin hakim olduğu yönetimde zulüm ve keyfiliğe yer olamazdı. Osmanlı’nın yönetimi altında yaşayan toplumların yüzyıllar süren tarihi geçmişlerinde barış ve huzurun sürmesinin de önemli bir sebebi de Şeyhulislamlar’ın verdiği kararların doğruları yansıtması idi.
1874 yılı 11 Haziran günü Şeyhulislam görevine getirilmişti, Hayrullah Efendi. Din bilgisi kıt olan sadece güzel sesiyle kuranı okumakta yetenekli idi. Başarılı bir tahsil hayatından da geçmemişti. Her nasılsı makam atlayarak Saray’a Padişaha yakın olmuş. Görevi ise Padişahı güldürmek, ona dalkavukluk yapmaktı. Ki onun hakkında bilgi veren kaynaklarda dalkavukluğu, maskaralığı ve taklit yapması ile tanınıyordu. Ve onun için “Ham yobaz” tanımlaması bile yapılmıştı. Birinci Şeyhulislamlık görevi 1 ay 8 gün sürdü.19 Temmuz günü Padişah Abdülaziz tarafından görevinden alındı. Bu olay Hayri Efendi’nin Padişah Abdülaziz’e kin tutmasına sebep oldu.
Aradan geçen zaman içinde Mayıs 1876 tarihinde Abdülaziz’e karşı darbe yapılmış, padişah görevinden alınmıştı. İşte o günlerde Padişah Abdülaziz’in suçlu olduğu hakkında meclis kararının olması, Şeyhulislam tarafından da onaylanması lazımdı. Görevden alınma (Hal etme) kararı yazıldı. Ve Hayri Efendi tarafından da onaylandı. Darbeciler tarafından padişahın yüzüne karşı da okundu. Hal kararında yazılı olan bilgiler:
“Emirül müminin olan zeyd (Müslümanların lideri olan kişi) muhtell-üş-şuur ve umuru siyasiyeden bi behre mesarifi nefsaniyesine sarf edip ve umuru diniye ve dünyeviyyeyi ihlal ü teşviş ve mülki milleti tahrip edip bekaası mülki millet hakkında muzır olsa hali lazım olur mu? -“Beyan buyurula, el cevap Alahu Teala alem, “olur”!...
Yukardaki sözlerin anlamı açıktır. Padişah Abdülaziz’in siyasi işleri yürütecek akıldan noksan olduğu, kendi zevk ve eğlencesine düşkün olduğu milletin yaşamasını gerektiren hakları haklara zarar verdiği için görevden alınması gerekli midir? Diye soruyor ve kendi kendine “Allah en iyisini bilir amma açıklıyorum ki olur!” diyordu.
Bundan sonra Abdülaziz’in görevden alınması ve Feriye Sarayında öldürülmesine kadar uzanan olaylar birbirini izledi. FM’nin gizli arşiv kayıtlarında Osmanlı’nın resmi belgelerinde Şeyhulislam Hayrullah Efendi’nin adı “Hayri Efendi” olarak kayda alınmıştı ve onun örnek bir din adamı ve mason olduğu açıklamaları vardı. Mason düşüncesine bağlılık gösteren üstat bir kişinin Müslüman olması mümkün müydü? Belki masonluk piramidinin alt kademelerinde kişilerin din tercihi İslam olsa bile ilerleyen yıllarda Şeyulislamlık görevine kadar yükselen bir kişinin islamiyetle ilgisi olamazdı. Çünkü masonluğun temeli Tevrat ve Yahudi tarihine dayanan gizemli sırlara dayanıyordu ki bu durumu en iyi bilenler de tevratın Batıni yorumlarını yapan “Kabbalist felsefesi uzmanları” yapabilirdi! Şeyhulislam Hayri Efendi’nin “Mıhribi” hocalar gibi Kuranı Kerim’in üzerine oturarak veya tuvalet yolunda tepeleyerek gözü kapalı Padişah Abdülaziz’in görevden alınması kararını vermesi sonrası yaşananlar ve onun için tarih düşenler “Fesat imam” notunu düştüler.
Aradan yıllar geçti. 14 Şubat 1909 Pazar günü Osmanlı’nın Şeyhulislamlık görevinde Mehmet Ziyaüddin Efendi bulunuyordu. O’nun ilk görev süresi 1 ay 27 gün sürdü. Padişah II. Abdülhamit onu 13 Nisan 1909 tarihinde görevden aldığında İstanbul’da devletin güvenliğini sarsacak olaylar yaşanıyordu. Tarihlerde “31 Mart 1909 irtica vakası” olarak tanımlanan ve miladi 13 Nisan 1909 denk düşen olalar sonrası İstanbul’da görünüşte “ Şeriat isteriz” diyen Medrese öğrencileri gösteri yapıyor, gazeteciler öldürülüyor,askere kurşun sıkılıyordu. Ve aynı gün olayları bastırmak üzere Selanik’ten Hareket Ordusu trenle İstanbul’a hareket ediyordu. Hareket ordusu İttihat ve Terakki’nin kontrolünde idi. Selanik’te ordunun İstanbul’a gitmesi emrini veren de ünlü mason veYahudi asıllı avukat ve de milletvekili Emanuel Karasu idi. Abdülhamit, kendisini de aşan isyan olayları esnasında ani bir kararla Şeyhulislam Mehmet Ziyaüddin Efendi’yi görevinden aldı. Sanki olaylar yıldırım hızıyla seyir değiştiriyordu. İttihat Ve Terakki’nin planlaması ile II. Abdülhamit yaşanan 11 günlük iç savaş ve sonrasında 27 Nisan 1909 günü öğle üzeri görevinden alındı. Ziyaüddin Efendi, 14 Nisan günü yeniden Şeyhulislamlık görevine iade edilmişti. 27 Nisan 1909 günü Şeyhulislam veya Müftülük görevinde bulunan Ziyaüddin Efendi’nin imzası ile yazılı metin haline getirilen II. Abdülhamit’i görevden alma (Hal etme) kararında “ Kütüb-i şeriyenin men-ü ihrakı, Tebeanın katli, Beytülmalin israfı” görüşleri dile getiriliyordu. Bu sözler ile II. Aldülhamit, Kuranı Kerim ve din kitaplarına aykırı hareket etmiş, Halkın öldürülmesine yol açmış, devlet hazinesini de israf etmişti!... Fetva metninde imzası bulunan Şeyhulislam’nın adı Mehmet yani İslam peygamberi Hz. Muhammed’in isminin kısaltılmışı idi ama isminin hemen arkasında bir ünvanı daha vardı “Ziyaüddin”… Yani “dinin yansıyan ışığı” anlamına geliyordu. Burada hangi din sorusunu sormak gerekiyor. Çünkü FM’nin gizli dosyaları arasındaki şifreli belgelerde onun ünlü bir mason olduğu açıklaması vardı. “Ziyaüddin” tanımlaması Allah ile çatışan “Lucifer” veya şeytanın bir enerji- ışık şeklinde yeryüzüne gelmesi akıl ve bilimi mutlak hakim kılacak kendi düzenini kurması düşüncesinin bir yansıması idi. Müslümanların inandığı “Allah” kavramı ile masonluk piramidinde ana unsun olan “G” şifresi ile gösterilen “Evrenin Ulu mimarı” birbirine zıt kavramlar idi.
Aynı gün Padişahın hal kararını yüzüne karşı okumak ve görevden alınmasını sağlamak üzere kurulan Meclisi Mebusan heyeti içinde Emanuel Karasu (Yahudi asıllı ve Selanik Mebusu), Esad Toptani, Arif Hikmet, Aram (Ermeni), Arif Hikmet efendi vardı. Padişahın yüzüne karşı “hal kararını” okuma töreni uzun sürmedi. Bir yanda padişahın karşısında Emanuel Karasu adındaki bir koro şefinin işareti ile hareket eden Mebuslar heyeti, diğer yanda ise padişahın hüzünlü telaşlı görüntüsü. Bu sahnede açıklanması gereken bir “şifre” vardı. Padişahın karşısındaki zevatın hepsi masondu.



Talat Paşa, Mason locası kurucu başkanı

Padişah II. Abdülhamit ve ailesi arabalar ile önce Sirkeci’ye sonra trenle Selanik’e sürgün ve gözetim yeri Selanik’e gönderildiler. Padişahın sürgün hayatını yaşadığı yer ise Alatini köşkü idi. Mülkiyeti Emanuel Karasu’ya aitti. Padişah bu haliyle “kafesteki kuş” gibiydi.
Hikayenin sonrası burada bitecek gibi değildi. 12 Temmuz 1910 tarihinde Osmanlı’nın Şeyhulislamlık makamına Musa Kazım Efendi getirildi. O’nun birinci şeyulislamlık görevi 1 sene 2 ay 18 gün sürdü. Sonra aralıklarla yine Şeyhulislamlık görevini sürdürdü. Osmanlı ordularının Arabistan diyarında (Suriye, Filistin, Hicaz, Basra-Bağdat) ağır yenilgiler aldığı sırada Osmanlı’nın en büyük dini makamı FM örgütünün adamının elinde idi. Padişah V. Mehmet Reşat bile Musa Kazım Efendi’nin “Farmason” olduğunu biliyordu. Ama yapabileceği bir şey yoktu. Çünkü emir komuta zinciri İttihat ve Terakki’nin emrinde gibi görülmesine rağmen perde arkasında “FM”nin şifresi ile işler yürüyordu.

Cezmi Yurtsever
Alıntı: www.cezmiyurtsever.com
 

metetuncay

Dost Üyeler
Katılım
25 Tem 2008
Mesajlar
438
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Türkeli
Web sitesi
www.dildebirlik.org
Kendine öz milletini küstüren, öz milleti yerine devşirmeye yer veren bir devletin çöküşü işten değildi. Öz milletinin dilini bile arapçadan, farsçadan küçük gören, öz milletini saraydan uzak tutan, onu kaba, cahil halk yerine koyan bir Osmanlı. Türkçülük için ne yaptığını çok merak ediyorum. Devşirme sistemiyle ancak masonlara, acemlere ve araplara hizmet etmeyi çok iyi yapmışlar.
 
Üst