Otuzyedi Yıl Önce Ve Sonra

Özcan Özcanhan

Onursal Üye
Katılım
9 Nis 2009
Mesajlar
62
Tepkime puanı
0
Puanları
0
OTUZYEDİ YIL ÖNCE VE SONRA

Dile kolay. Tam otuzyedi yıl geçti aradan.
Kıbrıs Rumlarının en büyük felakete uğradıkları kanlı, ölümlü, ızdıraplı Temmuz ayının sıcakları herkesi bunaltırken şöyle kronolojik kısa bir incelemeyi sizlerle, özellikle 1974 de doğan gençlerimizle paylaşmak istedim.

1963 ün kanlı NOEL saldırıları ile tecrit edilen, gettolara, anklavlara sıkıştırılan ve zaman zaman acımasız saldırılara uğrayan Kıbrıs Türkleri , daha ziyade gençlerimiz yaşanan acıları, göçleri, ölümleri, yoklukları, zorlukları bilmeyebilir. Onlara en anlaşılır dilde anlatmak hepimizin görevi olmalı.

Kıbrısı Yunan adası yapmak için EOKA terör örgütünün , Grivas, Makarios, Yorgacis, Samsun, Goşşis, Papadopulos ve diğerlerinin Kıbrısın masum Türk halkına kan kusturuşları unutulamaz. Bunları yazmakla bana Özcan bey geçmişte yaşıyorsun, kin ve nefret saçıyorsun, geçmişi bırakalım , ileriye bakalım diyecek olanları görür gibiyim.

Evet doğru olabilir. Daha fazlası ile ileriye bakmak lazım. Ama, geleceği şekillendirirken Geçmişimizden dersler çıkartmamız da kaçınılmaz olmalıdır.

Makarios, Non-Aligned- Bağlantısızlar Bloku ve geçmiş Sovyetler Birliği ile flört etmeye başlayınca Amerika ve Yunanistan ile arası açılmıştı. Kendisini ortadan kaldırmak için EOKA “B” harekete geçti. Yunan ajanları ile işbirlikcileri ona üç kez suikast düzenledi. Öldüremediler. Helikoperini vurduklarında bile mucize olarak kurtulduktan sonra Atina ile arası iyice bozulmuştu. Zaten, en güvendiği Yorgacis Yunan ajanları tarafından öldürülünce, Yunan juntasının başı Yuannidis ile restleşmeye giden Makariosa öldürücü darbeyi vurmak ve ENOSİS i- Kıbrısı Yunanistana bağlamak- için Kıbrısta üslenmiş Yunan albayları ve askeri gücü 15 Temmuz 1974 de tarihi askeri darbeyi yaptı. Makrioscuları ve solcuları, AKEL cileri katletti. Ölmeden çoğunu gömdü. Papatsetsos, bizzat kendisi dirileri nasıl gömmek için emir aldığını anlattı.
O sabahı, 15 Temmuz 1974 ü hiç unutmuyorum.

Yıllık tazeleme eğitimi için 20 inci bölüğe celbedilmiştim. Sabah saat 7 den önce tekmil verdim, askeri ünüformamı giydim ve techizatımı aldım.

Tabur Komutanımız Mustafa Cahit (kod isimli) ve Bölük Komutanımız Burhan Yiğit (Akıncılarlı-Luricinalı) beni, Rahmetli Ahmet Savalaşı, Rahmtli Burhan Tunayı, ilk Şehidimiz Şener Enveri, Veli Hakkıyı, yanına alarak MuharremApartmanının Lidra Palas otele bakan tarafında brifing vermeye başladı. Saat 07.45 de Strovolostan, eski Vali Konağının (şimdi Hristofyasın Sarayının) olduğu bölgeden silah sesleri ve şiddetli patlamalar işittik. Az sonra Başpiskoposluğun olduğu Aykasiyano tarafından daha şiddetli patlamalar gelince, saygısızlık etmeden Komutanımızın sözünü kestim. Komutanım Rum tarafında çarpışmalar var, Makarios zaten defterleri iki gün önce yırttı ve Yunan subaylarını sarayından kovdu, dedim. ( Enformasyon Ve Basın görevlisi olarak Rum tarafını yakından izliyorduk) Yok, onlar tatbikat sesleridir dedi. Ama patlamalar ve silah sesleri artınca tekrar sözünü kestim ve bir transistör bulmalarını rica ettim. Emir verdi ve Savalaş getirdi. Açtım, PIK radyosunu buldum. Dün gibi kulaklarımdadır, Rum-Yunan marşları çalıyor ve gür bir ses, “Edo EllinikiKipriyaki Demokratiya- Burası Elen Kıbrıs Cumhuriyet” ilanı yapıyor ve durmadan tekrarlıyor, “O Makarios ine negros...Makarios öldürüldü, hak ettiği cezayı aldı” diye haykırıyordu.
Komutanıma arzettim. Hemen alarm ve teyakkuz emri verdi....

Ondan sonra endişeli bekleyiş başladı. Bize de saldıracaklar mı, Türkiye gelecek mi... Arada bir Rum Merkezi Ceza evi bölgesinden gelen feryatlar arasında bize de ateş ettiler... Bu arada Makarios kurtuldu Baftan bir radyodan, “Ban Makarios, Başpiskopos ve Cumhurbaşkanı hainlerin gazabından kurtuldum. Sağım. Teslim olmayınız, juntaya ve hainlere karşı direniniz” çağrısı yapıyordu. Çok geçmeden de İngilizin yardımı ile adadan kaçtı ve New Yorkta, Birleşmiş Milletlerde, ağlayarak, “vatanım, ülkem Yunan juntası albayları tarafından istila edildi, kan dökülüyor, garantör Türkiye ve İngiltere daha neyi bekliyor..” diye feryadı bastı.
Merak, endişe ve korku ile bekliyorduk...

Ve, 19 Temmuz akşamı geç saatlerde Rahmetli Osman Örek evine geldi birşeyler alıp gitti. Ondan sonra Oğuz Ramadan Korhan... Bekçi bana durumu anlattı. Çok geçmeden Örek bir daha geldi. Mücahidim hemen bana bildirdi. Zaten onu ilk görenler panik yarattı ve bölgeden kaçış başkladı. Kapısının önüne dikildim ve onu esir aldım. Muharrem apartmanına götürdüm, söyle Mücahitlerimize geliyorlar mı gelmiyorlar mı, yoksa daha evvel olduğu gibi kaderimize mi terkedileceğiz. Söylemezsen silahı patlatıp barsaklarını ağzından dökeceğim, intihar edeceğim deyince, hık mık ettikten sonra, “sabaha bekliyoruz” dedi. Bu bize yetti, Yüreklerimize su serpti. Onu uğurlarken on kez özür diledim. Yine de içimde bir şüphe vardı..Ta ki geç sattlerde bana ve Savalaşa, daha önce hiç görmediğimiz birer roket atar-Lav silahı imiş, tank savarmış, verildi ve Yunan tankı geçerse vurmamızı nasıl gerçekleştireceğimiz anlatıldı. Az sonra bohçalar dağıtıldı. Ok yaydan çıkmıştı ve geri dönüş yoktu. Gelecektiler..Gözlerimiz Kuzeyde...tanıtma bezlerini serdik.

Turuncu tarafı üstte. Uçaklarımız bizlerin dost kuvvetler olduğumuzu anlayacaktı. Yunan hücümu olursa Mavi rengi üste alacaktık...

Ve sabahın ilk ışıkları ile Burhan Tuna ile bir kez daha mevzileri dolaşmaya çıktık... Güneşbir başka doğuyordu sankide..Çok geçmeden gökyüzünde iki gümüş renkli kartal, arkasından da Beşparmak dağları sırasında Boğazdan, Hamit mandrese, Değirmenliğe kadar sıralanan C-130 lar ve göklerden inen kurtarıcılarımız, Mehmetlerimiz Kıbrısın bahtı kara topraklarına aytak basıyor, Mücahid kıbrıslılarla kucaklaşıyordu. Daha basmadan Şehit edilenlerin sayısı kabarıktı..

Rahmetli Ecevitin Ruma-Yunana çağrılarına, “ateş etmeyiniz, kan döküşünü durdurmak, barış için, bozulan düzeni iahdas etmek için burdayız” sözlerine şahit oluyoruz. Ama, akılsız Rum ve Yunan ateş açtı, Şener Enverimiz ve diğer Mücahitlerimiz ilk atışlarda Şehit oldu. Rum ve Yunan işte böyle savaşa neden oldu. Burada ayrıntılarıyle anlatmama imkan yok. Sayfalar sığmaz. Birinci ve ikinci Barış Harekatından sonra 16 Ağustos 1974 de Mağusadan Yeşilırmaka kadar kuzey Kıbrıs ve ada Türkleri kurtarıldı.

Ada ikiye bölündü. Birçok bölgede masum insanlarımız düşman tarafından hunharca, topluca öldürüldü, mezarlara kuyulara atıldı...Ama, verilen kayıplar ve Şehitler Kıbrısa barışı, Kıbrıs Türklerine güveni, özgürce yaşama ortamını getirdi.

1975 de nüfus aktarmasının ardından Kuzey Türklerin, Güney de Rumların kontrolünde ve idaresinde oldu.

Kıbrıs Türk federe Devleti 1983 Kasımında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine dönüştürüldü.

Deneyimsiz, tecrübesiz yöneticilerimizin sayısız hataları sonucu çok sıkıntılar yaşandı. Ama, her zaman Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ve silahlı kuvvetleri yardımımıza koştu. Sağ olsunlar var olsunlar... İşte Ecevitleri,Komutanları, Mehmetcikleri, Şehitleri, Gazileri, Mücahitlerimizi, bu nedenle minnet ve şükranla anıyoruz, anacağız.

Bu duygularla, her ne kadar da bizleri aşağılamış ise de, TC Başbakanı Sayın Tayip Erdoğanı sevgi ve hürmetle bağrımıza basmaya hazırlanıyoruz.

Hos Geldiniz , yüce Türk ulusunun değerli yöneticileri, komutanları.

Sizlerle varız. Sizlerle varolacağız. Ayni soyun evlatlarıyız, piçler ve nankörler değiliz. Sizlerle ağlayıp sizlerle güleceğiz.

İnşallah bundan sonraları ilişkilerimiz daha da güçlenmiş, karşılıklı saygı ve güvene dayalı çok daha gelişmiş ortamda birlikte her sorunu, her sıkıntıyı aşarız.

20 Temmuz Bayramımız kutlu ve mutlu olsun .

Şehitlerimizi, Gazilerimizi, Mücahitlerimizi, Mehmetciklerimizi
ve bizleri bu günlere taşıyanları saygı ile selamlarız.


Türk ulusunun ve Kıbrıs Türklerinin yolları açık,
güvenli ve mutlu olsun. Nice 37 inci yıllara.
 
Üst