Cevap: ÖZGÜRLÜĞE GİDEN YOL!..Gerçek bir savaş öyküsü..
İstanbul ; 10.01.2009
ONLAR ATATÜRK “ÖLDÜ” ZANNEDİYORLAR!!!!
BİLİYORMUSUN !!!
BİR ULUSUN EMPERYALİZME BAŞKALDIRIŞI OLAN KEMALİST DEVRİMİ GÖRMEMEZLİKTEN GELİYORLAR,
SADECE ATATÜRK’E İNDİRGEYİP TEKİLLEŞTİREREK YOK SAYMAYA ÇALIŞIYORLAR,
“MUSTAFA” DİYE FİLM ÇEVİRTİP PİSİKOLOJİK SAVAŞLA, BİR ULUSA HAKARET ETTİRİYORLAR,
BİR MİLLETİN BİLİNCİNİ SİLMEYE ÇALIŞIYORLAR,
AMA YANILIYORLAR !!
BİLİYORMUSUN!!!!
Değerli Yazar kardeşim,
Kıbrıs’ta “ Tek Halk” vardı da 1974'de Türkiye Kıbrıs'da 'Barış Harekâtı' nı spor olsun diyemi? yapmak zorunda kaldı.
Hadi Türkler paranoya geçiriyorlardı, o zaman Rumlar, 'Kıbrıs Cumhuriyeti'ni, kendi elleriyle niye yıkmaya çalıştılar!
Enosis'i gerçekleştirmek istediler.
Kıbrıs'ı, Yunanistan'a ilhak etmeye, Kıbrıs'ı Yunanistan'a katmaya kalktılar.
Buna engel oluyor diye niçin “Türkleri” yok etmeye, haritadan silmek için örgütler kurdular ve fiilen uyguladılar!
Çoluk çocuğu katletmediler mi?
Türk mülklerini yakıp, yıkmadılar mı?
Adayı kan gölüne çevirmediler mi?
Fakat garantör devletlerden biri olan Yunanistan susarak bunu kabullenmedi mi?
Diğer garantör devlet İngiltere ise aptalı oynamadı mı?
Türkiye harekatı gerçekleştirene kadar vurdumduymaz davranmadı mı?
Zaten istedikleri bu değilmiydi!!
Az daha O da gerçekleşiyordu.
Türkiye, grantör devlet olarak, öteki garantör devletlerle ortaklaşa müdahale etmek isteğini bu Medeni (!)Devletlere defaatçe iletmedi mi?
Buna yanaşan oldu mu?
İş başa düştü!
Gereken de yapıldı!!!
Şimdi adada istenmeyen “Türk Ordusu” Kıbrıs’ta da “Kıbrıs Mücahitlerinin” de desteği ile destanlar yazmadı mı?
Şehitler vermedik mi?
Gazilerimiz yok mu?
Kazanılan insanlık adına bir zaferdir !!!!
Dünyayı şaşırtan, Cihana parmak ısırtan, “Türk Milletinin” Anadolulusuyla, Kıbrıslısıyla adaletin askeri ve nasıl adil olduğunu, insanlığın emrinde olduğunu dünya âleme göstermedi mi?
Ay-yıldızlı TC ve KKTC bayrakların Kıbrıs semâlarında, nazlı nazlı dalgalanma hakkı buradan doğar.
Hak yerini bulmuştur.
Bu hakkaniyet içinde Sınırlar çizilmiştir.
Türkler kuzeye, Rumlar güneye.
Yani Fiilen “İKİ HALK” kabul edilmiştir.
Böylece Kıbrıs; resmen ikiye bölünmüştür.
Kavuk gitmiş , kavga bitmiştir!!!
Şimdi bunu kaşıyarak, hem TC ‘ye hemde KKTC’ye sanal sorun yaratmak nedendir?
Sevr’in üstüne Lozan’ı halen kabullenemeyen zihniyetin, rövanşı “KIBRIS” üzerinden başlatma isteğidir!
İkinci adım ise Güneydoğu Anadolu’da oynanan bunun tam tersi tezdir, yani “ KÜRTLERE ÖZGÜRLÜK “ ve “BOP” temasıdır.
Amaç ise, buradaki kaynakların paylaşımı ve insanların da “EMPERYALİST” emellerle sömürülmesi için ortam hazırlanmasıdır.
Yoksa “RUMLARI” çok sevdikleri için değil.
Şu anda Kuzey Kıbrıs sırf Türklerle, Güney Kıbrıs ise sırf Rumlarla meskûn değimli?
Güney Kıbrıs, Kuzeyden daha refah içinde ve AB üyesi değil mi?
Rumlar geçmişte yaptıkları haksızlıkların bedeli olarak bunları Türklerle paylaşmak için mi? Tek millete dönüşmek istiyorlar?
1974 den beri adaya huzur gelmedi mi?
Kıbrıs'ta kan dökülüyor mu?
Bu durumdan ötürü Rumlar da rahat bir hayat sürmüyorlar mı?
Adanın Güneyinde “Kara Para Cenneti” olmalarına tüm emperyalist ülkeler göz yummuyor mu?
Rusya Federasyonu da burada “Rus Milyarderlerin” kara sermayelerinin olduğunu bilmiyor mu?
Peki, Türkler de bugünkü durumdan rahatsızlar mı?
Türkiye’nin bu haklı davasında ABD’nin senelerce süren ve haksız yere Türkiye'ye uyguladığı silâh ambargosuna direnmedik mi?
Kıbrıs'a da Batı âlemi iktisadî, siyasî ambargo uyguladığı zaman arkanızda olmadık mı?
Maalesef KKTC Cumhur Başkanı M.A. Talat ve TC Başbakanı R.T.Erdoğan arasındaki anlaşma bizler için muamma olduğundan, Devletler arasında hâlen devam edip etmediğini bilemiyoruz!
Ama biz TC Vatandaşları olarak daima KKTC Halkının ilk günkü gibi arkasındayız!!
Batı'nın baskısıyla, hiçbir ülkenin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımamış olması bu gerçekleri bizim gözümüzde yok etmiyor.
Tabi bunda, başta AB’ nin menfî yaklaşımı bizi hiç etkilemiyor!
Şunu net olarak söylemek isterim ki KKTC’ye ikiyüzlü davranan AB ve ABD, TC ye de aynı senaryo ile yaklaşıyor.
Bir milletin “Hükümranlığını” teslim etmek için masaya oturuşunu bir türlü anlayamadığım KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talatın, Kıbrıs’ta tek halk olmadığının ''gayet açık ve net'' olduğunu anlamasını , ''Tek halk vardır'' iddiasıyla Kıbrıs'ı üniter devlete götürecek bir süreci Türk tarafının kabul etmesinin mümkün olmadığını söyleme cesaretini göstermesini , “Adaletin” ikinci kez galip gelmek üzere olduğunun işareti olarak kabul ediyorum.
Yoksa gerek TC ve gerekse KKTC den dökülen şehit kanlarının vebalinden kimse kurtulamaz.
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “Efendiler, Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu Ada bizim için çok önemlidir.” Vasiyetini unutmuş değiliz.
O’nun kader ve silah arkadaşı İsmet İnönünün “Denktaş, Denktaş, Kıbrıs benim sorunumdur. Kıbrıs Türkiye’nin sorunudur. Fazla söze gerek yok. Her türlü yardım yapılacaktır.” Sözleri halen belleğimizdeki tazeliğini korumaktadır.
KKTC’nin mimarlarından, o dönem TC Başbakanı Bülent Ecevitin, Mevcut TC Hükümeti ve KKTC hükümetinin ABD ve AB ile ilişkilerinde 'fazlasıyla çekingen' ve “ teslimiyetçi “ davranmakta olduğu şeklindeki altı çizilmiş uyarıları dağarcığımızda durmaktadır.
'Türkiye hakkı olan tepkileri daima gösterebilmiştir, bunun karşılığında da herhangi bir sıkıntı ile karşılaşmamıştır' diyen, KKTC için yapmamız gereken fedakârlıkların TC Halkı için sıkıntı olamayacağını netleştiren bu insanın, mevcut TC hükümetimizi ve onun üstünden KKTC hükümetini, AB ve ABD’nin Kıbrıs tezlerine karşı uyarılarını halen daha KKTC de hatırlayanlar olduğuna büyük bir güvenle inanıyorum.
Türk Halkı olarak, KKTC’nin varlık ve özgürlüğünün devam ettirilmesini istemek bizim de hakkımız.
Rum yönetiminin Adaki Türkler’in etnik temizliği ya da etkisiz hale getirme isteğini herhalde sizlerde görmüyor, yaşıyorsunuz.
Ayrıca, Sizler ve TC Hükümetleri, Kıbrıs’ı olduğu gibi teslim etse bile AB'nin kapılarının hiçbirimize açılmayacağı alternatifi olmayan bir gerçektir.
Hep birlikte “Bu konuyu fazla umursamadığımızı” tüm dünyaya göstermeliyiz.
“Avrupa bizim için önemlidir ama dünya da Avrupa'dan ibaret değildir” özdeyişi ile Sayın Bülent Ecevitin Kıbrıs politikası daima çantamızda yerini korumalıdır.
Türkiye'nin desteği sayesinde Kıbrıs Türkünün, KKTC’nin desteği sayesinde Anadolu’daki Türklerin ayakta kalabileceğini unutmamalıyız.
Batı dünyasının TC ve KKTC’yi kendilerinden tecrit edip soyutlamasının Türklüğün yeteri kadar gelişmesini önlemek için olduğunu sağır sultan bile duydu!
Sizler, GKRY’ne ; “ Her türlü imkânlara sahip olduklarını, günden güne, AB sayesinde daha da geliştiklerini, serpildiklerini, AB ile kedinin fare ile oynadığı gibi oynadıklarını, Kara para ve illegal kaynaklardan da olsa, Refah seviyelerinin arttığını, KKTC’yi fersah fersah geçmesi için bütün dünyanın seferber olduğunu, GKRY’ inde her şey yolunda iken, Ticarî, siyasî ve kültürel bakımından hiçbir sorunları yok iken, herkes evinde barkında, herkes işinde gücünde, rahat bir hayat sürüyor iken “ niçin CAMİ DUVARINA İŞEMEYE GAYRET GÖSTERDİKLERİNİ, RAHATMI BATIYOR ACABA? Yoksa kendileri de bu haklara layık olmadıkları için, Dünya tarafından bir gün ellerinden alınır paranoyası içinde mi yaşıyorlar! Lütfen bir sorun!!!
Buna rağmen ortada çözümsüzlük varmış gibi, bir bardak suda fırtınalar koparıp sanal sorunlar yaratacaklarsa kendilerinin bileceği iş!
LÜTFEN MUHATAP DAHİ ALMAYIN !!!
AB-ABD, Yunanistan, İngiltere ve Rumlar; Kıbrıs konusu olmasa da Türkiye'nin üstüne geldikçe geliyorlar.
Türkiye'nin üstüne yürüdükçe yürüyorlar.
Çözüm de çözüm diye tutturmuş gidiyorlar.
Oysa bir sorun yok be gözüm.
Sorun LOZAN’I hazmedememeleri,
Aslında mesele Rumların meselesi değil.
O bir paravan...
Onların şahsında Türklerin karşısında AB ve ABD'nin bir cephe oluşturması var.
Çünkü adanın tamamen Rumların yönetimine geçmesi demek, aslında adanın bütünüyle AB-ABD ve İngiltere'nin elinde kalması demektir.
Tüm uğraş, işte bunun için be dostlar!
Akdeniz de Türkiye'nin gölgesinden kurtulmak ve onu Anadolu’ya hapsetmek istiyor AB ve ABD!
Çünkü yakın gelecekte Türkiye'nin adada bulunması. Askeri bir güç olarak orada yer alması; AB ve ABD'nin uykularını kaçırıyor.
Gelecekte Büyük Ortadoğu projesindeki “Ortadoğu hâkimiyetine” , şimdiden gölge düşmesini önlemek istiyorlar.
Çünkü Süveyş'in emniyeti, Türkiye'nin İskenderun'dan denize açılması, Akdeniz'in güvencesi, Kuzey Akdenizin kontrolü (Yanlış olarak Ege Denizi olarak isimlendirilen deniz) ve Ortadoğuya atlama taşı, hep Kıbrıs'a bağlı...
Kıbrıs'tan geçiyor.
İşte bu sebeplerden ötürü, böyle bir toprak parçasında Türkler gibi Anti-Emperyalist bir halkın bulunuşu, asrın sömürgeci devletlerinin uykularını kaçırıyor.
İşte kıyamet bu yüzden kopuyor be canım.
Gerisi lâf ü güzaf, boş sözlerden ibaret be kanım!
Gerçekler bu merkezde iken, kimi siyasetçilerimiz, yandaş medyaları, Emperyalistlere yaranmayı marifet sayan kimi yazar-çizer takımı ve aydınlarımız -ne hikmetse- sanıyorlar ki, sanki BM, AB, ABD ve İngiltere den başka güç yok ve bu güçler de KKTC’ni, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden daha çok düşünüyorlar.
Sanki hepsi KKTC'nin maddî durumunu düzeltmeyi ve yükseltmeyi Türkiye'den daha çok istiyorlar.
Hürriyetin, vatanın, milli değerlerin olmadığı yerde, acaba maddi değerlerin ne önemi var, hiç bu gramla tartmıyorlar fikirlerini, görüşlerini.
Oysa Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk Bağımsızlık hakkında bakınız nekadar çok şey söylemiş;
Ancak hür fikirlere sahip olan insanlar vatanlarına faydalı olabilirler ve onlardır ki vatanlarını kurtarıp muhafaza etme kudretine malik olurlar.
Biz Türkler bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz.
Bu memleket tarihte Türk'tü, halde Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.
Efendiler! Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, ulusundur.
Hürriyet kayıtsız şartsız serbest olmak değildir. Onun akitleri şartları vardır. Kayıtsız şartsız serbest olmak ormanlardaki hayvanlara mahsustur... İlmi esaslara göre ferdin hürriyeti başkasının hürriyetinin hudududu ile sınırlıdır. Başkasının hürriyet hakkını tanımayan kendi hürriyet hakkını da tanıtamaz. Siyasi anlayış sahibi olan hakiki ve zeki inkilapçılar bu lekeden masundurlar. Onlar ne vakit şiddet ne vakit yumuşaklık göstereceklerini bilirler. Milletlerini hürriyet ve adalelete doğru yürütürler.
İstiklali tam, bizim bugün deruhte ettigimiz vazifenin ruhu aslısıdır. Bu vazife bütün millete ve tarihe karsı deruhte edilmiştir. Bu vazifeyi derihte ederken, kabiliyeti tatbikiyesi hakkında şüphe yok ki çok düşündük. Fakat netice olarak hasal ettiğimiz kanaat ve iman, bunda muvaffak olabileceğimize dairdir. Biz böyle bir ise başlamış adamlarız… Biz yaşamak isteyen, haysiyet ve şerefiyle yaşamak isteyen bir milletiz... İstiklali tam denildiği zaman tabiki siyasi, mali iktisadi adli, askeri, her hususta istiklali tam demektir. Bu saydıklarımın herhangi birinde istiklalden mahrumiyet millet ve memleketin hakiki manasıyla bütün istiklalin mahrumiyeti demektir.
Mesleki içtimai itibariyle dahi düsündüğümüz zaman biz hayatını, istiklalini kurtarmak için çalışan bir halkız.
Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
Milletin esaretten kurtuluşu, egemen ve bağımsız olarak topraklarımızda yaşayabilmesi, ancak azimkâr ve namuslu ellerin milleti kasa ve doğru yoldan haklarını korumaya ve bağımsızlığa sevki ile kabil olacaktır.
Millî egemenlik uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir millete şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin, bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.
Temel ilke Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz. Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti, beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağı dereceye düşmemiş olanların isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Hâlbuki Türk'ün haysiyet ve izzetinefis ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir. Bundan ötürü, ya bağımsızlık ya ölüm.
Türk milleti istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.
Türkiye halkı asırlardan beri hür ve müstakil yaşamış ve istiklali bir lazıme-i hayatiye etmiş bir kavmin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır. Yaşayamaz ve yaşamayacaktır.
Türkiye halkı, yüzyıllardan beri hür ve bağımsız yaşamış ve istiklali, yaşamanın gereği olarak düşünmüş bir milletin kahraman evlatlarıdır. Bu millet istiklalsiz yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır.
Yabancılardan insaf ve iyilik dilenmek gibi bir ilke yoktur. Türk ulusu, Türk ilinin gelecek çocukları bunu bir an olsun akıllarından çıkarmamalıdır.
Yabancı bir devletin himaye ve desteğini kabul etmek, insanlık özelliklerinden mahrumiyeti beceriksizlik ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir.
Zabitan için ya istiklal ya ölüm vardır. Fakat arkadaşlar ölmeyeceğiz, bağımsızlığımızı muhafaza ederek yaşayacağız ve milletimizi daima bağımsız görmekle bahtiyar olacağız.