Patrona Halil isyanının mahiyeti nedir, neden çıkmıştır? Lale devriyle ilgisi varmı?

CANBULAT

-Otağ Hanı-
Katılım
21 Mar 2008
Mesajlar
4,111
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Konum
Tanrı Dağları Yaylağım, Orhun Nehri Sulağım
Patrona Halil isyanının mahiyeti nedir ve neden çıkmıştır? Lale devri ile ilgisi var mıdır?



Bu olayı da, "her musibet, geçmişteki bir cinayetin neticesi ve gelecekteki bir mükâfatın da mukaddimesidir" kaidesine göre açıklamak gerekmektedir. Gerçekten Lale Devrinde, Padişah Saraylarında ve Sadrazam Köşklerinde, bize ulaşan kaynaklardaki bilgilere göre, gayri meşru bir fiil görülmese ve hatta sadece dedikodu halinde kalsa bile, o dönemin İstanbul’unda halk arasında bazı ahlaksızlıkların ve gayri meşru eğlencelerin yayıldığı kesindir. İslama sımsıkı sarılmayan devletler, hemen mağlubiyet ve açlık gibi umumi felaketlerle cezalandırılmaktadır. İşte Lale Devri için de söz konusu olan budur.
İran cephesinden Osmanlı Devleti aleyhinde haberler gelmeye başlamıştır. 1143/1730’da Sadrazam İbrahim Paşa, İran Savaşı için Padişahın bizzat sefere katılmasını arzu etmektedir. Ancak şahsiyeti ve alıştığı hayat itibariyle buna hazır olmayan Padişah, buna gönülsüzdür ve red cevabı vermekte gecikmemiştir. Tam bunu fırsat bilen fitne ateşi, sadrazamın aleyhine bazı şeyler yaymaya başladığı gibi, Padişah aleyhinde de "mahmûd’ülhisâl bir Padişah isteriz" diye dedikodu yaptırmak şeklinde alevlenmeye başlamıştır. Sadrazamın, başta damatları olmak üzere, yakınlarını devlet kademelerine getirmesinden rahatsız olanlar, bu dönemde yapılan eğlenceler ve ziyafetler yüzünden bunların gayri meşru olduğunu ileri sürenler, altı yedi aydır bu fitneyi ateşlemek için uğraşan bahriyeli, bir nefer olan Patrona Halil ve arkadaşlarının, Bâyezid Câmiinin Kaşıkçılar Kapısı tarafında, "Şer’ ile davamız vardır; Ümmeti Muhammed’den olanlar dükkânlarını kapayıp bizimle gelsin" demeleriyle birlikte, tarihe Patrona Halil İsyanı diye geçecek olan kargaşayı başlatmışlardır.
Bu isyanın başını çekenler, Muslubeşe, Küçük Muslu, Kutucu Hacı Hüseyin, Çınar Ahmed ve Ali Usta gibi ayak takımları ile bunların fikir babası olan ve daha önce Damad İbrahim Paşa’dan zarar gören eski İstanbul Kadısı Zülâlî Hasan Efendi, Hâriç Müderrislerinden Deli İbrahim ve Ayasofya Vaizi İspirizâde Ahmed Efendi gibi insanlardır. Şeyhülislâm Abdullah Efendi’nin şerî’at adına araya girme teşebbüsleri de fayda vermeyince, âsilerin isteklerine uyularak sadrazam, Şeyhülislâm ve İbrahim Paşa’nın yakınları olan bütün damatları görevden alındı ve çoğu sürgün edildi. Sadrazam iki damadı ile birlikte boğuldu. At Meydanında toplanan asiler bununla da yetinmediler; kendi adamları olan ve Rumeli Kazaskerliğine getirilmesini istedikleri Zülâlî Hasan Efendi ile İstanbul Kadılığına getirilmesini arzu ettikleri İbrahim Efendi’nin küstah tavırlarıyla Padişah’ın feragat ederek yerine Sultân Mahmûd’un padişah olmasını istediler. İstekleri üzerine, III. Ahmed, 2 Ekim 1730’da Osmanlı tahtını biraderi II. Mustafa’nın oğlu Sultân Mahmûd’a terk etti.

Âsiler bununla da kalmadılar. İbrahim Paşa aleyhine kadına düşkünlüğünü ve başta Sa’dâbâd olmak üzere köşkler aleyhine de fitne ve fesada vesile olduklarını ileri sürerek bu köşklerin yakılmasını istediler. Yakılmasına gönlü razı olmayan ve ancak yıkılmasına izin veren Padişah’ın fermanı ve İstanbul Kadısı İbrahim Efendi’nin fetvasıyla, halk ve devlet, Kağıthane’deki yüzlerce köşkü yıktılar. İsyan süresince yağmalamalar ve her türlü rezalet yaşandı. Neticede 13 gün süren isyan 11 Ekim 1730 tarihinde son buldu. Önce sadrazamlığa göz diken Patrona Halil, devlet işlerinden anlamadığı ileri sürülerek Revan Seraskerliğine tayin edilmiştir. Ancak Kırım Hanı ve Şeyhülislâmın da yardımıyla, Kasım 1730’da Sofa Köşküne davet edilen zorbacıların başı Patrona Halil ile Muslubeşe hemen katledilmiş ve asi liderlerinden 18’inin cesedi III. Ahmed Çeşmesinin yanına atılmıştır. 1731’deki ikinci bir isyan hareketi ise sonuçsuz kalmıştır.
Hadisenin, Lale devrinde yaşanan İslama aykırı hallerin bir cezası olduğu açıktır. Ancak Patrona Halil ve arkadaşlarının da, İslama hizmet gayesiyle değil, kendi şahsî kin ve menfaatlerini tatmin gayesiyle bu işe kalkıştıkları da gün gibi ortadadır. İbret alınırsa önemli bir olaydır.
 
Üst