PAZARLIK: “Türkün Malı Deniz...”

İsmet Kotak

Onursal Üye
Katılım
13 Nis 2009
Mesajlar
318
Tepkime puanı
0
Puanları
0
PAZARLIK: “Türkün malı deniz...”

Bir yandan görüşmeler sürüyor,öte yanda Orams davası ile karada,Petrol arama kararı ile denizde ve Ortadoğu Havacılık Merkezi hedefi ile havada kuşatılıyoruz.KKTC Cumhurbaşkanı M.A.Talat bu teslimiyetci kötü gidişe rağmen dün sabah Kant T ekranında evimizde idi.”Görüşmelerin olumlu gittiğini,hayli yol alındığını,ödün verilmediğini ve de Ocak 2010’a kadar anlaşma olasılığını halka satmaya çaba harcıyordu.Oysa ortada fol yok yumurta yok ama tek bildiğimiz KKTC’de 2010’da Cumhurb aşkanlığı seçiminin olacağı...Malûm “Ben Birleşik Kıbrıs’ı başarmak için bu göreve talip oldum bunu başartamazsam yeniden aday olmam” diyen M.A.Talat’tı.Elini belki bunun için acele tutuyor ama görünen o ki bu yolda hayli desti de yerle bir oluyor.TANRI TÜRKÜ KORUSUN!

&&&

PETROL OLAYI


Dün bana başvuran bir firmanın mutlu girişimini özetle verdim.Istanbul’daki bu Petrol firmasının güçlü Malezyalı ortakları var. Dün oturup karar almışlar. Beni telefonla yeniden haberdar ettiler. Petrol alanında dünyaca ünlü bu ortaklık, KKTC’deki petrol konusunu inceledikten sonra KKTC Hükümetinin tahsis edeceği alanlarda petrol aramak için KKTC Hükümetine başvurma kararı aldı. Kıbrıs (Rum) Cumhuriyeti’nin hareketlerini ve onlarla davranan şirketleri mercek altına aldıklarını ve izlemekte olduklarını işaret ettiler. Bu kadar duyarlı oldukları için teşekkür edip başarılar diledim. Beni haberdar ettikleri gün, bu konudaki gelişmeleri sizlere aktaracağım.

&&&

SEMRA SEZER UYARIYOR


ASAM Kıbrıs-Yunansitan Uzmanı Sayın Sema Sezer bölge gündemi araştırmasında “Obama Doğu Akdeniz’e Rum egemenlik mayını döşüyor” dedi.İşte Petrol olayının çeşitli yönlerini işaret eden yazıdan alıntılar:

“Mayıs 2009 ayında ABD’deki yeni yönetimin Doğu Akdeniz’e mayın döşemesi anlamına gelen ve Kıbrıs’taki kapsamlı müzakereleri sabote etmekle kalmayıp, sonu sıcak çatışmaya varabilecek gelişmeleri tahrik eden girişimi Türk medyasında hak ettiği yeri bulamadı. ABD’nin Kıbrıs Rum Yönetimi’ndeki Büyükelçisi Frank Urbancic, bir basın toplantısı düzenleyerek, bir Amerikan şirketinin, en kısa zamanda Kıbrıs’ın güneybatı kıyılarında doğalgaz ve petrol arama çalışmaları yapmaya başlayacağını, enerji şirketinin gelmesiyle GKRY’de Amerikan yatırımlarının artacağını” açıkladı.

Kıbrıs Rum Yönetiminin, son beş yıldır Türkiye’nin ve KKTC’nin, Doğu Akdeniz’deki deniz alanlarına ve egemenlik haklarına yönelik tecavüz girişimlerini kısaca hatırlatmakta fayda var. Kıbrıs Rum Yönetiminin, 17 Şubat 2003’te Mısır, 17 Ocak 2007’de Lübnan’la, “Münhasır Ekonomik Bölge” sınırlandırma anlaşmaları imzalamıştır. 26 Ocak 2007’de bu sınırlar içindeki suları 13 ruhsat bölgesine ayırarak, yabancı şirketlere petrol ve doğal gaz arama izni veren bir yasayı kabul etmiş ve 15 Şubat 2007’de Mısır’la MEB alanında bulunan bölgede uluslararası ihale süreci başlatmıştır. Uluslararası ihalenin 15 Şubat 2007’de başlatılan ve Mısır’la MEB sınırında bulunan 11 bölgeyi kapsayan birinci turu için yabancı şirketlerin lisans başvuruları 16 Ağustos 2007’de sona ermiştir. İhaleye yalnızca üç ruhsat alanı için iki yabancı şirket başvurmuştur “Noble Energy” adlı bir ABD şirketiyle, Norveç, İngiltere ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden 3 şirketin oluşturduğu bir konsorsiyum. Kasım 2008’de Panama bandıralı araştırma gemisiyle Akdeniz’de petrol arama çalışmasını başlatmış, ancak gemi 13 Kasım’da Türk savaş gemileri tarafından bölgeden uzaklaştırılmıştır. Rum lider Hristofyas, Türkiye’yi bu müdahalesi nedeniyle iki mektupla BM Genel Sekreteri’ne şikâyet etmiş, KKTC Cumhurbaşkanı Talat ise Genel Sekreter’e mektup göndererek Hristofyas'a yanıt vermiş ve müzakereler sırasında Hristofyas’tan petrol çalışmalarını durdurmasını da istemiştir.”

“Obama’nın 20 Ocak 2009’da ABD Başkanlık görevini devralmasından çok önce bugünkü gelişmelerin emareleri ortaya çıkmıştır.Kıbrıs Rum Yönetimi, Doğu Akdeniz’deki girişimlerini hukuki argüman olarak “egemenlik haklarını kullandığı, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne, diğer anlaşma ve kurallara uygun hareket ettiği” şeklinde gerekçelendirmiştir. Nitekim, AB Komisyonu ile ABD ve İngiltere’nin Lefkoşa Büyükelçilerinin, konunun “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenlik hakkı olduğunu ve uluslararası hukuka uygun olduğunu” açıklamaları, daha başlangıçta Rum tutumunu destekleyen bir nitelik arz etmiştir.”

“Görünen odur ki; Türkiye ve KKTC hayati bir karar verme noktasındadır. Ya, 1963-74 döneminde yaşananlar, 1974 Harekatı’nın hukuki, siyasi ve insani temelleri, 1974 sonrasında Kıbrıs Türklerinin maruz kaldığı hukuk dışı uygulamalar, uluslararası izolasyonlar ve bunlara rağmen 1983’ten itibaren işleyen devlet yapısı bir tarafa bırakılacak, Türk tarafının hak ve çıkarlarını, temel ilkelerini dikkate almayan müzakere süreci Kıbrıs Türkleri ve KKTC’yi nereye götürürse kabullenilecek…Ya da, bundan sonra Kıbrıs Rum Yönetimi ile yapılacak tek müzakerenin, Ada’da iki komşu devletin ve halklarının barış içinde yaşayacakları koşulların tesisi konusunda olduğunu açıklamak… Bu noktada temel sorun ise, varılan bu aşamaya kadar olan tüm gelişmeleri, emareleri “büyük bir iyimserlik” anlayışıyla görmezden gelip, hala “Kıbrıs’ta çözüm için bir fırsat penceresinin var olduğuna” inanan kesimlerin mevcudiyetidir.

&&&

DENKTAŞ’TAN HAK DERSİ


Milli Lider ve KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş,bu hafta son derece ilginç bir konuya değindi.Vakıf mallaır konusundaki bir tartışmaya da nokta oturtuyor.Pazar yazımda karada,denizde ve havadaki haklarımızın çiğnenmesini ele aldığımdan, Başkan Denktaş’ın “Vakfedilmiş emlâk ve 1960 antlaşmaları” başlıklı yazısından parçalar aktarıyorum:

“1960 Antlaşmalarına son nokta konulurken İngiliz Hükümeti yeni doğacak Kıbrıs Cumhuriyetine sanırım 12 milyon sterlin bir YARDIM yapmayı kabul etmişti. Rahmetle andığımız liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün girişimleri ile Türk Cemaat Meclisine de bir milyon beş yüz bin sterlin bir bağış yapıldı. Bağışın nerelere harcanacağı kalem kalem “EU” denilen ekte ve “Türk cemaatına mali yardım” başlığı altında verilmektedir. Karşılıklı mektuplar halinde oluşan bu antlaşmanın giriş kısmında yardımın maksadı “Eğitim, vakıf malların inkişafı, Türk Cemaat Meclisinin yetkisine giren kültürel ve benzeri maksatlar” olarak belirlenmiştir.

EU ekinin başlığından ve içeriğinden de görüleceği gibi verilen para yardımdır, tazminat değildir, hele “satılması, el değiştirmesi, hibe yolu ile elden çıkarılması” Evkafla ilgili temel yasaya göre mümkün olmayan bu konuda “alınan yardım İngilizlerin keyfî şekilde, babalarının malıymış gibi, Rum okullarına, şahıslara, kiliselere hibe ettikleri mallar karşılık tazminattır” demek kabul edilemez bir değerlendirmedir. Böyle bir değerlendirmenin hukuken de geçerliliği olamaz çünkü İngilizlerin böyle bir hakları yoktu. İngiliz’den, belirlenmiş maksatlar için yardım alan (tazminat değil) bizlerin ise bu yardımı, listelenmemiş emlakin tazminatı olarak kabul edip bu emlaktan vazgeçmek hakkımız hiç yoktu.”

“Karpaz’da 12 mil karelik Efendiler çiftliği, zamanında, İngilizler tarafından Karpaz Rumlarına taksim edilmiş, herkese tapu verilmişti.1974 Barış Harekâtından sonra Evkaf adına Tapu Dairesine müracaat ederek “Efendiler Çiftliğinin” Vakıf arazi olduğunu, kimse tarafından satılamayacağını, kimseye hibe edilemeyeceğini, bu nedenle bu çiftlik topraklarını bölerek kişilere tapu verilmesinin Kıbrıs’ta Osmanlı zamanından geçerli olan Vakıf yasasına göre mümkün olmadığını bu yasa dışı yanlışın düzeltilmesi gerektiğini” belirleyen yasal bir çağrıda bulunulmasını istedim.

Tapu yasalarına göre köydeki Rum kahvesine bunu duyuran ve tapu almış olanların isimlerini de belirleyen bir liste asılarak tapularının iptal edilerek çiftliğin Evkafa intikal edeceği duyuruldu. İtirazı olanların bir ay zarfında itirazlarını yazılı olarak duyurmaları istendi. Aylar geçti. Hiçbir itiraz gelmedi. Beş altı ay sonra ben Karpaz’a gittiğimde Rum kahvehanesine de girdim ve halkın önünde muhtara tapuya itirazda bulunup bulunmadıklarını sordum. Cevabı samimiydi ve gerçekti: “Denktaş bey, yıllardır Evkafın malını bedavaya kullandık; yetmedi mi? Ne hakla itiraz edecektik ki” dedi.

Ayrıca Maraş’taki Vakıf mallar için Mağusa Kaza Mahkemesinde iki dava açarak, bu malların da Evkafa ait olduğu yönünde mahkeme kararı çıkarttım. Evkaf dairesi ve ilgili diğer makamlar bu konuları aynı heyecanla takip etmelidirler. Vakıf arazi Allah’a emanet edilmiştir. Kimse buna tecavüz edemez. Aradan yıllar geçse de Allah’a emanet edilmiş olan emlaki gasp etmiş olanlardan hesabı sorulur.”
&&&

HAVADA


Kıbrıs(Rum)Cumhuriyeti,Sivil Havacılık atağına girişti. Güneydeki Lârnaka Havaalanındaki oluşumu “Ortadoğu Merkezi” kabul ettirmek ve KKTC’nin havadaki geçiş yollaırnı da kesmek istemektedir. Bu Merkezin yetkisi Türkiye’deki Toros dağlarına kadar uzatılmak istenmektedir.Yani Rum, bu kez hava yolumuzu kesmek istemektedir…

Rum,karada,denizde ve havada yolumuzu kesip toprağımızı, deniz servetimizi gasbetmek istiyor, hava yolumuzu kesiyor ama bizimkilerse, “Dostluk” türküsü söylemeye devam ediyorlar…
 
Üst