Rauf Denktaş Makaleleri-Azınlık Olmayacağız

KÜLTEGİN

Genel Koordinatör
Katılım
18 Şub 2008
Mesajlar
1,731
Tepkime puanı
1
Puanları
0
Konum
Tanrı Dağlarında
Anavatanımız Dışişleri Bakanı Sn. Abdullah Gül “Kıbrıs Türklerini hiçbir şart altında azınlık durumuna düşüren bir anlaşmayı Türkiye’nin kabul etmeyeceğini” beyanla yüreğimize su serpti. Ancak azınlık olmayacaksak “egemen bir halk olduğumuzu; kendi kaderimizi tayin hakkımız olduğunu; devletimizin var olduğunu” sonuna kadar savunmamız gerekmektedir. Bunlar yoksa, bir kâgıt anlaşması üzerinde bize ne hak verirlerse versinler, “özel imtiyazlı bir azınlığız” veya Kleridis’in deyimiyle “korunmaya alınmış bir azınlığız” . Hiç olmadı, Annan Planı gibi bir planla “göstermelik ortaklık hakları ile donanmış” fakat Rum tarafı kolaylıkla yozlaştırıp ortadan kaldırdığında korumasız kalmış bir azınlık olmaya mahkûmuz.

1960 Uluslararası Antlaşmaları ile bize verilmiş olan, üç ülkenin garantilediği, iki Anavatanların askerleri ile “fiili ve etkin” bir hale getirdikleri garantilere, tek yanlı müdahale ve veto haklarına rağmen Rum liderliği Yunanistan’la işbirliği halinde kurulmuş olan Ortaklık Cumhuriyetini ne hale getirebilmiştir, yaşadık ve gördük. Söküp atamadıkları, “fiilen direnişe devam etmeyi becermiş olan Kıbrıs Türklerinin varlığı” ile “fiili ve etkin garantinin Kıbrıs’taki kolu Türk Alayı” ve dolayısı ile “Türkiye’nin fiilen müdahale hakkı” olmuştur. Yeni bir uzlaşmada ( Annan Planında gördüğümüz gibi ) bunlardan eser kalmayacaktır. Şimdi Hükümetimiz “iki toplumlu, iki bölgeli federasyon” modeline döndüğüne göre, varacağımız köyün minareleri görülmüş demektir.

Kıbrıs Türklerini azınlık durumuna düşüren bir anlaşmayı kabul etmeyeceğini mertçe açıklamış olan Sayın Gül’ün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hükümetini ikaz etmesi gerekmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümetinin Kıbrıs meselesini halletmek için ön gördüğü formül bizi 3-5 yılda yeniden 1963 olayları ile karşı karşıya bırakacak bir formüldür. Bu kez, Kıbrıs’ı üniter ( ve işgal altında ) bir Rum devleti olarak algılamakta olan AB’nin rolünü de unutmazsak, başımıza gelecek olanları ilkokul öğrencilerinin bile düşünebilmeleri gerekir. Türk-Yunan dengesinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin, egemenliğimizin, Kıbrıs’ta iki eşit HALK’tan biri olduğumuzun reddedildiği ve müdahale hakkının kalktığı bir ortamda varılacak bir kâğıt anlaşması UZLAŞMA-BÜTÜNLEŞME diye halka yutturulursa da böyle bir sonuç Rum-Yunan ikilisinin “başardık” diye kırk gün kırk gece bayram yapacakları bir sonuç, olacaktır. Kıbrıs Türk Halkını bu duruma getirmeye, Türkiye’ye bu vicdansızlığı yapmaya kimsenin hakkı yoktur.

500 yıl Kıbrıs’ta Türkler hiçbir zaman Rum’ların azınlığı olmamıştır. Kıbrıs hiçbir zaman Rumların malı, mülkü olmamıştır. Toprak sahibi olmaları Osmanlı’nın sayesindedir.1960 Antlaşmaları bir Ortaklık Devleti kurmuştur. Makarios’un deyimi ile “antlaşmalar bir millet yaratmamıştır, bir devlet kurulmuştur”. Bu devlette, yine Makarios’un deyimi ile, “Rumlar Helen olarak kalmışlardır”. Türkler de Türk ulusunun ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olarak bu yeni Devlette “kurucu ortak” olmuştur. Adayı Yunanistan’a vermek için başlatılan terör mücadelesinin sonucu, Türklerin azınlık olmaları ve adaya Rumların “meşru hükümet” olarak hükmetmeleri olamaz.
Türkiye 1960’daki haklarına sahip çıkıtğı takdirde dünya da anlayacaktır ki, “iki halktan Tek Halk, iki milletten tek millet” yaratılamaz. Taraflardan birinin yıktığı bir ortaklıkta, diğer ortağın hakkı, ortaklığı yıkmış olanınki kadardır. Ortaklığı yıkanın hakkı ortaklığa sahip çıkmak değildir. Türk ortağın kendi devletini kurma hakkı meşru bir haktır. Eli kanlı, terörist Rum idaresini kendi çıkarları için “meşru hükümet” olarak algılamış olanların Kıbrıs Türklerine “sen devlet olamazsın; senin egemenlik hakkın yoktur; sen Kıbrıs’ta eşit, egemen ve self determinasyon hakkı olan iki HALK’tan biri değilsin” demek hakları yoktur. Onlar bu kanaate vardılar diye Türk tarafının ve Garantör Türkiye’nin buna boyun eğmesini kimse beklememelidir. Dolayısı ile Sn. Gül bir gerçeği vurgulamıştır. Ancak bu sadece sözle olmaz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkıldığını fiilen göstermekle olur.
 
Üst