Rodos'la 390 Yıl
20 Aralık 1522'de şanlı bir şekilde fethedilip 20.000 şehidin kanıyla yıkanan Rodos Adası
Şövalye artıklarından temizlendikten sonra tam 390 yıl Türk Adası kimliğiyle yaşadı..
Hilalli Burçlarında 390 yıl Ay-Yıldızlı Bayrakların Dalgalandığı Rodos Kalesi
Rodos Şövalyeleri’nin (The Knights of Rhodes) Adaya Gelişi
Anadolu’nun güneybatısında bulunan
Rodos Adası, müslümanlar tarafından ilk olarak 672'de,
Emevîler zamanında
Bizanslılar'dan alındı. Ada,
680’de tekrar
Bizanslılar'a geçti.
Haçlı Seferleri sonucunda
Urfa ve
Kudüs’te Haçlı kontlukları oluşturularak
Kudüs’e mukaddes yerleri ziyarete gelen Hıristiyan hacıları ağırlamak için 1118’de bir manastır-hastane kurdular. Burada hizmet edenler Ortaçağ’da hakim olan şövalyelik ruhuna bağlı "doğruluk, tevazu ve itaattan" oluşan üçlü yemin ile manastıra bağlanıyorlardı. Fakat papaz veya keşiş olsun istisnasız bütün şövalyeler Müslüman düşmanlığında müttefiktiler.
Müslümanlar 1291’de tekrar
Kudüs’ü fethedince
Saint Jean Şövalyeleri (Les Chevaliers de Saint Jean de Jerusalem)
Kıbrıs’a sığındılar.
Kıbrıs Kralı'nın himayesinden memnun olmayan şövalyeler hiçbir krala tabi olmadan
İslam’a karşı savaşlarını devam ettirecekleri bir yer aramaya koyuldular.
Kıbrıs’a uzak olmayan
Rodos’u gözlerine kestiren şövalyeler adadaki Müslüman ve Yunanlılardan oluşan yerli halk tarafından bir kaç defa püskürtülürlerse de 15 Ağustos 1309 tarihinde Ada şövalyelerin eline geçti. Bu tarihten sonra
Rodos 213 yıl boyunca bölgede Hıristiyanlığın
İslam’a karşı tek ve en güçlü kalesi olarak şer faaliyetlerinin merkez üssü oldu.
Korsanlar ve Eşkiyalar Cumhuriyeti
Adalar Denizi ile
Akdeniz arasında ulaşım yollarına hakim olan bu dini teşkilat hakikatte
Hıristiyanlık kisvesi altında bir şekavet ocağından başka birşey değildi. Civar sahillere sarkıntılık ederek ve bilhassa korsanlıkla esircilik ederek servet topluyorlardı. Batılı yazarların da itiraf ettikleri gibi bu bir korsanlar cumhuriyetinden başka birşey değildi.
Fatih Sultan Mehmet’in küçük oğlu
Cem Sultan da iktidar mücadelesini kaybettikten sonra
Rodos Korsanları'nın eline düştü.
Rodos’u
Osmanlı mülküne katmak için sefere çıkan donanma,
300 kadırga ile 25 Temmuz 1522 günü
Rodos açıklarında göründü. Bir ay sonra
Sultan Süleyman da
Marmaris üzerinden ikinci bir donanma ile kuşatmaya bizzat katıldı. Adanın bugün dahi görülen müstahkem kaleleri ve şövalyeler bütün varlıklarıyla fethe direndi ise de Türk destanına dönüşen büyük bir savaşın ardından
Rodos (Saint-Jean) Şövalyeleri 20 Aralık 1522'de teslim bayrağını çekmek zorunda kaldılar.
390 Yıllık Türk Adası'nın Huzur Yüzyılları
Şövalyelerin Büyük Reisi
L’Isle Adam maiyyetiyle birlikte teslim şartlarını konuşmak için Sultan’ın ordugahına geldi ise de
Genç Sultan, mağlup reisi gün boyunca yağmurun altında bekletti. Nihayet
Kanuni Sultan Süleyman erguvan renkli bir çadır altında, harikulade ve zengin iki
Altın Arslan arasındaki altın tahta oturmuş şaaşalı bir şekilde mağlup reisi kabul etti. Ağır ve uzun bir sessizlik içinde iki büyük düşman birbirini süzdükten sonra ihtiyar Şövalye genç
Sultan’ın elini öptü.
Kanuni de ona hil’at giydirdi. Sultan ona "
Size teşkilatınızı, idare adamlarınızı olduğu gibi muhafaza etme hakkı tanıyor, evinizde ve dışarıda askerlerinize emir verme hakkı bahşediyorum" diyerek Osmanlı hizmetine girmeyi teklif etti. L’Isle Adam "
Devletimden mahrum olmaktansa şu bahtsız hayatımın sona ermesini, yahut adamlarımdan kaçarak daima şerefsiz yaşamaktansa mağlup diye anılmayı istiyorum. Mağlubiyet talihin bir eseri ve size mağlup olmak utanç verici değildir. Fakat kanaatime göre kendi adamlarını terk etmek ve karşı tarafın ordusuna geçmek haince ve utanç vericidir" der. Sultan, bu cesur cevaptan etkilendi ve cömert bir teslim anlaşması imzaladı. Şövalyeler bütün silah ve mallarını alarak adayı terk etme iznini aldılar. Adayı terk etmek isteyenlere izin verilirken, kalmak isteyenlerin de bütün güvenceleri sağlandı.
20.000’den fazla şehidin verildiği
Rodos'un fetihten sonra,
Kanunî Sultan Süleyman Han, 29 Aralıkta şehre girip kaleyi gezdi. 2 Ocak Cuma günü ise camiye çevrilen
Saint Jean Kilisesi'nde Cuma namazını kıldı. Adına okunan hutbeyi dinledi.
Sultan Süleyman Rodos’u gezdikten sonra şövalyelerin Büyük Reisine iade-i ziyarette bulundu. Olayın şahidi şövalye İacopo Fontanna bu ziyareti şöyle anlatır: "
Padişah Grand Maestroluk Sarayına girdiğinde Büyük Reis galib hükümdarı diz çökerek karşılamak ister. Kanuni işaret ederek kaldırır ve eliyle selamlar. Yine Osmanlı hizmetine girme konusu konuşulmuş olmalı ki; I’Isle Adam, padişaha hitaben "Bana tahsis edeceğiniz bir şehirden ziyade bizzat ben, Türk merhamet ve faziletinin ebedi sembolü olacağım" der.
Şövalyeleri
Girit’e kadar
Osmanlı gemileri götürdü.
3 Ocak günü
Aydın, Midilli, Karasi, Menteşe, Saruhan Sancakbeylerine,
Anadolu Beylerbeyi Kasım Paşa'nın nezaretinde
Rodos’taki inşaat, imar ve iskân işleri bitinceye kadar adada kalmalarını emredip,
İstanbul’a döndü.
Rodos’a derhal
Türk göçmenleri yerleştirilmeye başlandı. Ada bir sancak yapılıp,
Cezâyir-i Bahr-i Sefîd Eyaleti'ne bağlanarak Sancakbeyi olarak
Mehmed Bey tayin edildi.
Adalarda Silinmek İstenen Türk İzleri
Hristiyanlığın koruyuculuğunu üstlenen
Şövalye artıklarından temizlendikten sonra birçok cami, imaret, mektep, medrese ve yol yapılıp gül bahçesine çevrilen
Rodos Adası bir
Türk Adası olarak tam
390 yıl
Osmanlı yönetimi altında altın çağlarını yaşadıktan sonra Yunanlılar'ın adadaki tahribatları ve Türk izlerini silme çalışmaları başlatıldı.
Yapılan bütün tahribatların ardından
Rodos’tan günümüze sadece
12 çeşme,
3 hamam,
Süleymaniye Medresesi başta olmak üzere bazı medreseler ile
Sultan Süleyman İmareti,
Saat Kulesi,
Fethi Paşa Rüştiyesi,
Hafız Ahmed Ağa Kütüphanesi,
18 mescit ve
11 cami kalmış. Camilerden sadece iki tanesi faal.