Rum-Yunan Ortak Politikası (1/2)

Prof. Dr. Ata ATUN

Onursal Üye
Katılım
9 Nis 2008
Mesajlar
806
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Kıbrıs
Web sitesi
www.ataatun.com
Rum-Yunan Ortak Politikası (1/2)

Anastasiadis geçen hafta boşuna Atina'ya gitmedi.

Yunanistan'la birlikte koordineli çalışarak, Hristiyan aleminin desteği ile Kıbrıs adasının tümünü bir tek mermi bile atmadan ele geçirip, Helen egemenliğini kuzey Kıbrıs'ı da kaplayacak şekilde nasıl yayabileceklerinin hesaplarını yapıp, stratejisini belirlediler geçen hafta. Zaten Yunanistan'ın kuruluşu da, büyümesi de, Girit'i ele geçirmeleri de aynen bu strateji sonucunda gerçekleşmişti.

Başbakan Andonis Samaras ile Rum lider Anastasiadis'in Atina'daki Maksimus Sarayında yaptıkları toplantı gereğinden fazla geniş ve içerikli oldu. Toplantıya Yunanistan'ın Dışişleri Bakanı Evangelos Venizelos ile Kıbrıs Rum Yönetiminin Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis katılırken, ilgili müsteşarlar da oradaydı. Tam bir beyin fırtınası yapıldı.

Zaman geçtikçe, Başbakan Andonis Samaras ile Rum lider Anastasiadis'in neler konuştukları, ne kararlar aldıkları ve hangi stratejiyi belirledikleri bir bir ortaya çıkmaya başladı.

Anastasiadis müzakerelerde yapay bir hırçınlık gösteriyor ve hava elektriklenince de hemen Rum basını kanalı ile Türkleri ve özellikle de KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nu suçlu iskemlesine oturtmaya çabalıyor.

Bu aşamadaki stratejisi çok açık ve net.

Eroğlu'nu ve müzakerecisi Özersay'ı uzlaşmaz gösterdikten sonra, konuyu "Bunlarla hiç bir yere varılmaz, Ankara ile görüşürsek Kıbrıs konusunu çözeriz"e getirip, bu isteklerini Yunanistan'ın da katkıları ile BM'ye, ABD'ye ve AB'ye belli bir program içinde aktarmak ve desteklerini istemek.

Rum-Yunan ikilisi, AB ile ilgili planlamalarında, Avrupa Komisyonunun yeni Başkanı Jean Claude Juncker vasıtası ile AB'nin Kıbrıs müzakerelerine taraf olmasını sağlamayı hedeflediler. Bir evvelki Başkan Jose M. Barosso, Rumları çok iyi tanıdığından kendilerini kapıcı bile yapmamış, isteklerini dikkate almamıştı.

Yeni Başkan seçilen Juncker, tam bir Grekofil, yani Yunan hayranı. Zaten Lüksemburg'un Dışişleri Bakanı iken bu tavır ve tarafgirliğini her fırsatta, açık ve net bir şekilde ortaya koymuştu Dışişleri Bakanlığı döneminde. Bu nedenle de istifa etmek zorunda bile kalmıştı görevinden. Şimdi AB içinde Başbakanlık görevine eşit düzeyde bir mevkide bulunan Junker'i tam bir destekçi buldular kendilerine.

AB’nin Kıbrıs sorununa özlü müdahalesinin yeni Başkan Jean Claude Juncker aracılığıyla olabilmesi için her tür girişimi başlattılar. İlk meyveyi de dün Junker'in Atina'ya yaptığı ziyarette aldılar. Junker'den, sürmekte olan müzakereler sonunda varılacak anlaşmanın birincil hukuk olması değil, çözümün Avrupa Müktesebatı ile uyumlu olması gerektiği konusunda söz aldılar.

Junker'den istedikleri bununla da kalmadı. Juncker’in Kıbrıs sorununu ve Rum tarafının talebini bilen biri olduğunu dikkate alan Samaras ve Anastasiadis, ikinci olarak kendisinden AB'nin müzakerelere taraf olması için çalışmalar ve girişimler başlatması talebinde bulundular.

Juncker zaten tescilli bir Türk düşmanı. Daha AB Komisyonu başkanı seçildiği gün, AB'nin 2019'a kadar herhangi bir genişlemede bulunmayacağını ve yeni üye almayacağını açıklamıştı. Tabii sözleri Türkiye'ye hitap etmekteydi, tam olarak açık ve net bir şekilde Türkiye adını ağzına almamış olsa bile.... (Devam edecek 2/2)


Prof. Dr. Ata ATUN
06 Ağustos 2014

 

Prof. Dr. Ata ATUN

Onursal Üye
Katılım
9 Nis 2008
Mesajlar
806
Tepkime puanı
0
Puanları
0
Konum
Kıbrıs
Web sitesi
www.ataatun.com
Cevap: Rum-Yunan Ortak Politikası (1/2)

Rum-Yunan Ortak Politikası (2/2)

Birinci aşamanın içine iki hedef koydu Samaras ve Anastasiadis.

Birincisi, Kıbrıs sorununun çözümünün müktesebatla uyumlaştırılması.

İkincisi ise AB’nin müzakere süreci içine bir özel temsilci ataması.

Bu yöntemle Avrupa Birliği’nin Kıbrıs sorununa ve müzakerelere derinden ve özlü müdahalesi AB'nin yeni Başbakanı (Komisyon Başkanı) Jean Claude Juncker aracılığıyla gerçekleştirilecek.

Daha evvel AB böylesi bir girişimi yapmış ve Barroso başkanlığındaki eski Komisyon (AB Bakanlar Kurulu) , Kıbrıs Özel temsilcisinin rolünü yükseltmeye karar vermişti. Bu konu ile görevlendirilen Pieter van Nuffel, Türkiye'nin ve Kıbrıs Türk tarafının karşı çıkması nedeni ile müzakerelere müdahil olamamış, sadece izleyici statüsünde kalmıştı.

İkinci aşamada belirledikleri strateji ise müzakere süreci içine ABD'yi fiilen sokmak veya da tam tersi olarak müzakere sürecini ABD'nin kanatları altına çekmek. Bu doğrultuda birlikte atmayı kararlaştırdıkları ilk adım, Yunanistan'ın fiilen AB, ABD ve Türkiye’ye yönelik olarak “Kıbrıs müzakerelerinde Türkiye’nin daha yapıcı bir tutum sergilemeye ikna edilmesi” yönünde bazı girişimler yapması oldu.

Bunun devamı olarak da Yunanistan, üyesi olduğu NATO’nun 4-5 Eylül tarihlerinde İngiltere'nin Galler bölgesinde yapılacak ve ABD Başkanı Barak Obama ve Başkan Yardımcısı Joe Biden’in de katılacağı toplantıda Kıbrıs sorununu gündeme getirecek.

ABD Başkan yardımcısı Joe Biden zaten Kıbrıs konusunda Rumlara yardımcı olabilmek için çalmadan oynamakta. Seçimleri kazanmasını Helen Dernekleri Birliğine borçlu olduğundan, Yunan asıllı bir Amerikalı edasıyla Yunanistan'ın ve Rumların her konusunda kendilerine yardımcı olmakta.

Joe Biden'i tanıyorsanız, geçmişini, ABD Senatosunda kimler için çalıştığını, hangi ülkenin lobiciliğini yaptığını ve hangi ülkeyi kayıtsız şartsız desteklediğini biliyorsanız, Yunanistan'ın bu girişimi sonrasında kimin yanında yer alacağını kolayca kestirebilirsiniz.

Joe Biden, 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtından sonra 1975 yılında ABD'nin Türkiye'ye haksızca ve kalleşçe uyguladığı silah ambargosunun mimarlarından ve can siperane destekleyicilerinden birisi. John Brademas, Paul Sarbanes, Thomas Eagleton, Benjamin Rosenthal ve Joseph Biden 1975 yılında yaptıkları çalışma ve öneriyle ABD'nin Türkiye'ye ambargo uygulamasını sağlamışlardı.

Andonis Samaras 5 Eylül'de İngiltere'de işte bu Joe Biden ile görüşecek ve ABD'nin Türkiye'ye Kıbrıs konusunda taviz vermesi yönünde baskı yapmasını isteyecek.

Üçüncü aşama yapmak istedikleri ise BM'yi Kıbrıs Rum tarafına yönelik yaptırım veya karar almasına mani olmak. Tüm mücadeleye rağmen böylesi bir karar çıkarsa da Yunanistan ve Helenlerin dostları ile birlikte bu kararın yaptırımı reddetmek. Zaten bu tür kararların BM Güvenlik Konseyinden çıkarılmasını 4 Mart 1964 tarihinden beri başta Rusya olmak üzere, Fransa ve Çin'in desteği ile önlemeyi başardılar. Kofi Annan'ın 28 Nisan 2004 tarihli ve Kıbrıslı Türklerin üzerinden insanlık dışı ambargoların ve izolasyonların kaldırılmasına dair öneri içeren raporu halen daha Rusya'nın vetosu nedeni ile gündeme bile alınmış değil.

Türkiye ve KKTC yöneticilerinin 28 Mart 1821 ile 18 Kasım 1983 tarihleri arasındaki Yunan tarihini ve Kıbrıs'ta yaşananları tekrardan gözden geçirip, kendine daha güvenilir bir blok bulmasının veya bu bloku yaratmasının zamanı gelmiştir. Dünyanın politik yaşamı ve dengeleri içinde yaşanan bazı krizleri aynen Yunanistan ve Rum ikilisinin yaptığı gibi kazanıma döndürmeye çalışması gerekmektedir.

Rusya ile AB ve ABD arasında yaşanan krizi dikkate alarak, Rusya'nın önde gelen düşünürlerinin Türkiye konusunda Başkan Putin'e yaptıkları önerinin geliştirilmesinde büyük fayda vardır. AB'den ve ABD'den, Kıbrıs konusunda Türk tarafına herhangi bir desteğin gelmesi beklemek "Olmayacak duaya âmin demekten" öteye değildir...

Zaman, yeni dostlar edinmenin veya yaratmanın zamanıdır.


Prof. Dr. Ata ATUN
08 Ağustos 2014

 
Üst