SEÇİM ATMOSFERİNE GİRERKEN!
Önümüzde ki günler gerek Türkiye açısından gerekse KKTC açısından dönüm noktası olabilecek olaylara gebedir.
Her iki ülke de seçim atmosferine girdi. Her ne kadar Türkiye Yerel seçim yapacak olsa da buda iktidarın gücünün belirleyicisi olacağından mühim bir seçimdir. KKTC ise 19 Nisan'da genel seçime gidecek ve Türkiye gibi o da, kuzeyin kaderini belirleyecek bir seçim yapacak.
Her iki seçimden de alınacak neticeler, bir bakıma Kıbrıs'ın ya önünü açacak, ya da tamamen kapatacak.
KKTC'de kaderimizi, Güneyin ellerine terk etmememiz için, anavatan ve yavru vatanda eş zamanla olarak bir iktidar değişikliğinin olması gerektiğini söyledim ve söylemeye de devam ediyorum.
Şimdi şöyle bir düşünün KKTC seçimlerinde diyelim ki iktidar değişti ve UBP koalisyonla, ya da tek başına iktidar oldu. Buna paralel Türkiye'de AKP yine tek başına iktidar ve yerel seçimlerden de daha da bir güçlenerek çıktı.
UBP'nin iktidar olması neyi değiştirir. Bizim arkamızda ki güç kimdir Türkiye. Bizi destekleyen, tanıyan kimdir Türkiye. Türkiye'de iktidar kimdir. BOP'nin Eş Başkanlığına soyunmuş, kazan kazan politikasıyla ada üzerinde ki tüm kırmızıçizgilerimizi yok etmiş, Sayın Talat'ın tek devlet, tek millet politikasını destekleyen bir AKP.
Durum böyle olunca, UBP hala KKTC'yi savunmakta kararlılık gösterebilir mi? yapılacak müzakerelerde Sayın Talat'ın alacağı kararlara itiraz edebilir mi? hepsinden öteye Rum'a ve AB-ABD'ye karşı koyabilir mi? tabi ki bunların hiç birini yapamaz. CTP hükümetinin gönüllü olarak yaptığını, bu kez UBP ister istemez yapmak zorunda kalacaktır. Yani Rum'un Megalo ideasına hizmet edecek kararların alınmasına göz yummak zorunda kalacaktır.
Türkiye'de ise zaten işler tam bir çıkmazdadır. Hukukun üstünlüğü diye diye tüm cumhuriyet ilkeleri, yasama ve yargı açıkça ihlal edilmektedir. Yasama yargı, anaysa hukukun üstünlüğü kavramları adeta bir keşmekeş ortamında tek tek yok edilmektedir. Ne acıdır ki tüm bu keşmekeş de siyasi olarak Hükümet kanadının yardımlarıyla başarılmaktadır.
Bu şartlarda önümüzde belki de son şansımız olan bu seçimleri çok iyi değerlendirmemiz lazımdır. Oylarımızı verirken "ÖNCE VATAN" diye düşünmeliyiz. Kömür ya da erzak paketleri olarak düşünmemeliyiz.
Vatanımız olmadan dinimizi de yaşayamayacağımızı düşünmeliyiz, din üzerinden siyaset yapıldığını unutmamalıyız.
Elimizden alınanın hürriyetimiz, bağımsızlığımız, adımız, topraklarımız olduğunu da düşünmeliyiz.
Bunlara sahip olmayan bir millettin karnını doyurması da ancak elinden bu değerleri alanların, ona layık gördüğü miktar kadar olacağını da unutmayalım.
Atalarımız bu toprakları kanları canları pahasına ellerinde tuttular ve bayraklarını yere düşürmediler. Şanlı Türk İsmine sahip çıktılar. Aç kaldılar, ama vatanlarını satmadılar.
Bizler onların torunları olarak, onlardan çok daha şanslıyız. Bu şansımızı şanssızlığa çevirmekte oylarımızı yanlış kullanmakla olacaktır. Türkiye ve KKTC'yi uçurumun eşiğine getiren bu güçleri seçmeye devam edersek, işte o zaman biz,m çocuklarımız maalesef atalarımızdan daha şansız olacaktır. Onların yine savundukları bir vatanları, güvendikleri komutanları vardı. Fakat bizim çocuklarımıza bırakacağımız vatan artık onların olmayacak, orduları da Atatürk'ün askerleri olmayacak.
Bir taraf BOP'nin Eş Başkanının askerleri, diğer taraf ise Yunanistan'ın Megalo ideasının askerleri olacak.
11.01.2009
Ayla Berkin